ÇİNCE: SOLDAN SAĞA AŞK VE ERDEM KELİMELERİ
Ne oluyor, böyle anlamıyorum. Aşk sadakati öldürür mü? Ama öldürüyor. Öldürmezse süründürüyor. İnanmıyorum diyorsanız, yazdıklarımı okuyun derim.Aşk nasıl sadakati öldürür, önce ona bakalım:
Aşık olduğu kişiyle olan ilişkilerini geliştirmeye çalışanların böyle bir sorunu yok. Aşk nasılsa gelip geçici bir haldir. Kişi, bunun farkındaysa, hemen görevini yapıp, sonradan buharlaşacak olan o ilk çarpıntının yerine sevgiyi, saygıyı ve dostluğu koyuyor. Ama bunu yapamıyorsa veya bunu yapması gerektiğini farkında değilse ne oluyor?Kötü oluyor.Kişinin tek referansı “aşk” denen o derin darbeyse ve diğer zayıf görünen ama kalıcı duyguları tadamıyorsa, derin darbe zayıfladığında, kişi yeni bir aşka doğru yelken açıyor. Kısacası, ilişkisini olgunlaştırmaya değil, yene tatlar bulmaya çalışıyor. Güzel bir sofrada, şekerleme bulamayınca ağlayan bir çocuk gibi davranıyor. Sofrada kuş sütü de olsa, onun gözü elma şekerinde.Bir zamanlar birbirlerine deli gibi aşık olan insanların ağlamalarına tanık oluyorum. Ne olduğunu sorunca “artık o başkasına aşık” cevabını alıyorum.Ne oldu onca hatıraya, yaşananlara, hepsi havaya mı uçtu? Bilmiyorum. Âşık olmak ne iyi, ne güzel! Ama sadece aşkla beslenmek, sadece şekerle beslenmek gibi değil mi sayın okurlar?Peki aşk sadakati nasıl süründürür?
Bu hali daha çok yanlış insana aşık olup da sadık kalmak isteyenler yaşıyor: “Aşk” dediğimiz o ilk şok hali, diğer ayrıntıları unutturur. Zamanla demlenmiş, ortaya çıkmış aşklara sözüm yok. Ama aşka odaklanmışsanız, ayrıntı gibi görünen ama aslında sağlıklı bir ilişki için gerekli olan konular gözden kaçar. Sözgelimi aşık olduğunuz bir insanın kariyerinin, size yeterince zaman ayırabilmesine izin verip-vermeyeceğini düşünmezsiniz. Aşıkken bunları düşünmek kolay mı? Sonra bir araya geliyorsunuz ve ayrıntılar su yüzüne çıkıyor. Bir bakmışsınız, aşık olduğunuz kişi aslında kariyerini ön plana almış veya almak zorunda kalmış.Aşıksınız, aynı evdesiniz ama görüşemiyorsunuz ve ilişkiniz olgunlaşamıyor. Siz ona sadıksınız, ama sadakatiniz sürünüyor.Birisine mi aşıksınız? Ne diyor uzmanlar: “Çoğaltın hatıralarınızı, birlikte okuduğunuz kitaplar, birlikte seyrettiğiniz filmler olsun. Sabah akşam birbirinizi seyredeceğinize tabiatı seyredin. Bir gün kimsesizler yurdunu ziyaret edin. Aşkın buğusunda kaybolmayın.”Bütün bunlardan sonra sizi yine de bırakıp gidiyorsa yuh olsun ona! Başkasına aşık oldum diye onca şeyi arkasında bırakabiliyorsa, ben ne diyeyim?Ama bunca şeyden sonra sizi bıraksa bile siz her zaman onun içinde bir ukde olarak kalacaksınız. Merak etmeyin!Neymiş: Aşık olduğunuzda, hemen teslim olmamak lazım!Neymiş: Her yeni aşkta, yelken açmamak lazım!Ne demişler: “aşkın gözü kördür, ama kalıcı ilişkiler için açık gözler lazım!” Aşk için de erdem lazım.————www.radyocu.com
yorumlar
Evet nerde yorumlar? Ebrular, Mustafalar, Aliler, Ayşeler, Leylalar!
Bir ben var benden iceriiiii
Bir ben var bende,benden iceri
Kimse sevdiğini, niye sevdiğini düşünmüyor. O gitti, başkası gelir…Çok üzgünüm. Aşk ölmüş.
@sister blisterÖlmedi, ağır yaralı ama elimizden geleni yapıyoruz, lütfen metin olun.
Bence aşk 90’larda aramızdan ayrıldı.Sessiz sedasız. Ne cep telefonunu vardı, ne email adresi, ne msni.Teknolojiden nefret ediyorum böyle düşününce.Beklemeyi, düşünmeyi, uğraşmayı herşeyi ortadan kaldırdı.Aşk beklemektir, aşkk beklerken düşünmektir, beklerken düş kurmaktır, arayamamaktır, ulaşamamaktır. O yüzden kavuşmak güzeldir, sevgilinin yolu beklenir, köşeden dönüp gelmesi beklenir.Aşk kağıtlara yazılır sayfalarca, yazmak zordur. Yazdığın mektubu verememektir, günlerce cebinde taşıyıp.Aşk çantasına koyup kaçmaktır, isimsiz sevgi cümlelerini.
Amanın dostlar, ne kadar dertliymişsiniz! Aşk ne buğulu ne duygulu bişeymiş!Saygılar
Aşk, erdem’miş. Erdem kimde kaldı ki??Yok öyle bir şey.
Selamlar,Çinliler öyle diyor güzel insan. Ama erdem neye katılırsa ona güzellik verir be kanka.Saygılar
Evet, nerde yeni yorumlar, a a a a.Saygılar
Erdem katılmış aşklar…Birde burdan baksak sanırım sonsuzluk olurdu bu aşklar. Erdemin gizemi, asaleti eğer ki bir aradaysa o aşkla, ölmezdi aşklar, her an yeni heyecanlara gebe olurdu. Aşkı beklentiler, yönlendirmeler süründürür, kalıbından çıkarır ve geriye dönup baktığımızda aşkımızdan geriye sadece kendimiz kalmıştır. Çünkü egolarımız, sahiplik tasmalarımız yönetmeye kalkmıştır içimizdeki titreyen saflığı. Bırakmamışızdır istediği gibi çırpsın kanatlarını, yaysın tum enerjisini.. Ne mümkün; onun aşkı bana ya otursun dibimde, etmesin benim istediğimden başka bir kelime. Girsin benim kalıbıma ve olsun çıksın bir ben..Sonra reklam cümleleri gibi; aşkımız bitti şaşkınız.Yokmu bu aşkı koşullandırmalar olmadan yaşayan, önce kendinde hissettiği için yoğunlaşan ve bunu karşısındakine tüm enerjisiyle veren ve karşılık gören.. Vardır tabi ki.. Bu enerjiyi sen yaydıktan sonra hissetmeyen ve karşılık vermeyen zaten eşektir. O zamanda yaşa kendin için boşver gitsin.Süründürmek istersen sürünür garibim, yeşertmek istersen yeşerir, sevincinin sesine yetişemessin , boğmak istersende teslim olur sana, kurur gider. Her kalıba girer yani. Aslında ne istersen o olur bu garibim aşkk. Aşkın günahı ne ki şimdi burda.Varsa karşılığın özgürce yaşa, yaşat, kat erdemini aşkına göster sonsuzluğunu, bulamadın mı karşılığı o zamanda kendin için yaşa ver çekinmeden kendine tüm mutluluğu, koşulsuzca…
Selamlar Hypatia,geç oldu ama yorumların için teşekkür ederim.Senin yorumlarının üstüne yazmak gerçekten zor.Saygılar