Başbuğ Atatürk’ü sevmeyen ve saygı göstermeyenlerin bu ülkede yaşamaya hakları yoktur.Prof. Dr. Tunç Erem’ e teşekkürler.Kök Böri Bolsıngıl Uran, Atatürk Bolsıngıl Uran!
Bence Arslan Tekin kendine yazıcak hiçbirşey bulamamış ve Prof Dr Tunç Erdem’in bu sözlerini evirip çevirip iyice büküp böyle saçma bi sonuç çıkartmış emekliliğe ayrılan bir rektörun son konuşmasında bu üniversiteyi yönetirken esas aldığı düsturu ve izinden yürüdüklerini anlatması öğrencilerine Atatürk ve vatan sevgisini aşılayarak gitmek istemesi gayet doğal birşey hani zaten Arslan Tekin bunun düşünüleceğini bilerek tahminler üzerinden konuşuyorum demiş ama tahminleri çok yüksek bi hayal gücünün ürünü gibi geldi bana ki sonunda masonluk ayıp değildir hede hödö filan die toplum mesajıda vermiş,insanın elinde malzeme kalmayınca böyle oluyor demekki
gerçekten çok güldüm, ilteris’e güldüm. “Kök Böri Bolsıngıl Uran, Atatürk Bolsıngıl Uran!” bu ne ya? kaç bin yıl öncesinin türkçesi bu? öğrenmemiz gerekir mi? bir de avatar değişmiş, sibirya kurdu muydu o bizim asena?
heh heh, güldüysen ne ala NuMB:) evet bu bi kaç bn yıl öncesinin türkçesi, öğrenmen gerekmez ama öğrenirsende birşey kaybetmez kazaırsın sanırım.asena dişi kurda denir, senin bahsettiğin börteçine dir..bu kurt sibirya kurdu değil ayrıca:)
Bir zamanlar Cetin Altan olmasi lazim Solcu olmayan Insan degildir turu bir laf etmis eski tufekler hala raki masasinda bunun geyigini yaparlar. Sari cizmeli Mehmet Aga bir laf etmis nesini ciddiye aliyorsunuz. Simdi Vietnamlinin biri ciksa deseki Ho amcayi (Ho chi minh) sevmeyen insan degildir. Kim takar o cekik gozluyu. Yalova kaymakami ve yardakcilari bunlar bosverin.Bu arada sitede ne zaman odunculari gorsem aklima bir ozbek dedesinin lafi gelir. `Ukalalarim ozlarini yokatmasinlar` (Kardeslerim ozlerini korusunlar) Ilteris Ozbekce ogrenin abi en azindan konusacak adam bulursunuz.
NuMB yazdıklarıma cevap verebildiğine göre türkçe biliyorum,yada ben türkçe bilmiyorsam ve başka bir dilden konuşuyorsam o zaman seni tebrik ederim sende benim o başka dilimden çok iyi anlıyorsunya arkadaşlar herşeyi dejenere ettiğiniz yetmiyomuş gibi Atatürk sevgisini de piç ediyorsunuz.siz hangi akla hizmet ediyorsunuz ?
Attila derki birileri arkanızdan iyi yada kötü ne şekilde konuşuyorsa konuşsun iyidir,çünkü birşeyler yapmışsınız ki konuşuluyorsunuz.işte böyle iKUZGUN çakalı
şu benle yazıştıklarında bile 7 imla hatası var. biraz daha uzun yazınca hatadan geçilmiyorsun. elbette yapılabilir hatalar, ben de yaparım ama senin söyleminde birinin, yok göktürk alfebesi, yok binlerce yıllık türkçe kasıntılarının yanında bu özensizlik çok samimiyetsiz oluyor. sen de keşke okuduğun-yazdığın türkçe’ye benim kadar özenseydin!
yazının başlığı benim görüşüm değil. bu saçmalığı tasvip etmem bile mümkün değil. sadece yorumsuz olarak sizlere aktarmak istedim.ser-hus, sorunda zaten bu herzeyi ortaya saçanın bir vietnamlı olmaması, bizden biri olması. bu adam, ülkemizin en büyük üniversiteleriden birinin rektörüydü, yani sarı çizmeli mehmet ağa da değildi.kutluk şad olunmadan ilteriş olunmaz. ama hakkınızı da yememek lazım. sizin yanınızda erem gibileri çomar kalır.
ilterisin ve atillanın görüşüne göre, rahatlıkla hitleri, hz. muhammed as.’ı, atatürkü, stalini aynı şekilde değerlendirebiliyoruz değilmi? birşeyler yapmışlar ve konuşuyoruz…
ne kadar dikkatlisin 🙂 bu dikkatin beni gerçekten mutlu etti. ben zaten mükemmel bir türkçe dilbilgisine sahip olduğumu iddia etmiyorum, neden sürekli şekllere saldırıyorsun, tribünlere oynamaktır seninkiikuzgun, hitlerinde Atatürk’ünde Muhammedinde( ona esenlik olsun) stalininde sevenleri taraftarları var, sana göre kötü başkasına göre iyi,sonuçta yapmışlar birşeyler, nazilere Muhammed’in(ona esenlik olsun)iyi şeyler yaptığını,hitlerin kötü düşüncelere sahip olduğunu anlatamazsın. objektif ol biraz.
Objektif dediğin, tarafsızlıksa. Gerektiğinde tarafsız olurum. Mesela birini yargılayacaksam, hakkında hüküm vereceksem tarafsız olurum. Ama söylediğin söz yanlış.Arkasından söz ettirmek her zaman güzel değildir. Güzel iş yaparsan güzeldir. Kötü iş yaparsan kötüdür.İnsanlara kendini savunma ve konuşma hakkı vermeden eza ettiysen, kusura bakma bu pek de doğru değildir. Diktatörlükle ancak kendi halkını ikna edersin. O da gün gelir aleyhine döner.Hitleri de almanlar çok severdi ama çok geçmeden gerçeği anladılar.Stalini de ruslar pek severdi ki artık çok da sevmiyorlar.Mao da öyle değilmiydi?Evet onlar konuşuluyorlar, ama kötü konuşuluyorlar.Peygamber Efendimiz de konuşuluyor ama onu kötü konuşan bir cemiyete pek raslayamazsın.Objektif olayım. Ama halk objektif olmaz. Ve zorla kendini kabul ettirmiş kimseye asırlarca hürmet etmez.
Bu ülke, kimsenin değildir. Türk, Kürt, Çerkes, Azeri, Yahudi, Rum, Ermeni, Zaza, Süryani, Gürcü, Arap ve adını anamadığım diğerleri. Türkiye İçinde yaşayanlarındır. Eğer içinde yaşayana Türk deniyorsa (ki anayasada öyle yazar), Türkiye Türklerindir.Ne anayasaya göre, ne uluslar arası kurallara göre, ne de insanlığın icabı olarak, bir kimseyi sevmekle ya da sevmemekle yükümlü değiliz.Zoraki sevgi olamaz çünkü.Daha 6 yaşında ki ilkokul sıralarından beri, daha andın manasına bilmeyen çocuklara her sabah and içtirmek suretiyle, ama -iyi ya da kötü- beyinler yıkanmaktadır.Buna rağmen ortalıkta atatürkü sevmeyen birileri varsa, bu hakikaten sevginin devlet politikası olamayacağının, baskıyla, cebirle kimsenin bir şeyi sevmeye zorlanamayacağının açık bir ıspatıdır. Sevgi bir gönül işidir.
Elfi; bu ulkede rektor olmak kolay. Egemen sinifa yakin dostlarin olsun. Her uc cumlenden biri Ataturkculukle ilgili olsun. Ulkeye bilimsel bir sey sunmak zorunda degilsin, ya da uretmek. Batili meslektaslarinin kitaplarindan tezlerinden calarak prof. da olursun. Arsiz ve utanmazligini kemalizm maskesi arkasina saklarsin sana kimse bir sey de diyemez. Bu ulkede SIKISINCA askeriyyeden okula rektor bile atadilar. (Malatya universitesine). Bu rektor utanmadan kisladan universiteye diye kitap bastirdi.(Bu komutancilik oynayan amcaya takilmayin sadece ornek olsun diye soyledim) Bu insanlar utanmadan bilimsellikten bahsediyorlar. Elinde sopayla dolasan ogretmenin egitimden bahsetmesi kadar komik. Bu insanlar allame-i cihan olsalar adam degillerdir. Onlerini goremezler. Iste bu yuzden ciddiye alinmaya degmez diyorum.
Ataturk; devletin ikonudur. Devlet, ona saygiyi tesis eder. Her turlu yontem kullanilir, mubahtir.Ama bazi cevreler, ozellikle 1950 sonrasi, tesis edilmis olan saygiyi politik olarak kullanma cabasi icine girdiler.Bosuna bir baski , ve bu baskiya bosuna karsi cikan bir tepki.. Bu iki bosunalik, Turkiyedeki ana bolunmenin de yansimasidir. Ama bunlar birbirlerisiz yasayamaz. Ataturk’e ibadet edelim diyenler de, Ataturk’u yokedelim diyenler de birbirlerinden guc alirlar, bunlar bilinen seyler.Birsey diyemiyorum. Belki de gereken sey – yontem, bu sacma gruplasmadir. Belki de devlet icin hayirlisi budur. Ama bence cok sacma.
elend arkadaşa aynen katılıyorum. Neden bu iki zorlama!Sebebi o zamanların bu şekilde zorlanmak olduğu olabilir. Ama herkes aştı artık bunları. Biz neden oradayız hala.Neden 19 Mayısda tek tip hareketler yaparak, asker gibi geçit resmi yapmak durumundadır öğrenciler. Son dönemde azaldı ama, o tek tip kıyafetler. Herkesin aynı olmak zorunda oluşu.Bakın bir çoğumuz şimdi çine bakınca gülüyoruz. Ama bizde o seviyeden yeni çıkıyoruz.Yeni yeni açılan kolejlerde bayramlar bayram gibi kutlanıyor.
Benim anlamadigim siz neyin tartismasini yapiyorsunuz bu yorumlarla?Turkce yazmanin inceliklerinimi? Yoksa bir angutun Atam hakkinda yaptigi sacma sapan propogandayimi?Koskoca rektor, hic duymadigim kadar cahil bir sekilde Atam’in adini agzina aliyor, sizin derdiniz Bortecineyle Asena’da.Bizim millet neden bu kadar sever birbiriyle konu disi tartismayi?
Yeniçağ Gazetesi yazarlarından Sn.Arslan TEKİN gibileri, havası bol ama içi boşlar arasında kendine yer bulmaya çalışan, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan, sırf yazmış olmak için yazı yazan biri olarak görüyorum.
@ikuzgun derdim kesinlikle sağcı yorumlar yapmak değil,sağcıda değilim zaten ancak ilkokul bebelerine küçük yaşta andımız öğretilir amacı ise vatan sevgisini bilinçaltına yerleştirmek,tek ortak düşünceyi(vatan sevgisi) benimseterek birbirinden ayrılmayan,fikir ayrılıkları yüzünden birbirini yemeyen bu ülke kurulurken yapılan fedakarlıkların bilincinde genç nesiller yetiştirmekdir.19 Mayıslarda tek tip kıyafetle yapılan gösterilerde koyun toplum simgesi değil,disiplin içinde yapılan,çalışılmış koreografik gösterilerle bu vatanı emanet edenlere bir saygı gösterisidir,anma törenidir.Sakıncalı olan bu törenlerin yapılması değil milli bayramların sevgililer günü gibi kutlanmasıdır(o yeni kolejlerde nasıl kutlandığı konusunda bir fikrim yok tahmin yürütüyorum).Umarım yanlış anlaşılmamışımdır
Cevval arkadaşımızın ifadeleri doğru. Ama doğru olarak ifade edilen şeylerin yapılması doğru değil.Öncelikle bayram adıyla anılıp, stadlarda geçit resmilerle kutlanan şeyleri gençlik bayramı, ya da çocuk bayramı olması mümkün değildir. Bu şekilleri savunmak da sağcılık değil, faşizan eğilimli olmaktır diye düşünüyorum. Ya da -iyimser olarak- en azından disiplinin nerede ne zaman faydalı olabileceğinin farkında olmamaktır diye kabul ederim.Değinilen, “birlikte kareografik hareket yapmak” işine karşı değilim. Bu takım çalışmasını, birlikte bir şeyler yapmayı geliştirici bir yöntem olabilir. Futbol veya diğer sporların da bazen unutulan böyle bir yönü vardır. Ve bence takım sporlarının en büyük faydası budur. Yanlış yapanlarla ve en iyi bilenlerle birlikte, takım olabilmek, çok önemlidir.Bu birlikte olunan fasilite, geçit resmi bile olabilir aslında. O konuda da haklısınız. Ancak bu olay, okullarda zıvanadan tam manasıyla çıkmış, amacını aşmış durumdadır. Öyle olmasaydı, 81 ilde bütün stadyumlarda aynı kareografi (rap rap) her sene tekrarlanmazdı. (Şu anda ne oluyor bilemiyorum ama eskiden böyle idi)Hedef -olması gerektiği gibi- çocuklara kareografik hareketler yaptırmak olsaydı; Mesela bir sene, laz müziği çalarken çocuklar horon teper, öteki sene zeybek oynarlar bir başka sene de belki geçit resmi yaparlardı. Ama ne olursa olsun hedef, stadyumda okulunu iyi temsil etmek kadar önemli olarak birlikte ortaya iş koyabilmek ve yaptığı işden zevk alabilmek olurdu. Böylece düşünebilen, değişik fikirlere sahip olabilen, araştırabilen ve sorgulayabilen bireyler yetişirdi. Yıllardır yapılan rap rapla görüldüğü üzere sürüye tabi olan, birey olduğunun farkında olmayan kişiler yetişti. (Tabi burada oyun sadece misal, yoksa kimse türlü halk oyunu oynayarak birey olmaz)Hulasa, kareografi evet, ama “hep aynı kareografi” hayır.Andımıza gelince. Biraz iddialı konuşmuşum. Bu konuda tartışma açılabilir. Belki körpe beyinlere vatan sevgisini kazımak doğrudur. Ama bunun bir çeşit beyin yıkama, güdüleme, 7 yaşında yapılan bir yönlendirme, başka yönü göstertmeme hareketi olduğunu kabul edersiniz. Evet belki de 7 yaşındaki çocuk ancak bunu yapabilir bilemiyorum. Ama bildiğim bu bir düpedüz beyin yıkama hareketidir.O halde bir takım mihraklar, ya “beyin yıkama”nın kötü bir şey olmadığını kabul etmeli, ya da andımızı kaldırılmasına müsade etmelidir. Bunun gayrisi,”benim düşüncem doğrudu başkası asla”tezinden ileri gidemez.
@ikuzgun bu törenler iki bölümden oluşur geçit töreni ve gösteriler,yazından çıkarttığım sonuca göre ikisini birlikte değerlendirmişsin benim saygı gösterisi diyerek anlatmak istediğim zaten ilk bölümdeki geçit töreniydi(rap rap) gösteriler ise zaten o yörelerin halk oyunlarıyla ve okulların çalışmasına göre takım ruhu ve beraberlik amaçlanarak yapılan hareketler topluluğudur ve görüntü benzer olsada(bu tip gösterilerde ne kadar radikal işler ortaya çıkartılabileceği tartışma konusudur)her sene yeni fikirlerle farklı işler ortaya konulur.Bu bayramları Çocuk Bayramı veya Gençlik Bayramı diyerek basite indirgemeninde yanlış olduğunu düşünüyorum çünkü bunlar anneler günü veya sevgililer günü gibi birşey değil çocuklara veya gençlere armağan edildiği söylenmiş milli bayramlardır burda söz konusu olan faşizan eğilimi biraz açıklarsan sevinirim ben o bağlantıyı kuramıyorum.Bazı olaylar farklı kelimelerle açıklandığında paragrafın bütününden çıkartılan anlam birbirine çok yakın olabilir ancak kullanılan kelimelerin gücüne göre eylem negatif veya pozitif değerler de kazanabilir.
Bknz:Beyin Yıkamak: İnsanı, kendine özgü düşünce ve dünya görüşüne yabancılaştırmak, başka yönde düşünür ve davranır duruma getirmek amacıyla çeşitli yollarla etkilemek.
Toplumun bireylerine toplumu ayakta tutmalarını amaçlayan bilgilerin genç yaşta öğretilmesi toplumun refahını sağladığı gibi düşünmelerini engellemez aksine ileride düşüneceklerinin vatan sevgisi çerçevesinde olması sağlanır bu insan zamanı geldiğinde komunist düşünceyi savunup düzen değişikliğide arzulayabilir kafatasçıda olabilir(yanılmıyorsam üstlerde bir örneği mevcutdu)aşırı dindar olup dini esas alan kurallarla yaşamanın daha faydalı olabileceğinide düşünebilir ama temelde toplum refahını amaçlayacaktır işte bu beyin yıkama veya vatan sevgisi aşılamak diyerek tabir ettiğimiz uygulama olmadığı takdirde kişi bencilleşir kendi nasıl daha iyi yaşayabiliyorsa onun derdine düşer bütün bireylerde bu şekilde düşündüğünde toplum oluşmaz,tartışılması gereken hiçbirşey kalmaz şu anda karşı çıkmakta olduğun değerlere karşı çıkma nedenin zaten farkında olmasanda bu öğretiler sonucundadır söylediklerimizi sadece birbirimize veya en iyi ihtimalle üşenmeyip bunları okuyan 3-5 kişiye duyurabiliyor olsak da şu anda bu tartışmayı yapmamızı sağlayan anlatmaya çalıştığımsenin kelimelerinle beyin yıkamadır.
tartışma nerede başladı nereye geldi. ama, iyi de oldu.bence önemli olan, değer üreten ve ürettiği değeri yaşayan insan yetiştirmektir. bilgi veya değer tek başına eylemi başlatmaz. yani milli olan ve ülke için iyi olduğuna inandığımız her bilgi çocuklarımıza versek bile, onlardan salt milli ve ülke yararına hareketler beklememiz doğru olmaz. taklit, öğrenmenin en ilkel ve en basit yöntemidir. belki doğrusu da taklit ile başlamaktır. ancak anlamlandırılmayan taklidi eylem çoğu zaman şekilsel olarak bile sorunludur ki muhteva olarak sıhhat aramak zaten mümkün değildir. maksadın hasıl olup olmadığını düşünmeksizin sadece taklidi eylem zamanla yozlaşır. zaman, mekan, yöresel ve diğer birçok unsur bunu zorlar.Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında başlayan “insan yetiştirme” olgusu bugün yerini “atatürkçü yada laik” diye isimlendirilen taklidi ve manasından koparılmış bir eğitim anlayışına bırakmıştır.düşünün, bugün çevremizdeki hırsızlar, arsızlar, namussuzlar, hainler hep bu milli atatürkçü (!) eğitimin ürünüdür. neden 19 Mayıs’a katılanlar atatürkçü olmuyor? neden 23 nisan’a katılarlar içinde tam bağımsızlık yerine karşılıklı bağımlılığı savunanlar var?içi boşaltılmış dışı cilalanmış kavramlar bütünü haline geldi atatürkçülük(!). bugün her kim menfaatini korumak istiyor ve kendini meşru kılmak istiyorsa kendini atatürkçü ilan ediyor.hatırlar mısınız bilemiyorum. Erbakan Hoca bile Atatürk yaşasa Refah’lı olur diyordu. Bugün bütün mason locaları Atatürkçü’dür. Ama Atatürk’ün masonlar ile ilgili düşünceleri ve tedbirleri kimseye anlatılmaz. Bugün bazı turancı yada Türk ırçısı da Atatürkçüdür, gel gör ki Atatürk’ün Turancılarla olan yada Türk Irkçıları ile olan ilişkisini kimse gündeme getirmez.Atatürk’ün Patrikane ile ilgili tedbirlerini kimse konuşmaz ama Patrik cenabları (!) en büyük Atatürkçülerin başında gelir.Bugün Atatürkçülük bir ilüzyondur. Atatürkçüler(!) patır patır en stratejik kamu kuruluşlarını özelleştiriyor. Bugün Atatürkçüler(!) çiftçiye, fakfukfona, yada halkın diğer kesime verilen yardımları hortumluyor. bugün Atatürkçüler(!) Türk’e hakaret edeni hemen salıveriyor, ve en büyük Atatürkçümüz (!) bütün sol eğilimli teröristleri halkı adına (!) affediyor.Atatürkçü(!) bir köşe yazarımız “Türkiye Türklere bırakılamıyacak kadar önemlidir” diyor.diyeceksiniz ki değer üreten insanın yetiştirilmesi ile atatürçülük ilüzyonunun ne ilişki var?
elfiya, başbuğ Atatürk’ün türkçülükle,türkçülerle,turancılıkla ve turancılarla ilgili söyledikleri yada yazdıkları hakkında bilgi vermeni isterim. masonlara yada yobazlara bakış açısı herkesce malum,fakat başbuğun ağzından yada kaleminden, türkçüleride mason yada yobazlarla aynı sınıfa sokuyorsan bunu ispatlamak zorundasın. eğer sen türkçülük ve türkçüler aleyhine birşey bulamazsan hemen bana bildir,ben başbuğun tükçülük ve türk ırkıyla ilgili yazdıklarını söylediklerini araştırdıklarını hemen burada yayınlayayım.mesnetsiz iddialarını bazıları gerçek sanabilir ve tükçülüğe nötr olan kişiler mesnetsiz iddiaların yüzünden negatife dönebilirler. söylediklerini ispatlamalısın.
Atatürk daha cumhuriyet kurulmadan 1922’de TBMM’nin 130. toplantısının birinci oturumunda şunları söylemişti: “Efendiler, bu insanlık dünyasında en az yüz milyonu aşkın nüfustan oluşan büyük bir Türk milleti vardır ve bu milletin yeryüzündeki genişliği oranında tarih alanında da bir derinliği vardır. Efendiler bu derinliği isterseniz ölçelim: Birinci ölçek tarih öncesi devirlere ilişkin ölçektir. Bu ölçeğe göre Türk milletinin kökünün dayandığı Türk adındaki insan, insanlığın ikinci babası Nuh Aleyhisselamın oğlu Yasef’in oğlu olan kişidir.
ARALIK 1931- Basbug Mustafa Kemal Pasa’nin emriyle dokuz ünlü hafiz, Dolmabahçe Sarayi’nda ezanin ve hutbenin Türkçelestirilmesi çalismalarina basladi.10 Ocak 1932- Türkçe ezan için konservatuvar üyesi Ihsan Bey’in yaptigi bestenin kisa zamanda ögretilemeyecegi anlasildigindan, geçici olarak ezanin asli sekliyle okunmasina izin verildi.22 Ocak 1932- Kuran’in Türkçe tercümesi ilk kez Istanbul’da Yerebatan Camii’nde Hafiz Yasar (Okur) tarafindan okundu.29 Ocak 1932- Sultanahmet Camii’nde sekiz hafiz tarafindan Türkçe Kuran okundu.30 Ocak 1932- Ilk Türkçe ezan Hafiz Rifat Bey tarafindan Fatih Camii’nde okundu.3 Subat 1932- Kadir Gecesi’nde Ayasofya Camii’nde halkin büyük ilgisiyle Türkçe Kuran, tekbir ve kamet okundu.5 Subat 1932- Istanbul Süleymaniye Camii’nde ilk Türkçe hutbe okundu.18 Temmuz 1932- Diyanet Isleri Riyaseti, ezanin Türkçe okunmasina karar verdi.26 Eylül 1932- Yurdun her yerindeki Evkaf Müdürlüklerine Türkçe ezan metni gönderildi.1 Subat 1933- Bursa’da gösteri yapan gericilere Basbug Mustafa Kemal su yaniti verdi: “Konunun asli esasinda ’din’ degil ’dil’dir. Kesin olarak bilinmelidir ki Türk milletinin milli dili ve milli benligi, bütün hayatinda hákim ve esas kalacaktir.”4 Subat 1933- Müftülüklere ezani Türkçe okumalarini, buna uymayanlarin ’kati ve sedid bir sekilde’ cezalandirilacaklarini bildiren bir tamim gönderildi.16 Haziran 1950- Ezanin Arapça okunmasi yasagi kaldirildi.
ilteriş, tam olarak benim neyden bahsettiğimi istersen önce duru ve sakin bir kafayla tekrar düşün. türkçülük, turancılık, türk ırkçılığı, türk milliyetçiliği, milletçilik vs. vs. Yazınız tam bir kavram kargaşası içinde. sizin tam olarak bahsettiğiniz nedir bilmiyorum ama ben 19. yy başında başlayan ve bazı ittihat terakkiçilerde de itibar görmüş turancılık ile 1. dünya harbi sonrası avrupayı saran ırkçı faşizan yönetimlerin Türkiye’deki yansımalarından bahsediyorum. fazla açık yazmadım biliyorum ama madem konuya hakimsiniz neden bahsettiğimi anlamışsınızdır.ikinci husus olarak ben turancılık kötüdür, atatürk’ün de turancılara yaptığı iyidir manasında bir şey yazmadım. atatürk’ün ezdiği her baş, yaptığı her eylem doğrudur ve gerekliydi de demiyorum.üçüncü olarak turancıları, masonlarla aynı kefeye koymam mümkün değil.dördüncü şu son kronolojik listeyi tam olarak anlamadım.beşinci olarak benim değimdiğim esas konu; siz her neyden bahsediyorsanız, sizin yazdığınız konu değil. ben atatürkçülük bir maske olarak suratlarda geziyor diyorum.not: ilk yazıda bir eksiklik fark ettim. samimi Atatürkçüler bu bahsin dışındadır. Ben sadece Atatürkçülüğü kendi menfaatleri için bir araç yada bir örtü olarak kullanlananları kastettim.
Cevval arkadaşımın seviyesini hoşbulduk. Kendimizi daha net ifade edelim.7 yaşındaki çocuğa birlik ve beraberliğimizin anlatılması, tarihsel mesajlar içeren metinlerin ezberletilmesi ve özellikle istiklal marşının öğretilmesini kesinlikle faydalı bulurum. Bunu zaten tüm gelişmiş dünya devletleri pek güzel yapma gayretindedir. Eleştirim, sadece andımıza değildir. Öğretilerin içeriklerinedir.Keza eleştirdiğim nokta milli bayramlarımızda stadyumlara doluşmak da değil. Stadyumlarda yaptırılan aynı soğuklukta ve standartlaşmış hareketleredir.Asıl eleştirim, değişememiş olmamızadır. Biz hala pek çok konuda 1938 yılında yaşıyoruz. Hele ki bazıları o yılla aramızda bir miktar fark olmasından da son derece muzdarip. “Atatürk şöyle yapmıştı biz neden değişiyoruz” mantığının arkasında kaldık.Halbuki Mustafa Kemal bizzat kendisi pek çok kararıyla değişmişdi. Ve bizede muasır medeniyetler seviseyine erişmeyi, yani sürekli değişmeyi öğütlemişdi. 28 yılına kadar liberal sonrasında devletçi olduğu halde biz devletçiliği değişmez ilke olarak geçen senelere kadar sakladık. Halende değiştirmeyi ona ihanet sayanlarımız var. Keza devrimcilik ilkesini ezberleyip, yapılan en küçük ana yasa değişikliğinde kıyametleri koparanlarda atatürkçü.Evet o zamanların modası, gençlerin stadlarda geçit resmi yapması bazılarınında standart hareketler yaparak ne kadar disiplinli olduklarını göstermesi idi. Ama artık o devirler geçti. Gururlu ama aynı zamanda “Neşeli” milli bayramlar kutlama vaktimiz gelmedi mi?Milli bayramlar yıllardır şimdiki gibi kutlanıyor. Ama siz de bilirsiniz yıllardır esnaf, halk bunlardan habersiz. Çünkü alanlarda ne yapıldığını çok iyi biliyor. Ve gitmeye gerek duymuyor. Resmen yasakda olsa dükkanını açıyor, çünkü memurlar hariç bayram izni yapan yok. Çünkü milli olması gereken bayram sadece okul ve devlet dairelerinde umursanıyor. Bazılarımız, televizyonun köşesinde çıkan bayraklar da olmasa hiç haberdar olmuyor. Hatta iddia ederim ki halkın en az yarısı milli bayramlarımızı sayamazlar. Sizde bu çıkmış bu bayramların milli olduğundan ve şimdiki gibi devam etmesinden dem vuruyorsunuz.Ben derim ki, bayramlar bayram gibi kutlansın. Çocuklar müsamereler yapsın, istedikleri müzikleri çalsınlar. Oynasınlar. Ailelerin dikkatini çeksinler. Devlet büyükleri o tamamen standartlaşan anıtkabir ziyaretlerin, çelenk bırakma törenlerinden öte bazı şeyler yapsınlar. Yahu en azından bir miting olsun. Yada halka bir müjde verilsin. Bazı atatürkçüler zevzekçe bulsa bile, bayram böyle olur. Atatürkçülükde atatürkçüyüm demekle, atatürkün söylediklerini söylemekle, atatürkün yaptıklarını savunmakla olmaz. Onun dediği gibi ilerlemekle ve değişmekle olur.
Bakınız bugün avrupa birliğine girmek isteyenler atatürkçülüğün 6 ilkesinden 2 sine tam manasıyla karşı çıkmaktadır.1- Ulusculuk, ki malumunuz avrupa birliği çok kültürlü bir yapısı vardır. Aksini düşünmek birliğin temel felsefesine aykırı olacağından komik olur.2- Devletcilik ki buna da sadece avrupa birliği değil, küba çin gibi bir kaç devlet hariç hemen bütün dünya devletleri karşı çıkmaktadır.Çağırın bakalım atatürkü, bu ilkeleri kafanıza geçirmeyecek mi.
Devletçiliği devletçilerin kafasına geçireceğini kabul etmişsiniz. Ama ulusculuğa onay vermemişsiniz. Tamam, kafanıza geçirir ya da geçirmez, tartışılır. Zaten benim dediğim de bu: “Tartışılır”, tartışılmalıdır. Bazı şeyler de değişebilir, değişmelidir. Hiçbir şey tabu değildir.
çok kısa olarak teknik iki unsuru dikkatinize sunacağım.devletçilik batı anlamıyla kapitalizmin olumsuz etkilerinin devlet tarafından kontrolünü öneren tarzdır. AB ile çakışmaz, zira AB oluşumunda da devletlerin en öne çıkardıkları nokta iktisadi korumaları (bkz. sübvansiyonlar, koruma duvarları, vs.) olmuştur. kaldı ki AB içerisinde anti tröst (tekelci oluşumların engellenişi) mevcuttur. dolayısıyla devletçilik ile AB uyumludur.ulusçuluk? Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinin ne ırka, ne de dine, ancak kültüre dayandırılmasıdır. Bir ulus doğdu, bu devlet ulusu için vardır demektir. AB ile neresi uymuyor, tam AB’nin tezidir bu. kültürler ve ırklar üstü bir birlikteliktir AB.Ne mutlu türküm diyene demiştir, ne mutlu türk olana değil; dikkatinizi çekerim.saygılarımla
nicoteen arkadaş da henüz ilkelerin vakti geçmedi demeye getirmiş.Ancak belirtmesini istediğim şu: “ilkeler hiç eskimez”, zamanı geçemez mi? Belirli bir zaman sonra yanlış olamaz mı?Ya da benim gibi birileri çıkıp, bunlar eskimiştir diyemez mi? Sorun burada çıkıyor.Bazıları çıkıp, atatürkü sevmeyen insan bile olamaz diyor. Ötekilerde hadi oradan deyince mevzu böyle uzuyor.
Devletçilik avrupa birliği nezdinde değil, dünya nezdinde bitmiştir. Yerini globalleşme, serbest piyasa ekonomisi almıştır. Koruma duvarları, sübvansiyonlar, kotalar devletçiliğe benzeyen şeylerdir. Ama dikkat edin, serbest piyasa ekonomisinde devletçiliğe benzeyen şeylerdir. Yoksa devletçi bir ekonomide bunların bahsi mümkün değildir. Ne kotası, ithalat yapılmaz ki. (bilenler bilir)Öte yandan avrupa birliğine üye olmak demek ulusalcılıktan vaz geçmek demektir, çünkü farklı kültürler ile birleşmek, ortak kararlar almak, kaynaşmak demektir. Ulusçuluk ise farklı kültürleri ancak azınlık olarak tanımlar. Avrupa birliğinde ise ortak para birimi, ortak anayasa ilerleyen safhalarda da ortak askeri güç, ortak sınırlar düşünülmektedir. Farkılı kültürler zenginliktir birlikteliğin olabilmesini sağlayıcıdır.Öte yandan aslında daha çok din düşmanlığı şeklinde uygulanan laiklik, avrupa birliğine girmemiz ile gerçek manasında uygulanacaktır diye ümid ederim.Cumhuriyetçilik ise devam edebilir, ancak arada bir; “federal devlet olalım” sözlerinin yükseldiğini de göz ardı etmemek gerekir. Hani başkanlık sistemi en azından…Kala kala halkçılık kaldı. Eh onda zaten çok genel bir ifadedir. Her yöne çekileceği için pek eskimez.Devrimcilik mi? O zaten değişmek, gelişmek demektir ki, bu nu atatürkçüler “yapılan devrimde sabit kalmak” şeklinde yorumladıkları için hiç değişemedik, devrim yapamadık.
“Kufur etmeden tartisamayan seviyesiz kopek” demişsin..”Kufur etmeden tartisamayan” derken.. Eee, sen de öylesin?Küfür etmeyin beyler, hiçbir zaman, hiçbir şekilde.
effe dangalağı sen neden hangi kadından bahsediyorsun , benim kataımdan ne sokarlar bilmiyorum ama senin okuduğunu makatından anladığın kesinelend güzel dersin hoş dersin, bana küfretmedikçe ben kimseye etmem, zaten adamına ve üsluba göre muamele diye orada belirttim
Ve aslında buyrun hepberaber kabul edelim artık;Hiç birimiz Atatürk e layık , onun görmek istediği gibi ve onun yattığı yerde huzur içinde yatmasını sağlayacak bir Türk Genci olamadık.ATAM ÖZÜR DİLİYORUM KENDİ ADIMA SENDENBİZLERE BIRAKILAN EMANETE SAHİP ÇIKMAK BİR YANASENİ ANLAMAYI ANLATMAYI DAHİ BAŞARAMAMANIN HÜSRANINDAVE HATTA BU HATAMI ÇOKGEÇ FARKEDECEK KADAR GAFLETDE İDİM
Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.Tamam
yorumlar
Yobazlık budur işte.
Evet elfiya;Bu görüşünüze; Eski Cumhurbaşkanlarından Sn.Merhum Celal Bayar’ın bir cümlesi ile aynen katılıyorum.Atatürk’ü sevmek milli bir ibadettir.
@elfiya hanım sanırım siz başlık atmadan evvel “AMAN YARABBİM”,”OHAA!!!” gibi sansasyonel başlıklar kullanmamanızı rica eden ibareyi görmediniz.(bakınız: davul, zurna, sivri sinek)
Başbuğ Atatürk’ü sevmeyen ve saygı göstermeyenlerin bu ülkede yaşamaya hakları yoktur.Prof. Dr. Tunç Erem’ e teşekkürler.Kök Böri Bolsıngıl Uran, Atatürk Bolsıngıl Uran!
Bence Arslan Tekin kendine yazıcak hiçbirşey bulamamış ve Prof Dr Tunç Erdem’in bu sözlerini evirip çevirip iyice büküp böyle saçma bi sonuç çıkartmış emekliliğe ayrılan bir rektörun son konuşmasında bu üniversiteyi yönetirken esas aldığı düsturu ve izinden yürüdüklerini anlatması öğrencilerine Atatürk ve vatan sevgisini aşılayarak gitmek istemesi gayet doğal birşey hani zaten Arslan Tekin bunun düşünüleceğini bilerek tahminler üzerinden konuşuyorum demiş ama tahminleri çok yüksek bi hayal gücünün ürünü gibi geldi bana ki sonunda masonluk ayıp değildir hede hödö filan die toplum mesajıda vermiş,insanın elinde malzeme kalmayınca böyle oluyor demekki
gerçekten çok güldüm, ilteris’e güldüm. “Kök Böri Bolsıngıl Uran, Atatürk Bolsıngıl Uran!” bu ne ya? kaç bin yıl öncesinin türkçesi bu? öğrenmemiz gerekir mi? bir de avatar değişmiş, sibirya kurdu muydu o bizim asena?
yani öyle abuk bir atatürkçülük savunması ki dilim tutuldu.
heh heh, güldüysen ne ala NuMB:) evet bu bi kaç bn yıl öncesinin türkçesi, öğrenmen gerekmez ama öğrenirsende birşey kaybetmez kazaırsın sanırım.asena dişi kurda denir, senin bahsettiğin börteçine dir..bu kurt sibirya kurdu değil ayrıca:)
Bir zamanlar Cetin Altan olmasi lazim Solcu olmayan Insan degildir turu bir laf etmis eski tufekler hala raki masasinda bunun geyigini yaparlar. Sari cizmeli Mehmet Aga bir laf etmis nesini ciddiye aliyorsunuz. Simdi Vietnamlinin biri ciksa deseki Ho amcayi (Ho chi minh) sevmeyen insan degildir. Kim takar o cekik gozluyu. Yalova kaymakami ve yardakcilari bunlar bosverin.Bu arada sitede ne zaman odunculari gorsem aklima bir ozbek dedesinin lafi gelir. `Ukalalarim ozlarini yokatmasinlar` (Kardeslerim ozlerini korusunlar) Ilteris Ozbekce ogrenin abi en azindan konusacak adam bulursunuz.
Öyle deme ser-hus. Sinek de küçüktür ama mide bulandırır.
ya ilteris, peki günümüz türkçe’sini ne zaman öğrenmeyi düşünüyorsun?
NuMB yazdıklarıma cevap verebildiğine göre türkçe biliyorum,yada ben türkçe bilmiyorsam ve başka bir dilden konuşuyorsam o zaman seni tebrik ederim sende benim o başka dilimden çok iyi anlıyorsunya arkadaşlar herşeyi dejenere ettiğiniz yetmiyomuş gibi Atatürk sevgisini de piç ediyorsunuz.siz hangi akla hizmet ediyorsunuz ?
Attila derki birileri arkanızdan iyi yada kötü ne şekilde konuşuyorsa konuşsun iyidir,çünkü birşeyler yapmışsınız ki konuşuluyorsunuz.işte böyle iKUZGUN çakalı
şu benle yazıştıklarında bile 7 imla hatası var. biraz daha uzun yazınca hatadan geçilmiyorsun. elbette yapılabilir hatalar, ben de yaparım ama senin söyleminde birinin, yok göktürk alfebesi, yok binlerce yıllık türkçe kasıntılarının yanında bu özensizlik çok samimiyetsiz oluyor. sen de keşke okuduğun-yazdığın türkçe’ye benim kadar özenseydin!
yazının başlığı benim görüşüm değil. bu saçmalığı tasvip etmem bile mümkün değil. sadece yorumsuz olarak sizlere aktarmak istedim.ser-hus, sorunda zaten bu herzeyi ortaya saçanın bir vietnamlı olmaması, bizden biri olması. bu adam, ülkemizin en büyük üniversiteleriden birinin rektörüydü, yani sarı çizmeli mehmet ağa da değildi.kutluk şad olunmadan ilteriş olunmaz. ama hakkınızı da yememek lazım. sizin yanınızda erem gibileri çomar kalır.
ilterisin ve atillanın görüşüne göre, rahatlıkla hitleri, hz. muhammed as.’ı, atatürkü, stalini aynı şekilde değerlendirebiliyoruz değilmi? birşeyler yapmışlar ve konuşuyoruz…
ne kadar dikkatlisin 🙂 bu dikkatin beni gerçekten mutlu etti. ben zaten mükemmel bir türkçe dilbilgisine sahip olduğumu iddia etmiyorum, neden sürekli şekllere saldırıyorsun, tribünlere oynamaktır seninkiikuzgun, hitlerinde Atatürk’ünde Muhammedinde( ona esenlik olsun) stalininde sevenleri taraftarları var, sana göre kötü başkasına göre iyi,sonuçta yapmışlar birşeyler, nazilere Muhammed’in(ona esenlik olsun)iyi şeyler yaptığını,hitlerin kötü düşüncelere sahip olduğunu anlatamazsın. objektif ol biraz.
Objektif dediğin, tarafsızlıksa. Gerektiğinde tarafsız olurum. Mesela birini yargılayacaksam, hakkında hüküm vereceksem tarafsız olurum. Ama söylediğin söz yanlış.Arkasından söz ettirmek her zaman güzel değildir. Güzel iş yaparsan güzeldir. Kötü iş yaparsan kötüdür.İnsanlara kendini savunma ve konuşma hakkı vermeden eza ettiysen, kusura bakma bu pek de doğru değildir. Diktatörlükle ancak kendi halkını ikna edersin. O da gün gelir aleyhine döner.Hitleri de almanlar çok severdi ama çok geçmeden gerçeği anladılar.Stalini de ruslar pek severdi ki artık çok da sevmiyorlar.Mao da öyle değilmiydi?Evet onlar konuşuluyorlar, ama kötü konuşuluyorlar.Peygamber Efendimiz de konuşuluyor ama onu kötü konuşan bir cemiyete pek raslayamazsın.Objektif olayım. Ama halk objektif olmaz. Ve zorla kendini kabul ettirmiş kimseye asırlarca hürmet etmez.
Bu ülke, kimsenin değildir. Türk, Kürt, Çerkes, Azeri, Yahudi, Rum, Ermeni, Zaza, Süryani, Gürcü, Arap ve adını anamadığım diğerleri. Türkiye İçinde yaşayanlarındır. Eğer içinde yaşayana Türk deniyorsa (ki anayasada öyle yazar), Türkiye Türklerindir.Ne anayasaya göre, ne uluslar arası kurallara göre, ne de insanlığın icabı olarak, bir kimseyi sevmekle ya da sevmemekle yükümlü değiliz.Zoraki sevgi olamaz çünkü.Daha 6 yaşında ki ilkokul sıralarından beri, daha andın manasına bilmeyen çocuklara her sabah and içtirmek suretiyle, ama -iyi ya da kötü- beyinler yıkanmaktadır.Buna rağmen ortalıkta atatürkü sevmeyen birileri varsa, bu hakikaten sevginin devlet politikası olamayacağının, baskıyla, cebirle kimsenin bir şeyi sevmeye zorlanamayacağının açık bir ıspatıdır. Sevgi bir gönül işidir.
Elfi; bu ulkede rektor olmak kolay. Egemen sinifa yakin dostlarin olsun. Her uc cumlenden biri Ataturkculukle ilgili olsun. Ulkeye bilimsel bir sey sunmak zorunda degilsin, ya da uretmek. Batili meslektaslarinin kitaplarindan tezlerinden calarak prof. da olursun. Arsiz ve utanmazligini kemalizm maskesi arkasina saklarsin sana kimse bir sey de diyemez. Bu ulkede SIKISINCA askeriyyeden okula rektor bile atadilar. (Malatya universitesine). Bu rektor utanmadan kisladan universiteye diye kitap bastirdi.(Bu komutancilik oynayan amcaya takilmayin sadece ornek olsun diye soyledim) Bu insanlar utanmadan bilimsellikten bahsediyorlar. Elinde sopayla dolasan ogretmenin egitimden bahsetmesi kadar komik. Bu insanlar allame-i cihan olsalar adam degillerdir. Onlerini goremezler. Iste bu yuzden ciddiye alinmaya degmez diyorum.
Ataturk; devletin ikonudur. Devlet, ona saygiyi tesis eder. Her turlu yontem kullanilir, mubahtir.Ama bazi cevreler, ozellikle 1950 sonrasi, tesis edilmis olan saygiyi politik olarak kullanma cabasi icine girdiler.Bosuna bir baski , ve bu baskiya bosuna karsi cikan bir tepki.. Bu iki bosunalik, Turkiyedeki ana bolunmenin de yansimasidir. Ama bunlar birbirlerisiz yasayamaz. Ataturk’e ibadet edelim diyenler de, Ataturk’u yokedelim diyenler de birbirlerinden guc alirlar, bunlar bilinen seyler.Birsey diyemiyorum. Belki de gereken sey – yontem, bu sacma gruplasmadir. Belki de devlet icin hayirlisi budur. Ama bence cok sacma.
elend arkadaşa aynen katılıyorum. Neden bu iki zorlama!Sebebi o zamanların bu şekilde zorlanmak olduğu olabilir. Ama herkes aştı artık bunları. Biz neden oradayız hala.Neden 19 Mayısda tek tip hareketler yaparak, asker gibi geçit resmi yapmak durumundadır öğrenciler. Son dönemde azaldı ama, o tek tip kıyafetler. Herkesin aynı olmak zorunda oluşu.Bakın bir çoğumuz şimdi çine bakınca gülüyoruz. Ama bizde o seviyeden yeni çıkıyoruz.Yeni yeni açılan kolejlerde bayramlar bayram gibi kutlanıyor.
Benim anlamadigim siz neyin tartismasini yapiyorsunuz bu yorumlarla?Turkce yazmanin inceliklerinimi? Yoksa bir angutun Atam hakkinda yaptigi sacma sapan propogandayimi?Koskoca rektor, hic duymadigim kadar cahil bir sekilde Atam’in adini agzina aliyor, sizin derdiniz Bortecineyle Asena’da.Bizim millet neden bu kadar sever birbiriyle konu disi tartismayi?
Yeniçağ Gazetesi yazarlarından Sn.Arslan TEKİN gibileri, havası bol ama içi boşlar arasında kendine yer bulmaya çalışan, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan, sırf yazmış olmak için yazı yazan biri olarak görüyorum.
Effe, anana angutlar girsin(adama üsluba göre muamele)
@ikuzgun derdim kesinlikle sağcı yorumlar yapmak değil,sağcıda değilim zaten ancak ilkokul bebelerine küçük yaşta andımız öğretilir amacı ise vatan sevgisini bilinçaltına yerleştirmek,tek ortak düşünceyi(vatan sevgisi) benimseterek birbirinden ayrılmayan,fikir ayrılıkları yüzünden birbirini yemeyen bu ülke kurulurken yapılan fedakarlıkların bilincinde genç nesiller yetiştirmekdir.19 Mayıslarda tek tip kıyafetle yapılan gösterilerde koyun toplum simgesi değil,disiplin içinde yapılan,çalışılmış koreografik gösterilerle bu vatanı emanet edenlere bir saygı gösterisidir,anma törenidir.Sakıncalı olan bu törenlerin yapılması değil milli bayramların sevgililer günü gibi kutlanmasıdır(o yeni kolejlerde nasıl kutlandığı konusunda bir fikrim yok tahmin yürütüyorum).Umarım yanlış anlaşılmamışımdır
Cevval arkadaşımızın ifadeleri doğru. Ama doğru olarak ifade edilen şeylerin yapılması doğru değil.Öncelikle bayram adıyla anılıp, stadlarda geçit resmilerle kutlanan şeyleri gençlik bayramı, ya da çocuk bayramı olması mümkün değildir. Bu şekilleri savunmak da sağcılık değil, faşizan eğilimli olmaktır diye düşünüyorum. Ya da -iyimser olarak- en azından disiplinin nerede ne zaman faydalı olabileceğinin farkında olmamaktır diye kabul ederim.Değinilen, “birlikte kareografik hareket yapmak” işine karşı değilim. Bu takım çalışmasını, birlikte bir şeyler yapmayı geliştirici bir yöntem olabilir. Futbol veya diğer sporların da bazen unutulan böyle bir yönü vardır. Ve bence takım sporlarının en büyük faydası budur. Yanlış yapanlarla ve en iyi bilenlerle birlikte, takım olabilmek, çok önemlidir.Bu birlikte olunan fasilite, geçit resmi bile olabilir aslında. O konuda da haklısınız. Ancak bu olay, okullarda zıvanadan tam manasıyla çıkmış, amacını aşmış durumdadır. Öyle olmasaydı, 81 ilde bütün stadyumlarda aynı kareografi (rap rap) her sene tekrarlanmazdı. (Şu anda ne oluyor bilemiyorum ama eskiden böyle idi)Hedef -olması gerektiği gibi- çocuklara kareografik hareketler yaptırmak olsaydı; Mesela bir sene, laz müziği çalarken çocuklar horon teper, öteki sene zeybek oynarlar bir başka sene de belki geçit resmi yaparlardı. Ama ne olursa olsun hedef, stadyumda okulunu iyi temsil etmek kadar önemli olarak birlikte ortaya iş koyabilmek ve yaptığı işden zevk alabilmek olurdu. Böylece düşünebilen, değişik fikirlere sahip olabilen, araştırabilen ve sorgulayabilen bireyler yetişirdi. Yıllardır yapılan rap rapla görüldüğü üzere sürüye tabi olan, birey olduğunun farkında olmayan kişiler yetişti. (Tabi burada oyun sadece misal, yoksa kimse türlü halk oyunu oynayarak birey olmaz)Hulasa, kareografi evet, ama “hep aynı kareografi” hayır.Andımıza gelince. Biraz iddialı konuşmuşum. Bu konuda tartışma açılabilir. Belki körpe beyinlere vatan sevgisini kazımak doğrudur. Ama bunun bir çeşit beyin yıkama, güdüleme, 7 yaşında yapılan bir yönlendirme, başka yönü göstertmeme hareketi olduğunu kabul edersiniz. Evet belki de 7 yaşındaki çocuk ancak bunu yapabilir bilemiyorum. Ama bildiğim bu bir düpedüz beyin yıkama hareketidir.O halde bir takım mihraklar, ya “beyin yıkama”nın kötü bir şey olmadığını kabul etmeli, ya da andımızı kaldırılmasına müsade etmelidir. Bunun gayrisi,”benim düşüncem doğrudu başkası asla”tezinden ileri gidemez.
@ikuzgun bu törenler iki bölümden oluşur geçit töreni ve gösteriler,yazından çıkarttığım sonuca göre ikisini birlikte değerlendirmişsin benim saygı gösterisi diyerek anlatmak istediğim zaten ilk bölümdeki geçit töreniydi(rap rap) gösteriler ise zaten o yörelerin halk oyunlarıyla ve okulların çalışmasına göre takım ruhu ve beraberlik amaçlanarak yapılan hareketler topluluğudur ve görüntü benzer olsada(bu tip gösterilerde ne kadar radikal işler ortaya çıkartılabileceği tartışma konusudur)her sene yeni fikirlerle farklı işler ortaya konulur.Bu bayramları Çocuk Bayramı veya Gençlik Bayramı diyerek basite indirgemeninde yanlış olduğunu düşünüyorum çünkü bunlar anneler günü veya sevgililer günü gibi birşey değil çocuklara veya gençlere armağan edildiği söylenmiş milli bayramlardır burda söz konusu olan faşizan eğilimi biraz açıklarsan sevinirim ben o bağlantıyı kuramıyorum.Bazı olaylar farklı kelimelerle açıklandığında paragrafın bütününden çıkartılan anlam birbirine çok yakın olabilir ancak kullanılan kelimelerin gücüne göre eylem negatif veya pozitif değerler de kazanabilir.
Toplumun bireylerine toplumu ayakta tutmalarını amaçlayan bilgilerin genç yaşta öğretilmesi toplumun refahını sağladığı gibi düşünmelerini engellemez aksine ileride düşüneceklerinin vatan sevgisi çerçevesinde olması sağlanır bu insan zamanı geldiğinde komunist düşünceyi savunup düzen değişikliğide arzulayabilir kafatasçıda olabilir(yanılmıyorsam üstlerde bir örneği mevcutdu)aşırı dindar olup dini esas alan kurallarla yaşamanın daha faydalı olabileceğinide düşünebilir ama temelde toplum refahını amaçlayacaktır işte bu beyin yıkama veya vatan sevgisi aşılamak diyerek tabir ettiğimiz uygulama olmadığı takdirde kişi bencilleşir kendi nasıl daha iyi yaşayabiliyorsa onun derdine düşer bütün bireylerde bu şekilde düşündüğünde toplum oluşmaz,tartışılması gereken hiçbirşey kalmaz şu anda karşı çıkmakta olduğun değerlere karşı çıkma nedenin zaten farkında olmasanda bu öğretiler sonucundadır söylediklerimizi sadece birbirimize veya en iyi ihtimalle üşenmeyip bunları okuyan 3-5 kişiye duyurabiliyor olsak da şu anda bu tartışmayı yapmamızı sağlayan anlatmaya çalıştığımsenin kelimelerinle beyin yıkamadır.
tartışma nerede başladı nereye geldi. ama, iyi de oldu.bence önemli olan, değer üreten ve ürettiği değeri yaşayan insan yetiştirmektir. bilgi veya değer tek başına eylemi başlatmaz. yani milli olan ve ülke için iyi olduğuna inandığımız her bilgi çocuklarımıza versek bile, onlardan salt milli ve ülke yararına hareketler beklememiz doğru olmaz. taklit, öğrenmenin en ilkel ve en basit yöntemidir. belki doğrusu da taklit ile başlamaktır. ancak anlamlandırılmayan taklidi eylem çoğu zaman şekilsel olarak bile sorunludur ki muhteva olarak sıhhat aramak zaten mümkün değildir. maksadın hasıl olup olmadığını düşünmeksizin sadece taklidi eylem zamanla yozlaşır. zaman, mekan, yöresel ve diğer birçok unsur bunu zorlar.Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında başlayan “insan yetiştirme” olgusu bugün yerini “atatürkçü yada laik” diye isimlendirilen taklidi ve manasından koparılmış bir eğitim anlayışına bırakmıştır.düşünün, bugün çevremizdeki hırsızlar, arsızlar, namussuzlar, hainler hep bu milli atatürkçü (!) eğitimin ürünüdür. neden 19 Mayıs’a katılanlar atatürkçü olmuyor? neden 23 nisan’a katılarlar içinde tam bağımsızlık yerine karşılıklı bağımlılığı savunanlar var?içi boşaltılmış dışı cilalanmış kavramlar bütünü haline geldi atatürkçülük(!). bugün her kim menfaatini korumak istiyor ve kendini meşru kılmak istiyorsa kendini atatürkçü ilan ediyor.hatırlar mısınız bilemiyorum. Erbakan Hoca bile Atatürk yaşasa Refah’lı olur diyordu. Bugün bütün mason locaları Atatürkçü’dür. Ama Atatürk’ün masonlar ile ilgili düşünceleri ve tedbirleri kimseye anlatılmaz. Bugün bazı turancı yada Türk ırçısı da Atatürkçüdür, gel gör ki Atatürk’ün Turancılarla olan yada Türk Irkçıları ile olan ilişkisini kimse gündeme getirmez.Atatürk’ün Patrikane ile ilgili tedbirlerini kimse konuşmaz ama Patrik cenabları (!) en büyük Atatürkçülerin başında gelir.Bugün Atatürkçülük bir ilüzyondur. Atatürkçüler(!) patır patır en stratejik kamu kuruluşlarını özelleştiriyor. Bugün Atatürkçüler(!) çiftçiye, fakfukfona, yada halkın diğer kesime verilen yardımları hortumluyor. bugün Atatürkçüler(!) Türk’e hakaret edeni hemen salıveriyor, ve en büyük Atatürkçümüz (!) bütün sol eğilimli teröristleri halkı adına (!) affediyor.Atatürkçü(!) bir köşe yazarımız “Türkiye Türklere bırakılamıyacak kadar önemlidir” diyor.diyeceksiniz ki değer üreten insanın yetiştirilmesi ile atatürçülük ilüzyonunun ne ilişki var?
elfiya, başbuğ Atatürk’ün türkçülükle,türkçülerle,turancılıkla ve turancılarla ilgili söyledikleri yada yazdıkları hakkında bilgi vermeni isterim. masonlara yada yobazlara bakış açısı herkesce malum,fakat başbuğun ağzından yada kaleminden, türkçüleride mason yada yobazlarla aynı sınıfa sokuyorsan bunu ispatlamak zorundasın. eğer sen türkçülük ve türkçüler aleyhine birşey bulamazsan hemen bana bildir,ben başbuğun tükçülük ve türk ırkıyla ilgili yazdıklarını söylediklerini araştırdıklarını hemen burada yayınlayayım.mesnetsiz iddialarını bazıları gerçek sanabilir ve tükçülüğe nötr olan kişiler mesnetsiz iddiaların yüzünden negatife dönebilirler. söylediklerini ispatlamalısın.
Atatürk daha cumhuriyet kurulmadan 1922’de TBMM’nin 130. toplantısının birinci oturumunda şunları söylemişti: “Efendiler, bu insanlık dünyasında en az yüz milyonu aşkın nüfustan oluşan büyük bir Türk milleti vardır ve bu milletin yeryüzündeki genişliği oranında tarih alanında da bir derinliği vardır. Efendiler bu derinliği isterseniz ölçelim: Birinci ölçek tarih öncesi devirlere ilişkin ölçektir. Bu ölçeğe göre Türk milletinin kökünün dayandığı Türk adındaki insan, insanlığın ikinci babası Nuh Aleyhisselamın oğlu Yasef’in oğlu olan kişidir.
ARALIK 1931- Basbug Mustafa Kemal Pasa’nin emriyle dokuz ünlü hafiz, Dolmabahçe Sarayi’nda ezanin ve hutbenin Türkçelestirilmesi çalismalarina basladi.10 Ocak 1932- Türkçe ezan için konservatuvar üyesi Ihsan Bey’in yaptigi bestenin kisa zamanda ögretilemeyecegi anlasildigindan, geçici olarak ezanin asli sekliyle okunmasina izin verildi.22 Ocak 1932- Kuran’in Türkçe tercümesi ilk kez Istanbul’da Yerebatan Camii’nde Hafiz Yasar (Okur) tarafindan okundu.29 Ocak 1932- Sultanahmet Camii’nde sekiz hafiz tarafindan Türkçe Kuran okundu.30 Ocak 1932- Ilk Türkçe ezan Hafiz Rifat Bey tarafindan Fatih Camii’nde okundu.3 Subat 1932- Kadir Gecesi’nde Ayasofya Camii’nde halkin büyük ilgisiyle Türkçe Kuran, tekbir ve kamet okundu.5 Subat 1932- Istanbul Süleymaniye Camii’nde ilk Türkçe hutbe okundu.18 Temmuz 1932- Diyanet Isleri Riyaseti, ezanin Türkçe okunmasina karar verdi.26 Eylül 1932- Yurdun her yerindeki Evkaf Müdürlüklerine Türkçe ezan metni gönderildi.1 Subat 1933- Bursa’da gösteri yapan gericilere Basbug Mustafa Kemal su yaniti verdi: “Konunun asli esasinda ’din’ degil ’dil’dir. Kesin olarak bilinmelidir ki Türk milletinin milli dili ve milli benligi, bütün hayatinda hákim ve esas kalacaktir.”4 Subat 1933- Müftülüklere ezani Türkçe okumalarini, buna uymayanlarin ’kati ve sedid bir sekilde’ cezalandirilacaklarini bildiren bir tamim gönderildi.16 Haziran 1950- Ezanin Arapça okunmasi yasagi kaldirildi.
ilteriş, tam olarak benim neyden bahsettiğimi istersen önce duru ve sakin bir kafayla tekrar düşün. türkçülük, turancılık, türk ırkçılığı, türk milliyetçiliği, milletçilik vs. vs. Yazınız tam bir kavram kargaşası içinde. sizin tam olarak bahsettiğiniz nedir bilmiyorum ama ben 19. yy başında başlayan ve bazı ittihat terakkiçilerde de itibar görmüş turancılık ile 1. dünya harbi sonrası avrupayı saran ırkçı faşizan yönetimlerin Türkiye’deki yansımalarından bahsediyorum. fazla açık yazmadım biliyorum ama madem konuya hakimsiniz neden bahsettiğimi anlamışsınızdır.ikinci husus olarak ben turancılık kötüdür, atatürk’ün de turancılara yaptığı iyidir manasında bir şey yazmadım. atatürk’ün ezdiği her baş, yaptığı her eylem doğrudur ve gerekliydi de demiyorum.üçüncü olarak turancıları, masonlarla aynı kefeye koymam mümkün değil.dördüncü şu son kronolojik listeyi tam olarak anlamadım.beşinci olarak benim değimdiğim esas konu; siz her neyden bahsediyorsanız, sizin yazdığınız konu değil. ben atatürkçülük bir maske olarak suratlarda geziyor diyorum.not: ilk yazıda bir eksiklik fark ettim. samimi Atatürkçüler bu bahsin dışındadır. Ben sadece Atatürkçülüğü kendi menfaatleri için bir araç yada bir örtü olarak kullanlananları kastettim.
Cevval arkadaşımın seviyesini hoşbulduk. Kendimizi daha net ifade edelim.7 yaşındaki çocuğa birlik ve beraberliğimizin anlatılması, tarihsel mesajlar içeren metinlerin ezberletilmesi ve özellikle istiklal marşının öğretilmesini kesinlikle faydalı bulurum. Bunu zaten tüm gelişmiş dünya devletleri pek güzel yapma gayretindedir. Eleştirim, sadece andımıza değildir. Öğretilerin içeriklerinedir.Keza eleştirdiğim nokta milli bayramlarımızda stadyumlara doluşmak da değil. Stadyumlarda yaptırılan aynı soğuklukta ve standartlaşmış hareketleredir.Asıl eleştirim, değişememiş olmamızadır. Biz hala pek çok konuda 1938 yılında yaşıyoruz. Hele ki bazıları o yılla aramızda bir miktar fark olmasından da son derece muzdarip. “Atatürk şöyle yapmıştı biz neden değişiyoruz” mantığının arkasında kaldık.Halbuki Mustafa Kemal bizzat kendisi pek çok kararıyla değişmişdi. Ve bizede muasır medeniyetler seviseyine erişmeyi, yani sürekli değişmeyi öğütlemişdi. 28 yılına kadar liberal sonrasında devletçi olduğu halde biz devletçiliği değişmez ilke olarak geçen senelere kadar sakladık. Halende değiştirmeyi ona ihanet sayanlarımız var. Keza devrimcilik ilkesini ezberleyip, yapılan en küçük ana yasa değişikliğinde kıyametleri koparanlarda atatürkçü.Evet o zamanların modası, gençlerin stadlarda geçit resmi yapması bazılarınında standart hareketler yaparak ne kadar disiplinli olduklarını göstermesi idi. Ama artık o devirler geçti. Gururlu ama aynı zamanda “Neşeli” milli bayramlar kutlama vaktimiz gelmedi mi?Milli bayramlar yıllardır şimdiki gibi kutlanıyor. Ama siz de bilirsiniz yıllardır esnaf, halk bunlardan habersiz. Çünkü alanlarda ne yapıldığını çok iyi biliyor. Ve gitmeye gerek duymuyor. Resmen yasakda olsa dükkanını açıyor, çünkü memurlar hariç bayram izni yapan yok. Çünkü milli olması gereken bayram sadece okul ve devlet dairelerinde umursanıyor. Bazılarımız, televizyonun köşesinde çıkan bayraklar da olmasa hiç haberdar olmuyor. Hatta iddia ederim ki halkın en az yarısı milli bayramlarımızı sayamazlar. Sizde bu çıkmış bu bayramların milli olduğundan ve şimdiki gibi devam etmesinden dem vuruyorsunuz.Ben derim ki, bayramlar bayram gibi kutlansın. Çocuklar müsamereler yapsın, istedikleri müzikleri çalsınlar. Oynasınlar. Ailelerin dikkatini çeksinler. Devlet büyükleri o tamamen standartlaşan anıtkabir ziyaretlerin, çelenk bırakma törenlerinden öte bazı şeyler yapsınlar. Yahu en azından bir miting olsun. Yada halka bir müjde verilsin. Bazı atatürkçüler zevzekçe bulsa bile, bayram böyle olur. Atatürkçülükde atatürkçüyüm demekle, atatürkün söylediklerini söylemekle, atatürkün yaptıklarını savunmakla olmaz. Onun dediği gibi ilerlemekle ve değişmekle olur.
Bakınız bugün avrupa birliğine girmek isteyenler atatürkçülüğün 6 ilkesinden 2 sine tam manasıyla karşı çıkmaktadır.1- Ulusculuk, ki malumunuz avrupa birliği çok kültürlü bir yapısı vardır. Aksini düşünmek birliğin temel felsefesine aykırı olacağından komik olur.2- Devletcilik ki buna da sadece avrupa birliği değil, küba çin gibi bir kaç devlet hariç hemen bütün dünya devletleri karşı çıkmaktadır.Çağırın bakalım atatürkü, bu ilkeleri kafanıza geçirmeyecek mi.
Devletçiliği belki de, ulusçuluğu geçirmeyeceği muhakkak.
Devletçiliği devletçilerin kafasına geçireceğini kabul etmişsiniz. Ama ulusculuğa onay vermemişsiniz. Tamam, kafanıza geçirir ya da geçirmez, tartışılır. Zaten benim dediğim de bu: “Tartışılır”, tartışılmalıdır. Bazı şeyler de değişebilir, değişmelidir. Hiçbir şey tabu değildir.
çok kısa olarak teknik iki unsuru dikkatinize sunacağım.devletçilik batı anlamıyla kapitalizmin olumsuz etkilerinin devlet tarafından kontrolünü öneren tarzdır. AB ile çakışmaz, zira AB oluşumunda da devletlerin en öne çıkardıkları nokta iktisadi korumaları (bkz. sübvansiyonlar, koruma duvarları, vs.) olmuştur. kaldı ki AB içerisinde anti tröst (tekelci oluşumların engellenişi) mevcuttur. dolayısıyla devletçilik ile AB uyumludur.ulusçuluk? Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinin ne ırka, ne de dine, ancak kültüre dayandırılmasıdır. Bir ulus doğdu, bu devlet ulusu için vardır demektir. AB ile neresi uymuyor, tam AB’nin tezidir bu. kültürler ve ırklar üstü bir birlikteliktir AB.Ne mutlu türküm diyene demiştir, ne mutlu türk olana değil; dikkatinizi çekerim.saygılarımla
nicoteen arkadaş da henüz ilkelerin vakti geçmedi demeye getirmiş.Ancak belirtmesini istediğim şu: “ilkeler hiç eskimez”, zamanı geçemez mi? Belirli bir zaman sonra yanlış olamaz mı?Ya da benim gibi birileri çıkıp, bunlar eskimiştir diyemez mi? Sorun burada çıkıyor.Bazıları çıkıp, atatürkü sevmeyen insan bile olamaz diyor. Ötekilerde hadi oradan deyince mevzu böyle uzuyor.
Devletçilik avrupa birliği nezdinde değil, dünya nezdinde bitmiştir. Yerini globalleşme, serbest piyasa ekonomisi almıştır. Koruma duvarları, sübvansiyonlar, kotalar devletçiliğe benzeyen şeylerdir. Ama dikkat edin, serbest piyasa ekonomisinde devletçiliğe benzeyen şeylerdir. Yoksa devletçi bir ekonomide bunların bahsi mümkün değildir. Ne kotası, ithalat yapılmaz ki. (bilenler bilir)Öte yandan avrupa birliğine üye olmak demek ulusalcılıktan vaz geçmek demektir, çünkü farklı kültürler ile birleşmek, ortak kararlar almak, kaynaşmak demektir. Ulusçuluk ise farklı kültürleri ancak azınlık olarak tanımlar. Avrupa birliğinde ise ortak para birimi, ortak anayasa ilerleyen safhalarda da ortak askeri güç, ortak sınırlar düşünülmektedir. Farkılı kültürler zenginliktir birlikteliğin olabilmesini sağlayıcıdır.Öte yandan aslında daha çok din düşmanlığı şeklinde uygulanan laiklik, avrupa birliğine girmemiz ile gerçek manasında uygulanacaktır diye ümid ederim.Cumhuriyetçilik ise devam edebilir, ancak arada bir; “federal devlet olalım” sözlerinin yükseldiğini de göz ardı etmemek gerekir. Hani başkanlık sistemi en azından…Kala kala halkçılık kaldı. Eh onda zaten çok genel bir ifadedir. Her yöne çekileceği için pek eskimez.Devrimcilik mi? O zaten değişmek, gelişmek demektir ki, bu nu atatürkçüler “yapılan devrimde sabit kalmak” şeklinde yorumladıkları için hiç değişemedik, devrim yapamadık.
ben sizin yazınızdan şöyle bir sonuç çıkardım atatürkün ilkeleri eskidi hadi değiştirelimne gelecek yerine daha iyi tezleriniz mi var
Benim olamayabilir. Ama belki sizin vardır. Önemli olan, onları değiştirmek değil. Daha iyisinin olabileceğini, değiştirilebileceğini kabul edebilmek.
@ilteris, senin beynini kurtlar oymus belli, vefat etmis kadina ettigin laflari, oteki hayatta makatindan sokucaklar haberin olsun.Kufur etmeden tartisamayan seviyesiz kopek
“Kufur etmeden tartisamayan seviyesiz kopek” demişsin..”Kufur etmeden tartisamayan” derken.. Eee, sen de öylesin?Küfür etmeyin beyler, hiçbir zaman, hiçbir şekilde.
effe dangalağı sen neden hangi kadından bahsediyorsun , benim kataımdan ne sokarlar bilmiyorum ama senin okuduğunu makatından anladığın kesinelend güzel dersin hoş dersin, bana küfretmedikçe ben kimseye etmem, zaten adamına ve üsluba göre muamele diye orada belirttim
Yalancı ilteris. Nasıl sana küfretmedikçe etmezsin. Yukarıda haraketleri küfürleri inci gibi dizmişsin. Ama ben sana niye cevap veriyorum ki. Pardon.
lokum burayı da basmış bakıyorum..
Ve aslında buyrun hepberaber kabul edelim artık;Hiç birimiz Atatürk e layık , onun görmek istediği gibi ve onun yattığı yerde huzur içinde yatmasını sağlayacak bir Türk Genci olamadık.ATAM ÖZÜR DİLİYORUM KENDİ ADIMA SENDENBİZLERE BIRAKILAN EMANETE SAHİP ÇIKMAK BİR YANASENİ ANLAMAYI ANLATMAYI DAHİ BAŞARAMAMANIN HÜSRANINDAVE HATTA BU HATAMI ÇOKGEÇ FARKEDECEK KADAR GAFLETDE İDİM
iyi haftalar, biraz da eğlence.