Arınç doğru yaptı
Samanyolu Televizyonu’nun düzenlemiş olduğu 4. Geleneksel Türkçe Olimpiyatı’nda çok büyük bir coşku yaşandı. Törenin en can alıcı noktası ise meclis başkanı Bülent ARINÇ’ın konuşmasıydı.Arınç sözlerinde aramızda bulunamayan o değerli şahsiyet diyerek, Gülen’den övgü dolu sözlerle bahsetti. Bizce çok da iyi yaptı. Bu vatanın o insana olan vefa borcunun bir kısmı belki de ödenmiş oldu.
yorumlar
katılıyorum, yapılan iş ve yapan kişilere hakkı teslim edilmeli. tebrik ediyor, devamının daha güzel olasını diliyorum.
Yıllarca bu insana Türkiye’de hep önyargı ile baktılar.Ama artık değişmesi lazım bu insanların.Hangi babayiğit kalkıp da böyle bir işe girişti.Bazı aydın dediğimiz insanlar ise hep eleştirmekten öteye geçemediler.Neden siz de çıkıp bişeyler yapmıyorsunuz diye sorası geliyor insanın.Herzaman gündem maddeleri laiklik,cümhuriyet oldu.Ya kardeşim bu ülkede cümhuriyete ve laikliğe hiç birşey olmaz evelallah.Ve bunu da bu ülkede kimsenin yapmaya cesareti yetmez.Ben bir Atatürkçüyüm.Helal olsun bu olimpiyatı düzenleyenlere.Çok güzel yahu çocuk kalkmış Yeni Zelandadan gelmiş ve İstiklal Marşı’nı okuyor.Asıl Atatürkçülük bu insanların yaptıklarıdır.
Ben on yargili olabilirim o insana karsi..Kabul ediyorum; detayli arastirmadim; bilmiyorum. Kimdir, ne is yapar, ne faydasi dokundu bu ulkeye. Bilmiyorum acikcasi..Merak ettigim konu, acaba bu sahis, elini kalbine koyup, ‘ben seriat yanlisi degilim’ diyebilir mi?Bana daima, sayet ‘ben seriat yanlisi degilim’ dedi ise de dogruyu soylemedi gibime geldi. Veya o isim, daima seriat ile birlikte anildi Turkiye’de. Yani simdi bu sahis, seriat yanlisi birisi degil mi demek isteniyor?Iki alternatif var gibi:a- Bu kisi seriat yanlisi degil. (O okullar falan, dinle alakali degil mi yani?).b- bu kisi seriat yanlisi.Bu kadar basit’e indirgemek istemezdim ama bu iki maddeden hangisi dogru simdi?Yalnis anlasilmasin, insanlarin dusuncelerinden dolayi hapis ile cezalandirilmalarina veya kanun ile tehdit edilmelerine karsiyim. O kisi Turkiye’ye seriat’i getirmeye calissa ne olur?Hic bir sey olmaz. Turkiye seriat’i birakali uzun yillar olmus. Buyuk ulke dir Turkiyem. Bu saatten sonra geriye donus soz konusu olamaz.Ama asil rahatsiz eden bu tur insanlarin ortaya cikip ta, tamam kardesim ‘ben bunu istiyorum’ dememeleri ve gerekirse, o dedikleri ugruna ceza cekmeyi goze almamalari.O zaman da ne oluyor: herkes o tur kisilerin ‘saman altindan su yuruttuklerini’, ‘gercegi soylemediklerini’,-neydi o kelime?- ‘takkiye’ yaptiklarini falan dusunuyor.
ağzından ve klavyesinden b.ktan başka birşey çıkmayan, terbiyesiz ve saygısızların yazdıklarını kim ciddiye alır ki? madem böyle konuşup yazıyorsun burayı değil kendi mekanını kirlet.
Amerika’nın kucağında yaşayıp yanıbaşımızda yaşanan Irak’taki vahşete gıkını çıkarmayan, görüşlerini benimsemediğim samimi bulmadığım birinin nesine saygı duyayım?
benimde gıcık olduğum,nefret ettiğim insanlar var ama böyle uluorta küfürlü kelimelerin kullanılacağı yer burası değil. pekala özel bir site veya blog açılabilir. seviyeyi düşürmenin kimseye bir faydası yok.
Ben sahsen ‘Feto’ demeyi daha uygun buluyorum. Onun o muazzam, cocuksu, her an aglayacakmis gibi duran surat ifadesine daha uygun. Sirinim benim, cipil gozlum, ‘hisli muezzin’im…N.B. Kendisi 80’li yillara kadar Kutahya ve havalisinde, bugunku Kaplancı Maplancı ekibe bile ‘oha’ dedirtecek duzeyde super fanatik ve provokatif menemenler hazirlarken; birdenbire kafasina Muhammed’in tasi dusmus ve gecirdigi travma sonucu, sular seller sevgiler insanina donusmustur. Amin. Hatta Amen.
sayın arınç ‘ın biraz daha yürekli olmasını dilerdim, en azından ismini zikir edebilirdi. fil tarifi gibi olmuş.
körlerle sağırlar birbirini ağırlar
TÜRKÇE OLİMPİYADIHafta sonu yapılan �4. Türkçe Olimpiyadı�nın tamamını olmasa bile en azından bir kısmını haber bültenlerinde izlemişsinizdir..Fethullah Gülen’e “Feto” diyerek, hem Türkçeye hem de vicdanlara mıh saplayanlar, bu organizasyona elbette bakmışlardır..Da; acaba �görmüşler midir?�Gördüğüm o ki, baktılar ama görmediler..Görmediler, çünkü göremediler; göremediler çünkü gözleri perdeli..Gözleri perdeli, çünkü �karanlığı seviyorlar�..İster görelim, ister görmeyelim ama önce şunu bir anlayalım..Her Milli Görüş taraftarı Müslüman�dır ama her Müslüman, Milli Görüşçü değildir..Her ülkücü milliyetçidir ama her milliyetçi, ülkücü değildir..Her Nur talebesi Müslüman�dır ama her Müslüman, Nur talebesi değildir..Bunun gibi; vicdan sahibi olan herkes insandır ama her insan, vicdan sahibi değildir..İşte o nedenle, İstanbul Gösteri ve Kongre Merkezi�nde, Müslümanlık vardı; evrensellik vardı; vatanseverlik vardı; sevinç vardı; vicdan vardı..Ama bir tek şey eksikti..Ne bir �don düşüren� vardı ne de �donunu düşürten�..Belki de o yüzden, bu muazzam organizasyona burun kıvıran bazıları “dondum, kaldım” dedi!.Fikri AKYÜZ
Fethullah Gülen, bizce kötünün de kötüsü bir şahsiyet olduğundan, onu Fettoş diye alaya almamız, bazen bize az gibi de geliyor.Ama bazıları özellikle Feto der. Feto, bir mahkeme kararı ile isim değiştirme olayını hatırlatmak içindir. Fetullah Gülen, ismini Fethullah yapmıştır vakti zamanında.. Bunu hatırlatmak isterler bazıları.. bir örnek için bkz..
CEVAP: TÜRKÇE OLİMPİYADI (Yazar: L.Uzel Türkeli Dernekleri Turkeli [[email protected]])Hele sonunda “Yoksa tepeden tırnağına deyin borclandırılmış, milyonlarca Kürt’e Türkçe öğretememiş bir Türkiye’nin Afrikalar’da Türkçe ögretmeye kalkması düşünülebilir mi?Düşünen varsa onlar ancak sapıklardır! ” diyor ki, çok haklı..
gulen’in egitime degil kendi dusunce sistemine yatirim yaptigi bir gercek. olimpiyat organizasyonunun basarili olup olmamasi (kayitlari seyredilmek uzere bilgisayarimda bekliyor) bu gercegi degistirmiyor. akyuz’un organizasyona burun kiviranlarla “don dusurme” arasinda baglanti kurmasi da bir gazetecilik basarisi, kendisini tebrik ederim.
@ap nedense her dindarım diyeni şeriat yanlısı olarak gören bir zihniyet nevcut-ve büyük çoğunluk şeriatın ne olduğundan haberdar dahi değil-.@elend @baby700 bir insana nasıl bu kadar kolay isim takabiliyorsunuz. benimde desteklemediğim bir cok insan var şu yeryüzü üzerinde ama onlara isim taktığımı ve bunu umuma açık yerde dile getirdiğimi ve bunu marifet saydığımı hiç hatırlamıyorum.
Buraya (Toronto) ilk yerlestigim zamanlar, basit bir iste calisirken bir Azeri cocukla tanismistim, Azerbaycan’da Fettulah’in okulunda okumus, burda da onlarin cemiyet evinde kaliyormus bedavaya. Isin komik tarafi cocugun okudugu okulu burdaki butun okullar saygi ile kabul ediyorlar.Ben universiteye girebilmek icin binbir maymunluk yaptim, onun okulunu kabul ettikleri icin o hic ugramamisti dahi.Ayrica cok olmadi burda bir Turk okulu actilar.Yinede ne olursa olsun, dini istismar ederek kendine yandas toplayani hic sevmem.
Evet, bu yazıyı ben de okumuştum ve şiddetle tavsiye ediyorum. Mehmet Şevket Eygi, çok önemli bir şahsiyyettir. Milli Gazetede daha birçok konuyla ilgili yazısını okuduk..
Sağda solda çıkan haberlere de, adamın vaazlarına da bakmadan önce bir sorun kendinize, bu memleketten çıkan mevlanalar, pir sultan abdallar köşklerde oturup, özel at arabaları mı kullandı, yoksa dünya malını bir kenara bırakıp bir lokma bir hırkaya mı talim oldular?Ha altın taç takan papa, ha özel uçakla amerikaya giden fettullah hoca…Bu memleketten çıkıp malına mal katan hocaların hepsi kayboldu, dünya hırsını bırakan fakirler hala gönlümüzde…
Gecen gun kitapcinin birinde Fettullah Gulen`in ve Harun yahya`nin rusca kitaplarini gordum. Hemen dogu avrupa ulkelerine ve rusya federasyonuna dilekce yazmayi dusundum. Onlari da uyarmak lazim neme lazim bunlar votkayi birakip murteci falan olurlar. Parklarda bira icip cosan genclik elden gitmesin. Ben harekete geciyorum.
relic sen de burdasın, biz de burdayız. Fettullah hocanın ipliğinin pazara çıkacağı gün çok ta uzak değil.Hiçbir malı yok, kitaplarını da kütüphaneye bağışladı, bravo, benim de hık deyince kapıma gelen özel uçak olsun ben de herşeyimi bağışlıyayım. Oh ne ala malım mülküm yok, villa da oturuyorum, kimin, bir hayırseverin, araba desen o da, e uçak, o da, okullar, maddi güç, imkanlar.. onlar da.
60 yaşını devirip 70 ine yaklaşmış, hastalıklarla boğuşan birisinden bu kadar ürkülmesi bana garip geliyor. 4 darbe görmüş, 3 ünde bir şey yapılmamış, sonuncusunda ise sadece gayrıresmi sürgün cezası verilebilmiş birisi bu kadar ürkütücü geliyor ha! enteresan. valla yiğidi öldür hakkını yeme. bu kadar muhalefete ve düşmanlığa rağmen dünyanın her köşesinde organizasyonlar kurmuş ( bırakın yurtdışını içerde bile basit bir organizasyon kurmanın nasıl zor olduğunu yaşayanlar bilir ) ve yürütmekte olan birisine sadece mal mülk açısından bir şeyler söylemeye çalışmak az gelir. benim bildiğim 99’da ki iftira kampanyasında ve sonrasında açılan davada herşey ortalığa saçıldı. sonuç? daha pazara hangi iplik çıkacak? bilinen birşeyler varsa paylaşında biz de bilgilenelim. yoksa kuru kuruya masal anlatmak söz konusu şahsın imajını parlatıp, şöhretini arttırmaktan başka bir işe yaramıyor.
Geçen haftalarda kanalın birinde sözkonusu şahsın eski sağ kolu diye tabir edilen Nurettin Veren kişisi ilginç açıklamalarda bulunmuştu. Anlatılanların kimilerince zaten bilinen şeyler olmasının ötesinde, Veren kişisinin yıllarca bulunduğu pozisyon itibariyle cemaat mensuplarınca belki ciddiye alınabileceğini, arada biriki insanın da feyz alıp, uyanabileceğini umut etmekteyim.
İtirafçının anlayacağı dilden konuşalım.Ve Nurettin Veren’e elimizde biriken soruları soralım:BİR: “35 yıl para almadan hizmet ettim, tek kuruşum yok” diyorsun. Cemaatin parasını çalmadığını söylüyorsun. Peki o zaman cevap ver Nurettin Veren! Antalya’daki o yatı hangi parayla aldın? Hangi yat mı? Hani şu haczedilen yattan söz ediyorum.İKİ: Cemaate yakın bir işadamından sekiz yüz bin dolar borç alıp kaçtın mı? Bu yüzden hakkında verilmiş kaç tutuklama kararı var?ÜÇ: Alacaklı olduğun bir adamı kaçırtıp bir hafta işkence altında tuttun mu? Bu konuda hakkında açılan davadan ne ceza aldın?DÖRT: Eşin ve çocukların seni neden terk etti? Gülen’in rol oynadığını söylediğin bu olayda acaba senin şu “bıktırıcı aldatma olayları”nın bir rolü olmuş olabilir mi?BEŞ: İkide bir Gülen’in, ilkokulu bile dışarıdan bitirmiş biri olduğunu, bu yüzden “müçtehit” olamayacağını söylüyorsun. Peki o zaman tam 35 yıl ilkokulu bile dışarıdan bitirmiş birine nasıl oldu da kul köle oldun? Bu kadar hipnoz sana da fazla gelmiyor mu?ALTI: Bir din alimi olarak Fethullah Gülen’in fıkıh kitabı yazamayacağını söylemeni, senin cehaletine mi, yoksa Gülen’i bitirme azmine mi bağlamalıyız?YEDİ: Şu anda mal varlığın nedir? Geçimini nasıl sağlıyorsun?Hadi Nurettin Veren…Bekliyorum… Cevap ver. Kıvırmadan, “ısmarlama” falan demeden…Sakın “Ama benim akacak mecram yok ki” falan deme…Abonesi olduğun televizyon kanalı ne güne duruyor!Ahmet HAKAN.”Takdiri Huda Kuvve-i Pazu ile dönmezBir Şem’a ki Mevla yaka üflemekle sönmez”.”Yıkmak, insanlara yapmak gibi kıymet mi verir?Onu en çulpa herifler de emin ol becerir.Hele sen gösteriver, işte şudur kubbe diyeİki ırgatla iner şimdi Süleymaniye.Ama gel kaldıralım, dendi mi heyhat o zamanBir Süleyman daha lazım, yeniden bir de Sinan.”
Yaa işte bunlar baş şeytan Amerika der, sonra da gidecek yer kalmamış gibi koşa koşa ağa babaları amerika’nın kucağına giderler. Dün baş şeytan derler, bugün papa hazretleri derler. İki yüzlülük açık görüşlülük, riyakarlık ise ılımlılık ve diyalog arayışı olur. Kul köle olmaya çok meraklı bir kısmı da ağaları BOP lideri olarak amerika’nın kucağına oturunca kıvırmaktan ne yapacaklarını şaşırırlar.Buraya buyrun lütfen.
Bakın, yıllarca Fettoşçuların arasında yaşayan biri olarak söyleyeyim, o cemaate destek veren, “cemaat ileri gelenleri” sayılan kişilerin çoğu, cemaatle ilişkilerinden fayda da sağlarlar. Nurettin Veren gibi ayrılanı da vardır, hala aralarında bulunanlar da.. Aralarında kalanlar daha çoktur. Ama emin olun, hepsinin belki bir belki birkaç yatı-villası vardır. Ben bazılarına gittim de, oradan biliyorum. Kimse de konuşamaz bunları, emin olun.
AA elend ayıp değil mi, yatlara binip villalarda oturuyorlar ama onlar hayırseverlerin villaları, yatları. Yoksa adamlar kitaplarını bile kütüphaneye bağışlamış, hem malları olursa adama sormazlar mı yıllardır hiç bir işte çalışmamışın, vergi vermemişin bunların kaynağı ne diye?
Nurettin Veren kişisini Ahmet Hakan kadar yakından tanımamaktayım, adamın yapıp ettikleriyle yedikleri yemedikleriyle de sizin kadar ilgilenmemekteyim, bir sempati de beslememekteyim. Keşke samimi bir insan olsaydı da bir kuyruk acısı olmadan içinde bulunduğu ve ziyadesiyle fayda edindiği cemaatle ilgili eleştirileri, cemaatten dışlanmak pahasına yapabilseydi. Birçok kişinin sahip olduğu statü, kazanç, saygıyı kaybetmeyi ve dışlanmayı göze alamadıklarından eleştirmek yerine kime oy vereceklerinin dahi belirlendiği köleler halinde yaşamayı seçmelerinedir eleştirim. Yanlış hatırlamıyorsam bir dönem Ecevitin iktidara gelmesinde oldukça etkili olmuştu bu anlayış. Şimdi burada sadece toplumsal iyilik güttüğünü ifade eden bir örgütün, varlığını sürdürmek endişesiyle ülkenin siyaset arenasında ciddi etkiler oluşturduğunu görünce, bu etkinin özgür iradenin bir ürünü olup olmadığını merak ederim. Siyasetten şeytandan kaçar gibi kaçması öğütlenen bu toplumsal örgütün sürekli görüş değiştiren bir parti olmaktan farkı kalmıyor sanıyorum. Gerçekten iyi niyet sahibi birçok insanla tanışmış olmama rağmen, bu faydacı iradesizlik beni soğutmaya yetmektedir. Bu sadece bu cemaat için geçerli değildir bunu da belirtmek lazım.Veren kişisinin ayrılır ayrılmaz işçi partisine üye oluşunun garabetinin yanısıra adamın açıklamalarının yeraldığı sitenin kırılması da ilginçtir.Açıkçası temelde insanların İslam dini sözkonusu olduğunda bütün olmak yerine cemaatleşmesini, mezhepleşmesini, üstelik birbirleriyle rekabet etmeye, birbirlerini dışlamaya yönelik davranmalarını anlayamıyorum.Sonuç olarak sistemle ilgili kişisel görüşümdür, bireylerle ilgili bir sorunum yoktur.
Saldırıların sebebini de bilirsiniz aslında. Muhteşem bir Türkçe Olimpiyatı gerçekleşmiştir. 84 ülkeden yüzlerce masum şahit gelmiştir. Bu aziz milletin himmetleriyle, fedakârlığıyla. Milli mücadelenin suyu kadar temiz kaynaklarla kurulan okullarda, kendi değerlerimizin güzellikleriyle bezenmiş dünya çocukları; Türkçe konuşarak, bizim şiirlerimizi okuyarak, bizim şarkılarımızı söyleyerek bütün bir toplumu ağlatarak, umutlandırarak, heyecanlandırarak bir destan yazmışlar. Öyle ki, bütün Anadolu ayağa kalkmış.İşte gerçek yüzlerini gizleyenleri, suret-i haktan görünenleri rahatsız eden budur. Çünkü bunu, bu kadarını beklemiyorlardı.Onlara şöyle seslenmek gerekiyor: Beyhude vuruyorsunuz. Kin ve nefretinizden neredeyse insanlıktan çıkıyorsunuz. Yaptığınız bütün kötülüklere karşılık, milletimiz için, devletimiz için, insanlık için daha fazla iyilik, daha fazla hayır yapılacaktır. Düşmanlıklara vakit ayrılmayacak, seviyenize asla inilmeyecek, asla muhatap alınmayacaksınız.Hüseyin Gülerce.şahsım adına hiç kimseyle bir problemim yoktur, olmasını da istemem. ben burada yazılanlara cevap olsun diye değil, okumak isteyenlere bilgi olsun amacıyla bu yazıları ve yorumları ekliyorum. dini hizmetlerde siyasetten uzak kalınması isteğine bende bütün kalbimle katılıyorum lakin insanları hırs bastığı zaman ne olacağı belli olmuyor. oluyor işte birşeyler. yeter ki -varsa- sorunlar demokrasi içerisinde, devletin yetkili organları tarafından çözülsün. o zaman şahsım adına fazla dert etmem.
CEVAP: TÜRKÇE OLİMPİYADI (Yazar: L.Uzel Türkeli Dernekleri Turkeli [[email protected]])Hele sonunda “Yoksa tepeden tırnağına deyin borclandırılmış, milyonlarca Kürt’e Türkçe öğretememiş bir Türkiye’nin Afrikalar’da Türkçe ögretmeye kalkması düşünülebilir mi?Düşünen varsa onlar ancak sapıklardır! ” diyor ki, çok haklı..demişim.. tekrarı gerekti…
dediğim gibi kimseyle şahsi problemim yok. sakin sakin yazıyoruz burada. şahsi kanaatim milyonlarca kürde türkçe öğretmek normal bir devletin vazifesi değildir. devlet vatandaşına eğitim imkanı sağlar, vatandaşta hizmeti alır kullanır. tabii türkiyede herşey farklı olduğu için bu mevzuda da devletin uygulaması farklı ve insanlarda da farklı görüşler olabilir. olsun, bence mahsuru yok. bir de dünyadaki insanlara türkçe öğreten devlet değil ki. dini hizmetler yapmaya çalışan bir cemaat. zamanla amaç değişebilir ama o beni ilgilendirmez.ben gördüğüme bakarım. türkçe dinletisini gördüm, beğendim. birisine sapık deniliyorsa o söyleyenin bakış açısıdır. söyleneni, hele hele beni hiç bağlamaz.türkiyeyi yakın gelecekte büyük bir tehlike beklediğini herkez biliyor görüyor da tehlikenin kaynağı hakkında yine bin türlü görüş var. olsun bence gene mahsuru yok. yani bu kadar vergi veriyoruz, askerlik yapıyoruz, devlet memurlarına gerekirse çifter çifter -trt- maaş veriyoruz, boğazımızdan kesip en yeni teknolojiye – f-35 -yatırım yapıyoruz, benzine ve herşeye harıl harıl zam geliyor ses çıkarmıyoruz. neden? devlet bu tür tehlikeleri görüp önlem alsın diye değil mi? varsa fethullah gülen de bir terslik ne yapılacaksa yapsın. adalet karşısında boynumuz kıldan incedir. hem devlet bugüne kadar ne istedi de yapmadı? ama devletin mahkemelerinin beraat ettirdiği, herşeyiyle soruşturduğu bir şahsa belgesiz bu kadar isnat bana göre kuru kuruya masal anlatmaktan başka birşey değil.
Acaba uçak biletini nerden buluruz, yahu belgesi mi kalmış adam koşa koşa pardon uça uça gitti baş şeytanın kucağına, hala burda kıvır kıvır.Artık burada hergün yahudilere saydıranlardan bir kaçı İsrail’e göçmeye başlarsa hiç şaşmam, ne demişler imam osurursa cemaat…
amerikayı baş şeytan görenler öyle diyorsa öyle olsun. bence gene mahsuru yok. şahsen en azından siyah kuşak almamış şeytanlarla uğraşmıyorum.gene bir noktaya ayağımı basmadan geçemeyeceğim. 99 iftira fırtınası ve 2000 de ki dava esnasında ve sonrasında milyonlarca şey yazıldı çizildi. hala da aynı terane devam ediyor. şahsen fethullah gülenin bunları özellikle burayı okuyup vay benim hakkımda kötü konuşuyorlar deyip üzüleceğini hiç zannetmiyorum. kem göz ve kötü laf sahibine aittir diyerek kendi işleriyle uğraşıyormuş gibi geliyor bana. her ne ise. dün mahkemeden idam veya ömür boyu ağır hapis cezası çıkacak, amerikadan apo gibi alınıp getirilecek diye masallar anlatanlar, yarın hiçbirşey olmamış gibi geri dönerse ne yapacaklar acaba merak ediyorum. çünkü bütün yazılıp çizilenlerin birer kuruntudan ibaret olduğu anlaşıldı. birazda kıskançlıktan. malum bu memlekette birşey yapılacaksa onu da seçilmişler yapar. müslümanların herhangi birşey yapma izinleri varmıymış bakalım? kimden mi? kim olacak, kendini memleketin sahibi zannedenlerden.
dinde bir kalp gözü durumu vardır. önce iki göz sonra üçüncü ama bazıları üçüncüyle yetiniyor. fetto hakkındaki gerçekleri görememiş olanların sorunu biyolojik gözlerini kullanmamaları.ben kör birine nasıl anlatırım ki beyazı.
Allah’ım sen beni sağcının yenisinden, solcunun eskisinden, tarikatçının gizlisinden koru yarabbim.Birkaç tanıdığım fetullahçı vardı, dinin öneminden, laikliğin islama zarar verdiğinden, Atatürk’ün memleketi kurtarmasına rağmen dış etkiler altında dine zarar verdiğinden filan bahsederlerdi, sonra yukardan emir geldi hepsi Atatürkçü oldu.Burda 28 şubatta sesi çıkmadı kimsenin diyenlere Fetullahçığımın refah, erbakan hata yaptı sözlerini hatırlatırım. Senin şeyhin aman bana dokunmasınlar, devletin sevgili kulu olayım diye 28 şubata ses çıkarmasın sonra gel burda aman müslümanların bir şey yapmasına izin yok.Einstein (bir yahudi) şöyle demiş “Evrenin ve insan aptallığının sınırı yoktur”
bence boşuna zaman kaybı bu fetullahın kerametlerini anlatmaya çalışmak bunlara. zaten anlasalar fettullahçı olmazlardı.
eh be beyefendi.israilin adım adım takip ettiği türk kamuoyu fettulah’ın umru değil öyle mi?bir de türk atasözü var “şeyh uçmaz mürit uçurur” diye.dikkat düşüreceksiniz adamı…
tiz beyime haber uçurun, hemen bir “fetullahçılara psikolojik müdahele ekibi” kursun. onların beyni yıkanmış. birde biz yıkayalım ki alem görsün beyin nasıl yıkanırmış. hem zaten bunlar özgürlük nedir onu da bilmiyorlardır. hazır gelmişken bir de özgürleştiririz, aradan çıkartmış oluruz. hadi hadi, çabuk ol. daha ne bekliyorsun. gözlerim kan çanağına dönecek az sonra. hele şu “fetullahçıları” bir aydınlatayım, bir de özgürleştireyim. sonra ölsem de gam yemem. ha? yok yok, bunları fransız usulü aydınlatmayacağız. o bayatladı zaten. artık amerikan stili var. hem aydınlatacağız, hem özgürleştireceğiz senin anlayacağın.
laf salatası
– efendim, tehlikeli cisim hava sahamıza giriyor.- ne demek giriyor, hemen yollayın kanaltürkten iki veremeyen füzesi, indirin aşağıya.- efendim, rtük o füzelerin şifrelerini aldı, vermeyi reddediyor.- ben o rtükün…ben ki 68 kuşağının yılmaz mg-3’üyüm, laik vatan uçaksavarıyım. ben burada olduğum müddetçe o yabancı cisim buralara gelemez. hele bu konularda ahkam kesenler asla. yakarım, romayı da yakarım ben. heyyyyyyyyyttt- fısıltı,yaw akşamdan mı kaldı bu herif gene. düşürtecek bütün uçakları bu haliyle.- ne konuşuyosunuz siz orada yaw. kendi kendinize laf salatası yapmayı bırakın. söyleyeceğiniz bir şey varsa adam gibi söyleyin. belki akşamdan kalmayız ama aptal değiliz.- efendim ulusal tv’den dört adet perinçek füzesi fırlattık. sizden de eski model ama elimizde başka birşey yok.- ne demek yok? benim elimin altında hafif imalatı, etkisi hiroşimadakinin 1000 katı olan, nefret ettiğim amerikan şeytanı patentli füze başlıkları var. hafifteki arkadaşlar sağolsun, ayırdılar bana birkaç tane. kalanını orada durup durup salata yapan, ahkam kesen, stres katsayısını artıran birileri varmış, onlar için saklıyorlar. şimdi o yabancı cisme atayımda görsün dünyanın kaç bucak olduğunu.- alo, bakırköy mü? hemen bir ekip,ambulans ve gömlek yollayın. geç kalırsanız memleket rezil olacak, koca uçakları yerle bir edecek bu herif.
@beyefendi, şahsen kimseyle probleminiz olmadığınızı anladık. Bizim de sizinle şahsi bir problemimiz yok, yalnızca burda karşı çıktığımız bir insanı savunmaya çalıştığınızdan ötürü özellikle size cevap vermek durumunda kalıyoruz.Birinci olarak, çoğu vatansever Türk genci gibi, Amerikayı ve İsraili sevmiyoruz. Onlara yakın olanları da. Devletin, başlangıç zamanlarında Fetullah Gülen ve cemaatine yardım (ve yataklık!) yaptığını biliyoruz. Onları beslemiştir devlet. Biz bu Amerikancı devletin de politikalarını değiştirmesini istiyoruz.Ayrıca, devlet politikaları sabit değildir. Değişir, etkileyen güçler vardır, bunların yaptıkları çerçevesinde siyasetimiz şekilleniyor. Nasıl Fethullah Gülen’i birileri beslediyse, gücü eline alan bazı başkaları da yurtdışına çıkartmıştır. İkisini de yapan devlettir, ama devlet başkalarının elindedir.Biz de devletin yönetiminin kimin elinde olması konusunda tarafız. Çünkü şuan ortada öyle şekil değiştirmiş bir devlet var ki; bu devlet, Fetoyu yurtdışına çıkaran kişilerin elinden, (kısa bir zaman sonra belki de) Türkiyeye dönmesini becerecek kişilerin eline geçmiş.. 97 yılı bir milattı. Ama şuan gene herşey eski tas eski hamam oldu.
temennim işlerin istediğiniz gibi olması. bence onun da bir mahsuru yok. fikirler, eleştiriler hakaret edilmeden ifade edildiği sürece mesele yok. isteyen vatan haini der, isteyen amerikanın kölesi. bence mahsuru yok, olsa da zaten söyleyecek olan söyler, beni dinlemez.ben de tehlike altında olduğumuza inanıyorum ama farklı bir yönden. olabilir, her insan aynı düşünmek zorunda değil. yeter ki bu fikir ayrılıkları düşmanlığa vesile olmasın.burada yazdıklarım sadece buraya has değil. geçen cumartesi sitede vuku bulan elim bir olay hislerimi galeyana getirdi ama görüldüğü üzere yavaş yavaş düzeliyor.devlet adil olsun, sizin elinizde olsun bence hiç mesele değil. yanlış iş yapan cezasını çeker. dediğiniz gibiyse hiç bir mesele yok. en ağır ceza verilsin olay bitsin. ama mahkeme sürescinden birşey çıkmamış, sadece hüsn-ü kuruntu olduğunu tahmin ettiğim bir ihanet lafı ortalarda dolanıyor, o kadar.
organizasyon güzeldi ama ilk önce -myshowland- gafletinde bulunuldu ki son dakika da düzeltilip -gösteri ve kongre merkezine- çevrildi. abdullah gül e gelince o adam eskiden ab ye girmememiz konusunda hocasına tez verip şimdi ab için kıbrıs ı verecek kadar gözü dönmüş ve iki yüzlü. bülent arınç a gelince benim de bir aralar sempati duyduğum ama tezkerenin geçmemesiyle başlayan amerika nın işine gelmeyen hareket sonrası kuzu kesilen kesimin başkanı oldu.fettoş a gelince, evet hala korkulur o adamdan. dünyanın değişik yerlerinde eğitim kurumları açarken doğuda tarikatler-cemaat evleri kurdu bu da ordaki halkı ne hale getirdi gördük, aniden bir sabahta uçağa atlayıp amerika ya hicret etti ve hala öğrenci yurtlarındaki cici dergilerimizin finansına katkıda-bağışta bulundu. (örnek sızıntı dergisi, bir ara beleşe bizim eve bile gelirdi!)fethullah gülen, abdullah gül(en), bülent arınç teslisinin hiçbir icraatine ve söylediğine inanmam, güvenmem. Müslümansanız ve din kardeşlerinize saygınız varsa, gidin elinizde yasal yetki varken, Irak’ ta , filistin de katledilen müslümanlara yardımda bulunun. Türkiye’ de gündemi birbirine katıp, sağduyusuz polemikler yaratıp insanlara ne maddi ne de manevi acı çektirin!
İyi, keşke bütün yazıları, sadece ‘hepsini okumak amacıyla’ okumamış olsaydın. Daha insanların neci oldukları konusundaki tespitlerinde hatalı durumdasın.Ayrıca, ne yatım-katım var, ne de Milli Görüşçüyüm. Fettoşun yapılanması içinde, hala ne mafyaların, ne yıllanmış silah tüccarlarının, ne eski tüfek siyaset tüccarı gazete patronlarının bulunduğunu bilirim. Eğer bunlar, kendilerinin Fetullahçı olması tekliflerini kabul etmeselerdi, başlarına neler gelirdi, kabul etmeyenlerden biliyoruz.Sizin söylediğiniz, şehirlerdeki küçük ve orta çaplı işletmelere yapılanlardır. Çoğu insanın iyi niyetle Fettoş camiası içinde bulunması, Fettoş organizasyonunu aklamaz. Sadece insanların iyi niyetlerini sömürdükleri-kullandıkları sebebiyle yaptıkları pisliğin derecesini artırır bu durum.Afrikadakilere neden Türkçe öğretiliyor? Millicilerin bazı hislerini tatmin için mi?Bakın, haddimizdir sorgulamak, unutmayın bunu.Eğer siz Türkçe öğretmeyi değerli buluyorsanız, neden öncelik ülkenizdekiler değildir?Evet, hiçbir açıklama yoktur buna. Türkçe öğretimi düpedüz milliyetçi bir yaklaşımdır. Ama neden Kürtlere değil de Afrikalılara ve Moğollara?Yoksa “şurda şurda açsak daha iyi istihbarat toplarız” diye bir mantık mı var?
Sevgili relicİlk başta “birkaç kitabını okuyudum, bence niyeti iyi” diyen adam nasıl “ben iyi biliyorum kurdukları heyetler var para topluyorlara” geldi?İlk yazınızı okuyunca dışarıdan bakıp sempati duyan bir insan sanmıştım sizi, ama maaşallah satırlarca savunma yapar hale geldiniz.Ben cemaatin içinden misiniz, yoksa girme çabasında mısınız anlamadım.Onlarca satır yazacağınıza bana şunu söyleyin, bu muhterem Said Nursi nin izinde bu yola başlamadı mı? Ocakları nur evleri diye geçmiyor mu? Hocası Atatürk düşmanıyken, nur evlerinde Atatürk’e ve annesine ağız dolusu küfredilirken bu adam nasıl oldu Atatürkçü kesildi?Neyse siz adamın ikiyüzlülüğünü içinize sindirmişsiniz, işallah amerika’da ziyaret etme şansınız olur muhteremi.
değerli relic:-ben myshowland gafını fethullah a ya da diğer müritlerine mal etmedim.-feto nun cemaat evlerinin dünyanın ve türkiye nin her yerinde kurulmuş olmasından şüphem yok, ama bu tip düşünsel etkileyiciliği olan yerlerin hangi kesim üzerinde etki yaptığını sorarsan elbetteki doğu daki okuma ve yazma ortalaması düşük aynı şekilde evlenme yaşı düşük yerlerden dem vuracağım, çünkü insan hayatına yön verirken kapitalist koşulların hegamonyasındaki dünyada, bu iki belirleyici faktöre göre adım atıyor. doğu daki ailelerin ticareti yapılan ailevi, dini ve milli değerlere karşın pek sağduyulu davranamadıklarını, medyanın da gazıyla bu durumlarda nasıl provake edilip galeyena geldiğini gördük. bu belli dönem eğitimini aldıkları müesseselerin ürünü.merak etme 4 apartman ötemde çok istersen ismini de verebilirim, senin bahsettiğin bir ev var. orda dönen dolaplardan haberdar değilim. oraya gidip -kardeş siz ne yapıyorsunuz da demem. bu alacağım cevabı bilip bilmediğimden değil, nötr olan görüntümü değiştirmek istemememden. o yüzden bana “dikkat et, mikkat et” li konuşmamanı rica ederim. etrafımda dönen dolaplardan, hangi evin fethullah ın fabrikasından çıkan ürünlerden olan tarikatlerden hangisine mensup olduğundan haberim var. cemaat evlerinin müdavimleriyle de hergün yolda selamlaşırım, senin yol göstereciliğine muhtaç değilim. ama sadece merak ediyorum o evlerde her cuma toplanılıp ne kararlar alınıyor. bana git aralarında bulun gör gibi cevap yazmamanı ister(d)im. çünkü ne üstünde çok durduğunuz müslümanlığın kan ağlayan coğrafyasında (ırak, filistin…) bir damla kan hala durmuş değil, ne de iplerini elinde tuttuğunuz Türkiye’ de dış güçlere karşı yaptırım gücü olarak bir yol kat(L)edilmiş değil. (bana ne olur AB ye üyelik yolunda önemli adımlar atıldı ya da ekonomik safsataların e-komik göstergelerinden bahsetmeyin.) saygılar…
sözkonusu kendisini herşeyi bilen uzman ve söylediklerini tartışılamaz doğru kabul eden zihniyete bir iki çentik daha atalım.eskinin “fetullahçı”sı, sonrasının “milli görüşçüsü”, şimdinin ne olduğu belli olmayan, ama mevzu hakkında en keskin ithamları ardarda, belgesiz sıralayabilen bir zihniyetin söylediklerini neden kesin doğru kabul edelim ki? bugün ak dediğine yarın kara demeyeceğini, bu kadar fikir ve mekan değişiminden sonra kuyruk acısı olup olmadığını, hem türkçe öğretmenin çok önemli olduğunu linklerle anlatıp hem de “neden öğretiyorsunuz, istihbarat veya milliyetçilik için değil mi? sizi gidi siziiiii” şeklinde yeni -aslında eski- teoriler üreten bir zihniyete neden güvenelim? şunca yapılan işin daha önce devlet tarafından desteklendiğini bildiği halde çabucak mafya ve siyaset tüccarlarını işe ortak etmek nasıl bir dönüşümdür? hem adı geçenler bu “kötünün en kötüsü” oluşumu kendi kirli amaçları için kullanmak istiyor olabilemez mi? bu durumda suçlular gene “olağan şüpheliler” mi olacak? peki “olağan şüpheliler” bu ithamlardan kurtulmak için ne yapmalı? ağzıyla kuş mu tutmalı?kendisi herşeyi bilen, laik zekatını vermek için çıldıran zihniyet işi gene küfür etmeye bağlayıp olayı bir çırpıda çözüp günü kurtararak bir kez daha “dünyayı kurtaran kahraman” olmanın verdiği o ulvi lezzeti tatmış oldu ( dün superman döndü ama hiç tat vermedi filmini izledim de). herhalde kendisinden bizzat ders almadığı birisinin adı geçen şahsın hocası olarak kabul edilmeyeceğini bilmiyor. olabilir, bilmemek değil öğrenmemek ayıp. o kişiye halk arasında ve adı geçen şahsın yanında “üstad” derler. mevzu konusu şahsın kitaplarını okuyup kendisine üstad kabul ettiği birisinin, yüzlerce defa mahkemeye çıkmış ama hepsinden de beraat etmiş birisinin “ocaklarında” (ne komik benzetme) adı geçen zihniyetin aynen söylediği gibi “Hocası Atatürk düşmanıyken, nur evlerinde Atatürk’e ve annesine ağız dolusu küfredilirken” bir faaliyet varsa ve buna bizzat şahit olmuşsa neden bugüne kadar vatandaşlık görevini yapmamış ta buradan ihbarvari bir şekilde yetkililere iletiyor. askerde veya sıkıyönetimde olsaydık vazifeyi ihmalden dava açardım valla! yoksa bu zihniyet kendi kuruntularını gene belgesiz ve bilgisiz bir şekilde, maksat çamur atmak olsun, tutmasa da izi kalır nasıl olsa düşüncesiyle fikir diye ortaya mı salıyor? bilemiyorum işte.hem bu memlekette ben de müslümanım, benim de annemin başı örtülü, benim dedem koskoca şeyhülislamdı zaten diye övünüp dine,dini hayata ve müslümanlara en ağır hakaretleri hiç nefes almadan, saniyede 4000 kurşun atabilen yeni nesil insan imha makineleri gibi ardarda sayabilenler, Atatürkü ve Atatürkçülüğü bu şekilde koruyacaklarını falan vehmediyorlarsa bir zahmet çeksinler ellerini Atatürkün üzerinden. Atatürkü koruma kanunu diye bir kanun ve bu kanunu uygulamakla yükümlü cumhuriyet savcıları var zaten. sağa sola çamur atacağınıza buyrun savcıya somut belge verin, hep beraber vuralım abalıya. elinizde belge ve bilgi yoksa işkembe-i kübradan sallayıp millete ve sevdiklerine iftira atmayın. hem siz kendinizi doğuştan Atatürkçü sayıp, tekelinize almayı falan isteyebilirsiniz ama gerçek hayatta işler öyle yürümüyor. bu milletin çoğunluğu Atatürkü seviyor ve sizin onu istismar etmenizden bıktı usandı. sevmeyen azınlığı bahane ederek gelip, seven çoğunluğa çamur atmaya çalışmanızdan da bıktı.her ne ise bu hamur çok su götürür. şahsen nasyonal sosyalistlerimizin ve kendini dokunulamaz seçilmiş zannedenlerin daha iyi argümanlar bulmasını beklerdim. koskoca haziran fırtınasında ve hala bitmeyen dava sürecinde bütün iftira ve çamurlar cevaplanmış beraat kararı verilmişken, uğruna içimizdeki danimarkalılar olmayı göze alanların yargının verdiği kararlara güvenmemesi beni bu zihniyeti doğru okuduğum için sevindirdi, kendi adlarına hüzünlendirdi.şimdi ben kendi söylediğini tartışılmaz doğru olarak kabul edilmesini isteyenlerin fikirlerini neden öyle sayacakmışım ki? siz ben doğruyum diyorsanız ben de ben doğruyum diyorum. buyrun, takımlar beşer kişilik olsun. kasti faul yapanlar maçtan çıkartılırlar.saz arkadaşlarımı gayretlerinden dolayı tebrik eder, bütün hafif üyelerine iyi günler ve hemen geçen pazartesiler dilerim.
@RelicEleştirdiğim noktaları belirttim, ısrarla kişilere takıldınız. İşin finansal boyutuyla ilgilenmemekle birlikte, prensipte takip edilen şeyin bir kişinin din üzerine yorumu olduğunu hatırlatarak, bunun mutlak doğru olmayabileceğini, yorumların değişken, kimi zaman da esastan ziyadesiyle uzak olabildiğini, bana göre takip edilmesi gereken tek şeyin sadece Allah’ın sözü ve aklımız olduğunu yine söylerim. Tabiki siz yine oturup okuyarak anlamaya çalışmak yerine sizin adınıza düşünen kişilerin peşinden gidebilirsiniz, diyecek birşeyim yok. Sadece peşinden gittiğiniz şeyi eleştirebilecek iradeyi gösteriniz diyorum ki buna karalamak demişsiniz, bu durumda objektif olamadığınızı sanıyorum.
Küfreden fetullah değil, öğrencileri dedim. Ben kendi kulaklarımla duydum surat ifademi görünce sustular.İşin ilginci ben Atatürk’e küfrediyo bu zındıklar olarak yazmadım, ben tam fikir özgürlüğünden yanayım ( o yüzden kimseyi koşa koşa gidip ihbar etme derdim yok), derdim dersane sınıfında Atatürkçü olanların akşam yatakhanede küfredip bunu içine sindirmesi.Beyefendi ise hala aynı taraneleri sıralıyor, ahh bize baskı yapıyorlar, yok efendim eski hafifçiler bizi susturmak istiyor. Açın efendim bakın yorumlarınıza, bu konuda konuşamazsınız diyen bir siz varsınız. Bu özgürlük yanlısı ayaklarını bırakın, millette hakaret edip küfrederken, tehditler savururken iyi, yavaş deyince sansürcü olduk.
Bunu relic söylüyor, sebep şu, adam kanıtınız var mı ların arkasına sığınmıyor, gördüğü gerçeği dile getiriyor. Ama size göre Fethulah hoca said nursi izinde değil. Niye? Çok basit, relic Said Nursi risalelerinin, bugünkü fetullah hoca imajına zarar verdiğinin farkında değil. Siz Said Nursi’nin birden fazla kadınla evlenmek her müslamının hakkıdır gibi çağ dışı söylemlerinin farkındasınız ki bunu göz ardı etmeye yok saymaya çalışıyorsunuz.Dürüst olmak bu dünyada ki en güzel erdemdir. Bugün memlekette açılan mahkemelerde bütün hortumcular temize çıktı, ama hepimiz bu adamların sadece minareyi çalarken kılıfına uydurduklarını biliyoruz. O yüzden mahkemelerde birşey çıkmadı lafları boş.
beyefendi nin hayalgücü genişki hemen olayı 5 e 5 lik bir maça çevirmiş üstüne de bizim bilmediğimiz ama kendisinin işine geldikçe söyleyeceği kurallar kitabından açıklama yapmış. neymiş kasti faul yapan dışarı!beyefendi ne senin oyununda oynarım ne de senin belirleyeceğin kurallara göre oynarım. iki de bir çentik atmakla övündüğün zihniyetin her açtığı başlığa muhalefet olan ve benim de bildiğim doğru diye övündüğün sen ve takım arkadaşların benim gözümde kasti faulu çoktan yaptı. bana göre de hükmen yenik sayılırdınız. bırak bu kendini tatmin etme oyunlarını.şurda güzel güzel edebe ve vicdana uygun tartışıyoruz konuyu.bu milletin çoğu Atatürk ü seviyor doğru ama kimse onu istismar etmiyor. Biliyorsun bazı şeyler yakana rozet takmakla olmuyor. O zaman ben de şunu derim. Bu milletin çoğu Allah’ ı seviyor, bu millet de sizin onu istismar etmenizden bıktı usandı. Biliyorsun bazı şeyler eline tespih almakla, başını örtmekle de olmuyor.Hiç bir zaman dile getirmek istemezdim çünkü belli kurumlar bundan zarar görür. Ama kurum ismi vermeden de olayı anlatabilirim.Bir-iki hafta önce okula sınav sonuçlarına bakmaya gitmiştim. Öğrenci işlerine çıkarken arkadan “ALLAH-U EKBER, ALLAH-U EKBER!” diye bağırarak giren eli sopalı on-onbeş kişi geldi. Nasıl girdiklerini bilmiyorum ama eli sopalı on kişiye karşı özel güvenlik güçlerinin (hele ki bayansa o gün kapıda bayan görevliler vardı) pek direneceğini sanmıyorum. Bahsi geçen on kişinin hangi zihniyete mensup olduğu aşikar. O gün yaptıklarıyla Allah’ ın büyüklüğünü mü bize gösterdiler yoksa yaptıkları dağıtılan said nursi kitaplarında mı yazıyordu bilmiyorum. Adı çok geçen cemaat evlerinden birinde toplanılmış ve çağdışı ve İslamiyetin hoşgörüsüne uygunsuz bir biçimde fiili eylemde bulunulmuştu. Bu bana danıştay saldırısını anımsattı ki tüylerim ürpermişti o an. İşte Fethullah’ ın çok övdüğünüz evlerinde alınan kararlardan biriydi bu. Maddi manevi ve belki de cana bile zarar verebilme bazı durumlarda.Gelelim eli sopalı kişilerin yaptıklarına. Son derece hak, hukuk, adalete uygun bir biçimde, kimseye sopa, bıçak göstermeden broşür dağıtılan, afiş asılan kantinin her tarafını yıkıp döktüler. Geriye gözü biber gazından yanmış, öksüren ben, birkaç öğretim görevlisi, memur ve benim gibi o gün okula gitmiş öğrenciler vardı.Bu anlattığım olay okulun içinde kaldı, ama beyefendi bilgi belge diye çok ısrar ettiği için anlattım. Neden okulun içinde kaldığını, daha doğrusu basına yansıtılmadığını hepimiz sağduyulu bir şekilde anlayabiliriz. ama işte bu konuda sağduyulu olmayanlar da vardı.beyefendi aklı selim olgun bir insan, bu olayda adı geçenler gibi içi nefret ve kin dolu insanlara benzemiyor, düşüncesini akıcı bir şekilde dile getiriyor. ama soruyorum bu olayda sevdiğin bir insan zarar görse feto dan ve müritlerinden tiksinmez misin?
olayı önce inceleyelim, sonra şu hafif ağaca çentik atmaya devam ederiz.mekan: bir üniversitenin kantini. büyük ihtimalle solcu arkadaşlar etrafı afişle filan doldurup, broşür dağıtıp, şarkı türkü söyleyerek vakit geçirmekteler.olay: iddiaya göre adı geçen evlerde alınan ve kitaba uygun bir karar sonucu eli sopalı (Allahtan satırlı değil) 10-15 kişi mekana baskın yapar ve güvenlik görevlileri dahil herkese bir temiz sopa çekerler.sonuç: bu olayda adı geçenler “fetullahçı”şahsen bu olayın dediğiniz kişiler tarafından yapıldığına inanmıyorum. çünkü üniversitelerde olan onca olayda sağcısı, solcusu, ülkücüsü, gomonisti, liberali, kapitalisti, çeşitli dini cemaatlerin mensupları bile kavga dövüş olaylarına karışmıştır ama nurcular bu işlerden o kadar uzak dururlar ki arkadaşları tarafından çok pasif olmakla suçlanırlar. onlarda biz pasif değil farklı yönden sizden daha aktifiz der, mevzuyu kapatır, kırmızı kaplı kitaplarını (veya her ne renkteyse, son zamanlarda bir sürü yayınevi basmaya başladı) okumaya devam ederler.80 öncesindeki olayları epeyce incelemiş ve hiç tasvip etmeyen biri olarak bugünde bu tür kavgaları hiç beğenmiyor, emniyet kuvvetleri ve istihbaratın bu tür kavga ve cinayetleri engellemek için istihdam edildiğine inanıyorum. keşke üniversitelerimiz ve öğrencilerimiz bu tür kavga dövüş işleri yerine bilim ile uğraşsa da milletimizin hayat ve gelir seviyesi artsa. ama olmuyor işte. bizimkiler sakin sakin kendi işlerine baksa da, bu sakin hayatı sevmeyenler gelip ortalığı karıştırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. ne kadar üzücü bir durum.gelelim sonuç kısmına. sadece benim yakınlarımın değil, herhangi bir olayda yaralanan ve ya ölen herhangi birisi, bırakın türkiyeyi dünyanın herhangi bir yerindeki insan için bile üzülürüm. ne de olsa bir insandır ve başına kötü birşey gelmiştir. dini, milleti, rengi, vb. benim için önemli değildir. danıştayda olan olayda da suikastı yapan kişiye ve arkasındakilere çok ağır yazılar yazdım da sonra ne olur olmaz diye buraya koymadım, kendime kaldı. buraya yazdıklarım hafif olanlar. üniversitede sizin veya solcu arkadaşların başına birşey gelse gene üzülürdüm. bir insanın düşüncesinden ve hayat tarzından dolayı tartaklanması veya hapse gönderilmesi bana göre büyük aptallık ve kendini tatmindir. fakat bu olayın iddia ettiğiniz kişi veya kişiler tarafından gerçekleştirildiğine inanmıyorum. keşke polis devreye girse ve sorumluları yakalasaydı. böylece hepimiz aydınlanmış olurduk.bir diğer noktada o işi yapanlar iddia edilen kişiler olsa bile bilinen hukuk kuralıdır, suç sadece suçu işleyen ve varsa azmettirenle sınırlıdır. o kişinin bütün sülalesi o suçtan dolayı suçlanamaz. ülkemizde fazla işletilmesede de bu böyledir. iddia ettiğiniz kişiler yapmış olsa bile – ki bence değil- suç sadece o kişileri bağlar, bütün camiayı değil.
ne sağcısı, ne solcusu, ne kapitalisti, ne liberali ne de gomonisti hiçbiri içeri ALLAH-U EKBER, ALLAH-U EKBER diye bağırıp girmezdi orda. Ortalığı dağıtmazdı. Bunların hepsi savunduğu görüş konusunda okul içinde birşey belirtecekse el ilanı dağıtır ya da megafonu alır konuşma yapar. Veyahut yerinde eylem projesiyle oturma eylemi yapar, ellerinde dövizlerle dertlerini dile getirirler.Sen o kişilerin olmadığını varsayıyorsun, bu yazdıklarımdan geriye bir seçenek kalıyor.Sonra diyorsun ki, onlar bizim içimizden olsa bile bütün camiayı bağlamaz. Bu sizin kendi camianızın sorunudur. Sana onları savun diyemem. Savunulacak bir yanları yok. Ama görünen köy kılavuz istemez. Onlar Feto nun cemaat evinin öğrencisiydi. On-onbeş kişiydi. Elleri sopalı belirledikleri hassas yerleri yıkıp döktüler. Demekki cemaat evinde bu öğretiliyordu, bu gibi karrlar alınıyordu. Ama bu bütün camiaya mal edilemezdi. Bu dediğin çok komik. Bana birini hatırlattın. (ismi lazım değil) O da sıkışınca ucuz laflarla kıvırıyordu. Senden daha güzel cevap beklerdim. Yazdığın cevap içinde tek hoşuma giden insancıl yönden baktığın yerdi. O yapılanların hiçbir ideoloji çerçevesinde tasvip edilemeyeceği ve üzüntüme ortak olduğun yerdi. Ama bu yeterli değil işte. Feto nun müritleri daha hangi projelerle karşımıza çıkar bilmem ama sen veya siz bunu daha ne kadar bütün camiaya mal etmezsiniz onu da bilmem, sonuç hangi insanların nelere sebep olduğudur. Feto dan hala tiksiniyorum. Bunu tüm camiaya ben de mal etmiyorum.İçinizde nezih olan insanlar vardır ve doğru yolu bulacaktır umuduyla. Ama Feto nun müritleri benden uzak Allah’ a yakın olsun. Ama Allah’ ın adını böyle okul kantinlerinde vurup kırarak lekelemesinler. Tek ricam bu………………………..
Bu kaçıncı oluşum çabasıdır bilemiyorum; ulusalcılık çatısı altında toplanmaya çalışan şebeke bir türlü halka mal olamıyor. Bir kere, içlerinde karanlık bağlantıları olan çok sayıda adam var. Güya kendilerini sağdan, soldan insanların bir araya gelmesi gibi gösteriyorlar; ancak defolu insan sayısı kuşkulara sebep oluyor. Bir yandan havaalanını basıp “Patrik’i protesto ediyoruz” görüntüsü verip üstelik konu ile ilgisi olmayan kişilere hakaret ediyorlar, diğer yandan Türk Ortodoks Patrikhanesi’nde ittifak yapıp günah çıkarıyorlar. Milliyetçi camiaya göz kırpıyorlar; ama milliyetçilerden yüz bulamıyorlar. Maocularla aynı karede yer alıyorlar; ama solcuların sempatisini kazanamıyorlar; çünkü samimi bir görüntü vermiyorlar. Söylemlerindeki faşizm, davranışlarındaki hırçınlık, yaklaşımlarındaki ayrımcılık ulusalcıları her geçen gün daha da yalnızlaştırıyor. Bir de darbeci diye bilinen ve karanlık işlere adı karışmış emeklilerle irtibatları olunca, toplum bunların alnına kocaman bir soru işareti konduruyor. Bu karmaşık ilişkilerden sıyrılmadıkça Kızılelma’nın cehennem zakkumuna benzetilmesi kaçınılmaz…Danıştay baskınından sonra maskeleri biraz daha düşen grupların aslında hiç de “vatansever” olmadıkları, rant kavgası verdikleri kendi itiraflarıyla ortaya çıktı. Oysa bu oluşumu duyururken internet üzerinden 2 milyon üyeye kavuşacaklarını iddia ediyorlardı. Değil 2 milyon, 2 bin adam bile bunların yüzüne bakmadı…Ulusalcılık maskesi altında darbecilik provası yapan anti-demokrat grupların şunu anlaması gerekiyor artık: Bu millet, bu ülkeyi yürekten sevmediği halde vatanperver gözüken, bu millete (diline, dinine, kültürüne) hayran kişilere karşı savaş açan grubu sev-mi-yor. Boş salonlardan, sinek avlayan toplantılardan bir ders çıkarmak çok mu zor “ulusalcılar” için. Anlayın artık kardeşim, Türk milleti sizi sevmiyor; çünkü amacınızı da, aracınızı da karanlık görüyor…EKREM DUMANLIüniversiteye yapılan baskını polise haber vermek yerine kafadan “fetullahçılara” ihale edip sonra da sağdan soldan savunma beklemek çok komik geldi nedense. bende aynı yöntemle yola çıkarak diyorum ki: o baskını yapan ve buraya yansıtanlar provakatörlerdir. maksat iftira ve çamur at, tutmazsa izi kalsındır. buyrun savunmanızı mahkeme katibine verin. eğer avukat tutacak imkanınız yoksa devletimiz sizin için yeni mezun, bu işlerden pek anlamayan bir avukat görevlendirecektir.
bazıları çok istiyor diye bir daha o tip saldırıyı yapanlara “abi bir dakka sen necisin, kimden aldın bu emirleri!” diye sorarım. ondan sonra benim buraya cevabı yazacak halim kalır mı bilmem. kaldı ki kurtlar vadisi psikolojisiyle herşeyi provakatif görüp kendi camiasının aktivitelerinden- güzelleri biz yaptık, kötüler bize mal edilemez diyerek kaçmak, sizin camianın geninde var galiba. (çoğunuzun ismi lazım değil gibi uçağa atlayıp kaçacağı günü merak ediyorum.)bir de 70 milyona tek tek sormuş gibi bu millet sizi sevmiyor hipotezi de pek bir yakışıksız geldi bana. ben de burda benzer bir gafta bulunurdum şayet aklım başımda ve objektif yazarlardan alıntı yapmayı ve elimde bir veri olmadan çürük sonuçları millete maletmiyorum. Bizim uzlaşmamız imkansız gibi gözüküyor. Varsın biz birbirimizi yiyelim. İngiliz atını alan Üsküdar’ ı da geçsin. Ben burda iftira atsaydım sizin çocuklara özenerek yaptığınız gibi, bu olayı anlatmazdım.Gelelim üniversitedeki olaya. Birkaç dakikada gecikmeyle de olsa çevik kuvvet müdahele etti. Ama senin fethullahçı olmayan dediğin saldırganlar hala ALLAH-U EKBER diye nida atıyordu. Köşeye sıkışıtırılıp gerekli müdahele yapıldı ardından. Olan eğitim kurumuna, birkaç kişinin de sağlığında günlük bozulmaya ve bazı maskelerin düşmesine vesile oldu. Sen bu duruma gül, biz düşüncelerimizi dövizlere ya da buraya yazıp dile getiririz ama adı geçenler tekrar olayı maddi ve manevi zarara vurursa bil ki biz yine sizin seviyenize inmeyeceğiz. Bizim akıl ve kalemlerimiz, onun üstündeki kara peçeyi de gün gelecek kaldıracağız. Bundan sonra yazacakların umrumda değil. Geldiğiniz gibi gideceksiniz çünkü.
olayı kişiselleştirip bozulmaya gerek yok, zira burada sakin sakin fikirlerimizi yazıyoruz. ben olayların istediğiniz gibi olmasını temenni ederim. bence bir mahsuru yok. buyrun istediğinizi yapın, biz de görelim iftihar edelim.şahsım itibarıyla herhangi biriyle herhangi bir konuda uzlaşmaya niyetim yok. ben sadece açılan konularla ilgili fikirlerimi yazıyorum. bazılarında yoğun, bazılarında gevşek oluyor ama oluyor işte. yazılanlar herhangi birinin hoşuna gitmeyebilir, ama halka açık bir mekanda yazınca o kadarcık olumsuzluk normal görülecek artık.
biz bu zihniyete neden güvenip söylediklerini doğru kabul edelim ki?en basit bir mevzuda dahi gerçekdışı yazıp bizleri yanlış bilgilendiren, uğruna içimizdeki danimarkalılar olmayı göze aldıkları yargıya güvenmediklerini açıkça ifade etmekten çekinmeyen insanların anlattıklarına neden inanacakmışım ki? buyrun bakalım fethullah gülenin avukatı ne demiş?Gülen’in ismini değiştirdiği iddiası mesnetsiz ve uydurmaAvukat Erdemli, konu ile ilgili yaptığı yazılı açıklamada, yeni yayımlanan bir kitapta müvekkili hakkında kullanılan, “Fethullah Gülen, 31 Ocak 1986 tarihinde İzmir İl Nüfus Müdürlüğü’ne başvurarak, 3881 kayıt numaralı kimliğindeki ismini ‘Fetullah’tan ‘Fethullah’a çevirdi. Bu ‘h’ harfi değişikliği kimilerine göre ebced hesabına uydurmak, kimilerine göre ise Said Nursi’nin Siirt’teki hocası Molla Fethullah’ın ismini almak istemesi nedeniyle yapılmıştır.” şeklindeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını dile getirdi.Erdemli, gerçek dışı ve hayal ürünü olan iddiaya inandırıcılık kazandırabilmek için yer, tarih ve numara uydurulması yoluna gidildiğini kaydetti. Erdemli’nin açıklamasında şu ifadeler yer aldı: “Müvekkilim, hiçbir zaman hiçbir nüfus müdürlüğünde ‘h’ harfi ekleyerek veya başka bir biçimde ismini değiştirmiş değildir. Kaldı ki, isim değişikliği nüfus müdürlüğüne müracaatla değil, mahkeme kararıyla olabilir. Bu durum dahi iddianın uydurma olduğunun bir kanıtıdır. Müvekkilimin nüfus bilgilerine ilişkin resmi kayıtlar ortada iken, böyle hayali kurgularla kişiler hakkında kuşku oluşturulmasını iyi niyetle bağdaştırmak mümkün değildir.”Fethullah Gülen’in kimliği ve soy kütüğü hakkında bu tür gerçek dışı iddialar ortaya atılarak halkın zihninde karışıklık meydana getirilmek istendiğine dikkat çeken Erdemli, Gülen’in babasının Ramiz Bey, dedesinin Şamil Bey, onun babasının Ahmet Efendi, onun da babasının Hurşit Efendi olduğunu ifade ederek şu bilgileri verdi: “Anadolu topraklarında doğup büyümüş, özbeöz Müslüman-Türk milletinin birer mensubudurlar. Müvekkilimin şeceresi yukarıya doğru 6. kuşak, 8. kuşak, gerektiğinde daha da detaylı olarak bildirilebilir.bir diğer noktada bu zihniyet laftan başka birşey üretmiyor ve icraat yapanlara alabildiğine çamur atıyor. buyrun elinizden gelen bir iş varsa yapın, bizde görelim iftihar edelim. yani yıllardır yaptığınız gibi bize ideolojik masallar anlatmayın, bir garibin derdine derman olun. bunu da kendi yöntemlerinizle yapın,bence bir mahsuru yok. yeter ki doğru düzgün bir icraat görelim.Latin Amerika’nın ilk Türk okulu Arjantin’de açıldıAçılış töreninde bir konuşma yapan Bakan Yardımcısı Enrique Martin Martinez ve Özel Okullar Sorumlusu Luis Liberman, Türk müteşebbisleri ülkelerinde görmekten duydukları memnuniyeti dile getirirken, eğitim gibi zor bir alanı seçtikleri için Türk müteşebbislere teşekkür etti.şu noktayada ayağımı basmazsam içim rahat etmeyecek. devrimci günlerinden kalma bir özlemle sürekli kavga, savaş, harb edecek kişiler arayanların istekleri kursaklarında kalacak çünkü bu işleri yapanlar yola kavga etmek için değil, insanlara barışı ve sevgiyi öğretmek için yola çıktılar.Beyhude vuruyorsunuz. Kin ve nefretinizden neredeyse insanlıktan çıkıyorsunuz. Yaptığınız bütün kötülüklere karşılık, milletimiz için, devletimiz için, insanlık için daha fazla iyilik, daha fazla hayır yapılacaktır. Düşmanlıklara vakit ayrılmayacak, seviyenize asla inilmeyecek, asla muhatap alınmayacaksınız.
control c, control v
Iki yuzluluk, riyakarlik, sahtecilik.http://www.yesil.org/fgulen.htmhttp://www.geocities.com/fettosh/cetinkaya.htmInsanin, ‘sen neymissin be hoca’ diyesi geliyor..:)
maşallah “seviye” kelimesini zikredince herkes kendine mal eder olmuş. ve sürekli -biz niye bu zihniyete güvenelim tezahuratında bulunulmuş. bakın bundan sonra yazacaklarımı kopi-pest edebilirim. burası herkesin düşüncelerini ifade ettiği bir yer. kimse kimsenin fikrini kabul etmek zorunda değil. ama özetle ve renksiz bir şekilde biz niye sizin kaynaklarınıza güvenelim. objektiflikten konuşuyorsunuz- kaynağınız pek muhterem; kanal7,stv,zaman… bunların hangi hür! akla hizmet ettiği ortada. stv var ki adamların sloganı bile “doğrudan satış”. artık orda milleti mi, inancı mı, vatanı mı satıyorlar alanlara ve “satan”lara sormak lazım. diğerlerini saymıyorum. lakin say say bitmez durumları da var. üç nokta kafidir bence.kimin ne yaptığına gelince. daha iyisini yapan var mı diye soruluyor o komiğime gitti. hangi akıl yetişmiş ki adını duyduk bu yurt dışındaki feto nun okullarından. bana herkesin örnek aldığı bir isim söyleyin. feto nun okulundan çıkma dünyada nam salmış. ben şuanki hükümetten birkaç adam söylerim ama onlar yerli malı. zaten mevcut hükümet kimin yavuklusu ortada. peki bu hükümeti tartıya koyalım.cari açık ın cumhuriyet tarihinde ne denli rekor seviyede olduğu ortadaithalat-ihracat dengesi eksi durumdakıbrıs ın gün be gün nasıl açık denizlere gittiği de ortada AB uğruna (en son Maraş ı istemişler duyurulur bakalım verecekler mi?)dış politikada her denilene tamam efendimci tavırermeni (sözde)soykırımı için ermenilerin hem siyasal hem de görsel (medya-basın) arenada yaptığı mükemmel lobi faaliyetlerine karşı bizimkilerin sessiz tutumuve bizleri -“a bak biz bunları yapmadık!” diye kıskandıracak daha nice icraatler.bunlar bu zihniyetin yaptıkları. son derece sevgi ve barış ile yola çıkmışlar, doğru. önceki yazdıklarımda dediğim gibi bizim okulun kantinine ne kadar hoşgörülü, barış, sevgi dolu davrandıklarını gördüm. inanın gözlerim saldıran kişileri dağıtmak için kullanılan göz yaşartıcı bombadan değil sevgi selinden ağladı.içimizdeki danimarkalılara gelince, penguen dergisinde kendi karikatürüne ses çıkaran, dava açan başbakan ın hali ortada. peki niye mertlik yapıp da Hz.Muhammed ile dalga geçen danimarkalı karikatüriste dava açmadı? sıkar galiba. sonuçta AB var falan filan. burda kim danimarkalı acaba. Başbakan karikatüristin çizdiği resmi içine sindirdi ki dava açacak birşey bulamadı. Hani nerde dini değerler. Tabi işine gelince. Yoksa sevgi ve barış ile çıktık dediğiniz yol AB yolu mu? Ve bu uğurda dini değerlerimiz ile dalga geçilse bile hoşgörüyle mi yaklaşılacak. Ama kişisel bir durum olunca madem gücün de yetiyor, aç davayı. Herşeyiniz ikilem, herşeyiniz, inancınız bile göreceli, gücüne yeten kişileri ezmek, kendi zihniyetine inandırmak. Ama bakın ben sizin gibi yapmayacağım. Siz inanmaya devam edin, hürmet gösterdiklerinizden duyduklarınıza. Kendi zihniyetinizi yaşatın. Ona da birşey demiyeceğim. Biz sabırlıyız çünkü. Kin duymayız. Kantinlerin camlarını indirmeyiz. Nefret duymayız. Nefret duysaydık sizin tekrar türemenize izin vermezdik. Saygı duyarız, dinleriz. Burda bunları yazabiliyorsunuz ve sizler gibi maddi ve manevi zarar vermeden tartışırız.
-hocam malum şahısla ilgili röportaja başlamadan önce şu intihal iddialarıyla ilgili son gelişmeleri aktarabilirmisiniz?-evladım biraz yavaş ol bakalım. akşam çocukluk arkadaşlarımla beraber şişenin dibini bulduk. hala başım ağrıyor. yavaş gidelim olur mu?– nasıl isterseniz hocam. intihal iddiaları için ne diyeceksiniz?– evladım, ben kafayı çalıştırıp vaktinde sırtımı sağlam bir locaya dayamışım. bana hiç kimsenin gücü yetmez. ben bugün istersem windowsu alır, findovs diye piyasaya sürerim. bill istediği kadar bağırsın çağırsın. hiç birşey yapamaz.-öyle diyorsanız öyle olsun hocam. laf açılmışken hangi arama motorunu kullanıyorsunuz hocam?-evlat, mercedesten inmem googledan şaşmam. öyle arama motorları var ki istediklerimiz yerine alakasız şeyleri getirip gözümüze sokarcasına listeliyor. adama demezler mi hele bir kendini düzelt, sonra liste yaparsın diye?-emriniz olur hocam. birde sizin kampüste geçenlerde bir olay olmuş. birileri kantindekileri ve güvenlik görevlilerini bir güzel pataklamış. bu işi de malum şahsa yıkmak isteyenler varmış.– evladım, işte 39 sene oldu buralardayız. ne kavgalar, ne pataklamalar gördük. genellikle bizim yoldaşları döverler, onlar da avazı çıktığı kadar bağırır, olay kapanır gider. bizim budalalar gene dayak yemişler, karambolden rant elde etmeye çalışıyorlar. olay budur.-hocam, çocukluk arkadaşlarım dediniz, bu dedelerimiz ve ninelerimizin ağızları neden böyle bozuk? biber mi sürelim illa ki?-çocuğum, bizim yoldaşlarda adet böyledir. hem bir halt yiyemezler, hemde bir şeyler yapanları karalamaya çalışırlar ki adam sayılsınlar. ağızlarıda biraz bozuktur, gençlikten kalma alışkanlıkları ama artık yaşlılıklarına verip umursamayacaksınız. inanamazsın dün akşam az daha pataklıyordum bu çenesi bir karış, dili kürek gibi olmuş haylazları.-öyle diyorsanız biz de öyle yaparız hocam.– evladım bana ikide bir hocam deyip durma. kafam iyi olduğu için geç algıladım bak. ben çağdaş,laik, bazen militan, azıcık da demokrat bir öğretim üyesiyim. hem malum şahsı sormaya geliyorsun hemde bana hoca diyorsun, yapma evladım. biz bunca yıllık devrimcilik hayatımızda hep yoldaş diye anıldık. bakma şimdi çaptan düştük. yoksa şimdi ben bir röportaj verirdim bırak laaaik türkiyeyi bütün dünya yerinden oynardı. aynı asena gibi.( stalin tarzı bıyıklar burulur)-emriniz olur hocam. gelelim malum şahsa hocam, aperatif olarak ne diyeceksiniz?-mevzuya şöyle girelim. biz bu adamı takip etmek için deli raporlu hikmetsizi görevlendirmiştik. bak görevlendirdik diyorum zira o zaman devlet içinde devlet gibiydik. zaten 9 martta da sovyet türkiyeyi kurup kültür devrimi için bir kaç milyoncuk adam kesiverecektik. sonra olmadı beceremedik. neyse, bu deli hikmetsiz hastanenin çatısından bizim üzerimize işeyene kadar işler olundaydı. irtica deyip bindiriyorduk, accayip ses geliyordu. geçmiş zaman tabii insan hatırladıkça hüzünleniyor. sonra bu deli hikmetsizi işten el çektirdik ama ilhanlı bizi dinlemedi. çamuriyette darbe yapınca gene aldı yanına, şimdi kirli işlerini ona yaptırıyor, birazda kendisine bulaşmasın diye. çünkü ilhanlı da az demokrat değildir haaaa! ona kalsa kültür devrimi için türkiyenin yarısını kesecekti namussuz.-hocam malum şahıs-dur be evladım, şurda bir kaç güzel anımız hatırladık içine etmesen olmaz.-tamam hocam siz devam edin o zaman.– neyse ettin üç kuruşluk zevkimizin içine, biz devam edelim o zaman. işte bu deli hikmetsizi işten alınca yerine koyacak adam bulamadık. her gelen adamın yanlış yapmadığını, bilakis doğru işlerle iştigal ettiğini söyleyip dinsizlikten çıkıp müslüman oluyordu. yaw var mı bizim dinimizi terketmek? biz dinsiz isek keyfimizden değil ya, memleketi kurtarmak biraz da cebimizi doldurmak amacıyla öyleydik. neymiş müslümanlık hak yolmuş. ulan sen bana mı öğreticen islamı? benim annem başörtülüydü, dedem de şeyhülislamdı. sen bilirsin şeyhi, hocayı açıklamaya gerek yok. şimdiki kuşdili türkçesiyle yetişen gençler hoptirinamdan başka birşey bilmiyorlar. pop kültürü senin anlayacağın.-hocam malum şahıs-evladım sen bu aceleyle nasıl bekledin 9 ay bilmiyorum valla.-bende bilmiyorum hocam.-neyse, sonra biz gençleri birbirine kırdırıp, gomonizmayı yönetim biçimi olarak uygulamayı düşünürken ava giden avlanır gibi evrensel geldi, ensemizde boza pişirdi. hatta beni o zamanki üniversiteden postalanacaklar listesine almışlardı. ama dediğim gibi ben locaya üye olduğum için yırttım, var mı öyle istediğine dokunmak. bu memleketi kimin malı zannediyorlar.-hocam malum şahıs.– hay senin malum şahsına. adam zaten yapacağını yapmış, bizlere nal toplatmış. locadakiler bile kahırlarından ne yapacaklarını bilmiyorlar. bu kıçı çoktan kırılmış yoldaşlar kafayı sıyırıyorlar. deşmesene yaramı lan!-hocam sakin olun kalbiniz.– başlatma lan kalbine, sabah sabah ağzımı bozdurdun bak. aslanım, o malum şahıs atı alan üsküdarı geçti gibi hepimize nal toplattı. istediğim kadar konuşayım ne olacak? biz de vaktinde çok konferanslar verip tuğla hacminde kitaplar yazdık, ne oldu? bu millet gidip gene o adamın peşine düştü. istediğimiz kadar konuşalım işte. kendimiz anlatıp kendimiz dinliyoruz. sanki bizi takan var. – haklısınız hocam. ne yazık ki sizi ve sizin gibileri takan yok.-ulan şimdi ben senin, canımı sıkma çağırtırım kantinde karargah kurmuş dayak yemekten başka işe yaramayanları, sana tatlı su solculuğu nasıl olurmuş gösterirler ha!-aman diyim hocam bana müsaade.-dur ulan dur hemen kalkma. anladık kavgayla, adam dövmeyle işiniz yok. gitmeden şu ecza dolabindaki şişeyi ver. kutuyu değil, şişeyi.-hocam bu oksijen suyu, aman diyim ha!– ulan şişeyi doldururken yanımda mıydın? sen ver, ver. ben bu rakıya aslan sütü diyeninde, akşam bana birşey olmaz iç iç diye gaza getirenlerinde… getirde bir fırt çekeyim, belki başımın ağrısı geçer. çivi çiviyi söker ne de olsa. sen nereden gelmiştin bakayım, adın neydi senin?-adım oğuzhan tanrıkulu hocam, yeni bir site açtık. inşallah uzun ömürlü ve google gibi olur. babam üstünüze afiyet sıkı milliyetçiydi. belki tanırsınız.-lan sen bizim ahmetin oğlu musun yoksa? az kapışmadık senin babanla lan. babası ülkücü, oğlu dinci. ne günlere kaldık ya rab! ne yapıyor baban olacak hayta şimdi?-Allah size uzun ömürler versin hocam. Allah rahmet eylesin.-vefat etti ha! ( kısa bir sessizlik) mahvettin beni be oğlum sabah sabah. şimdi ölümü hatırlatmanın zamanı mıydı? hadi sen şimdi git. ben biraz dinlenmek istiyorum.-hocam inşallah rahatsız etmemişimdir. siz büyüğümsünüz, olduysa hatalarımı bağışlayın. son olarak ölene kadar tövbe kapısı açıktır hocam. Allahın rahmetinden ümit kesilmez.– tamam evladım tamam. hadi sen git, işine gücüne bak. ben dedemi bir ziyarete gideyim.
Bir adım kenara çekilin ve bir de oradan bakın.
Öncelikle Türkçe Olimpiyad’ında ki bir çok insan oy için neler yapılabileceğini göstermiştir. Ayrıca hangi vefadan bahsedebilirsiniz Fettullah Gülen’e dair. Öncelikle yurt dışındaki okulların durumunu ik kişi olarak gören biri olarak söylemeliyim ki; orda Türkçe dersi seçmelidir eğitim dili İngilizce’dir. Hatta okulların müdürlerinden biri övünerek şöyle söylemektedir; “Amerikalılar buraya geldiler bir okul açmak istediklerini söylediler, fakat bizim okulumuzu gördükten sonra vazgeçtiler ve bizi tebrik ederek siz zaten bizim yapmak istediklerimizi başarmışsınız dediler”Diğer yandan o öğrencilerin büyük bir çoğunluğu ezberle çıkmışlardır sahneye. Diyebilirsiniz ki şiir yazan çocuklar vardı Kerkük Türk’ü olan çocuğun anadili zten Türkçe yazması normaldir.Ayrıca bu cematin en kötü yanların biri dershanelerde elde ettikleri çok zeki çocukları çok daha önemli şeylere imza atabilecek potansiyelleri varken ufuklarını kapatarak Afrika’da bir okulda çok komik rakamlara çalışmadan öteye götürmemesidir.
@kutalmish Amerika’nın desteğiyle de olsa şeriat getirmeye çalışmaktan daha önemli ufka gerek var mı acaba?
Bence insanların sözlerinin önceinde icraatları gelir. Hiç kimse hırsızlık sevaptır demez ama Fettullah Gülen gibi bilgiyi çalmada tereddüt etmeyebilir.Bu tarz cemaatlerin varlığı tabi ki ürkütüyor hepimizi ancak ben artık Türkiye’ye şeriati getirebilecek hiç bir güç bulamıyorum işte Meclis Başkanımız bile fettullah Gülen’i “o değerli insan” diyerek tanımlıyorken bu ülkede iktidar kozlarından biri olan başörütüsünü bile istedikleri yönde çözemiyorlarsa bu demektir ki bu ülke de bazı dirençç merkezleri var ki laiklik ve demokrasiden taviz vermiyorlar. Ben bu unsurun milletimiz olduğuna inanmak istiyorum.
Benim kastettiğim sizin anladığınız şeriat değil elfiya, benim kastettiğim “şeriat gelecek, her şey şahane olacak” söylemi ile çok daha önemli şeyler yapabilecek gençlerin, bu cemaat tarafından tüketilmesi.
Ben bu adamın samimiyetsizliğinden neden bu kadar eminim söyliyeyim relic.Üniversite sınavına hazırlanan anadoludan gelmiş çocukların, bu sene değil seneye girersin bu sene kuran çalış diye 1 sene geç sınava sokulduğunu görünce,İstanbul’da istediği yerin puanı tutan öğrencilere Ankara, Ankara’dakilere İstanbul yazdırılıp ailesi yerine yurtta kalması telkin edilince,Ders veren hocalar, oje günahtır çünkü taharet alırken içi pislik dolar, o elle yemek yenmez diye nutuk atınca,Bosna’ya insani yardım yerine “Bir kuşun 1 dolar, 1 kurşun da sen al” kampanyaları yapılınca,Kız arkadaşı olan öğrencilere, kadınlar şeytandır, ilgiyi hep kendilerine ister, üniversiteyi kazanmanı engeller denince,Arkadaş sohbetleri düzenleyen “abiler” kurtuluş savaşını halk kazandı, Atatürk bütün övgüyü üstüne aldı,o olmasa da olurdu diye konuşunca,Biyoloji dersinin yarısında biz evrim anlatıyoruz sınavda çıkacak diye ama aslında bunlar sapkınlıktır diye laflar duyunca insan dışarı farklı içeri farklı konuşan bu insanların ne “mal” olduklarını anlıyor.Senin ne işin vardı dersen, ailemin parası yaptıkları indirimler ile anca o kursa yetti, ondan.Tepedekiler herzaman güzel konuşur, güzel şeylerden bahseder, önemli olan arkalarına taktıkları güruhun durumudur. Tüm hayali her ne şekilde olursa olsun islami bir yönetim getirmek olan, tüm sorunların kaynağı olarak dinden uzaklaşmayı gösteren, Aleviler hakkında “sapkın mezhep, Ali’ye tapıyorlar, mum söndü yapıp birbiriyle yatıyorlar” diyecek kadar sapıtmış, bu risaleleri okumadan, arapça öğrenmeden okuduğun Türkçe kuranı anlayamazsın diyecek kadar şaşırmış insanları görünce ben kendi halime şükrediyorum.
tabii herkesin gördüğü kendine. bende gördüklerimi kısaca özetleyeyim.üniversite sınavına hazırlanan gençlere en güzel test teknikleri ve dersler öğretilirken, manevi yönü de ihmal edilmez ahlaki güzellikler öğretilmeye çalışılır. bu gençlerimiz genelde sınavda derece yaparlar. kuran okumak veya öğrenmek isterlerse ona da kendileri karar verebilecek yaşta ve akılda olduklarını ise hiç saymıyorum.hep aynı yerde kalmasını istemedikleri gençleri biraz değişik yerler görmelerini istedikleri için öğretmenleri başka il veya ülkelerden de okullar yazmalarını tavsiye ederler. talebe son kertede kendi tercihini yapar. istediği yeri yazar.ders veren hocaların attığı nutukları dinleyip uygulayan gençler olduğu kadar uygulamayanları da varmış demek ki. hem herkez kozmetik endüstrisini destekleyecek diye bir zorunluluk olduğunu şahsen duymadım.benim bildiğim bosnadaki çocuklar yararına dünya çapındaki futbolcular getirilerek oradaki çocukların eğitimi için bir futbol müsabakası düzenlenmiş ve geliriyle bir bosnada bir okul açılmıştır. okumak isteyenler için 1 2hem alevi denilen vatandaşlarımıza türkiyede ilk el uzatan ve ehl-i beyt diyen de yine malum şahıstır.benim gördüklerim ile başkalarının gördükleri çok farklı, bunu anlayabiliyorum. ama hala bana masal gibi geliyor. yani bu kadar çok kötü işle meşgul olacaksın da şu memlekette bir tek defa dahi bu iddialardan hapse girmeyeceksin. bu memleketi koruyanlar bütün bunlara göz yumacak. bu kadar ağır iddialar defalarca, hem de en ters saatlerde ve haber verilmeden yapılan teftişlere rağmen milli eğitim veya devletin diğer kurumları tarafından yutulacak. “memleketteki bütün kötülüklerin sahibi” olduğun varsayıldığı halde gene herkes koşa koşa senin olduğu varsayılan dershanelere, okullara gelecek. bu kadar engellemeye rağmen hala milletten teveccüh göreceksin, bu da düşmanlarını çıldırtacak. enteresan ki ne enteresan. bu iddialara göre bu millette ve devlette var bir terslik ama bakalım kokusu ne zaman çıkacak?
Olayi aslinda Turk halkinin iki yuzluluge bakisinda aramak lazim.Hepimiz biliyoruz ki, o sahis Ataturk’u zerre kadar sevmiyor. Ama bunu cikip ta soyleyemiyor.Biliyoruz ki icinden gecen seriat, ama bunu dile getiremiyor.Dolayisi ile bir mertlik, acik sozluluk yok ortada.Dolayisi ile sevilmiyor, sinsi geliyor insanlara.
Ben de beyefendinin gördüğü tam burs verdikleri dershanelerden birinin zamanında derece de yapmış bir öğrencisi olarak şunu söylemek isterim ki; sadece en iyi sınftaysanız üstünüze düşülür, öğrenciyi tavlamak için sevgi problemi olana melek gibi yaklaşılır maddi durumu kötü olan çocuk lüks arabalarla dolaştırılır, eğer hidayete erdiremeyecekleri biriyseniz serbest düşüşe bırakılırsınız. Benim niçin gittiğimi soracak olursanız sebebi kaç milyarlık bir hizmetin bedava olması ve değiştirilemeyeceğime olan güvenimdi.Ailemden dolayı zaten bir önyargı ile gittiğim doğrudur ama üniversite bitirmiş inanılmaz zeki bir hocanın gözleri yaşlanarak kendisi gibi bir insan hakkında şu sözleri söylemesi; “O insanı izlemeye ne kadar layıkız bilemiyorum ama……” bu sistemin insanları nasıl kişiliksizleştirdiğini önüme somut bir şekilde koymuştur. Bireycilikten uzak dogmalara dayanan her sistem yanlıştır bence ayrıca bunun -her zaman inandığım- ilahi bir güçten değil sizin benim gibi bir insanoğlu tarafından düzenlenmiş olması bunu iyice mantıksız bir çıkmaza götürüyor.
beyefendi nin farklı bakışı bana “şaşı bak şaşır”ı anımsattı
-asker, tekmil ver.-metehan karadağlı izmir, emret komutanım. gece 3-5 nöbetinde asayiş berkemal komutanım.-rahat asker. neden üstün başın toz toprak asker?-komutanım geçen hafta sonu ilk defa çarşı iznine çıktım. uzun bir aradan sonra ilk defa müptelası olduğum bir siteye girince acayip acayip şeyler okudum. bu sebeple düşmana karşı tetikte duruyorum komutanım.-nasıl yani? -komutanım “memlektteki bütün kötülüklerin sahibi” olduğu iddia edilen birisi varmış. her an türkiyeye gelip memleketi ele geçirebilirmiş. BOP, GOP, TOP mudur nedir birşeyin ortağıymış, yaşına başına bakmadan halife olmak istiyormuş, bütün herkesi kandırıp paralarını zimmetine geçiriyormuş, zeki çocukları alıp beyinlerini yıkıyormuş, amerika ile avrupa hatta israil emrine amadeymiş, bütün devletimizi ele geçirmiş, daha bir sürü şey vardı da ben şimdi heyecandan unuttum komutanım.-bütün bunları tek başına mı yapıyormuş evladım, matrixteki neo muymuş bu adam??-bilmiyorum komutanım, ben sitenin yalancısıyım.-evladım senin aklın yok mu, azıcık düşünsene. bu kadar işin altından tek başına bir adam kalkabilir mi? yokmuymuş bunun yardımcıları filan? hem madem bu kadar hırslıymış ne demeye yaşlanıncaya kadar beklemiş? gençken devletini kurup başına geçseymiş ya!-varmış komutanım, o yardımcısı olacak adam 35 sene sonra “gerçekleri” anlatmaya başlamış ama pek inandırıcı olamamış herhalde. mahkemelerde çete teşekkülünden dava da açılmış ama sonra çete olacak kimse bulunamadığından beraat etmiş. bu kadar yaşlanıp hastalıklarla uğraşırken bütün bunları yapabilmesi bana da garip gelmişti komutanım.-be evladım, biz bunca eğitimi memleketi korumak için almıyor muyuz? öyle bir tehlike olsa önce biz tedbirini almaz mıyız? bize gelene kadar emniyeti var, adaleti var, maliyesi var. bu adam tek başına bütün hepimizi atlatmışta bir tek o sitedekiler mi yakalamış? güldürme beni evladım. sonra amerika bugüne kadar milyonlarca plan yapmışta kaç tanesini gerçekleştirmiş evladım. bak vietnamda, ırakta, sayısını bilemediğimiz kadar yerde askeri olarak yenilgiye uğradı. türkiyeyi pkk yoluyla bölmek istedi beceremedi. dünyadaki olacak olaylar amerikanın planlamasıyla gerçekleşseydi çoktan kıyamet kopmuş olurdu evladım. hem amerika bir plan yapıp birisini kullanmak istiyor diye o kişiyi hemen idama mahkum etmek doğru olmaz evladım. bizler ne güne duruyoruz evelallah. kurmay ve muharip kadromuzla vatanımıza yöneltilebilecek bütün tehditlere karşı tetikte bekliyoruz. devletimizin bütün kurumlarıda aynı ciddiyetle çalışmaktadır. hem biz nato da amerika ve avrupayla ortağız, israil ve daha bir çok devlet ile de devlet olarak anlaşmalarımız var. bir tehlike sezsek bu anlaşmaları neden devam ettirelim? biz bu istihbarat teşkilatını neden kurduk? bu tür tehlikeleri önceden haber versin diye değil mi? yani bu şahıs bütün devleti atlatmışda o sitedekiler mi yakalamış? sen o siteye git yazdıklarının hayal mahsulü olduğunu, bize güvenmeyipte bir takım söylentilere göre hareket ediyorlarsa çok ayıp ettiklerini söyle evladım. -emredersiniz komutanım.-şunu da yaz asker. bu vatana zarar vermeye çalışanlar önce bizi karşılarında bulurlar. çok zor şartlarda istiklal harbi verdik, cumhuriyeti kurduk. sovyet rusyanın bir parçası olma tehlikesini atlattık. yugoslavya gibi bölünme tehlikesini atlattık. şimdi de kökü dışardaki masonlarla işbirliği yapan bazı tarikat şeyhleri, işadamları, siyasiler,stk lar, bölücüler ve diğerleri var. bu palyaçolara söyle biz hepsini takip ediyoruz. başkalarına çamur atmaya çalışacaklarına kendi evlerinin önünü temizlesinler o potansiyel hainler.-emredersiniz komutanım.-bunlarla meşgul olma asker. sen vazifeni yap, gerisine karışma. biz hepimiz görevimizin başındayız. posta yaz, bu askere bir gün fazladan izin verilecek. şoför arabayı çalıştır, bir sonraki nöbet noktasına gidelim. askerlerimiz nöbette olduğu sürece bizlere kimse bir şey yapamaz.
Gerçekten kimin kuklası olduğunu ve gücünü nerden aldığını anlayamadığımız bir adam var ki Evet, bu ülkede ki eğitim kurumlarına hakim, Evet milyonlarca oy onun sözlerine bakıyor, Evet inanılmaz bir maddi gücü var -Bu cemaate bağlı kuruluşların hepsinde nedense Asya Finans pardon şimdi BankAsya oldu da batılılaştı aracılığı kullanılmaktadır- Evet insanlar onun ağlamalarıyla kendinden geçiriyorlar. Fakat biz de burdayız bizler gençleriz nöbet tutmaya geleceğimiz zamana kadar amacımız kendimizi kimsenin kafatasının içine yerleştirerek düşünmeden yaşayan insanlar haline getirmek olacaktır.
–Sen fethullah müridi-Buyrun efendim-Yahu senin hoca efendi nurcu değil diyorsun-Değil efendim-E peki niye Said Nursinin risalelerini okuyun diyor?– ……-Peki bu hoca efendi Amerika ve İsrail emperyalizmine karşı değilmi?-Evet efendim-E müslüman memleketlerin suyu mu çıktı da Amerika’ya koştu?– ……-Peki siz hristiyan misyonerliğine, vatikanın dini sömürmesine karşı değilmisiniz?-Tabi ki karşıyız, o nasıl söz?-Peki hocaefendi niye Papa nın yanına gidip ortak misyondan konuşuyor?-Diyalog ve hoşgörü efendim.-Papa Hz. Muhammedi peygamber olarak bile kabul etmiyor, misyonerliğin tehlikeleri hakkında bağırıyorsunuz devamlı, o nasıl olacak?-O başka, o başka efendim.-Evladım rahat ol, bak sadece konuşuyoruz, ne istiyorsan açık açık söyle.-Olmaz efendim, mahkemeler var, yasalar var, asker var, bizi hapse tıkarlar sonra.-Bu memlekette solcular devamlı hapse giriyor, hala konuşuyorlar, siz niye konuşmuyorsunuz?-Solcular aptal efendim, şartlar uygun değilken, insanın başı derde girecekken inandıklarını söylemek aptallıktır, biz doğru zamanı bekliyoruz.-Yani düşündüğünüz ile söylediğinizin farklı olması sizi rahatsız etmiyor mu?-Ama efendim günümüz geldiğinde yerleştireceğimiz islami yönetim o kadar güzel ki, bütün bunlara değer.
Yahu komik olduğunu zanneden bir espri anlayışı, durmadan bir de devam etmesin mi.. gülsek mi sinirlensek mi bilmiyorum ..
kıskanma elend sen de yap bak ben yaptım oldu. Kanal 7’de önümüzdeki sezon “Dikkat beyefendi çıkablir” diye şov başlıyor kaçırma 🙂
haset etme ne olur, çalış seninde olur.yazı ve yorum yazan bütün arkadaşları tv şovlarında görmek umuduyla, bütün korkularınız ve komplolarınızla beraber güzel vakit geçireceğiniz iyi günler ve haftasonları diliyorum.
Ben de sicaktandir yada kafasina bir sey dustu falan diye dusunmeye baslamistim. Demek ki sirf televizyona cikabilmekmis amac.:)
melali anlamayan nesle aşina değiliz.
bazıları kendini değişik başlıklarda tekrar ediyor. e tabi sistem çökünce ya da iflas edince olacağı bu. neden mi böyle bir kanıya vardım? ilkokuldayken bir robot oyuncağım vardı. dayım yurtdışından getirmişti. 5-6 kelime zırvalardı. en son sistemi iflas etti ve en son söylediği kelimeyi durmadan cıyaklamaya başladı. ben de pilini çıkarttım. en son ne mi diyordu. o da sevgi dolu : “i love you!” diyordu.
Bu dünya, insanı yapayalnız bırakan bir dünyadır. yapayalnız insan, seçmelerini kendine zorla kabul ettirilen düşünme yolları içinde yapmaktan tedirginlik duyduğu zaman şiir okuyabilir.İsmet Özel
100 numaralı yorum! salya sümük hazretlerine feda olsun!
evet artık demagoji zamanı arkadaşlar. duygu sömürüsü başladı. insan daha nasıl kendini kandırabilir. ben de burda çok sevdiğim şairlerden duygusal şiirler sıralardım. tüh 100. yorumu kaçırdım!
Bu adam kendisini hem komik hem de zeki zannediyor. kendi kurduğu dünyasında biz ne söylesek de salya sümük hazretlerine kaptırmış gönlünü fayda etmeyecek. Yeşil kuşak projesini bilmeyen yok sovyetlere karşı. Bugün de BOP denilen mevzuyu duymayan kalmadı. Kendileri hala bilmem neredeki çocuğun ezberlediği Türkçe şiirde. Ülkede Türkçe tabela kalmamış bütün Afrika hep bir ağızdan aynı şiiri okusa ne yazar! Kimi kandırıyorsunuz. Bari biraz delikanlı olun da fikrinizi açıkça zikredin.
Saint Martin, “Meyveler olgunlaştıkça Batı’ya döküldü. Ağacın kökü Asya’dadır. Doğu’dan fışkıran kaynak, bütün varlıklar susuzluklarını gidersin diye ırmak ırmak Batı’ya boşandı” der.Bir Batılının itiraf kokan bu tesbit ve değerlendirmesinde mübalâğa payı var mıdır bilemem; niyetim bir Batı-Doğu ayırımı yapmak da değil. Fakat, köklerimizin yattığı Asya’ya varlığımızın en derininde duyduğumuz hicran ve hasretten kaynaklanan duygularımızı süzecek akıl ve muhakeme imbikleri elbette ülkemizde vardı. Bunların içine girince, ayakları yere değmeyen hamasî duygulardan ziyade, akıl ve mantık ile hisleri, kafa ile kalbi, madde ile manâyı en mükemmel şekilde birleştirerek, içinde yaşadığımız çağın ve bu çağın siyasî, içtimaî ve iktisadî çemberinin idraki içinde ve dolayısıyla tamamen hikmet çizgisinde davranmak gerektiği ortaya çıkıyordu.Temelde bu anlayış içinde, şahsıma yönelen bazı hüsn-ü zanları ülke, devlet ve millet hizmetine kanalize etmeye çalışmış ve insanımızı okullar açarak, eğitim ve insan yetiştirme işinde devlete yardımcı olmaya çağırmıştım. Cehaleti yenme eğitimden, fakirliği yenme çalışmak ve servet sahibi olmaktan, iç bölünmeleri ve ayrılıkları önleme birleşmeden, diyalogdan ve hoşgörüden geçiyordu ama, her türlü problem en nihayette insana dayanıyordu. Evet, yeryüzünde bütün problemler insanla başlayıp insanla bittiğinden, ister iyi yürüyen, arızasız veya az arızalı içtimaî bir sistem ve toplum düzeni, isterse kabir ve kabrin öte yanı için olsun, en tesirli vasıta eğitimdi.Bugün dünya, evet, gerçi ulaşım ve haberleşme vasıtalarının alabildiğine gelişmesiyle bir köy haline gelmiş bulunmaktadır. Milletler adeta birbirlerinin kapı komşuları gibidirler. Fakat unutmamak gerekir ki, bilhassa böyle bir dünyada millî varlıkların korunması, ancak her milletin kendine ait hususiyetleri koruması ile mümkün olabilir. Bir bütünü oluşturan milletler ve ülkeler mozayiğinde kendine ait hususiyetleri, kendine ait nakış ve desenleri koruyamayan milletler yok olup gitmeğe mahkûmdur. Bizim aslî hususiyetlerimiz, her millette olduğu gibi, bir milleti millet yapan unsurlardır: dindir, dildir, tarihtir, vatandır. Yahya Kemal’in derin bir hasretle ifade ettiği, İslâm’dan ve Asya’dan getirip asırlardır ‘Küçük Asya’da, yani Anadolu’da, Avrupa’da ve hattâ Afrika’da yoğurduğumuz kültürümüzdür, medeniyetimizdir. Bugün, nasıl Batı ülkelerinde Hıristiyanlığa, hem de militan ve misyoner Hıristiyanlık olarak kabûl edilen Evancelizm’e bir dönüş varsa, aynı şekilde, Demir Perde’nin yıkılmasının ardından, bir zaman bu perdenin gerisinde kalmış olan ülkeler, Rusya dahil, yeniden kendi inanç, kültür ve milliyetlerine dönüyorlarsa ve bütün bunlar küreselleşmeye aykırı olmak şöyle dursun, küreselleşme ile gelen anlayışın bir gereği sayılıyorsa, aynı şekilde, bu milletler mozayiğinde var olmamız ve saygı görmemiz, eskisinden daha çok olarak, tabiatıyla evrensel değerleri reddetmeyecek ve çağın gereklerine uygun şekilde kendi millî benliğimizi derinden idrakle mümkün olabilecektir.Bu hususta ikinci bir mesele ise şudur: Halkımız arasında “komşu komşunun külüne muhtaçtır” diye bir söz vardır. Eğer, elinizde başkalarının ihtiyaç duyacağı külünüz yoksa, kimse size bir değer vermeyecektir. Bu noktada, yukarıda temas olunduğu üzere, bizim insanlığa vereceğimiz alacağımızdan daha fazladır. Bugün, ‘Derin Türkiye’ denilen ve daha çok gönüllü kuruluşlarca temsil edilen halk kesimlerimizin şirketler ve vakıflar kurup, büyük bir hizmet neşvesi içinde dünyanın dört bir yanına çil çil serptikleri eğitim müesseselerinin her tarafta kabûl görmesi ve maddî imkânlar açısından karşılaşılan büyük zorluklara rağmen, çok kısa zamanda Batılı emsalleriyle boy ölçüşmenin de ötesinde, yer yer onları bile geride bırakması, bu söylediklerimizin inkâr kabûl etmez delili olsa gerektir.Sovyet Bloku’nun dağılıp, bu blokun içinde âdeta esir ülkeler olarak yer alan ve şimdi Türkî Cumhuriyetler olarak adlandırdığımız kardeş ülkeler birer birer bağımsızlıklarını kazandılar. Küçülen bir dünyada varlığını sürdürebilmesi ve bunun da ötesinde, devletler, milletler muvazenesinde kendine yakışan şerefli yeri alabilmesi için dış ittifaklara tabiî olarak ihtiyaç duyan ülkemizin ilk elden uzanması gereken yer, Asya’daki bu kardeş ülkeler olabilirdi. O zamanki en zirvelerde yer alan devlet büyüklerimiz de bu yönü işaret ediyorlardı. Ülkemizin tanıtılması ve milletlerarası pek çok problemimizin çözülmesinde büyük devletlerin desteğini sağlamak için lobilere ihtiyaç duyuyor ve bu lobilere önemli miktarlarda para ödüyoruz. Bunun yerine, tabiî ittifakların oluşturulması ve yakın ve uzak planda bugün olduğu gibi düşmanlardan değil, dostlardan müteşekkil bir çevre ile sarılı bulunmamız, elbette ülkemizin lehine olacaktı. Ayrıca, bu ülkeler, ekonomik açıdan da çok rahat münasebette bulunabileceğimiz ülkelerdi. Devlet ve bizzat özel sektörün buralara bir an önce girmesi ve buralarda teşebbüs öncülüğünü ele geçirmesi, hem bu ülkeler için, hem de bizim için şüphesiz hayırlara vesile olacaktı. Devletimiz bütün bunların üstesinden gelebilir miydi, gelemez miydi, takdirini ehl-i insafa bırakıyorum.Bir diğer mesele olarak, Asya, bizim atayurdumuzdur. Tarih kitaplarında ve derslerinde, yıllardır çocuklarımıza Asya’dan dünyaya yayıldığımızı okutuyoruz. Asya’dan bu tarafa akın akın göç etmiş ve sürekli batıya yönelmişiz. Tanrı Dağları gibi, Altaylar’ın, hattâ Urallar’ın da bizim için Toroslar’dan, Ağrı Dağı’ndan veya Türkiyemizin bir başka dağından farkı yoktur. Seyhun, Ceyhun bizim için Dicle ve Fırat’la aynı manâyı ifade eder. Ayrıca, Mekke ve Medine’de doğan dinimiz, ilk açılımını Asya’ya yapmış, bilhassa Mâverâünnehir’de yetişen âlimlerimiz, hadisçilerimiz, fakihlerimiz ve irşad erlerimizle sonraki asırlara taşınmış ve çoğu yerlerde olduğu gibi bir kabuk değil, bir öz, bir manâ ve bir ruh halinde asırlarca bizde yaşamıştır. Bize İslâm’ı dupduru bir su halinde akıtan kanal Asya olmuştur. 10 asır önce Asya’dan bu tarafa yönelen tarihî göçü, eğitim ve müteşebbislerden oluşan yeni muhabbet fedaileriyle, yeni ‘Yesevî dervişleri’yle, ilim ve eğitim dervişleriyle geri çevirmemiz bir vefa borcunun ödenmesi demektir. Bu tarihî ve sosyolojik süreçte, Tanzimat’tan bu yana kendisiyle bütünleşmeye çalıştığımız halde bir türlü kabûl görmediğimiz, aslî şahsiyet ve hüviyetimizi ortaya koymaktan çekindiğimizden dolayı hep istiskalle yüzgeri edildiğimiz Batı karşısında şahsiyetli ve müzakereci bir konum kazanıp, Batı ile münasebetlerimizin onlar için de daha yararlı olacak şekilde denk ülkeler planında cereyan etmesi, varlık temellerimizin Asya’da çok sağlam olmasına bağlıdır. Asya’dan, ata diyarlarımızdan koptuğumuzda köksüz, dolayısıyla yerlerde sürüm sürüm ve kurumaya mahkûm bir ağaç gibi oluruz.Devletimiz özel okullar açma izni verince, ellerinde olanı yazın yazlıkta, kışın kışlıkta harcayıp, zevk safa içinde hayat sürüp Âhiret’e öyle intikal etmektense, kazançlarını ülke hizmetine, insanımızın ve her bakımdan kardeşlerimiz olan insanların hizmetine yatırmayı tercih eden ve bunu bir ibadet neşvesi içinde yerine getiren hizmet gönüllülerinin Türkiye gibi, Türkiye dışında açtıkları okullardan da tek tek haberdar olmam esasen mümkün değildir. Bu okulların açılmasında sadece bir tavsiye ve teşvik edici olmam hasebiyle, okul açan şirketlerin pek çoğunun adlarını bile bilmediğim gibi, hangi okulun nerede bulunduğundan da çok fazla haberim yoktur. Fakat, basına yansıdığı ve değerli basın mensuplarımızın ilgili dizilerinden takip edebildiğim kadarıyla, Azerbaycan’dan Filipinler’e, Çarlık Rusyası’nın başkenti Petersburg’dan ve Musevî vatandaşlarımızdan değerli işadamı sayın Üzeyir Garih’in de referans ve yardımlarıyla Komünist Rusya’nın başşehri Moskova’da açılanından Yakutistan’a kadar, İran, Suriye, Suudi Arabistan gibi, açılmalarına izin vermeyen ülkelerin dışında hemen her ülkede bu okulların açılmış bulunduğu artık herkesin bildiği bir husustur.“memleketteki bütün kötülüklerin kaynağı olduğu iddia edilen fakat bir türlü ispatlanamayan kişi”nin kendi ağzından amacı ve hedefleri. okumak ve anlamak isteyenler için tamamı burada.
isteyen istediğine inanmakta hürdür. ben de üst kademelerdeki insanların -her kimler ise- samimi olduklarına inanıyorum. elbette ki öndeki insanlar arkadaki insanlarda daha çok çalışacak. hem bu işin mazisi 20-30 senedir. yani bu insanlar ellerinde kullanım kılavuzuyla çalışmıyorlar ki. hem yeni bir şey yapmaya çalışıyorlar, hem de bunu dini hassasiyetler içinde yapıyorlar. dini bir hizmetin sadece helal yollardan yapılacağını da hepimizden iyi bilirler. iyi de bu insanlar melek mi? bunların hiçbirisi sonradan dini yoldan ayrılamaz mı? ayrılan ve düne kadar yanlarına gitmediği halde, hayatı boyunca dine ve dindara düşmanlık etmiş insanlarla düşüp kalkmaya başlayanları görüyor, ibretle seyrediyoruz.netice olarak hepimiz insanız ve değişik işlerle uğraşmaktayız. bu hizmettekiler de kendilerine amaç olarak dini hizmetleri seçmişler. ihlas ve samimiyetle yapabildikleri kadar yaparlar, yapamadıklarının hesabını da Allaha verirler. diğer insanlara değil. dini hizmetlerden zerre kadar anlamayıp, sorgulanmamış düşmanlıkları tekrar tekrar masal gibi anlatanlar anlaşılabilir, çünkü onların ne dünyadan ne ukbadan haberleri yok. peki dini hassasiyetleri olup da dini hizmetler yapan insanları değişik günahlarla, hem de fasıklardan gelen haberlere güvenerek itham edenlere ne demeli?Rabbimizin bizleri öfke ve hiddetten de, tavizkârlık ve korkaklıktan da azade, Musa ve Hârun misali vakar ve sükûnetle kuşanmış mü’minler kılarak Firavun’a Göndermesi duasıyla.
Asil olay bence samimiyetsizlik, yalan soyleme,sinsilik.Oyle yada boyle herkes biliyor artik.Ornegin Ataturk ile ilgili o sulandirilmis konusmalara kimse inanmiyor.Neden? Cunku Ataturk’u zerre kadar sevmiyorsunuz. Ve bunun herkes de farkinda. Ataturk’u sevmemek suc mu peki? yoo, hayir degil.Ama bunu ortaya cikip ta soylemiyorsunuz. Yani ‘Biz, fethullacilar, Ataturk’ den nefret ediyoruz‘ diyecek cesaretiniz yok.Iste Turk insani da bunu ‘samimiyetsizlik, yalan ve sinsilik’ olarak nitelendiriyor.’Turkiye Cumhuriyeti’ tanimindaki cumhuriyet kelimesini sevmiyorsunuz ornegin. Seriat yanlisisiniz. Bu sizin en buyuk idealiniz. Tum cabalariniz, egitim, okullar, yurtlar falan bu amaca yonelik. Boyle bir dusunce suc unsurumu peki? Kanunen olabilir. Ama dusunce dusuncedir. Dusunce olarak suc degil.Ama siz ‘biz, fethullahcilar, seriat istiyoruz‘ demiyorsunuz.Iste bu ‘sinsilik‘tir.Turk halki bunu goruyor.Inanmiyor sizlere.Sizleri mahalle aralarindaki cinci hocalardan bir gomlek ustte, biraz daha orgutlenmisi, daha sinsi olani olarak dusunuyor.
@relicBen çocuğu gözümle gördüm (1 sene ara vereni)Oje olayını da zaten anlamsızlığın daniskası olduğu için yazdım. Üniversiteye hazırlık için biyoloji dersi veren hocanın hijyenden girip çıktığı yer. İşin komiği ben sevmem mesela oje filan ama oje süren kendi .çtığını yer demeye varan acaiplik aklıma kazınmış. (Sınıfta kız yok bu arada)Atatürk konusuna gelince, Atatürk kumandan olarak görevini yaptı ile Atatürk başkalarının başarısını kendine mal etti, sonra da düşmana karşı savaşan asıl lider olan hocaları astı farklı şeyler.Suphi nin dediğinden esinle Kuran’dan önce risale okutan zihniyete göre, risaleler yazılmadan zavallı müslümanlar Kuran’ı anlamıyordu, hoş bu zevata göre biz zaten hala anlamıyoruz.Aslında benim için olay çok basit. Allah haberci ile (peygamber) bir haber (Kuran) gönderdi. Ne yani 12 yy bekleyip Said Nursi muhteremi de biz Kuranı anlıyalım diye mi yarattı? Kuran’ın anlaşılmaz olduğunu savunan, Türkçe mealini okumanın değeri olmadığını, çok iyi bir arapça ile okunması gerektiğini savunan zihniyet, önce risaleleri oku, daha iyi anlarsın diyor. Başlarına bir hazret geçirip yüzünü ona dönüyor.Allah artık soyut bir kelime, uzak bir tanrı, azabı ile insanları korkutan, Allah artık ağızlarda bir kelime. Allahı camilere, nur evlerine hapsetmek, ismini sadece kendi dilleri ile zikretmek istiyorlar. Tanrı deyince kızıyorlar çünkü onlar için artık Hristiyanların, yahudilerin yakardığı Tanrı aynı Allah değil. Herkes yanlış biliyor bir tek onlar biliyor doğruyu, bu doğru da o kadar uzakta ki, önce arapça öğrenmek, arapça risaleleri okumak, sonrada Kuranı okumak lazım. Herşeye kadir olan onlara göre sadece Arapça konuşuyor, herşeyi yaratan, insana kendi ruhundan üfleyen Allah, onlara göre herkesin kalbine değil sadece arapça bilenin kalbine konuşuyor.
@redogre asıl Hristiyanlar bizim Allah’ımızı şeytan olarak görüyorlarmış.Bunu Tarsus Protestan Kilesesi’nin Evanjelik Başpapazı iken Müslüman olan İlker Çınar’ın yardımcısı olan Sinan Yorulmaz söylüyor.İlker Çınar ve Sinan Yorulmaz’ı ilk defa Ceviz Kabuğu’nda izlemiştim ve söyledikleri şeyler gerçekten dehşet vericiydi.Türkiye’deki misyonerlik faaliyetlerinin asıl amacının ne olduğunu söylüyorlardı.Aynı kişilerin bu diyolog meselesini nasıl değerlendirdikleri ise dikkat çekici; “Dinler arası diyalogun amacı, halkı İslam’dan koparmak, İslam’ı çürütmektir.”
Elbette, Papa bile nazik olarak dini önder olarak bahseder Hz Muhammet’ten. Engizisyonun gözünde müslümanlar yahudilerden farklı değildi, ceza sapkınlık olarak yakılmaktı. Haçlı seferleri boşuna yapılmadı.Mesela son din olduğunu iddia eden Bahailer var. Tüm dinleri kapsıyacak bir dinden, herkesi kabul etmekten bahsediyorlar. Tanıdık geldi galba, belki de sadece tesadüftür.Müslümanlara göre bahailik büyük bir sapkınlıktır mesela, doğru yanlış bir yana Hristiyanlar’da son dinin hristiyanlık olduğunu kabul ettikleri için İslam onlar için bir sapkınlıktır. Dinci Yahudiler’de Meryeme küfrederler ağız dolusu.Dışarıda ılımlılık mesajı veren din adamlarına bakma, her din için önce ki eski, sonra ki sapkınlıktır. Hiç biri demez Allah aynı Allah, herkes kendi yolunun tüm dünyaya yayılmasını ister.
Burada bahsetmek konunun dışına sapacağından vaktiniz var ise bu Bahailer hakkında bir blog hazırlar iseniz memnun olurum.Bizim semavi dinler diye bahsettiğimiz dinlerde bir paygamber ve bu peygamberin mucizeleri ve getirdiği bir şeriat vardır.Kuran’da Hz.İsa’nın kendinden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi müjdelediğini ve kavminin onu yalanladıklarıdan bahseden ayet var.Yani kısacası bu bahsettiğiniz din nelere dayanıyor.Üstelik İncilde ve Tevratta- ki biz bunların tahrib edildiğine inanıyoruz- Hz.Musa’nın veya Hz.İsa’nın son peygamber olduğuna dair bir ayet var mıdır? Yani siz bu teşbihi yaparken bir benzetme yönünün bulunması lazım.Ve benzeyenle benzetilen arasında alaka olması lazım.İşte bu alakaları anlatırsanız memnun olurum.
öncelikle şunu söyleyeyim ki özelden gelen mesaja hemen cevap vermiştim. bir kontrol edin isterseniz. ikinci olarak burada bu mevzuları açıp, üstüne de ağız dolusu hakaret edenleri okuyacağımıza faydalı bir iş yapıp bunun dini bir mevzu olduğunu, yazarken edepli olunması gerektiğini anlatmış oluruz.şimdi bu işlerin başladığı ilk zamanlardaki suçlamalara,şimdi nasıl değiştiğine bir bakalım ve olayların seyrinin hangi saiklerle değiştiğini görelim.Meseleye –belki de- tamamen, dini bir hareket görünümü verme gibi hatalar yapmış olabiliriz. Bazılarını da belki “Türk Milleti” mülahazası rahatsız etmiştir. Bunlar haziran fırtınasında ortaya çıktı. Birbirine zıt gibi görünse de okumuş, önemli yerlere gelmiş zatlardan bazıları, “Ne hakla haddinizi aşıp ‘pantürkizm’, ‘panislamizm’ gibi mülahazalarla dünyaya açılıyorsunuz” dediler…Bununla da kalmayıp belki devletlerin belli kurumlarını da aşarak, oralara bazı şeyler göndermek suretiyle, o ülkelerin servislerinin kafalarını karıştırdılar. Bu açıdan da herhalde biz kendimizi çok iyi ifade edemedik, ‘yakın duralım, kendimizi iyi anlatalım’ diye düşündük. Hoşgörü süreci biraz da buna matuftu (yönelik). Fakat bazılarına uzanan ellerimiz havada kaldı; hiç randevu vermeyenler oldu, önce randevu verdikleri halde sonra ‘gelmeyin’ diyenler oldu. Bunları anlamakta zorlanıyorum ama, insan tabiatı yani.. İnananı da inanmayanı da, din kabul edeni de etmeyeni de bazı şeylere kilitlenmiş olabiliyor.Ama, neticede biz de Batı gibi bir aydınlanma süreci yaşıyoruz. Orada da ciddi sertlikler, husumetler ve müsamahasızlıklar yaşandı; giyotinlerle ve yakılarak öldürülen insanlar oldu. Neticede alanları belirleyerek ya da aydınlanma ile bu fırtınaların önünü aldılar. Ben Türkiye’de de bir gün gerçeklerin ortaya çıkacağına inanıyorum. Hatta başladığını söyleyebilirim.Çünkü, önemli bir nispette elit sınıf takdir ediyor artık bunları. Bazıları da yapılanlar çok güzel, ama keşke arkasında falanlar, filanlar olmasaydı diyorlar.Milliyet’te Mehmet Gündem’le röportajikinci olarak diyalog mevzusunun dini altyapısını açalım.Hoşgörü ve diyaloga, meselâ, “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dostlar edinmeyin; onların bazısı bazısının dostlarıdır. Sizden kim onları dost edinirse, hiç şüphesiz onlardandır. Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez.” (Mâide Sûresi, 5/51) mealindeki âyet ve benzeri âyetlerden hareketle Kur’ân’ın karşı olduğu asla iddia edilemez. Çünkü:Meselâ, “Onların yoluna uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da senden asla razı olmayacaklardır.” (Bakara Sûresi, 2/120) bir Kur’ân âyetidir. Buna karşılık, “Kendilerine (önceden) Kitap verilmiş olanlar, onu nasıl okumak gerekiyorsa öyle okurlar. Onlar, o (Kur’ân)’a iman etmişlerdir. Kim de onu inkâr ederse, öyleleri kaybedenlerin ta kendileridir.” de (Bakara Sûresi, 2/121) Kur’ân âyetidir. “Ehl-i Kitap’tan bir grup ister ki, sizi sapıklığa atsınlar; ama onlar ancak kendilerini sapıklığa atarlar da, farkında değillerdir.” (Âl-i İmran Sûresi, 3/69) âyet olduğu gibi, “Hepsi aynı değildir: Kitap Ehli içinde doğruluktan şaşmayan istikamet sahibi bir cemaat vardır ki, gece saatlerinde Allah’ın âyetlerini hakkıyla okuyarak, secdelere kapanırlar.” (Âl-i İmran Sûresi, 3/113) da âyettir. Ehl-i Kitap’la diyaloga itiraz edenlerin sık sık dile getirdikleri ve biraz önce zikrettiğimiz, “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dostlar edinmeyin; onların bazısı bazısının dostlarıdır. Sizden kim onları dost edinirse, hiç şüphesiz onlardandır. Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez.” (Mâide Sûresi, 5/51) nasıl âyetse, “Ancak Allah sizi, dininizden dolayı sizinle savaşan, sizi öz yurdunuzdan çıkaran ve çıkarılmanıza destek verenlerle dost olmak ve onları sahiplenmekten men etmektedir. Kim onlarla dost olur ve onları sahiplenirse, işte böyleleri zalimlerin ta kendileridir.” (Mümtehane Sûresi, 60/9) ve “Allah, dininizden dolayı sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilikte bulunmak ve mümkün olduğunca âdil davranmaktan sizi men etmez. Şüphesiz ki Allah, hak ve adalet konusunda titiz olanları sever.” (Mümtehane Sûresi, 60/8) de âyettir.Konuyu daha da aydınlatmak açısından başka konularda başka misaller de verelim: “Bakmaz mısın, kendilerine ‘Ellerinizi savaştan çekin denilenlere!’ (Nisâ Sûresi, 4/77) bir âyetten bir cümledir. “Kendilerine savaş açılan mü’minlere, mukabil olarak savaşma izni verildi.” (Hacc Sûresi, 22/39) de, yine bir başka âyete ait bir cümledir. Bunlar gibi, “Fitne ortadan kalkıp, din bütünüyle Allah’a hasredilinceye kadar onlarla savaşın.” (Enfâl Sûresi, 8/39) da âyettir. Bütün bunlara karşılık, “İman edenlere söyle: Allah’ın (ceza) günlerinin geleceğini ummayanları bağışlasınlar. Çünkü Allah, her topluma yaptığının karşılığını verecektir.” (Câsiye Sûresi, 45/14) de yine Kur’ân’da yer alan bir âyettir.Aynı şekilde, “O Allah ki, Kitap Ehli’nden küfredenleri, Âhiret’ten önce dünyada ceza için ve sürgün edilmek maksadıyla bir araya toplayıp, yurtlarından çıkardı… Allah, onları hiç ummadıkları yerden bastırdı; kalblerine korku saldı onların. Öyle ki, evlerini bizzat kendi elleriyle yıkıyorlar, mü’minlerin yıkmasına hiç ses çıkarmıyorlardı.” (Haşr Sûresi, 59/2) âyetleri Kitap Ehli hakkında olduğu gibi, “Ehl-i Kitap’la en güzel olan yoldan başkasıyla mücadele etmeyin! İçlerinden zulmedenler hariç onlara: ‘Biz hem bize indirilene iman ettik hem size indirilene, bizim ilâhımızla sizin ilâhınız aynıdır. Biz ona teslim olmuşuz’ deyin” (Ankebût Sûresi, 29/46) âyeti de Kitap Ehli hakkındadır.Gerçekler ve İtirazlar Arasında Hoşgörü ve Diyalogbirde okumak isteyenler için “Ehl-i Kitapla Âmentüde İttifakımız Var” Cümlesi Ne Anlama Geliyor”üçüncü olarak islam adına yapılan hizmet meselesi var. bunun örnekleri gerçekten çok ama sadece bir örnek vereyim.Bir Batı ülkesinde, birkaç Anadolulu genç, doktora çalışması yapıyorlardı. Bir Asya ülkesinden gelmiş ve köken itibarıyla pagan bir toplumun fertleri olan üç arkadaş da aynı üniversitede doktora çalışması yapmakta idiler.Ama bunlar felsefe okuyup ilmî ve fennî araştırmaların içine girince kendi pagan anlayışlarını tamamen bırakmışlardı. Müslüman öğrencilerle tanışınca da merakla durmadan dinî sorular soruyorlardı. Bizimkiler dinî bir okulda okumamışlardı; ama Külliyât’ı iyi mütâlaa etmişlerdi. İnkârcı felsefeden gelen bütün itirazların cevabını Kur’an-ı Kerim’in bu tefsirinde bulmuşlardı. Bu sebeple arkadaşlarının yaratılışla ilgili sorularının cevabı için 23. Lem’a olan Tabiat Risalesi’ne müracaat etmişlerdi. Orada yaratılış ile ilgili dört ihtimal ve yol gösteriliyor. Bunlardan önce sebeplerin üzerinde duruluyor. Temsillerle mesele akla yaklaştırılıyor ve bu akılsız, şuursuz sebeplerin asla yaratıcı olamayacakları gösteriliyordu. Sonra da eşyanın kendi kendine bu düzeni kuramayacağı ve canlıları asla meydana getiremeyeceği izah ediliyordu. Üçüncü ihtimal olarak tabiat konusu ele alınıyor, onun da bu hârika nizamı ve canlıları yaratamayacağı anlatılıyordu. Böylece ilim, kudret ve hikmet sahibi ezelî ve ebedi bir Zat’ın yani Allah’ın her şeyi yarattığı gerçeği kendiliğinden ortaya çıkıyordu. Öldükten sonra dirilme meselesi ise Onuncu Söz olan Haşir Risalesi’nde yine aklî ve mantıkî delillerle anlatılıyordu. Meleklerin varlığı hakkında Yirmi Dokuzuncu Söz, ilmî delillerle meseleyi akla ve mantığa yaklaştıran temsillerle gerçekleri güzel bir şekilde ortaya koyuyordu.Bunlar üzerinde sohbetler devam ederken bir tanesi Müslüman olmaya karar verdi. Memleketine gidince de annesine artık Müslüman olduğunu söyledi. Bir yanlış tepki beklerken onun yumuşak bir tavırla “Bak sana bir şey anlatayım…” dediğine şahit oldu ve kulağını ona verdi. Şöyle diyordu:“Oğlum uzun zaman benim çocuğum olmamıştı. Pek çok doktora başvurduk bir netice alamadık. Bu sefer kendi tapınaklarımızda dualar ettim, olmadı. Ümidimi artık kesmiştim. Bizim fakir bir Müslüman komşumuz vardı. O kadına gittim. Derdimi anlattım, üzüntümü belirttim. Bana ‘Sen hiç Müslümanların mescitlerine gittin mi?’ diye sordu. Ben de ‘Hayır’ deyince, ‘Sen evine git baştan aşağıya iyice bir yıkan da gel.’ dedi. Ben de dediğini yaptım. Beni alıp bir mescide götürdü. ‘Ben namaz kılacağım, sen de benim yaptıklarımı yap. Sonra Allah’a dua ederiz.’ dedi. Namaz kıldıktan sonra beraber Allah’a dua ettik… Bir sene sonra sen doğdun. İlk konuştuğun kelime de ‘Allah’ sözü oldu. Ben ‘Oğlum, anne, de!’ diyordum. Ama sen hep ‘Allah’ diyordun… Tabii sonraları unuttun. Ama şimdi Müslüman olduğunu söylüyorsun. Sen zaten doğduğunda Müslüman imişsin ki, ilk sözün Allah olmuş.”Bir müddet sonra ikinci arkadaşları da İslamiyet’i kabul etti. Üçüncü arkadaşları “Belki kabirde Müslüman olurum!” diyordu. Ama Müslüman arkadaşlarının cana yakın samimi davranışlarına hayran olup arkadaşlarına katıldı. Sonra da gözyaşlarıyla “Ne büyük bir nimet ve lütuf içinde bulunuyorum, yeni fark ediyorum!” dedi.ABDULLAH AYMAZson olarak kimse kimsenin eline diline kelepçe vurmadı. buyurun daha iyisini yapın, bizde görelim iftihar edelim. bizim elimizden gelen bu kadar. yarın Allahın huzuruna gidince şikayetiniz neyse yaparsınız. yoksa kendinize ve dini hayatınıza güvenmeyip “bunlar bizi topyekün kafir yapacak, imdat kurtarın bizi” tarzı korkular sadece sahibini bağlar. biz dinimizden o kadar eminiz ki ne kadar gayrimüslim varsa hepsiyle diyaloğa girer, dilimizin döndüğünce islamı anlatırız. kendileri hayatı boyunca din düşmanı olanlarla işbirliği yapıp, sonra da iyi kötü birşeyler yapmaya çalışan müslümanlara çamur sıçratmaya çalışanların korkuları kendilerini bağlar. kim bir mümini bir günahla itham ederse o itham sahibini buluncaya kadar dolanır, bulamazsa kaynağına avdet eder. insan suizan ve gıybettende mi çekinmez canım?
Maksadınız hakikatı görmek değilse, hiç bir zaman göremezsiniz.Ahmed Şahin’in Ehli kitapla ilgili bahsettiklerini okuyunca devam etmedim.hatadan doğruya geçilmez. Bir doğrudan başka bir doğruya geçilir.Nasıl olurda peygamber var der.Şimdi soruyorum size ehli kitap bizim peygamberimizi kabul ediyor mu? Bir insan bütün peygamberlere inansada bir peygamberi inkar etse bu insana bizim dinimizde “kafir” denmez mi? Peygamberimiz bile peygamberlerin adedini bildirirken bir rivayete göre yüz yirmi dört bin, diğer bir rivayete göre iki yüz yirmi dört bin, demiştir.Kati bir rakam vermemiştir.Bilmem anlayabiliyor musunuz. O kadar ayet sıralamışsınız.O ayetlerin bir iniş sebebi, ibresinin delalet ettiği mana, daal biddelale ve daal biliktizası vardır.Tefsirlere bu yüzden luzum vardır.Neyse..”Biz dinimizden o kadar eminiz ki” demişsiniz.Elbette dinden emin olacaksınız.Şüphe edersen zaten küfre düşersin.Lakin sen kendi imanından o kadar emin misin? Siz Fahreddini razi yi bilir misiniz? Bir müslüman nefsinden emin olamaz.Bunun hakkında bir çok hadis vardır.Araştırıp okuyabilirsiniz.İsteyen İstediği kişiye sempati duyar, İster ebu cehile ister bir başkasına.İsteyen İstediğini önder kabul eder.İsteyen istediğine tabi olur.Lakin istemeden bile olsa dine zarar veren reformcular her zaman vaki olmuştur.Ehli sünnet, her defasında bunlara gerek cevabı vermiştir.Cevap verebilmek içinde İslami İlimleri kaynağından öğrenmek icab eder.Her İlimin kendi özgü bir değeri vardır.Bunların hepsi birleşince tamam olur.Hizmetin hakkını veremiyorsunuz.Hangi ilimleri öğretmeniz gerektiği konusunda Mahmut Efendinin Talebelerinden ilham alabilirsiniz.Risalelerden önce bu din nasıl öğretiliyordu öğrenmiş olursunuz.İyi niyet haramı helal yapmaz efendim.Bizim niyetimiz iyi deyip çıkamazsınız işin içinden.Yani bana istediğiniz kadar ordan burdan cevap verebilirsiniz lakin Allah huzurunda bunu yapabilecek kudretiniz olmaz.Size tavsiyem gayrimüslimlere karşı ilgi ve alakamız nasıl olması gerektiği konusunda Mektubat-ı Rabbani kitabını okuyabilirsiniz.Bu mektubat Saidi Nursi hazretlerinin değil, İmam-ı Rabbani hazretlerinindir.Saidi Nursi hz.lerinin İmamı Rabbani hz.leri hakkında ne söylediğinide büyüklerinizden öğrenebilirsiniz.O kadar müslüman çocuğu dururken siz gayrimüslimleri müslüman edeceğiz diye uğraşın durun.Önce hoşgörü ve saygı abideleri kendi dinini tam manası ile öğrensin.Yarım hoca adamı dinden eder derler.Hoş görüsüz olan bizler değiliz.Biz Allah’ın turistine bile kendi insanımızdan daha fazla saygı duyan bi milletiz.Kimseye karşı bi hoşgörüsüzlüğümüz de yoktur.Siz yine hoş göreceğiniz insanları hoş görmeye devam edebilirsiniz.Lakin lütfen bunları dine alet etmeyin.Biz dinimizden menunuz.Bizim dinimizin reforma falan ihtiyacı yoktur.sizin reforma ihtiyacınız varsa bu, kendi nefsinizde kalsın.Siz bir yandan türkçe gören çocuklara bakarak, hoş vakit geçirebilir, bir yandan gayri müslimlere diyoloğa devam edebilirsiniz. Bir yandan dünyanın bir yerinde masum insanlar katledilirken, bir yandan birileri hizmetlerine devam edeceklerdir.Reklamını yapmadan, “diyaloğa” girmeden.
efendim, işte meselenin püf noktası burasıdır. ortada dini amaçla yapıldığı iddia edilen bir hizmet var ve bunu müslüman olduğunu söyleyenler yapıyor. eğer bu insanlar bütün iyi niyetlerine rağmen bir yerde veya komple hata yapıyorlarsa bunun düzeltilmesi yine ehli sünnet olan alimler tarafından, müslümana yakışır bir biçimde yapılır. ayrıca dinin sahibi Allah’tır. dine zarar vermeye kalkan kendisine hasım olarak Allah’ı seçmiş olur. bütün bunlardan sonra şahsen daha fazla yazmayı vakit kaybı olarak görüyorum. zira mevzu çok tartışıldı. hem bu işi benim gibiler değil, dini ilimlerde uzman kişiler bu işin aslını astarını öğrenmek isteyenlere birinci ağızdan anlatmaktalar.benim buradaki maksadım önce dini bir mevzuda ağzını bozmadan, hakaret etmeden konuşulması gerektiğini anlatmak, sonra meseleye bir seviye kazandırmaktı. anlaşılan amacıma ulaştım. gene ağzını bozan olursa cevabını elbet alır. ama gerçekten işin dini yönünü öğrenmek ve anlamak isteyenler için bilgilenme yeri burası değil, o kişi de ben değilim. gerçekten bilgi sahibi olmak isteyenler için benim tavsiye edebileceğim adres herkül. org veya fgulen.org dur. ayrıca yeni ümit dergisi bu insanların çıkardığı dini ilimler ağırlıklı bir dergidir. oraya da bakılabilir.bu işin evveliyatı da 1 temmuzda içimizdeki danimarkalıların hz. peygambere (sallallahu aleyhi vesellem) hakaret etmesidir. o güne kadar bunlara laf fayda etmez, nasıl olsa fikirleri değişmez derken, o hakaret mesajından sonra işler değişti. kendini halka açık mekanlarda peygambere hakaret edecek, dine ve dindara ağız dolusu saydıracak kadar serbest hisseden bir zihniyet var bu topraklarda. madem o kadar serbestler, bizde cevap verecek kadar serbestiz. buyursunlar alsınlar cevaplarını. ayrıca bir islam alimine hakaret etmek de ne demek oluyor? kendilerini ne zannediyorlar? halka açık bir mekanda kutsala hakaret edenler cevabını almaya alışsalar iyi ederler.uzun süren bu atışma süresince bilerek veya bilmeyerek kalbini kırdığım arkadaşlar varsa haklarını helal etsinler.
Feto Hoca ve benzerlerinden ‘İslam alimi’ diye söz etmek için beynin yıkanmış olması yetmez; bir lobotomi vakasıyla karşı karşıyayız. Bu operasyon sonucu, kendine ait ve zaten değersiz tüm özellikleri elinden alınan Beyefendi, kes-yapıştırıcı sıfatıyla Hafif alanından sorumlu cemaat oğlanı olarak buraya atanmış.Bir de ‘halka açık mekanda kutsala hakaret edenler’ diye Türk dizilerinden fırlayıp gelen bir deyişi var. Bu cemaatin kapalı kapılar ardında bin türlü işi gücü olduğundan, halk konusunda aşırı hassasiyet göstermesi normal.Peki ‘kutsala’ ne demek? Ne kutsalı? Kutsal ne? Bu sıfatı isimmiş gibi kullanan, hatta ‘kutsalıma küfretme’ diye konuşup yazan bir dallamalar ekibi var. Yapmayın evladım. Yanlıştır. Kalbini kırarım bilerek; üzülürsün.Esas bir de şu var: ‘içimizdeki Danimarkalılar’. Bu tabii bambaşka olmuş. Yani mesela benim ‘içimizdeki İslamcılar’ demem gibi bir şey. Ne ayıp! Ne çirkin! Hatta s..tir git diyesim bile var.Siz gidiniz ve evet, dediğiniz gibi dini mevzularda uzman abilerinizi hatta daha iyisi ablalarınızı buraya yollayınız. Zaten “şahsen daha fazla yazmayı vakit kaybı olarak görüyorum” demişsiniz. Eh, hadi o zaman.Siteye kazandırdığınız “seviye” için de çok teşekkürler ama kafi. Dini kullanarak dünyalık yaratan ahir zaman hocalarından, hele onun hempalarından seviye ve duruş öğrenecek değiliz.Bir aralar Hafif’e bu Beyefendi’nin Kemalist versiyonu olarak Psycho adında ve hakikaten hasta bir kardeşimiz dadanmıştı. Şimdi de bu her gördüğünü, daha doğrusu kendisine her denileni bu ortama gazlayan bu kukla çıktı.Hadi canım, tutmayalım seni.
çok uzun bir tartışma oldu bence de. önceden de dile getirdiğim gibi, burada yazılanlardan yola çıkarak, belki iyi niyetle yapılmış bir hareket var. koreli birkaç gencin müslüman olması gibi. ama bizim ve dinin de genel sorunu bence bu değil. ben o yüzden feto ya sıcak bakmıyorum hatta tiksiniyorum. dibimizdeki müslüman topraklarda kan gövdeyi götürürken sen git yurt dışındaki okullarda yukardaki örneğe benzer bir şekilde hoşgörülebilir ama çözüm olmayan lokal davranışlar ya da eylemler yap, mantıklı değil bence. dimyat a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak var. Müslümanlığın Asya da doğduğunu söylüyorsunuz ama Asya da Müslüman olup Sovyet Rusya dan sonra bağımsızlığını kazanan ülkelerde Amerikan ve Rus üslerini görmüyorsunuz. Aynı şekilde Komünizm yayılmasın diye çekilen yeşil çizginin şimdi petrol ve geçmişten gelen İslam düşmanlığının gazıyla nasıl teker teker kırmızıya boyandığını da görmüyorsunuz. Buralarda Feto un okulu yok mu? Hadi FETO buralara çözüm bulsun. Yurt dışında açılan okullarda eğitim alan arkadaşlar buradaki müslümanlara çözüm bulsun. Arkadaşlar bunları da mı görmeyeceksiniz artık?
sayın Baby700 Bey’in çok nazikçe işaret ettiği gibi, malesef ülkemizde yaygın olan bir rahatsızlığın belgesi olarak karşımıza çıkmakta bu blog. daha önceleri psycho’nun da benzeri birkaç blogta sergilediği hünerleri halen zihnimizde canlılığını koruyor. uygun bir zamanda analizi yapılmak üzere uzmanlara okutulsa yeridir.
Vallahi ben de şu “kutsal”ı merak ettim. Kastedilen Fethullah Gülen ise, e maşallah demek lazım. Bir de kıvırma durumları var ki sormayın! Burada eleştirilen İslam değil beyefendi, Fethullah Gülen adında bir adam. Olayı “dine hakaret ediyorlar koşun!” havasına sokup, taraftar toplamaya çalışmayın rica ederim. Fetoş, Feto, Fettuş. Dilediğimiz gibi hitap ederiz. Üstelik oldukça da sevimli kısaltmalar bunlar, şirin bir adam canlanıyor insanın gözünün önünde, iltifat etmiş kadar olmuş arkadaşlar.baby bey vakti zamanında pscyho’yu, tabiri caizse, delirtmişti. Darısı beyefendinin başına demeden duramıyor insan. Görünüşe göre baby beyin işi pek zor olmayacak, tenezzül ederlerse tabii.Hemfikirim, tutmayalım beyefendiyi.
kutsal’dan gelen: “cipil gözlüleri topluyoruz, gel buraya” ilahi mesajıyla, merhaba. farklı bölgedeki şarkım.zayıf yanlarınızın kullanılarak, hisli güdümlemelerle yönlendirildiğiniz bir ortamdasınız sayın beyefendi. müthiş bir şekilcilikle, ne yapmanız, nasıl yapmanız gerektiği öğretiliyor size ama, aslında siz söylediklerinizin ve yaptıklarınızın bütünü değilsiniz. söylediğiniz yerlere ulaşacak hiç değilsiniz; sadece, istedikleri yerlere ulaşacakların harcadıklarındansınız.hepimiz öyle değil miyiz neticede? doğrudur, lakin bazen kullanıldığının farkına varabilmeli insan ve başkalarının sözleriyle değil de kendi sözleriyle konuşabilmeli.bir yerlerde okuduğum -her zamanki gibi nerede, ne zaman okuduğumu hatırlayamadığım- bir köşe yazarının sorusu ve saptaması: “türkiye’de neden bu kadar fazla köşe yazarı var? çünkü; halkımız kendine ait fikir üretemiyor, başkalarının fikirlerine ihtiyaç duyarak ve fikirlerini kabul ederek yaşıyor”.hatırladığım kadarıyla pscyho çok iyi araba kullanırdı.
insanların, bi’ adamın peşinden “allah allah” çığlıkları eşliğinde sağa sola tekmeler savurarak sürüklenmeleri bana çok komik geliyor. trajikomik…
görünen o ki pek “değerli” (trt de eski bir çizgi film) kağıttan kaplanlarımız voltranı oluşturmak istiyorlar. kafa kısmına da daha önce linç ve katliam operasyonlarına katılmış, gerektiğinde hacamat yapabilen, ağzı ve klavyesi kanalizasyona benzeyen, ağzına biber sürülesi sivri dilli bir dedemizi oturtmuşlar. neyse ki kimse takmıyor.Sizin o sıkmabaş karılar veya o çok beğendiğiniz sübyancı peygamberiniz hakkında ben de benzeri bi yorum yapsam aynı geniş yürekliliği ve toleransı gösterebilecek misin çok merak etmekteyim.emin olun bu kopyala-yapıştırı ( hani beğenmediğiniz hatta nefret ettiğiniz işlem) yaparken bile bu lafları yazabilen zihniyet midemi bulandırıyor. bu yazı yazılalı 2 hafta geçti. hala yerinde duruyor, yanlışlıkla yazıldığına dair birşey de okumadık. “içimizdeki danimarkalılar” size diyorum, anlatın bakalım bu kelimeler ne anlama geliyor.islam dininin içinde bulunan herşey benim için kutsaldır. eğer bunlardan birisine hakaret ederseniz ergeç anlarsınız kutsala hakaretin ne anlama geldiğini. bana göre islam alimi olan biri size göre olmayabilir, normaldir. fakat bu size hakaret etme hakkı vermez. eğer hakaret ederseniz cevabını da bir şekilde alırsınız. gerçi onu da anlayacağınızı zannetmiyorum ama olsun. nato mermer nato kafa bile olsa bu işler anlaşılabilecek seviyededir.özgürlükse herkese özgürlük hemşerim. sen burası özgür bir mekan, isteyen istediğin yazar de, kafana uymayan şeyler yazılınca hemen örgütlenip linç ve katliam operasyonuna başla. güzel iş, ama sadece sizin kafanızda. buyrun elinizden geleni ardınıza koymayın.son olarak “değerli” kağıttan kaplanlarımız voltran, voltran, voltran deyip birleşmeye çalışırken kılıcı oluşturamazlarsa haber göndersinler yeter. japaonyadan tanıdık kılıç ustası var. bir “hattori hanzo” ayarlarız artık. düşman acı çekmeden ölsün canım. bizimde voltran da bir tuzumuz bulunsun.next on 24: jack bauer “memleketteki bütün kötülüklerin efendisi olduğu ve düşmanlıktan kafayı yedirdiği iddia edilen adam”ın peşine düşecek. düşmanlıktan kafayı sıyıranları e.r. da yeni açılan müşahede merkezine yatıracak. karma manyağımız earl ise linç ve katliam operasyonu için birleşmeye çalışan “değerli” kağıttan kaplanlar ile beraber yoga yapacak.hava sıcak olduğu için soğuk bir espri yaptım. aslan sütüyle beraber alınırsa zehirler ona göre. gerçi aslan sütü bazen tek başına da zehirleyip öldürebiliyor ama olsun.
alıcınızın ayarlarıyla oynamayın; adamlar orada vericinin ayarıyla oynuyorlar. Herkes oldu deyince görüntü netleşecek.Bu akımın öncüsü said nursi kişiliğiyle revizyon manyağı bu akım hakkında çok ipucu verir. Kendisi kuran okuması anlaması olmadan kuran tefsirine benzer birşey yazmıştır. O zamanlar yapıtının kuran tefsiri olmadığı anlaşılması kısa sürdüğünden yazdığı 114 maddenin tefsir değil daha da ötesinde manalar içerdiğini ek eserleriyle öne sürmüş, döneminin halifesi sultan abdülhamit’in bu potansiyeli farkedip tımarhaneye attırmasını haklı çıkartmıştır.Kendisi çeşitli eserlerinde kürt ırkının şahaneliğinden ve kendi başına neler neler yapabileceğinden dem vurduğu dolayısıyla doğudaki halkı tesadüfen o bölgedeyken isyana kışkırttığı öne sürülerek ve o zamanlar muhalefet sadece atatürke ve cumhuriyetine yapılabildiğinden Türkiye cumhuriyetinin pkk tarzı bölücülükten içeriye giren ilk yüzde yer almıştır. Yandaşlarında daha sonradan alışkanlık haline gelen değerli eserleri üzerinde oynama, olabildiğince sempatik gösterme durumları sayesinde sürekli içeri girip, sürekli içerden çıkmıştır.Said Nursi ekolünün en başarılı öğrencisi Fethullah Gülen’nin ‘media’sını bir süre takip etmiş hatta bizzat konferanslarında katılmış olmamın etkisinden olsa gerek bu ağzından yazılan ropörtajları, haber olan deyişlerini hayretler içersinde takip ediyorum. Kendisi davasının en başından beri böyle akıcı bir dille konuşup, birbirinden kopuk olmayan cümleler kursaydı bu hareket buralara kadar gelmezdi diye rahatlıkla söyleyebilirim. Aynı durum Said Nursinin risaleyi nurları için de geçerlidir. Azimle tercüme ede ede okuyunca nelerden bahsettiğini anlayıp kafayı yememek işten değil. Frederic Beigbeder’in “Aşkın Ömrü Üç Yıl” adlı eseri sanırım biraz fikir verebilir.Nevi şahıslarına münhasır bu Allahın kulları hakkında çok detaylı incelemelere dava tutanaklarından ulaşılabilir. Ne oldukları çokta süpriz değildir. Ama herhalde bütün hücre evleri tesbit edildikten aylar sonra operasyona uğrayan hizbullah gibi işlevini tamamlaması bekleniyor ya da hoca efendiye said nursi, nazım hikmet karışımı bir son nasip görülerek akımı kara günde lazım olur diyerekten rafa kaldırıldı.
fetocanlar
neyin var yavrum? sütler nerde? lütfeeen!!
Zavallilik ve siradanlik icindeki Beyefendi ve gibilerin, Feto Bey’in avenesi olmasi aslinda gayet normal. Tencere kapak vaziyeti. Voltron esprisini anlamak bir yana, bu kelimeyi bile dogru yazmaktan aciz, cemaat dokuntuleri.Ciddi aidiyet problemleri yasayan ve ancak bir vucudun parcasi olarak, bu ornekte ise mesela tirnak kiri olarak varolabilen; kendisi olamamıs, kendini bulamamis bir ummet-i fetullah.Green Card’larinizi cebinize koyup, Fetu Fetux Falan olarak devam edersiniz artik. Amen.
Bu yazı kapanmıştır. Yorum eklenemez.
deneme
aha ekledim billahi.
e serefsizler türkçemizi dünya dili yapmaya calısan bi ilim adamına nasıl böle diyeblyorsunz?? siz adama küfür ediyonuz elin gavuru bile adamın adına dünya çapında sempozyumlar düzenleyip yaptığı güzel işleri anlatıyo. sizin ülkenizi dünyaya açan kim dünyaya tanıtan kim? hepinizden hesap sorulucak?? türkçe olimpaytlarını düzenleyen kim?? hepiniz ilgiyle bakarken bunlar bu türkçeyi nasıl kimin öğrettiğini biliyor musnz?? size su kadar söylüyeyim bi gün hepiniz bu yola geleceksiniz. vesselam!! bişey diyen olursa mail adresim [email protected]. oraya beklerim.
kızdırmayın uleyyn pesimist9191 ‘i …
sen küfür etmiyorsun sanki!bir de ilim adamı konusunu anlayamadım.
pesimist ne kadar güzel yazmışsın ya, inan burdan suratına doğru osurmak isterdim ama osuruğuma yazık… övünülecek bir insansın, ruhunda yeni filizlenen ideolojiler, mastürbasyon yaptığın elinde tespihler ve ilahiler dinlediğin kulağında mahşerin beş atlısı var… hepimizden hesap soracağınız günü sabırsızlıkla bekliyorum, o gün için adeta yanıp tutuşuyorum, sırf o gün gireceğim dili muhtemelen türkçe olan 3 saatlik sınavdan geçebilmek için tüm duaları ezberledim ama katsayıların aynıymış Yusuf Ziya Özcan öyle ayarlamış hayır ben imam hatip mezunuyum dostum benimle bir fen lisesi mezunu nasıl aynı katsayıyla çarpılıyor cin tarafından anlamıyorum bence böyle bir sınavda imam hatip mezunlarına ayıp oluyor neyse gerekli partilere oy verdim, beni refaha ulaştıracak gazetelere abone oldum, kuponla şeyhlerin, hazretilerin yaşam dizisinin dvdlerini aldım ve izledim. Sonuç:%100 doğal saçlar dostum ve osuruğumun parfümünün mükemmel dansı… heyt be, lan ne gaz orospular var dünyada…
fettoş’un okullarında aslında ingilizce eğitim yapıldığı türkçenin ise seçmeli ders olduğunu bilmeyen yok.türkçe olimpiyatlarına gelince, atatürk’ün 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı; çocukların kendi geleneklerini ve göreneklerini baylaştığı bir özel gün yerine misyonerlikle beyinleri yıkanan bir kaç çocuğun “gak-guk” diye türkçe(!) konuşması nasıl daha önemli olabilir anlayamıyorum.