bildirgec.org

Janus-hafif

11 yıl önce üye olmuş, 12 yazı yazmış. 19 yorum yazmış.

Öğrenin…

Janus-hafif | 30 May 2004 18:45

Melekler ve Şeytanlar’dan: Çok satan bi kitaptan sonra yayınlanan kitabın güzel olsa bile ‘ya diğeri daha iyiydi’ duygusu uyandıracağını.

Troy’dan: Kaçanın anasının ağlamayacağını, her bulduğunuz tahta atı eve getirmemeniz gerektiğini, tek sahne süren ok taliminin neticesinde filmin ana karakterinin topuğundan vurulacağını, 50 bin kişi 30 bin kişiye saldırdığında hiç kan akmayacağını, sahilde bi ordu yürürken sanki otabanda yürüyormuş gibi ses çıkaracağını ve eline tutuşturulan kılıcın hem sizi feci gaza getirip yeni bir imparatorluk kurmak istemenize yol açacağını hem de bi ihtimal devam filminde kılıç tutan adamdan başroldeki adama yükselmenizi sağlayabileceğini,

Kararsızlığın kırpık hali – Evlilik –

Janus-hafif | 08 April 2004 01:11

Evlenme kararı nasıl verilir?

Farklı seçenekler arasında hangisinin doğru olduğu nasıl anlaşılır?

Ya da evlenmek gerçekten yalnız olmanın verdiği acının bir çözümümü müdür? veya bu acıya haberi olmayan birilerini istemleri olmadan dahil etmenin oyun halini almış bir şekli mi?

Ya yalnız olmaktan sıkılmışsan ve hala onu unutamadığının farkındaysan bu iki taraflı risk ne kadar kaldırılabilir olur?

Bi kaç haftadır kafam çok karışık. Galiba bu kez de evlenmeyi beceremezsem – kendimi öldürmeyi de beceremediğime göre, teşebbüssel beceriksizlik soslu salaklığımı unutmadan- boktan bi hayatı yaşamaktan başka önümde çok parlak bi seçenek kalmayacak.

Hayatın ayağımın altından kaydığını hissetmekten nefret ediyorum

Janus-hafif | 13 March 2004 23:34

Hayatın ayağımın altından kaydığını hissetmekten nefret ediyorum. Tam birşeyleri anlamlandırdığımı sanırken bir anda alanın büyüklüğünü, anlam üretmenin imkansızlığını görmekten. Sürekli daldan dala atlayıp hayal ettiğim herşeye yetişmeye çalışmak ve yetişmeye çalıştığım herşeyin benden ne kadar hızla uzaklaşabildiğini fark etmekten. Daha mı basit yaşamalı acaba. En büyük hayali ‘diğerlerinin’ imrenerek bakacağı ‘standart’ bir hayat olanlardan neyim eksik ki. Herkes gibi olmayı, mutsuzluktan biraz olsun kurtulmayı bazen – sık sık olmasa da – o kadar istiyorum ki.

30 Yaşından Sonra Hayatta Olan Herkes Ahmaktır

Janus-hafif | 02 March 2004 22:44

Her gün kaçmak, yaşamdan, yaşam olarak adlandırılan sınırlardan, sınırların görünenden daha şeffaf olduğu yerlerin hayalini kurarak ve içten içe bu hayalden korkarak. Yalnızlaşmak, çözüm aramak, “gitmek”, sıradanlaşan yansımanla yüzyüze gelmek, hayallerinin çaresizleşmesini seyretmenin buruk tadı. Ve kopup gelen mutluluklar, sebebini asla bilemediğin. Doğanın sana hediye ettiği şizofrenik gelgitler. Kelimelerin yakınlığı, anlamın soğukluğu. Hayatını “dolu dolu” yaşayan bilgelere duyduğun nefret. Ve Kader.

Final- “Herkesin suçlu olduğu kilitlenmiş bir toplumda tek suç, kendini yakalatmaktır. Hırsızlar dünyasında bir tek kesin suç vardır. O da aptallıktır.” Hunter J.THOMPSON L.V.P.1971

İstanbul’da bi bayram tatili

Janus-hafif | 05 February 2004 22:59

İstanbulda bi bayram tatili. Ucuz bi pansiyonda… Taksim’de karanlıkta ve yalnız. Telefonsuz, bilgisayarsız, herkesten uzak. Kimse beni tanımadan ve ben kimseyi tanımazken. Aylak aylak dolaştım. İstiklal’de ara sokaklarda. Bayramın birinci günü gidemediğim bayram namazının hırsını, pazar ayininde çıkardım eski bi kilisede. İlahiler okudum onlarla. Ama ekmek yemedim, şarap içmedim. Bi iranlının doğum gününü kutladık. Yollarda kaza olmaması için dua ettik. İngilizce, türkçe, farsça vaazın sonunda. Ve sonra gidip bi sıcak çikolata içtim. Kimseyle konuşmadım. Sadece yürüdüm. Yürüdüm. Binalardan yayılan müziği duyana dek. Şimdi mutlu rahatlamış ve sakinim. Bi bayram tatilini, bi kurban bayramı tatilini, herkesten bu kadar uzak, her gün hiç tanımadığım azizelerin koruduğu söylenen kiliselerde mum yakarak, bazen kendimden bile uzaklaşarak, kendimi bu kez hepsinden daha çok başka birinin yerine koyarak geçirdim. Ve çok güzeldi. Çok… Şimdi yeniden bi süreliğine de olsa gözümü kapayınca uyuyabilmenin rahatlığıyla yazıyorum. Ve galiba gülümsüyorum..

KAOS, ORHAN PAMUK, KARS VE GECE

Janus-hafif | 20 January 2004 05:21

Nasıl olduğumu senden duyarak öğreniyorum bu gece. Yanımda Bukowski’nin kitapları ve benim ‘sosyal’ hayata katılmam gerektiğini anlatan cümlelerle.

Aslında bu tür kaos yazılarını artık sevmediğime karar vermiştim bi süre önce. Ama en baba rejim bile bi kez bozulur di mi?

Çalışmak istemiyorum. Bu sevmediğim işi yapmak istemiyorum. Herşeyin bu kadar kendine özgü bir dengesi olmasından nefret ediyorum. Olanlarda olumlu bir sonuç aramaktan.. Aldığım parayla avunmaktan. Ve bu para karşılğı ‘normal’ insan olmaya başlamaktan. Her an yeni ve sonra kendime çok şaşırdığım tepkiler geliştirmekten. Annemin kız bakma hikayelerini artık dinlemekten. Yorulmaktan.

Clicia’dan Songoku’ya Ctr’den UVERCiNKA’ya |

Janus-hafif | 10 January 2004 02:23

“Ha bi de Me7ar’a

– Hayat bazen açıklamaya gerek duymayacak kadar basit.
– Bazen değil, her zaman.
– Ben bazen olmasını umarım.
– Bi şeyler mi kayboluyor yoksa hayatında
– Şimdilik sadece kelimeler. Kelimeler ‘soyutun somut halini de elimden alıyor’ sanırım”

Clicia seni özlemişim

Janus-hafif | 09 January 2004 00:50

Tanımadığın birinin cümlelerini özlemek mi garip, yoksa o kişinin nickinin ne kadar sempatik olduğunu düşünmek mi gecenin bir yarısı, yüzünü hayal ederek. Ya da asıl garip olan içindeki sebepsiz ama anlamlı özlemin yarattığı anlık gülümseme mi?

Eski yazılarını okudum Clicia’nın, uzun ve ‘mutlu’ Ankara kayboluşundan sonra, bu gece… Ve o giderken bi kaç satır yazamadığıma üzüldüm. Ve sonra artık yazmayacağını tekrar fark ettim içimde bir yerlerde. Sade ve dürüst bir üzüntü yayıldı klavyeye dokunan parmaklarımdan boşluğa doğru.

Ankara

Janus-hafif | 06 January 2004 23:50

Ankara seni seviyorum. Hem de çok. Karanlığını, kasvetli binalarını, gözlerindeki kahverengiyi, gecenin dinginliğini, sakarya sarhoşlarını, her doğan gününü, hissettirdiklerini, İstanbul’dan önce aklıma gelmeni, Boğazla seni hayallerimde birleştirmemi, Emek’teki iki katlı bahçeli evimi, 4.Caddenin kaldırımlara dökülmüş sohbahar süsü verilmiş yapraklarını, ucuz gözlemelerini, senden ayrılmak istemeyişimdeki tamlığımı… Ama en çok da sana bir gün mutlaka döneceğimi bilmeyi…

En büyük dostum gece, herşeye rağmen seni sevmiyorum..

Janus-hafif | 24 December 2003 05:26

Geceleri rahat bir uyku çekmeyi unutalı o kadar çok oldu ki. Karanlıktan korkuyorum galiba. Uyumayı bir türlü başaramadığım karanlıkta sanki kendimi bulmaktan, kendimi dinlemekten korkuyorum. Gözümü her kapadığımda gözümün önüne gelen hayalden, yaşamak için her gün yeni bir sebep aramaktan, insanların bu büyük tekrarın içinde mutluluk naraları atmalarından, mutlu olmak için buldukları sebepleri bizim düşünemediğimizi sanmalarından, sürekli aptal aptal nasihat etmelerinden, bir kez bile olsun onları yaşatan sebeplerin bizim nefes almamızı bile sağlayamayacağını düşünememelerinden, karanlığı aptal televizyon programlarıyla kandırmaya çalışmaktan, her gece güneşin doğuşunu sabırla beklemekten, mutsuzluğun bazen mutluluk yerine geçtiğini anlatmak zorunda kalmaktan, bunun salak yorumlar doğurmaktan başka bi işe yaramamasından ama yine de bunları yazmak zorunda olmaktan ve herhalde en çok da bu yalnızlığımdan (kurtulmanın yolunu bildiğim ama galiba bunu yaparsam mutlu olarak yok olacağımı bilmekten)..nefret ediyorum. En büyük dostum gece, herşeye rağmen seni sevmiyorum..