Koço’da bir akşam yemeğine niyetliydik ama olmadı efendim yolumuz sürpriz bir mekana düştü… Bu kadar yıllık Kadıköy’lüyüm hatta Moda’lıyım, burada böyle bir ambians-mekan olabileceğini düşünmemiştim.Mazide yaşayan bir bar-caffe burası; O kadar çok mazide yaşayan bir yer ki, kırklı ellili yılların tüm nostaljisini bulabilirsiniz… Kafenin ön duvarı bir vitrin camı, fakat cam gözükmüyor. Orada çok eski yılların Moda’sı ve Kadıköy’üne ait resimler var. Her taraf resimlerle dolu…Hatta hiçbir yerde görmediğim Atatürk resimleri bile var. Marilyn monroe ve Humphrey Bogard resimleri ve daha niceleri…Ben etrafa göz gezdirirken, eşim “ bak sevgilim şurda oturan papyonulu adamı görüyorsun, o var ya at yarışları uğruna İngiltere’de ve Türkiye’de 8-10 daire satmış, şimdi sahaflık yapıyor”Adamın konuşmalarına kulakveriyorum, karşısındaki bayanla Fransızca konuşuyordu, hem de çok akıcı ve haut Fransızca… Durmadan espriler yapıyor, kadıncağız gülmekten kırılıyordu… Meğerse kadın da Türkmüş ama aralarında Fransızca konuşurlarmış…Bana tuhaf geldi biraz…Eşim bir başka masayı gösterdi Orda da Orkinos iriliğinde bir adam ve yanında kalabalık bir dinleyici kitlesi… Adam anlatıyor da anlatıyor diğerleri de arada sırada ona sorular soruyorlar…Eşim, “ Onun adı , balıkçı Emin’dir ayı Emin!” adam Kadıköy’ün tarihi balıkçısıymış, eşimin dediğine göre çok sıkı felsefe konuşmaları yaparlarmış her gece:)Balıkçı ve felsefe, bana çok ilginç geldi…Fakat kulak kabarttığım zaman gerçekten de inanılmaz bir tartışmanın ya da sorgulamaların konuşulduğunu fark ettim…Eşime “ sıkıldım hadi tatlım Koço’ya gidelim” demeye hazırlanırken, o mekandan beklenmeyen bir şarap servisi; Angelo Gaja gelmezmi! Mekanın sahibi bu şarapla ilgili uzun bilgiler verdi, meşe fıçılarda falan dinlendirildiğini söyledi…Yanında da nefis bir peynir tabağı hazırlamış; Gözlerime inanamadım füme peynirler, chardonnayler, muenster, chevre…Ve de tamm mekana uygun bir nostalji ile Mark Aryan’ın sesi yayılınca, koço’yu unutuverdik…Geceye dalıverdik..