İlk önce bir rahatlama hissedersin, bir gevşeme…Sonra biraz durup, nerde olduğuna bakarsın, ne olumlu ne olumsuz hiç birşey hissetmezsin.Aradan biraz zaman geçer ve bazı şeylerin eksikliği ortaya çıkmaya başlar. O artık yoktur yanında, başta sana güzel gelen bu yalnızlığın sadece filmlerde güzel bişey olduğunu anlarsın. Ne yazık ki hiç birimiz bir Issız Adam değiliz.Yatağına gidersin, başını yastığına koyar koymaz onun kokusu gelir burnuna, halbuki yoktur, ama hissedersin. Birden gözünü açarsın, yastığın yanında onun saç teli…”Yalnızlık tanrıya mahsustur.” demişler, ne yazık ki sen bir tanrı da değilsin.Sevdiğini unuttun zamanında, özgürlük istedin, akşam nerdeysen orda yatmak istedin, başka vücutlar tanımak istedin… Bunu beynin istedi ama bedenin uyuşmadı o bedenlerle, o kokuları sevemedi bedenin.Onu aradın, açmadı. -aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor- diyen bir ses, o sesten çıkardın sinirini, attın telefonunu bir köşeye.Ertesi gün bir daha aradın, açtı, sen olduğunu öğrenince gururuna yediremedi ve tekrar kapattı yüzüne.Ve o, sevip de anlayamadığın kadın, uçtu…Göz göre göre avuçlarının içinden kaydı, bir başınasın artık, bir başına…