bildirgec.org

batı hakkında tüm yazılar

JAPONYA’DAN TÜRKİYE’YE BEYİN GÖÇÜ

admin | 19 March 2011 09:17

Telefon kuyruğunda bekleyen felaketzede Japonlar
Telefon kuyruğunda bekleyen felaketzede Japonlar

Günlerdir felaketin etkilerinin sürdüğü Japonya çok ağır badireler yaşıyor. Azimli, gayretli, çalışkan bir millet dünyanın gözleri önünde yavaş yavaş kaosa sürükleniyor. Kaos kelimesi şuan için erken bir tabir, hattı zatında mevcut durum, feci bir deprem ve ardından gelen tsunamiyle yaşanılamaz hale gelen yerleşim yerlerinden kaçan insanlar düzeni bozmadan yaşamaya devam ediyorlar. Bir bakıyorsunuz benzin kıtlığından dolayı benzilikte 10 lt benzin alabilmek için kuyruğa giren insanlar düzene saygılı. Bir yanda telefon yetersizliğinden mevcut 3-5 telefonu kullanıp yakınlarıyla iletişime geçmek zorunda olanların telefon kuyruğundaki sabır ve metanetleri inanılmaz.

DENEMEK BİR ŞEY KAYBETTİRMEZ

admin | 24 December 2010 17:10

Yaşamın gidişatını beğenmediğimiz zamanlar çeşitli yollara başvururuz.Parasal anlamda yada duygusal anlamda aksi giden zamanlar olur ve ne yapabileceğimiz konusunda kafa patlatırız.
Bazen çok basit önlemler ya da çetrefilli olmayan yollar bizi amacımıza götürebilir, içinde bulunduğumuz aksi durumu düzeltebilir. Küçük dokunuşlar büyük sonuçlar doğurabilir.

The West: Vahşi Batı’nın Kralı Olun

COMPUTER06 | 08 September 2009 13:43

Neden bilmiyorum ama bugün size bildirgec’de reklamı yayınlanan yeni bir oyunu tanıtmak istedim. Oyun online oynanan karakter oyunlarından: The West. Yani batı. Aklınıza da geldiği gibi oyun 19. Yüzyıl’da Red Kid’in “vahşi batısı”nda geçiyor.

The West haritasının bir bölümü
The West haritasının bir bölümü

Kayıt olup rutin aktivasyon işlemini geçtikten sonra karşınıza bir harita çıkıyor: İşte vahşi batı. Haritanın üzerine kendi karakterimiz ve diğer oyuncular serpiştirilmiş. Karakterimizin çevresinde orman, nehir, dağ gibi coğrafi öğelerin yanında tütün toplamak, domuz gütmek, gazete satmak, pamuk toplamak, afiş asmak gibi görevlerin olduğunu görüyoruz ki tepemizde bir adam beliriyor. Kılavuz Todd O’Reilly. Reilly size baştan sona tüm oyunu anlatabiliyor. Ama isterseniz kılavuzu kapatıp kendiniz de keşfedebilirsiniz.

Haritanın sol tarafındaki menüde Karakter’den özelliklerinizi görebiliyor ve gelişiminiz inceleyebiliyorsunuz. Ayrıca karakterinizin bay veya bayan olması da size kalmış. 10’uncu seviyeden sonra yine bu bölümden Maceracı, Düellocu, İşçi veya Asker klası seçebilirsiniz.
Yetenekler bölümünden yeteneklerinizi geliştirin.
Envanter bölümünden giysilerinizi seçin ve giyin.
Görevler bölümüne geline bir bar ve dört kişi ekrana geliyor. Barmen Henry Walker, dansçı Maria Roalstad, Şerif John Fitzburn ve yerli Waupee. Barmeni tıklayarak ondan özel görevler alabilirsiniz. Zaten yeteneklerinizi, paranızı ve exp denilen puanlarınızı geliştirmeniz için bu gerekli.

The West'de bir şehir
The West’de bir şehir

Şehir kısmına gelince burda 300 dolar paranız olduktan sonra bir şehir kurabilir veya başka oyuncuların şehirlerine katılabilrsiniz.
Düello bölümünde de düello yaparken nasıl davranacağınızı belirliyorsunuz.
Oyunda diğer oyuncularla iletişim için telgraf kullanılıyor.
Diğer web tabanlı oyunlardaki gibi isteyen premium alabiliyor. 5 Altın almak yaklaşık 4 TL. Klasik ödeme şekillerinden başka telefon ve sms ile ödeme de yer almış.( Ben hiç denemedim.)

sONSUZLUk dANSÇISı

| 19 August 2009 09:45

Bir

İki

Üç

Kırmızılara bürünmüş bakışların en alıcı noktası. Yerde iz bırakan parmak uçlarıyla, cehenneme yol haritası çıkarıyordu. Elleriyle yalnız zamanlara ait azılı cesetleri saçıyordu. Kollarını iki yana açmıştı bütün geleceğe meydan okur gibi. Baş parmak ve serçe parmak birbirine dokunurken diğer üç parmak havaya mahkumdu. Bu karanlık hiç bu kadar tırsak olmamıştı. Bu aydınlık hiç bu kadar korkunç kükrememişti. Sahnenin perdeleri tavanı sayıklıyor, zeminin her halinden nefret ediyordu. Rengindeki siyahlık bütün renkleri çehresinin kuytularında tutsak ediyordu.

Ölümün Kol Saati

| 15 August 2009 16:02

12:30

Kimselere söylenmeyen bir yeminle dilini hançerlemişti. Öylece duruyorken karşısında, hayatın tam olarak kaç metrekareye tekabül ettiğini sorarak baktı gözlerime. Başının üzerinde tam olarak ne olduğunu bilmediğim bir tavan vardı. Ayakları… ne kadar ağırdı!

13:50

Eminim şu an sadece ayaklarımın ağırlığını düşünüyordur. Ben kaçıncı kişiyim benliğinin zindanlarında? Şu köşelerden tutunsam, merkezinde soluyabileceğim o kaçınılmaz bağa ulaşabilir miyim? Ya uzakta atıyorsa! Ya hiç kendinin bile olmamışsa! Hayır! O kalp sadece bana ait kalmalı.

KALABALIK YALNIZLIĞIMIZ

fuzuli87 | 02 April 2009 17:20

Yalnızlık insanın kendisiyle kalmak isteği, kalabalıkta tek kalıp kendini ortama ve ortamdakilere ait hissedememe veya sevdiklerinin yanında olmaması durumunda içinde bulunduğu ruh hali olarak tanımlanabilinir. Bu durum; olumlu sonuçlar doğurup bireyi mutlu edebileceği gibi, olumsuz şeylere neden olup insanı bunalıma da sürükleyebilir. Eğer insan kendisi isterse yalnızlığı kafasını dinleyebilir; eğer mecbur kalmışsa kafayı da yiyebilir. Yani tercih ise tadından yenmez bir şeyken, zorunluluk olduğunda insanı intiharın eşiğine sürükleyebilecek bir şeye dönüşebilir. Beklentiye göre farklı manalar kazanabilen “yalnızlık” günümüzde büyük sorunlara neden olup, insanların sosyal bir varlık olduklarını unuttuklarında içinde bulundukları ruh haline verilen isim olmuştur. Kimi zaman sanal âlemde telafi edilmeye çalışılan bu eksiklik; kimi zamanda kalabalıklar içinde bulunmakla kurtulmaya çalışılan bir dert olmuştur.

Batının İlmini Değil, Ahlaksızlığını Aldık

Max27 | 04 March 2009 22:04

Bence batıyı yanlış örnek almaktayız. Bu nedenden dolayı kültürümüzü ve kendimizi kaybediyoruz. Batıdaki iyi şeyleri örnek almamız gerekirken kötü şeyleride fazlasıyla beraberinde getiriyoruz. Batının Bir tane iyi bir yönü aldığımız da on tane kötü yönüde alıyoruz.. Kültürümüzü, sanatımızı, ahlak anlayışımızı tamamen değiştiriyoruz. Bu arada değişim zararlıdır demiyorum sadece değişim yararlı olmadığı sürece zararlıdır.

vatan yahut bukovski

aylakadamveben | 26 August 2008 20:10

iyi olmuş valla.gerçi işlevsiz.ne için kullanıcan.o zaman neye diyosun..iyi olmuş..ayaklar arasına takılmış,yerden 10-15 cm yükseklikteki çıtaya.işte o işlevli.ayaklarını koyabileceğin bi yükseklik oluşmuş..büyük bi ekseriyetle olumlu anlama geliyo.arabası olma durumu için mesela.mutluluk için de kullanılıyo sanki;ayakları yerden kesilmek..bunun için..vapur için yani..sanmıyorum..kepi bi yana savurup,içine iki kat çorap giydiğim botlarlı ayaklarımı kaldırıp oturduğum sandalyenin önüne getirdiğim ikinci sandalyeye uzatıyorum.önce bi sigara yakalım.ne sigarası içtiğimi merak ediyosun.vigor.burda tanıştım bende.ucuz burda;bütün askerler bunu içiyo.hatta belki komutanlarda.ben diyorum ki eylemdir sebep.cebinden paketi çıkart,bazen çorabından;elin hareketi.içinden bi dal çek,ağzına yerleştir;dudakların hareketi.bi başka cepte tutuşturucuyu bul.tutuştur ve eşzamanlı olarak içine tütünün içinden geçirerek hava çek;ciğerlerin hareketi.tutuşturma dışında,tekrarlanan hareketler.en son üstüne bas,ez;ayağın hareketi.işte bi dolu eylem..mevzide yasak tabii.şu an yerine getirmeye çalışıyomuş gibi göründüğüm görevin orjinali için bi resmi gözünün önüne getirmeni istiyorum.dolmabahçenin hiç açılmayan abidevi kapısının önündeki iki asker.hareketsiz..burda da yasak.ama bırakmamış olsam gizlenerek falan içerdim heralde.alt katta,kıçta bi ölü nokta var.orda içilir mesela.hiç beklemiyosun desem yeri.o kadar sık aralıklarla ki.başka var mı bilmiyorum.bu kadar sık aralıklarla hareket eden.toplu taşıma aracı.istanbul’un.gazeteyi çıkartsam mı.boş ver.o ikisine sun şu manzarayı:al gözüm seyreyle..farkettin heralde.iki farklı mekan ve o iki mekanı barındıran iki ayrı zaman.mekanlardan biri ülkenin doğusunda,biri batısında.iki zaman arasında da bi dört rakamı var.artık dört gün mü desem,dört ay mı desem,dört mevsim mi desem,dört sene mi desem..göze güzel gelecek bi manzaradan bahsedilemez.mevzinin enine geniş,boyuna dar penceresinden karşıki tepenin çorak toprağı görülüyor sadece.burada bulunma amacına yardım eden bi görüntü bu.ormanların yakıldığı aynı amaç için.tabii tasvip edilemez.gözetleme.benim yapmadığımdır.kitabımı alıyorum elime.bol küfür,bol kadın,bol alkol..ve bir porno dergiyi aratmayacak derecede ayrıntılı anlatılmış sex sahneleri..evet..evet.doğru tahmin ettin.bay chinaskinin maceralarından bahsediyorum.okumak için artı motivasyon sağlayan öyle güçlü nedenler var ki burda.düşünceleri,zorunlu olduğu için bulunduğun bu yerden(siirtpervaripalamutlu) uzaklaştırabilmek,sonra yasak olan bi eylemi gerçekleştiriyo olmanın damarlarında alevlendirdiği asi ateş..nöbetten dönerken görüyorum elinde,başka yerde okuyamazsın zaten.senin dolapta buldum,diyo;çok güzeldi,hemen bitirdim.ömrü-hayatında almamıştır eline kitap,burdaki diğer yüzde doksan beş gibi.chinaski’nin erotik kadınlarının etkisini de gözardı etmemeli.çok güzel de diildirler..bunlar için aynı şey söylenemez.kıçta iki kıçı güzel.şu giydikleri..ne diyolar ona..tunik mi..elbise işte.ama belsiz olıcak.çok yakışıyo kızlara.bunun ki oldukça kısa.bak şu köşede oturanlar da aynısından giymişler.otururken sorun yok da ayaktayken rüzgar esti mi.tutuyolar uçuşmasın diye.rüzgarın erkek olduğunu kimse tartışmasın benimle.sen diyceksin ki,başımdan şapkamı alıp uçurması…erkek şakası işte..benim üstümdeki kamuflajın parkasının boyu yazın kızların giydiği o belsiz elbiselerin bazılarının boyundan daha uzun.tam yeni bi sigara yakmıştım.işte o zaman oldu.chinaski beni alıp götürmüştü.sürüklenmiştim.bi tim asker.on kişi civarı işte.komutanı karşımda buldum.elimde kitap.arkalardan bi er-sızma başarıyla tamamlanmıştır,diye dalga geçiyo durumumla.intikale çıkan askerler kestirme olsun diye mevzinin önündeki dikenli tellerin arasından girmişlerdi.kitap okumayı vatanı korumaya tercih etmiştim.sonrasını anlatmıycam.ama aklına gelen şey olmadı.vapur yanaşırken aklıma geliyo müzik dinliyebileceğim..hafif bi akrobasi yeteneği şart.yoksa pekala mümkün atlarken düşmek denize.kulaklıkları kulağıma yerleştirmeye çalışırken uzaktan r harfini farkediyorum.sevinçle koşturmaya başlıyorum.yargılayan düşünce devreye giriyo.sen alışkanlıklarından ve bi anlamda kişiliğinden ödün vermemek adına ağır bi cezayı göze alarak nöbette kitap oku,sonra gel bi otobüsü yakalamak için kişiliği mişiliği bi kenara bırakıp,bi şorolo gibi koştur..

tecavüz etmek istiyorum…

eratnow | 31 March 2008 13:13

tecavüz hakedelir mi? işte size hakeden bir konu!
bu yozlaşmanın hakkını gasp etmenin zamanı geldi…

bir kızınız ve ya kız kardeşiniz var ve hiç tanımadığı bir şehire üniversite okumak için ya da iş nedeniyle gidiyor.
korkar mısınız?
kızıma güveniyorum da ah bu hain dünya!
tuzağa düşürülen genç kızların haberlerini ne çok duyar olduk. aşkın sevginin neler için kullanıldığına hayretle bakan gözler, maalesef gün geçtikçe azalıyor.
avrupaya özenti,medya, dogu-batı arasında sıkışan bir toplum yada, bilemiyoruz nedir ne değildir.
yakın zamanda duymuş olduğum bir tecavüz olayı yazdıyor bana bunları. elini öpüp saygı duyduğunuz bir amcanızın bir mal gözüyle baktığı körpecik bir kıza üzülüyoruz bazen ya da beyefendi bir genci bastan cıkartan şeytani ruhlu bir kızla karşılaşıyorsunuz eğitimin küflenmiş sıralarında. mideniz bulanıyor hissiyatımı paylaşıyorsanız. bu ne biçim dünya diye haykırmak geliyor içinizden. bunlar yetmezmiş gibi hastalık diye türettikleri aynı cinslerin karşılıklı ilgileri çatlatacak oluyor beynimizi. yeter..! bu kadar basit bir toplum olmamalıyız. satılmış yazarların, satan tv programlarının, eğitimden habersiz eğitimcilerin, ahlaksızlığı benimsetmeye çalışanların karşısına dikilip ne yapıyorsun haddini bil demenin vakti gelmedi mi artık!

gemiler doğular batılar

kahramancayirli | 29 March 2008 09:57

bazen koca bir kitap, sayfalarca makale kaleme alırsınız ama bir fotoğrafın, birkaç sözcüğün gücüne ulaşamazsınız..
radikal gazetesinin yorum sayfasını çok beğenirim. dünyanın bizi nasıl gördüğüne dair öyle güzel gözlemler, öyle güzel yazılar yayımlıyorlar ki..
lafı uzatmayayım, şu yazıyı mutlaka okuyun istiyorum. şu sözün olduğu kısmı lütfen dikkatli okuyun, öyle hoşuma gitti ki: “türkiye doğu’ya doğru ilerleyen bir gemidir. güvertedekilerse batı’ya gittiklerini sanıyor. aslında doğu’ya giden bir geminin üzerinde batı’ya doğru koşuyorlar”

başka güzel yazılarda görüşmek üzere..