yüz
yüz

Her hikayem böyle sıradan başlar,Ortaokula başladığım ilk gün tanışmıştım onunla..Bir ceket ve bir eteğimiz vardı lacivert .Yeni aldığım kıyafet ilk giydiğim zamanlar beni acuze gibi gösterirdi hep. Birkaç gün sonra vücut şeklimi alır. Rahatlardım.- Benim adım Sema.. Benim adım yok tabii, tanıştığımıza memnun olduk.– Hadi yengen alalım, yengemmiş adı, bir de yanında kola..Sadece hemcinslerimin olduğu bu okula başlamam bir hayli canımı sıkmıştı.Ahmetler, Sinanlar, Aliler olmalıydı.. Ailemin isteğiyle kaldık Ayşelere, Esralara bir o kadar da rahatlamalara. Aramızda erkek olmadığı için iç çamaşırlarımız bile gözükse umurumuzda olmazdı. Ses tellerimizin hiç ayarı yoktu her birimiz detone idik..Sema gördüğüm en güzel kızdı. Hokka gibi bir burnu, yemyeşil gözleri, berrak bir teni, simsiyah saçları vardı. Benden çok daha güzeldi. Çirkin bir ördek yavrusunun, kuğuya dönüşmesini beklediğim o yıllarda onu kıskanmalı mıyım diye düşündüğüm çok olmuştur.O gün her zamanki gibi sınıfa gelmişti. Yüzünde garip bir ifade vardı.- Neyin var, dememe fırsat bırakmadan- Çabuk bana yüzümü anlat dedi. Ne diyeceğimi şaşırmıştım.- Hokka gibi bir burnun, yemyeşil gözlerin, simsiyah saçların var dedim.Sonra o heyecanlı hali gitti. Kendine geldi ama ben hiç unutmadım. Sonraki gün -Sen neden o soruyu sormadan aynaya bakmadın dedim, Aynaları sevmiyorum o gördüğüm yüz benim değil.Artık çok iyi arkadaşım olmuştu, hafta sonları birbirimizi arayıp planlar yapmaya başladık.Doğum günü partisinde beni odaya çağırdı,..işte yine o korktuğum cümle- Bana yüzümü anlat..- Hokka gibi bir burnun var, yemyeşil gözlerin, simsiyah saçların var dedim.. Daha da dedi, ürkmeye başlamıştım.. Çok ifadesiz buz gibi bana bakıyordu. Berrak ve güzel bir yüzün var.. Niye bu endişen anlayamıyorum seni dedim.- Teşekkür ederim dedi.. Yine normale döndü. Artık onun için endişeleniyor ve kimseyle paylaşamıyordum. Bir gün Beden Eğitimi dersinde gösteri sırası ona geldi. Adeta kendini yere atıp, kıvranmaya başlamıştı. Arkadaşımdı o benim. Cebimden çıkardığım aynayı yüzüne tutup yemyeşil gözlerin vaaaaar, simsiyah saçların, vaaaaaaar diye avaz avaz bağırıyordum.Ortalık karışmıştı kimisi ağlıyor kimisi şaşkın gözlerle bakıyordu.Bir müddet sonra kendine geldi. Yüzü aklına gelmediğinde bu denli acı çekmesine çok üzülüyordum. Birgün onun ne yaşadığını anlamak için sabah okula erken gidip ağaçların altına oturduğumuzda bir soru sordum.- Sema, Sen bana yüzümü anlat, dedim- Gülen bir yüzün var dedi.- Gözlerin iri, her baktığında sıcacık sevgilerin var- Acıtınca ağlayan binlerce çocuk var dedi..- Senin yüzün hala yaşıyor benimki ölü. dedi.O yaz tatilinden sonra bir daha onu hiç görmedim. Ailesi bulunduğu yeri anımsamama, bedenini ve yüzünü bir anda unutma gibi derin bir psikolojik sorunu olduğunu açıklamışlar okul yönetimine.Daha sonra artık yaşamadığını duydum. Umarım aradığı yüzü bulmuştur. Hala düşündükçe içim acır.Sağlam bir beden, kanser olmuş bir fikre yenildiğinde, ruhun iyileşmesi umudu bedeninki kadar olasılıklı olmadığını anladım. Bedenimizi beslerken ruhumuzu da besleyelim. Bize olumsuzluk veren her ne ise çıkaralım hayatımızdan ama sorunlarımız ve problemlerimizden kaynaklanan bir kırışıklık bile bir ifadedir.Ona sahip çıkalım, kabullenelim. Sevgisiz bünyelerde barınan ilim de sizin olsun bilim de… Ben HAYATI İSTİYORUM.