Deniz,güneş ve kızgın kumla buluşmaya karar verdim.Şezlonguma yarı oturur şekilde uzanıp,ayaklarımı da uzattım.Yaşamak bu işte diyerek gözümün önünde sıkılmış olan nar suyumu pipetten gelişini izliyordum.Güneşin kavuruculuğuna tenimi teslim ederken nar suyu ile içimi soğuttum.Kitabımı aldım,okumaya başladım,okurken arada hülyalara daldım daldım geri çıktım.Bu güzel atmosferimi yandaki Teyzemin denizden hışımla eşinin yanına gelmesi bozdu.Teyzem çok sinirlenmiş,aslında eşine durumunu anlatıyor ama “gelinim sen anla” tripleri var.”Birisi denize sıçmış,midem bulandı,bok etrafımda dönüp duruyordu,denizden çıkmak zorunda kaldım,denize patlamış ya helası yok mu buranın ne ayıp”diye bağırarak hepimize durumu duyurmaya çalışıyordu.”Denize patlamış” sözünden sonra ben kopmuştum ama belli etmemek için kitabımı okuyor gibi yapmak zorunda kaldım.Teyzem öyle kızmış ki bu “boka” susamıyordu.Teyzemi sakinleştirmek zorunda kalan eniştenin ise “yavvv hanım bok bu kimin yaptığını nereden bileceğiz ki,gel otur hele,deniz boku götürür o zaman girersin” dese de teyzemin sakinleşmeye gönlü yoktu.”ne demek boku kimin yaptığını bilemeyiz” demesi ile suçluluk psikolojisine sarmal oldum.Ben ve benim gibi teyzemin bu sözünü duyan herkes “bu boku ben yapmadım” edası ile teyzeme bakıyordu.Teyzeme bakanlar ile bakışlarımız çarpışınca ”biliyorum o boku sen yapmadın” edasıyla birbirimize gülmeye başladık.Gülmekten kırdın geçirdin hepimizi teyzem ama sen yıkılmayasın.Ah teyzem yaaa mayosunda plakası yok ki nereden bilesin de takibe alasın.