Çok küçükken mahallemize köyden gelen , veya sıksık köyüne gidip gelen, o dönem ailesi işçi olan çocukların ve büyüklerin ayagına giydigi naylon çarıklar vardı, babaları içinse kara lastik denilen daha sevimsiz olanları kullanılırdı. Sonrasında bir akım başladı o renk renk köylü çarıkları bizim yaşımız hatta bizden büyük gençlerin bile efsanesi oluverdi. Yaz günü ayagından çıkarınca ayakkabının içindeki beyaz ve terden buruşmuş ayaga bakıp ne kadar bronzlaştıgımızı anlardık. Aslında günümüzde vitrinleri süsleyen babet hatta plastik ayakkabının evrim geçirmemiş hali diyebilirz bu çarıklara. Ama o dönem nasıl bir plastikse modaya uyan mantar olunca bırakırdı. Benimki beyazdı çiviyle delinmişti sonradan bunlar delikli ve şeffaf olarak fazlaca üretildi.

Sonra ilkokuldayken kot çizme modası başladı, çıldırmıştık herkes model model kot çizmeler ,ayakkabılar giymeye başlamıştı. Eğer bayramda jean çizme yada ayakkabı giymeyen biri olsa neredeyse herkes ona bakacaktı hey gidi günler hey.

Bu arada biz kot çizmelerle hava atarken ergenler, gençler ayaklarında renk renk espadrillerle dolanıp dururlardı.Yaz bitene kadar kaç espadril eskitirlerdi bilmem ama kuzenim buz mavisi banada almıştı ancak ben bir türlü becerip giyememiştim.Bilindiği gibi espadril altı kalın hasırdan üstü ise bezen yapılmış düz bir ayakkabı modelidir.(günümüzde topukluları ve çeşit çeşit renklileri yapılmış olsa bile) Sağı solu ve kadın erkek,zengin fakir ayrımı olmaksızın giyilirdi.Bu modelleri Türk filmlerinde Kenan Kalav’ın ayagında görmemiş olmak için kör olmak lazım gelir.

Bu arada ilkokul sonlarına yaklaşırken rugan ayakkabılara bir tutku başladı, bağcıklı rugan ayakkabı giymeyen kalmamış gibi birşeydi.(spor ayakkabı bahsine girmiyorum ortaokulda beden dersinde giyilen ayakkabının kalitesi prestij için çok önemliydi, Esem, La Gear, Puma, Adidas) Bildigimiz subay ayakkabılarının kızlar için yapılmış o modeli o zaman Perihan Abla izleyip, Bmx bisiklete binen bizler için gerçekten çok hoş bir görüntü sağlıyordu.(o zaman asla şimdi değil)Ortaokula gelince iki yada üç lastikten oluşan adına lambada ayakkabısı denilen tamamen kalın lastikten oluşan sandaletlere sahip olan kuzenimin eflatun lambadaları beni kıskançlık krizine sokmuştu ben ondan üç ay sonra fıstık yeşil olanı aldıgımda ise o şehir dışına gitmişti ve asla görememişti.Bu üçbantlı ayakkabıları giyip lambada dansı yaparmıydık hatırlamıyorum.

Büyüdükçe Timberland, Lumberjack, kolej modellerini tanıdık, giydik sevdik Converse gibi yıllarca bağrımıza bastık. Kovboy çizmesi giyenlere aşık olduk asker postallarını keteniyle, derisiyle,topuklu,topuksuzuyla her koşulda giydik, bağcıklarını elli saatte bağlama pahasına, yandan fermuarlılarını almadık.

Ne gündeme gelirse ondan nasibini alan ayaklar nostalji diye apartman topuk, yeni çıktıgı için sivri burun,parmak arası , moda oldugundan dolayı yazın bile çizme kısaca Allah ne verdiyse nasiplendi.Bugün küçüklüğüme ayaklarımla gitmeye karar verdim, hep kırmızı rugan ayakkabı düşleyip bir kere bile giymeye tenezzül etmeyen, piyasaya çıkan her haltı giyip hep külkedisinin cam ayakkabılarını hayal eden ayaklar. Bayramlarda kıyafetten çok ayakkabı önemliydi, bayramlık pabuçlarbaşucunu süslerdi, öyle ya elbise nasıl olsa evde de dikilebilirdi ama ayakkabı öylemi. Okul zamanı yeni ayakkabı ve çizme stresi büyükleri yazdan tutmazmıydı. Ayagı taraklı olanlara uymayan abla yada abi ayakkabısı , geçen seneden kalma çizme onarılacak mı onarılamayacak mı hep bunlar konuşulurdu. Şimdiki gibi bolluk nerde.Ne demişler: Bir kadının asla yeterli ayakkabısı yoktur!