Oryantalizm, Batı’nın hayalindeki Doğudur. Doğu ise Batı’nın hayalindeki kadındır. Peçesinin altında arzuyla yanmakta olan güzel kadın. Doğu haremdir, hamamdaki kadındır, Sahra çadırındaki kadındır, kumadır, çarşafa hapsedilmiş kadındır.19. yy. Avrupa ressamlarının göbek taşına çırılçıplak uzanmış kaçamak bakışlı kadınlarından yeşil gözlü Afganlı kıza kadar, Doğulu kadın, Doğulu erkeğin elinden kurtulması gereken bedendir. Doğu, kadın bedenidir. Batı erkeği bu bedeni kurtarmak için bütün kudretiyle, bilimi ve ordusuyla seferler düzenler Doğuya. Doğu erkeği çirken, barbar, kadınlara kaba, hatta zalimce davranır. Doğu’da aşk yoktur. Doğu’nun kadını aşka açtır. Aşkın, güzelliğin ve bedensel arzunun en benzersiz anlatımı Binbir Gece Masalları bile Oryantalist Batı tarafından bilerek eksik, çarpıtılmış, değiştirilmiş bir şekilde çevrilmiştir kendi dillerine. Hayallerindeki Doğulu kadını korumak için Doğunun masallarındaki kadın saklanmıştır.”Elf Leyle ve Elf”, yani Binbir Gece, Ortadoğu’da yüzyıllar boyu, dilden dilebirbirinden kopuk, uzunlu kısalı masallardan oluşuyordu. Bimbir Gece Masalları, yazarın Doğu hayaliyle masal içinde masala dönüştü. Sömürgeci ve ırkçı zamana uygun hale getirilmiş bu masallar Doğu hayaliyla ve arzusuyla dolanan Avrupalı erkeğin imgeleminde fırtınalar yarattı.Bimbir Gece Masallarının en büyüleyicilerinden biri ”Kamerü’z Zaman”dır. Büyük Gayyur ülkesinin hükümdarı Şah Gayyur’ın kızı Sitti Büdur’u gören ifrit,hiç görmediği güzellikteki varlığı şöyle anlatır: ”Sana onun saçlarından söz edeceğim! Sonra da yüzünden! Sonra yanaklarından, sonra dudaklarından , tükürüğünden, dilinden, göğsünden, memelerinden, karnından, kalçalarından, sağrasından, ortasından, oyluklarından ve de yanaklarından!Fakat, masallardaki kadın ile bugünün peçeli ya da çarşaflı ya da başörtülü ya da türbanlı ya da örtülü kadını arasındaki ilişkiyi aydınlatmak güçtür. Doğu kadınının aşka susamış olduğunu iddaa etmek bir Batı fantazisi olmakla birlikte günümüz isalmcı bakış açısı kadın bedenine Batı’nın kavramlarıyla bakmamak gerektiği konusunda ısrarlıdır.Kadının erkeğin kaburgasından yaratılması, islam felsefesinde özgün bir bedensel ikilik yaratmıştır. Geleneksel islam toplumuna ne kadar yansıdığı tartışılır olsa da, kadının erkeğin bir parçasından yaratılması,kadın da bir parça erkeklik, erkekte de bir parça kadınlık olduğu şeklinde yorumlanır.Bedenler tek bir bedende çift haldedir. İbni Arabi’ye göre kadın erkeğin aynasıdırerkek-kadın aynada kendini bulur ve görür.Tıpkı Fransız filozof E.Levinas’ın varoluş felsefesi gibi. Levinas’ta varolmak için başkasının yüzüne ya da bedenine gereksinim duyar insan. İnsan tek başına yalnızca oluştur, oysa kendisini başkasında manifeste ettiğinde var olur. Yani being ile exist arasındaki farklılık meydana gelir.Tesettürlü kadın baştan sona örtülü olarak kutsal kitaba ve geleneklere uygun giyinmiştir.Ruhu bu açıdan rahattır.Ama kadının doğası, evrimci psikolojinin açıkladığı davranışı onu başka bir yöne sürekler sanki.Bedeni hem gösterme hem de saklama arzusu taşımaktadır.Çünkü erkeğin doğası asıl olarak bedensel olarak etkilenir.Son olarak tesettür kadının siperi ve kalesidir….