…İnsana salakça bir cesaretle, bilinen bütün güçlere karşı gelebileceğini zannettiren; ona inanılmaz şeyler yaptıran; kalbi normal hızından daha kuvvetle çarptıran; imparatorluklar yıktıran; denizler aştıran; insanda bir yüzyıl bekleyebilecekmiş hissi doğuran ama gitti mi de ardında yığınla esir; yarısı çözülmüş yarısı karmaşık kimya problemleri; maddi ve manevi hasarlar; tüm hücrelere nadas vaktinin geldiğini bildiren tebligatlar bırakan, giderken ardında bıraktığı zayiat ile insana fazlaca edebi üretim kapasitesi kazandıran bir duygu o. Adı Aşk!Dünyanın hangi dilinde adı en güzel tınıya sahiptir? Hangi dilde “Aşk” derken adamın ağzında tanımlanamaz bir lezzet kalır? Bilmiyorum. Tek bildiğim aşkın fransızca halinde garip bir enerji saklı olduğu!O yüzden bugün sizinle çok defalar duyup dinlediğiniz fransızca şarkıların içlerinde gizli o aşkla yahut aşk sonrası acıyla tütsülenmiş kodları kurcalama niyetindeyim. Çuvallamazsak tabii! Nedenini birazdan anlarsınız.Çoğunlukla fransızca bir parçayı bilinçli bir şekilde dinlerken, o aşkın nasıl yazılabildiğini yahut ne kadar yazılırsa yazılsın yine de sözcüklerin yetersiz kalabildiğini anlarsınız. Fakat komik olan bir gerçek de şudur ki; eğer fransızca bilmediğimiz bir dilse, işte o zaman yazılmış bir parçanın bize hissettirdikleri ile sözlerinde neler barındırdığını öğrendikten sonra hissedeceklerimiz arasında bazen müthiş tezatlıklar da çıkabilir. Bu bizi şaşırtabilir. Parçadan sonsuza dek soğutabilir. Öte yandan bazı parçaları dinlerken aslında içlerinde geçen kalp burucu sözler yüzünden aşkın, aşığın nasıl da acınası hallerde olduğunu atladığımıza şahit olup bir karmaşa yaşayabiliriz…Dolayısıyla yazının buradan sonrasında fransızca parçaları olduğu gibi -sadece melodileri ile- dinleyenler için oluşacak risklere de hazırlıklı olmalarını hatırlatıyorum. Sıralayacağım parçalar bakalım size neler hissettirecek? Daha sonra fransızca bilenlerle beraber yapacağımız açıklamalar acaba ortamı aydınlatacak mı, yoksa hissettiklerinizle tezatlık yaratıp parçayı bir gerilim filmine mi dönüştürecek? Deneyip göreceğiz. Eğlenceli bir katılım yaşanması adına fransızca bilen bilmeyen herkes bloga davetlidir.Charles Aznavour – La BohèmeJean-François Michael – CoupableDaniel Lavoie – Tu Vas Me DétruireÉdith Piaf – La FouleLara Fabian – Je t’aimeJacques Brel – La Chanson des Vieux AmantsGilbert Bécaud – Et MaintenantJacques Brel – La Valse à Mille TempsJacques Brel – Ne Me Quitte Pasbu bir pilli patisözüdür!
yorumlar
eklenecek çok parça var gerçi. ayrıca Joe Dassin, Yves Montand, Gérard Lenorman gibi daha birçok ünlü ses de var. külliyata dönmesinden çekindiğimden, bir de insanların fransızca şarkılara bakış açısını bilmediğimden yazıyı şarkı linkleri ile boğmak istemedim. yoksa “Belle” tabii ki o eserin müzikal anlamda incilerindendir. fransızca bilmeyip de parçalara ilgisi olan varsa katılımın ne düzeyde olacağını göreceğiz. kendilerinden arzu ettiğim sadece ne hissettiklerini yazmaları zaten, ne anladıklarını yazmalarını istemem biraz garip düşerdi.fransız vatan şairlerinin şiirleri bazı şarkılara konu olmuştur aslında. o konuyu da atlamak istemem. ayrıca şair olmasa da hemen aklıma gelen Enrico Matias okuduğu birçok vatana dair beste ile de yer alır müzik dünyasında. çok şey var da. biz aşk dedik azıcık ucundan işte.
en son yazdığına özellikle bayıldım paticim, if you go away olarak da hoştur bu şarkı veee özellikle yelkenli görüntüler eşliğinde (ladies and gentlemen) patricia kaas’ dan…
3 nolu parça candır. o albümün tamamı candır ancak o parça doğaüstüdür. ayağına taş bağlayıp denize atlayası gelir insanın.
fransızda aşk başkadır diye bir kitap vardı sanki…güzel yazı daha önce dinlemediklerim de var.,teşekkürler pillipati:)
efenim şunu da eklemekte fayda görüyorumhttp://fizy.com/s/1015y9( sözler ve çeviri için ekşisözlükten kaynak yapılmıştır; )je t’aime je t’aime (seni seviyorum seni seviyorum)oh oui je t’aime ! (oh evet seni seviyorum)-moi non plus. (ben de hic)-oh mon amour… (oh sevgilim)-comme la vague irresolue (kararsiz dalgalar gibi)je vais je vais et je viens (gidiyorum gidiyorum ve geliyorum)entre tes reins (kalcalarinin arasinda)je vais et je viens (gidiyorum ve geliyorum)entre tes reins (kalcalarinin arasinda)et je me re-tiens (ve ben kendimi tutuyorum)- je t’aime je t’aime (seni seviyorum seni seviyorum)- oh oui je t’aime ! (oh evet seni seviyorum)- moi non plus. (ben de hic)- oh mon amour… (oh sevgilimtu es la vague, moi l’ile nue (sen dalga, ben ciplak bir ada)tu vas tu vas et tu viens (gidiyorsun gidiyorsun ve geliyorsun)entre mes reins (kalcalarimin arasinda)tu vas et tu viens (gidiyorsun ve geliyorsun)entre mes reins (kalcalarimin arasinda)et je te re-joins (ve ben seninle birlesiyorum)je t’aime je t’aime (seni seviyorum seni seviyorum)oh oui je t’aime ! (oh evet seni seviyorum)- moi non plus. (ben de hic)- oh mon amour… (oh sevgilim..)- comme la vague irresolue (kararsiz dalgalar gibi)je vais je vais et je viens (gidiyorum gidiyorum ve geliyorum)entre tes reins (kalcalarinin arasinda)je vais et je viens (gidiyorum ve geliyorum)entre tes reins (kalcalarinin arasinda)et je me re-tiens (ve ben kendimi tutuyorum)tu vas et tu viens (gidiyorsun ve geliyorsun)entre mes reins (kalcalarimin arasinda)et je te re-joins (ve ben seninle birlesiyorum)- je t’aime je t’aime (seni seviyorum seni seviyorum)- oh oui je t’aime ! (oh evet seni seviyorum)- moi non plus. (ben de hic)- oh mon amour… (oh sevgilim..)l’amour physique est sans issue (tensel aşkın cıkışı yok)je vais je vais et je viens (gidiyorum gidiyorum ve geliyorum)entre tes reins (kalcalarinin arasinda)je vais et je viens (gidiyorum ve geliyorum)entre tes reins (kalcalarinin arasinda)je me retiens (kendimi tutuyorum)- non ! maintenant viens ! (hayir! şimdi gel ! )bkz/ kusana kadar romantizm
galanthus;italyanca aşk başkadır. maeve binchy.
hehehe:) fransızcayla ilgili olan bir şey yok ama değil mi manson, ben nerden yerleştirmişim ki bunu zihnimin küşük bir köşesine.
ben neler uyduruyorum hastalıklı zihnimde. hiç problem değil yani…
Fransız kaldım yine konuya. Bide o şarkıyı her dinnediimde sesini kısmak durumunda kalıyorum. Sona biri gelince yannış annaşılıyor, “ne izlion lan” diyenlere açıklama yap ondan sona. Bıktım..
France Gall den dinlemek baska oluyor, eski sarki ama yenilerini 10 a katlar, bir baska kulvar da da Jane Birkin -Elisa var,tipik fransiz sarki formatinda degil yanliz onu da farkli kilan sarkinin icinde .., Filmini de izlemekte faide var, biraz uc bir film olsada.
”Müzik mi, şiir mi” sorusu geliyor aklıma yorumlara bakarak…
Aslinda Ask in paradoksali ask acisi icin Ozellikle dalidaya kulak vermek gerekir, Hususi Dalida hakkinda uzun zamandir bi derleme yapma niyetindeyim an itibariyle askida.3 sevgilisi intihar edip en son kendi canina son veren dalida dan daha baskasi bu konudan muzdarip olmamistir kanimca.
ilk cümle şey gibi olmuş belirtmek isteyip belirtememişim de sen belirtmişsin gibi thing. bi an abandone oldum birden.
konuya tamamen fransızım.fekat yazının ilk paragrafını çok beğendim.
sizi unuttum sanmayın! gün içinde bakamadım blogda ne yaptığınıza. kusura bakmayın.başlıyoruz.La Bohème seslendirmesi Charles Aznavour tarafından gerçekleştirildiği kadar kendisi ve Jacques Plante’ın beraber yaptıkları bir parçadır. 1966 yılından beri söylenegelir ve insanı her dinlediğinde pis hislerle maziye götürür. “herkes kendi mazisine gider” demek istemedim. şarkının kendisi bir maziyi anlatmaktadır zaten.söz konusu dış ses parçada bir ressama aittir. göya kendi yirmili yaşlarını hatırlar ve çevresindeki gençlere kendi gençliğini anlatmaya başlar. ama anlatırken sözleri kayar ve parçada sanki eski sevgilisi karşısındaymış gibi hissedip bir kaç saniye sonra direkt gençliğinden detayları ona anlatmaya başlar, öyle devam eder parça. kendisine poz veren sevgilisi ile acayip bohem/derbeder bir hayat yaşamışlardır. o anlattıkça bizim usumuzda detaylar canlanır. o hayatlar ki; Paris’in kuzeyi sayılan ve artistlerin, ressamların çoğunlukla bulundukları Montmartre’da geçmiştir. pencerelerden leylaklar sarkar. insanlar o bölgede ev, apartman dairesi değil de oda kiralarlar. odalar son derece mütevazıdır… o zamanlar eğer odaların sahipleri kiralayanların tanıdığıysa ücreti ödemeden de yaşanır. fakat çoğunlukla açlıktan ağlanır. ressamın sevgilisi ona çıplak poz verir. bu halde bile mutludurlar. iki günde bir yemek yeseler dahi, aç karna gidip kahvelerde oturup eserlerini satın alacak insan beklerler, inanmaktan vazgeçmezler. sefilliğin gerçekliği ve şöhret hayali hep bir arada yaşar. bazen tablolarını bir tabak sıcak yemek için restoranlara bırakırlar. kış ancak şiirlerden mısralar okunurken ve o sıcak kaplardan içilen çorbalarla kısa süreliğine unutulur. sevgilisi güzeldir. kendi yeteneklidir. genellikle tuvalinin önünde bir kalça kıvrımını rötuşlarken uyuyakalır. ama sabahlara yine de mutlu uyanırlar, öyle ki, bir kahve yeter tebessümlerine. o zamanlar öyledir. ressam şimdilerde Montmartre’a ara sıra gezintiye çıkar. ne leylaklar kalmıştır artık, ne duvarlar… ne de sokaklar gençliğindeki gibidir. eski adresini bulamaz bir türlü. derbederlik içinde Mortmartre o zaman hakkıyla yaşanmış şimdi ise geriye birşey kalmamıştır.
@thing’in bahsettiği, “bulun izleyin” dediği, Notre Dame de Paris’nin 50 youtube videosundan oluşan komple playlist halinde (yani bir video bittikçe bir sonraki bölümün videosuna otomatik geçiyor) linkini ekliyorum. “bu pahalılıkta dvd’sine para veremem” diyenler için bir kültür hizmeti. orjinal fransızca dilinde, ingilizce altyazılı…gerçi kültür için parasını ödemek gerekir, telif hakkı, o, şu, bu sebebiyle… youtube bu duruma telif hakları açısından birşeyler diyene kadar kanallar açıksa seyretmekte sakınca görmüyorum. küçükken yazlık sinemaya parası olmadığı için giremeyen, ama yakındaki bir ağaca tırmanan ve filmi ağacın tepesinden seyreden haylazlar gibi hissedin anacığım.sonra gelip, diğer parçaların Türkçe çevirilerini bir ara yapacağım. iyi seyirler!
geldik Coupable hakkında iki satır açıklamaya:coupable: “suçlu” demek.parçadaki karakter bir zamanlar sevdiği kadını sevdiği için, onun tarafından sevildiği için, saçını okşadığı için, onu kollarında uyuttuğu için ve sonra da birgün unuttuğu için kendisini suçlu hissettiğini itiraf etmektedir. artık o kadınla onun hayatındaki adamın arasında kalmış bir gölge olmaktan, eski bir anı olarak yer almaktan kendini suçlar. aslında bunları söyleyip “suçluyum, suçlu” diye haykırırken hiç de o kadını unutamadığını anlarsınız. bu bakımdan parçanın satır araları oldukça etkileyicidir.
Jane Birkin- Elisa gerçekten fevkaladedir. Zati Jane Birkin’in arabesque albümünün lezzeti mukayese edilemez zat-i alimce. Eskilerden “Tombe la neige” Salvatore Adamo’dan ayrıdır. jacques brel’in yorumları…Pascal obispo-lucie İllerin hanı kesin bilir (: Türkiye’de pek duyulmamış bildiğim kadarıyla.
Filmin adı nedir azizim?
Patricia Kaas – Les Hommes Qui Passent’i unutmuşum nasıl bir eserdir.
o kadın zaten süper! eurovision’ da yarışacak, şaşırdımm!
Aşkımın fotoğrafını da koyayım (: Aşk, fransızca diyende…
diye sormuş @fevkulbeser.diğerlerine devam etmeden önce bu parçaya öncelik tanıyorum.parçada hayatına girmiş erkekler hakkında ümitsiz sözler sarfeden ve bunları annesine anlatan bir kadın vardır. sözler onun ağzından dökülür.hayatından geçen erkekler ona gittikleri yerlerden kartpostallar gönderirler. bu adamlar müzisyen bazen ressam ama fazlasıyla aktördürler. burada aktör kelimesi kendisine rol yapılması anlamına vurgu için kullanılmıştır. yine bu adamlar nedense ona teraslı şirin evler önerirler, ama kalpleri çok sığdır, kendisine verebildikleri hiçbir zaman paradan başka birşey olmamıştır. hüzünlü bir parçadır. tıpkı Jean Seberg’in şu yukarıdaki fotoğrafı gibi… toprağı bol olsun. o da erkeklerden az çekmemiştir.
Ulan adama bak canum ablayla Fransuzca aşk yasuyo ….cık cık !! Canum Carla….
carla bruni&n.sarkozy
ben yakıştırıyorum bunları ya…
Carla abla aşkından Elize sarayunda çıplak geziyormuş….Topuklu ayakkabularunu giyemez olmus..babet giyiyo gari cüce kocasu kompleks olmaya deyü…Lö Sarkozi hayatunun en güzel meyvesini yiyon diyim sana…komsa komsaaa ….hadi gene iyüsün ….
adam bence hoş harlem…
adam bence bu kadının yanında güzelleşiyor makaleci, aşk mı desem ne desem bilemedim, tabi ben gümdemi takip edemiyorum, hala evli mi sarkozy?
Makaleci senle zevklerimiz heç aynu degel …..Sarkozy popüler bir adam ama hoş degel bence boş…ikiside birbirlerini bi sekil taşıyor …Adam Fransanın bir numaralu adamu, kadunu mutlu etmek için yeterliki abla hayatundan menmun ..Carla seviyo adamu sevgiye saygum var aşk bu otada konuyo bokada…tabeee görecez bakalum nereye kadar gidecekler.Adam başkanluktan düşerse Carla abla dururmu!! durursa tamamdur aşk.Fransuzlar Cardadanda nefret eder hale geldi..Anlayamuyoruz diyolar..Ama onlarda diyo..aşk bazen nereye konacağunu bilemez deyüü :-))
Carla Bruni de arada hoş fransızca parçalar mırıldanmıştır. bir ara bir yerlerden bulup taşırım buraya.
çok iyi olur cancağızım
fevkulbeser
Dostum Filmin Adi yine sarkiyla ayni adi tasiyor En az sarki tadinda izlenmeli bence.Yine biraz once wiki ye baktigimda orenmis oldum 96 Yilininda en iyi sezar muzik film odullerinin de almis bulunmus Serge Gainsbourg Elisa adina.Nihayetinde Fransizca muzikler genel bir kesime nul gelsede hayati memnuniyet baska deyisle plaisiruzerine kurulmus cemiyetin yada toplulugunun beseriyet adina uretecegi pek cok sey olmali muzik sektorunde.