Son söz uçtu.Yıllar önce bir kırlangıç konmuştu pencereye yalanmış, rüyaymış…

Düştü pencereden bir kadın. Miyavlayan ve başka şey bilmeyen bir kedi sırnaşarak, sürünerek ahşap sehpanın altına sokuldu, mutlu dünyasını herkese göztermek istercesine…-Bugün şarkılar çalınmıyor farkettin mi?-Tabii fark ettim, bugün bizim evlilik yıldönümümüz.-Ne kadar espritüelsin.-Hadi kahvaltı yapalım.-Canım istemiyor.-Canının istediği birşey var mı?-Canımın neyi istemediğini söyleyebilirim.- Neymiş o?-SEN.Kadının elindeki tabaklar yere düşer. Adam kadının donan suratına bakar, soğuk kanlı tiplere birinci sıradan örnek haliyle.Şangırtıyla düşen beyaz tabak parçaları mutfak masasının altına, kadının ayaklarının etrafına ve her yere yayılmıştır. Kadın düşen tabaklardan hiç etkilenmemişcesine gözleri donuk ve kahrolası bir ihanet haberini almışçasına, kocasının gözbebeklerinde son zehrini akıtır hayatın…Beş saniye susan kadın, donmanın etkisi geçmesiyle; hışımla döner aradaki holde, vestiyerin üzerindeki beyaz montunu alır eline… Adam az önce hazırlanmakta olan kahvaltı masasında ve hep aynı sandelyesinde sırtını arkasına yaslamış otururken; sert bir kapı çarpma sesi duyar arkasından yalnızca…‘Rüya bitti mi, şimdi mi başlıyor? Hayat hep bu mu? Hiç değişmez mi doğanın döngüsü, nasıl bir günahkarım ki ben, şu kahpe dünyada; yargılanan yargıcın oyununda oyuncağım sadece…’
Sokakta hızlı hızlı yürürken ne düşündüğünü dahi fark etmeyen kadın simitçinin çığırtkan sesiyle dünyaya döner/ iner…-Abla simit vereyim, çıtır; sabah kahvaltıda en iyisi.Simitçiye bakan kadın teşekkür ederim diyemez, az önceki kapı çarpması ruhunu kendine getirmeye yetmemiştir.
Çocuğun, ‘Sabah kahvaltısı’ lafı içine kezzabı boca eder.Gözünden aniden süzülen yaşları gören simitçi; hafifçe yürümeye devam eder ve çığırtkanlığıyla, uyuyanları kaldırma işlevi görür gibi para kazanma derdine düşer…Kadın yürümeye devam eder, bu sefer adımları yavaşlamıştır. ‘Ruhu da yavaşlar mı?’ dersin? Döner mi giden kırlangıçlar geriye, hem dönse ne olur ki, beynine ve ruhuna ihanet değil mi o söz?
Sabahın soğuk hali daha önce bu kadar iyi gelmiş miydi? Kendimi bu kadar rezil hissetmedim ki soğuk dahi iyi gelsin…
Bankamatiğe yaklaşan kadın çantasını almayı unuttuğunu fark eder ama çantası da, kocası da, kendi de lanet olsun ki; kendi de şu an hiç mi hiç önemli değildir!!!Çömelir, oturur bankamatiğin hemen yanındaki kaldırıma yanaklarını elleriyle tutar. Gözleri yere bakar, öylesine bakar…Pazar sabahı su böreği, çay ve Radikal 2 ve o ahmak herifle pazar sohbeti ne güzel olurdu, oysa… diye geçirir aklından, kalbinden.
Artık kalbini yan tarafta duran Çankaya Belediyesi’nin yeşil çöp kutularına atmak istemektedir… En iyisi bu olur. Hissizlik…