Güneri Cıvaoğlu Netameli cumaYargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın Anayasa Mahkemesi’ne AKP için kapatma davası bağlamında ilk notlar…- Türkiye’de cuma akşamları netamelidir.Muhtıralar, müdahaleler, sert devalüasyon kararları, duyarlı konularda cumhurbaşkanı onayları için cuma gününün akşam saatleri seçilir.Özellikle banka ve borsa işlemlerinin durduğu saat 16.00 ve sonrası Türkiye’nin “eşref saatidir.”Her türlü sürpriz cuma günleri saat 16.00’dan sonra yaşanabilir.Pazartesi gününe kadar geçecek 48 saat, heyecanın yatışması, ekonomide panik olmaması için bir “zaman tamponu” dur.“AKP’nin kapatılma davası” için başsavcının başvurusu da cuma akşamüstü 16.30’da açıklandı.- Önce DTP, şimdi de AKP için “kapatma davası…”Bu iki partinin kapatılması, -teoride- Türkiye seçmeninin yüzde 50’sinden fazlasının TBMM’de temsil olanağının yok edilmesi sonucuna varabilir.Gerçi kapanan siyasi partiler, bir başka “zula” isimle faaliyetlerini sürdürüyor.Ama… Oylar bu yenilere değil, eski isme, eski programa, eski kadrolara verilmişti.- Başsavcı kapatma başvurusunda 71 AKP’liye de siyaset yasağı getirilmesini istemiş.Listede Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yanı sıra Başbakan Erdoğan ve eski TBMM Başkanı Bülent Arınç da varmış.Kapatma kararı halinde başka bir isimle AKP’nin devamı olabilecek partide o isimler yer alamaz.Ancak… Daha önce Anayasa Mahkemesi, 24 partiyi kapatmıştı ama siyasi partiler kanunundaki son değişikliklerden sonra parti kapatmak çok zorlaştı.- AKP, Meclis’te net bir çoğunluğa sahip olduğu için kapatma davası açılsa bile sırf bu nedenle çalkantı olasılığı çok zayıf.Buna karşılık… Küresel siyasette ve özellikle AB ilişkilerinde bu kapatma davası sürecinin olumlu etki yapmayacağını görmek için kahin olmak gereksiz ama sadece “Bu dava Türkiye’ye karşı işlenmiş ayıptır” söylemiyle de AKP, tüm sorumluluklardan sıyrılamaz.Son aylarda kendisine 5 yıldır destek veren “liberal” kalemlere bile kuşku veren ve “n’oluyoruz, bu gidiş nereye” kaygılarını üreten din eksenli siyasi tavırları, AKP’nin yeniden gözden geçirmesinde sayısız fayda var.Demokrasiye herkes özen göstermeli.Demokrasinin de kendini koruma antikorları olduğu unutulmamalı.- Kapatma başvurusunun gerekçesini ayrıntılarıyla ve dayanaklarıyla bilmiyoruz.Ancak… Kalın çizgisiyle “AKP’nin laikliğe karşı odak haline geldiği” iddiasının varlığı kesin.Siyasi açıdan tedirgin olsak da Başsavcı, siyasi olasılıklardan etkilenmeksizin hukukun kendisine verdiği görevi yerine getirmekle sorumludur.Başvuru, ayrıntılarıyla açıklandıktan sonra hukuk boyutuna girmek mümkün olabilir.
Siyasi açıdan tedirgin olsak da Başsavcı, siyasi olasılıklardan etkilenmeksizin hukukun kendisine verdiği görevi yerine getirmekle sorumludur.
Anlayana cevabı:
Başsavcı’nın iddianamesini, hafta sonu devlet dairelerinin ve borsanın kepenkleri kapandıktan sonra açıklaması çok önemli bir ayrıntı. Tıpkı 27 Nisan e-muhtırası gibi. Hukuk, bu kadar siyasî endişeler taşımaz. Suç varsa vardır. İzlediğiniz usule göre kararınızı verir, gereğini yaparsınız. “Borsa ne olur?” sorusu, hareket noktanızın hukuk dışında bir şey olduğunu gösterir. En azından hukuku, pür hukuk mantığıyla işletmediğinizi.
evet kimse bir partinin kapatılmasını istemez ama bazı beyinler hala ve hala aynı kısır döngüde yada en azından türkiye devleti kanunları ile ancak bu kısırdögüye sıkıştırılmış ideolojilerin peşinden koşmak için ısrar etmeye devam ederlerse demokratik laik hukuk devletinin savunma mekanizmaları kaçınılmaz şekilde kendini göstermeye başlayacaktır. demokratik haklar, demokrasiye laikliğe ve hukuk devletine karşı kullanılamaz. kimi kandırıyorsunuz kuzum siz özgürlük diye kısıtlayıcı bir kavrama devletin her yerinde yer vermeye çalışarak? millet ses çıkartmakta geç kalıyor diye herkesi aptal sanıyorsunuz ama yanlış hesap mutlak bir yerlerden döner..
Muhammet KAÇAR/ RİZE,(DHA)CHP Rize İl Başkanı Mehmet Aslankaya’ya yönelik silahlı saldırı girişiminde bulunuldu. Aslankaya, olaydan yara almadan kurtuldu.Olay bugün saat 12.30 sıralarında Rize 82’nci Yıl Devlet Hastanesi önündeki otoparkta yaşandı. Cumhuriyet Halk Partisi Rize İl Başkanı Mehmet Aslankaya’ya, 53 DH 777 plakalı otomobilini otoparka park ettiği sırada henüz plakası belirlenemeyen bir otomobilden kimliği belirsiz kişiler tarafından ateş açıldı. 4 el ateş eden saldırganlar kaçarken, Aslankaya olaydan yara almadan kurtuldu. Ateş edenleri görmediğini ve ne olduğunu bilmediğini ifade eden Aslankaya, Asayiş Şube Müdürlüğü’ne giderek şikayetçi oldu. Olayla ilgili olarak geniş çaplı soruşturma başlatıldı.
demek ki, bu ülkede hiç bir siyasetçi yediği herzeler, yaptığı yolsuzluklar, söylediği yalanlar yüzünden yargılanamayacakmış. sadece laikliğe laf söylerse yargılanacak ve bu ülke ayağa kalkacakmış. bizim tek kriterimiz buymuş. tek derdimiz, türban, laiklik, islam devleti, şeriatmış. hortumcu da olsan, soyguncu da olsan gel. yeter ki laik ol.demek ki bizim hukuk sistemimiz sadece ulvi konularda cesaret gösterip böyle çıkışlar yapacaklarmış. hukukun üstünlüğü laik parantezindeyken varmış. kalan çarpanlar hep 1’miş.demek ki, parti kapatmak yeni bir siyaseten katl modeliymiş. 1990’dan bu yana bütün cumhuriyet tarihi kadar belki daha fazla parti kapanmış. hesapta özgürleşirken, kitapta hiç de öyle bir durum yokmuş. başka parti kapanırken sesini çıkarmayanlar, siyasi partileri ve seçim sistemini sadece o an kullanananlar, sonra aynı duvara çarparmış.demek ki, bu sistem nasıl bir dev aynasıysa, en anti-demokratik adamı bile ennn demokrat gösterirmiş.
Yine iddianamede, mesela “Hamdolsun yangın dönemi sona erdi” diyen bir bürokrattan hareketle Başsavcı Yalçınkaya, AK Parti’nin siyasal İslamcılığına karar verebiliyor. Bu mantığa göre, hal hatır sorarken Türkiye’de herkesin kullandığı ‘hamdolsun’ sözcüğü laikliğe aykırı. ‘Hamdolsun’ diyenleri, takiye yapan siyasal İslamcılar şeklinde tasnif edebiliriz. Peki ama Başsavcı, orduda ve Harbiye’de her yemekte söylenen “Tanrı’mıza hamdolsun, milletimiz var olsun” duasına ne diyecek?
Başsavcı’nın laiklik anlayışı esas alındığında, Türkiye’de kapatılmayacak CHP dâhil siyasi parti, ordu dahil kapatılmayacak kurum yoktur. Çünkü Başsavcı, gündelik hayatta ortaya çıkan, dinin her türlü tezahürünü laikliğin ihlali olarak görmektedir. Mesela, başörtüsü tartışmalarında CHP grup konuşmalarında tamamen dinî içerikli konuşmalar yapan Deniz Baykal’ın bu anlayışla laikliği ihlal etmekten yargılanması ve CHP’nin kapatılması icap eder.
İddianamede AK Parti’nin “yenilikçilik” iddiası inandırıcı bulunmuyor ve Refah ve Fazilet partilerinin devamı olduğunda ısrar ediliyor. Bu ısrar, tamamen siyasi bir söylem. Dolayısıyla bu söylemi ancak siyasi bir parti veya siyasi bir kişi kullanabilir.
[Siyaset Bilimci Dr. Murat Yılmaz’ın makalesinden alıntı.]
Bu devlet bu halka layık mı?Hayır.Bu halka yeni bir devlet lazım, evet aynen öyle. Bu devlete yeni bir halk bulamayacağımıza göre, bu halka yeni bir devlet yapmaktan başka çaremiz yok.Öyle bir devlet ki, demokratik olsun.Öyle bir devlet ki, hukuk devleti olsun.Öyle bir devlet ki, özgürlüklere saygılı olsun.Öyle bir devlet ki, insan haklarına saygılı olsun.Ancak böyle bir devlet, halka layık yeni bir yeni devlet olur.
Güngör UrasOlayların iç[email protected]ı unutalım (Ama laikliği ve bütünlüğü de unutmakta olduğumuzu bilelim.)Önsöz: Bu köşe “ekonomi köşesi”dir… Ama geliniz görünüz ki, Yargıtay Başsavcısı’nın AKP’nin Anayasa’ya aykırı davranışlarını içeren iddianamesi bile, cuma günü piyasalar kapandıktan sonra kamuoyuna açıklanıyor. İddianamenin piyasaları dalgalandırmasından korkuluyor.Ülkede her şey, ama her şey “piyasalara endekslendi”… “Ne olursa olsun da kimsenin cebindeki para azalmasın” felsefesi kafalara girdi, oturdu… Çok kişi, şimdi tek şeyi düşünüyor: “Pazartesi piyasalar ne tepki gösterir? Dolar fiyatı artar, borsa düşer mi? Yabancı sermaye girişi aksar mı?” İşte bu nedenle ben de bugün bu köşede (ekonomi köşesinde), Yargıtay Başsavcısı’nın iddianamesini değerlendireceğim.1) Yargıtay’a bir başsavcı atamışsınız. Masasının üzerine bir Anayasa koymuşsunuz. “Bu kitabı oku. Gelişmeleri izle. Bu kitapta yazılanlarla çelişen gelişmeler oluyor mu gözle. Kitapta yazılanlarla çelişen gelişmeler görürsen bunları alt alta yaz. Anayasa Mahkemesi’ne gönder. Onlar incelesinler. Anayasa’ya aykırı olup olmadığına karar versinler” demişsiniz.Başsavcı, Anayasa’ya aykırı davranışları listelemiş, kâğıda dökmüş. Açık anlatımıyla görevini yapmış.Aman… Piyasalar ürkmesin!2) Şimdi kıyamet kopuyor: “Savcı Bey… Savcı Bey… Tamam… İddianamede yer alan olaylar doğru ama… Şimdi ortalığı karıştırmanın ne gereği var. İdare edeceksin. Görmezden geleceksin… Bak şimdi piyasalar bozuk atacak. Döviz yükselecek. Yabancılar borç vermeyecek. AB ülkeleri bizi eleştirecek” deniliyor.3) Bir de gerçek var: İki seçim dönemidir AKP iktidarda. Son seçime katılanların yüzde 47 oyunu alan, hükümet kuran bir siyasi partinin (kuvvetler ayrımı ilkesi dikkate alınsa bile) bir mahkeme kararıyla kapatılması sadece Türkiye’de değil, başka ülkelerde de “olabilecek bir şey” değil.Ama bütün bunlar gerçeği ortadan kaldıramaz. Gerçeği örtemez. Gerçek şudur: Biz laiklik ve bütünlük ilkelerinden vazgeçiyoruz. Gericilik ve bölücülük yanlılarının hedeflerine adım adım yaklaşmalarını kabul ediyoruz.Ufak ufak alışacağızMustafa Kemal’in oluşturduğu “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş felsefesine karşı başlatılan meydan okuma o kadar güçlendi ki”, bir mahkeme kararıyla engellenemeyecek boyuta ulaştı. Bu durumda Yargıtay Başsavcısı’nın iddianamesi bu gerçeğin sadece kâğıda geçirilmesini (tescilini) sağlamış olacak.Dostum Ege Cansen, Mustafa Kemal döneminde düzeltmelerle nihai şeklini alan Türkiye Cumhuriyeti’nin iki sütuna dayandığını söyler: (1) Laiklik (2) Bütünlük. Bu 2 sütunu ayakta tutacak maddeler, Anayasa’nın “değişmez maddeleri” olarak ilan edilmiştir. Anayasa’yı yazanlar, ileride bu maddeleri değiştirmek isteyenlerin olabileceği tehlikesini görmüşlerdir.Ama bugün yeni bir aşama (oluşum) içindeyiz. Laikliği ve de ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü taşıyamaz hale getirildik. Laiklikten yavaş yavaş (vazgeçiyoruz değil) vazgeçtik. Yakında “Tek devlet, tek millet ve tek bayrağa dayalı, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir Türkiye” söyleminin de aşınmasını içimize sindireceğiz…Diye düşünüyor ve yazıyorum amma… Bütün bunlar netice itibariyle benim ve benim gibi düşünenlerin gözlemleri ve söylemleridir… Çünkü bu ülkede farklı düşünenler de var. Ve de onlar çoğunlukta. Ve de onlar diyor ki… “Bu gidiş iyi gidiştir. Bütün bu eleştirilen gelişmeler demokrasinin icabıdır!..”İşte bu nedenle, “Ben doğruyum, biz doğruyuz” diyemiyorum. Takdir yüce milletimizindir…
Taraf Gazetesinden bir dilekçe örneği:Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’naANKARAŞikayet eden: TÜRK MİLLETİŞikayet edilen: Abdurrahman Yalçınkaya. Yargıtay Başsavcılığı AnkaraSuç: Görevi kötüye kullanmak.İzahı: Yargıtay Başkasvcısı Abdurrahman Yalçınkaya “laiklik karşıtı fiilerin odağı haline geldiği” gerekçesiyle AK Parti aleyhinde Anayas Mahkemesi nezdinde açtığı kapatma davasında zorlama delil tesis etme yoluna gitmiştir: Danıştay üyesi Mustafa Yücel Özbilgin’in öldürülmesi ile ilgili olarak açılmış gerekçeli kararı dahi yazılmamış, henüz kesinleşmemiş ve temyiz aşamasında mütalaası istenmek üzere önüne gelecek davadaki bir sanığın sözlerini aleyhte delil olarak sunmuş, böylece daha dosyayı görmeden davayla ilgili mütalaasını vermiş, görevini kötüye kullanmıştır. Gereğinin Yapılmasını saygılarımızla arz ve talep ederiz. 17.03.2008
ulan guguk kuşları! kimsenin kendi fikri yokmu herkes bişeyler kopyalayıp yapıştırıyo buraya…türkiye hükümetllerin siyasi partilerin çiftliği mi de hukuksuzlukla yönetecekler ülkeyi…hukuktan saptın mı böyle oturturlar kucağa, kapatırlar da, siyasi yasak da getirirler, ayvayı da yetirtirler adama..oyla geldiler diye at mı olyanatacaklar, cumhuriyeti mi devierecekler,milletin eğitim, sağlık, iş sorunlarını çözsünler önce…hükümetin, siyasi partilerin üstünde, hükümetlerin üstünde hukuk varsa bu memlekette o hukuk işler,
Suc isleyen bir grup insani dava eden savcinin “gorevini kotuye kullandigi ” iddiasi ile savcinin gorevini yapmasina engel olan herkesi dava etmek lazim !tamilgerillasi demis ki:demek ki, bu ülkede hiç bir siyasetçi yediği herzeler, yaptığı yolsuzluklar, söylediği yalanlar yüzünden yargılanamayacakmışAllah akil fikir versin sana! DEVLETIN TUM SORGULAMA SORUSTURMA VE TEFTIS KURUMLARINI TELEF ETTI, YETKILERINI ELINDEN ALDI VE KAPATTI BU HAIN HUKUMET!AL Qadi’dan tut AL Qeada ile olan ilgilerinden Zapsu’nun kirli camasirlarina kadar klasorler dolusu delil cikaran hepsini ortaya cikaran bu kurumlar FELC EDILDI, sorusturmayi yuruten memurlar DAVA EDILDI, SURULDU, EMEKLI EDILDI, senin dunyadan haberin yok galiba????Senin bir kafa doktoruna ihtiyacin var!
ulan neye yanarım, bu gazoz bayisi gofretçinin onca suçuna af getirtip hülle ile milletvekili yapıp tepemize başbakan diye oturttular ya, millet de 2nci kez bu hırsıza oy verdi de hükümet yaptı ya,eee olacağı buydu işte…çekirge bi sıçrar 2 sıçrar…
Yanıver be Kopansti. Bu yanmaların sonu gelmeyecek ki. Öncekileri Avrupa İnsan Hakları Mahkemeleri de yalnız bırakırlardı ama bu çekirgeler 3 sıçramalık değil gibiler. Avrupası, Amerikası, Arap dünyası.. bütün yobaz dünya bu vatan hainlerini destekler oldular. Bu gidişle ben sana şarkı sözü sitelerinden bulduğum ve hiç dinlemediğim Rafet El Kaide’den Yanıyorum hasretinden şarkısını armağan edicem. Umuyorum güzel bir şarkıdır. Çünkü son gidişat bu Ankara bürokrasisinin çanlarının çaldığını gösteriyor. Çanlarıına ot tıkanacak da diyebilirsin. Eee Avrupa değerleri gelmeye başlamak zorunda gibi. Kilise adetlerine alışmaya başlayalım bence. Avrupa Birliği değerlerine bu kez çok ihtiyacımız olduğunu ve bu kriterleri uygulamak için öyle nazlanmaya gelemeyeceklerini sonunda anladılar bu Hökümetçiler de. Devlete göre millet yaratılamayacağına göre bu millete ve çağa göre yeni bir devleti kurmanın zamanı geldi de geçmişti bile.
Anthro, Avrupa Buroksasinin yerlesmesine can atiyorsun goruyorum.Y oksa dunyanin en meshur Avrupa Burokrasisinden haberin yok mu. San gore devlet hic olmamali, hukumet istedigi gibi hic kimsenin gudumunebagli kalmadan atlarini kosturmali bos meydanda. Hangi ulkede gordun o dahice administrasyon sistemini? Avrupa mi? Japonya? Canada? Bu ulkelerde devlet hukumetten cok daha kuvvetlidir Anthro, bence yanlis ogrenmissin dersini. Avrupa’da refah ve egitim seviyesi cok yuksek oldugundan istedigi ulkelere istediklerini yaptirtirlar, hukumetlerine de istedikleri yalani da soylettirler.
Biz elimizdeki bürokrasiden kurtulurken Avrupa’nın bürokrasisini napacağız da istiyim. Geçen, Japonya’daki son dönemdeki durgunlaşma ile alakalı bir yazı okumuştum ingilizce yayınlanmış bir japon gazetesinden. aynı dertten müzdaripler. Son 30 yılın bürokratik kalaslarından dem vuruyor onlarda. Siyasetin açılımlarını bürokratların taşıyamadıklarından ve yabancı sermayenin kaçtığından felan. Ama bizdeki bunun da ötesinde birşey. Özellikle yargıya sızmış ve bu halkla düşman bir güç var ve ABD bu çağda artık Türkiye’deki darbe fetvalarını vermeyeceğini bildirince bu kuvvet son çabaları ile varlıklarını sürdürme hayalleri kuruyor. Bunlar zaten yeni çağda yok olmaya mahkumlardı ama bu son yaptıkları bu işi daha da hızlandırmalarına sebep olacak. Ama şefaf ve kuvvetler ayrılığının adam gibi işlediği bir devlet artık en kısa zamanda oluşturulmak zorunda. Avrupanın bürokrasisi değil ama siyasi geleneği en kısa zamanda yerleşecek bu ülkeye. Sonuçta AB’li olsak da olmasak da.
İddianameyi ilk duyduğumda ideolojik bir harekete karşı gereksiz bir iddianame diye düşünmüştüm. Ama orda burada okuduğum yorumlarla, şeriatçı yobaz kesimin içlerini dökmelerini gördükçe keşke diyorum iddianame daha önce verilseydi de ne b.k olduğunuz en başta ortaya çıkmış olsaydı…
ABli olunca zatn hic bir otonomin kalmayacak ki! Herseyini Bruksel yonetecek. Avrupanin dedigi olacak. Ingiltere disinda tum ulkeler bu sekilde, Ingiliziler her zamana ABye suphe ile baktiklari icin kendi buroksilerini ve para birimlerini korudular ve hatta daha da guclendirdiler. Bir seyi guclendirmen icin onu yikman gerekrmiyor; sadece verimini artirman yeterli. Ama zaten hukumetin amaci guclendirmek degil, devleti YOK etmek. Demokratik bir ulkede devlet kurumu hukumetin yetkilerini asmamasini saglayan bir bekcidir, sen o bekciyi kaldirdigin anda (ki hukumetin yaptigi buydu) hukumet (halk degil) mutlak egemenligi eline gecirmistir. Halkin sectigi bir hukumet fikrini degistirip onlari temsil etmeyecek suclar islerse devletin organlari onlari sorgulamak zorundadir; saglikli bir administrasyon hukumetin dinamigi ve devletin frenlemesiyle dengelenmis bir duzendir. Bu hukumet devletin teftis kurumlarini bastan basa kiyima ugratti. Boylece hukumeti hic kimsenin sorgulayamadigi bir diktatorluk olusturulmasina dogru cok buyuk adimlar atti. Haksizligi goren halk (ISci, ogretmen, ciftci,memur ) sokaga dokuldukce kendini sorgulayan devlete olan zorbalik katilastirildi, hukumeti sorusturanlar gorevden uzaklastirildi, boylece hukumet inanilmaz derecede corrupt iken butun pislikleri birden bire halka gorunmez hale getirildi. Sen ve Seriat devrimi isteyen arkadaslarin (Muhalif Demokrat, Ser-hus, OgzuKAgan , xNicoX gibi sahislar hafif’te “Seriat Devrimi davullari” caliyorlar), bu gercekleri goz ardi ediyorsunuz. En basta bana devletin hukumeti sorgulama yetkisinin neden defalarca sekteye ugratildigini ADIL bir acidan aciklayabilmeniz gerekir.Eger aciklayamiyorsaniz Seriat Devrimi’nin askerleri olarak niyetiniz sorgusuz sualsiz at kosturmak oldugundan olabilir . O zaman karsinizda beni bulursunuz. Beni oldurmeden hic bir devrim yapilamaz bu ulkede.
clicia aklı fikri senden öğrenecek değilim. burada hasta olan biri varsa, o da sensin. ağır bir sinir hastası olduğunu her yazından, dizginsiz sözlerinden, histeri nöbetlerinden belli oluyor. bu durumunla da zerre kadar ilgilenmiyorum. o yüzden sen de benle ilgilenme.söyleyeceğim şudur. bu kurumlar felç olmuş falan değiller. hepimiz gördük ki bahsettiğin kurumlar daha geçen sene cumhurbaşkanlığı seçimi iptal ettirip, meclisi fesedip ülkeyi seçime götürdüler. şimdi de görüyoruz ki, şanlıurfadan çıkan bir garip savcı bütün türkiye’yi ayağa kaldırdı. mevzu laiklik olunca kimseden korkuları yok. mangalda kül kalmıyor.ama mevzu enerji olunca örneğin, kimse sesini çıkarmıyor. hem laiği hem dincisi oydaşmış. ihaleler gırla gidiyor. bunlardan kimse hesap soramıyor. bahsettiğin kurumların net kararlarına rağmen mesela bergama’da altın çıkarılıyor. neden bu kurumlar ülkeyi ayağa kaldırmıyor, kendi kararını uygulamayan devleti hükümeti neden mahkum etmiyor.kaldı ki, türbanlı öğrencilerin otobüsle servis edilmesi…vs gibi nedenlerle birilerini mahkum edebilen ya da edebilecek olan bir güç, zapsu ile ilgili toplanan dosya dosya bilgileri neden ve nasıl kullanamıyor.bırakın bu işleri artık. akıllı, yenilikçi ve yargı yerine politikadan güç alan bir muhalefete ihtiyacımız var. bu hareketler gayet net gösteriyor ki, bu şekilde bu hareketi dizginleyemezsiniz. bunlar son çırpınışar.bu öfke ve hırsla ancak 1-2 kere daha parti kapatırsınız. 3-5 cumhuriyet mitingi yaparsınız. olacağı budur.
Sadece bu herifin sözleri bile kapatmaya yeter. Alın katillere açık çağrısını :
Arınç’tan Başsavcıya: Ölüm en büyük gerçektir 16 Mart 2008Özgür ALTUNCU – Özgür ARSLAN – İSTANBUL DHAEski milletvekili Mehmet Gül’ün cenazesine katılan TBMM eski başkanı ve Manisa milletvekili Bülent Arınç gazetecilerin sorularını yanıtladı.Arınç, AKP’nin kapatılması için açılan davayla ilgili soruya “Ölüm en büyük gerçektir. Bunu savcı da bilmeli herkes de bilmeli. Cenaze en büyük hatiptir. Susar ama çok şey söyler” diye cevap verdi.
Clicia ben AB’li olalım demiyorum zaten. Olup olmamamız hiç önemli değil. Ama bu standartları öyle yada böyle bünyemize adapte etmekten başka yolumuz da yok. İsteseler de istemeselerde toplumlar dikey olarak gelişirler. Bizim ülkemiz de nasıl sekülerleşme tecrübesini edindi ise bunu tam içselleştirip demokratikleşme ve şeffaf bir hukuk devleti olma yönünüde geliştirecek. Bunun için devleti yıkmaya da gerek yok, ben devrimci felan değilim, sadece kurumlar geliştirilip çağa uygun hale gelecek. Buna ayak uyduramayanlar yavaş yavaş sahneleri terkedecek. İşte bunlar gerçekleştiği noktada da Tamil Gerillasının işaret ettiği gudubet durumların da üzerine gidilecek. Ama şu an devleti tekelinden bırakmamak için çırpınan bir güruhla mücadele söz konsusu. Bu insanlar da nasıl İran’dakiler islam kelimesini kendi amaçları için kullanıyorlarsa bizimkilerde Atatürk kelimesini kendi hakimiyet mücadeleleri için kullanıyorlar. Ama yolun sonuna da yaklaşıyorlar.Umuyorum önümüzdeki on yıllarda ben Atatürkçüyüm diyen de, ben müslümanım diyen de, ben hristiyanım, kürdüm, ateistim, aleviyim, eşcinselim diyenler de seslerini daha gür duyurabilecekler. Yavaş ilerliyoruz ama 1900’lerde de değiliz 1930’ları da geride bıraktık, 50’leri de, 80’leri de. Enseyi karartmaya hiç lüzum yok. Şimdi endişeli olanlar belki o gelecek günleri yaşadıklarında daha bir huzurlu olacaklar. Gelişime ve demokrasiye karşı neden aptalca direniş gösterdiklerini de sorgulayacaklar.
Ve de bil ki; ekonomik istikrar bu şekilde sürdüğü sürece AB’ye girersek elbet bir Hollanda yada Brüksel lahanası olarak değil en az bir İngiltere kadar güçlü bir denge olarak gireceğiz. Aksini ise zaten biz tenezzül edip kabul etmeyeceğiz.
kop’cum, söylediklerin bana önceki günkü Engin Ardıç yazısını hatırlattı hemen. Yazıyı istersen tamamiyle linkten oku, tam senin söylediklerinle alakalı yazmış ama şu alıntıyı buraya yapıştırıyım. 1953 senesine ait bir karikatür kitabından karikatürler:
Adnan Menderes istasyonda bekliyor… Tabelada “Peron 2” yazıyor… (Arjantin diktatörü Juan Peron’a gönderme yapılmış, Menderes’in diktatör olduğu ima ediliyor, daha o zamandan.)
İnsanlar nasıl görmek istiyorlarsa daha ilk dakikadan öyle görüyorlar zaten dostum. Ekonomi boktan olsun dediğin gibi, ihracat sıfır, ithalat almış başını gidiyor vs.Ama bir gerçek var ki: türkiye artık dünyanın 17. en büyük ülkesi oldu bile. Şimdi sana 1920’lerden 30lardan, 50 lerden istatistikler de sunarım da bana küfretmeye başlarsın diye saklıyorum 🙂 Fakat nasıl bakarsan bak dünya Türkiye’nin hızla önplana çıkmakta olduğunun farkında. Sen farketmek istemesen de bunun kaymağını ileride hep beraber yiyeceğiz. Ve o ülkenin dini de toplumunun tercihleri de hiçbirimizi ilgilendirmeyecek. Sadece aç toplumlar bu şekil güç mücadelesine devam eder.
bana istatistik okuma dostum, ben cebimdeki paraya bakarım, rahmi koçun dolarlarının bana faydası yok, sen benim bu durumumu farkedemiyosun, yediğin kaymaklar nasıl boğazından geçiyo…
Bu dediğine katılıyorum. Ama elimizde en umut veren siyasi malzeme bu muhafazakar demokrat parti AKP. Beğen beğenme ama elimizdeki en iyi malzeme. Birileri de hem demokrat hem sosyal olan bir Avrupai sosyal demokrat yada sosyalist parti kurarsa bu gelir dağılımı eşitsizliği de o zaman düzelir. Henüz demokrat kısımını atlatma yolundayız. Sosyal kısmını şu an liberal ekonomik gruplar ellerine almış durumda. CHP sosyal demokrat ve akıllı muhalefet yapsa bu kepaze gelir dağılımı eşitsizliği de olmazdı. Ama gelgör ki bir tane bu konuda muhalefet yapmayı beceren sol parti. yok.
Gayrisafi milli hasıla’da makaleci. Kişi başına düşen gelir de değil tabi ki. Ama onda da umarım ilerleriz. Bundan rahatsız olmamız gerekmediğini düşünüyorum ama. Neden sanki küfür edilmiş gibi hoşnutsuz oluyorsunuz onu gerçekten anlamakta güçlük çekiyorum. Tamam onlar yönetiyor ama bize ait olan bir ülkeden bahsediyoruz. Rahatsız olacağımız bir durum yok burda. Biz üretiyoruz bu zenginliği.
bu konu 100 yorumdan aşağısını kurtarmaz.ayrıca tamilgerilası’nın şu yorumuna izniyle katılmak, tutmak ve hiç bırakmamak istiyorum.
söyleyeceğim şudur. bu kurumlar felç olmuş falan değiller. hepimiz gördük ki bahsettiğin kurumlar daha geçen sene cumhurbaşkanlığı seçimi iptal ettirip, meclisi fesedip ülkeyi seçime götürdüler. şimdi de görüyoruz ki, şanlıurfadan çıkan bir garip savcı bütün türkiye’yi ayağa kaldırdı. mevzu laiklik olunca kimseden korkuları yok. mangalda kül kalmıyor.ama mevzu enerji olunca örneğin, kimse sesini çıkarmıyor. hem laiği hem dincisi oydaşmış. ihaleler gırla gidiyor. bunlardan kimse hesap soramıyor. bahsettiğin kurumların net kararlarına rağmen mesela bergama’da altın çıkarılıyor. neden bu kurumlar ülkeyi ayağa kaldırmıyor, kendi kararını uygulamayan devleti hükümeti neden mahkum etmiyor.kaldı ki, türbanlı öğrencilerin otobüsle servis edilmesi…vs gibi nedenlerle birilerini mahkum edebilen ya da edebilecek olan bir güç, zapsu ile ilgili toplanan dosya dosya bilgileri neden ve nasıl kullanamıyor.bırakın bu işleri artık. akıllı, yenilikçi ve yargı yerine politikadan güç alan bir muhalefete ihtiyacımız var. bu hareketler gayet net gösteriyor ki, bu şekilde bu hareketi dizginleyemezsiniz. bunlar son çırpınışar.bu öfke ve hırsla ancak 1-2 kere daha parti kapatırsınız. 3-5 cumhuriyet mitingi yaparsınız. olacağı budur.
Listede Ankara’yı görmedim Makaleci. Bunu zam yiyecek şehirlerde ki arkadaşlar düşünsünler. Ne demiş üstadım kop:
ben cebimdeki paraya bakarım,
Benim açımdan sorun yok o zaman 🙂 Ben herşey harika durumda demedim zaten. Ve de kop’un dediği gibi bu hükümetin yönetim süresinde benim gelirim %70-80 oranında arttı. Fakat aynı süre zarfında Aydın Doğan şirketleri 7 kat değer kazanmış. Ben dedim ya, eğer sosyal demokrat bir parti bu hükümeti gerçek sosyal demokrat gerekçelerle eleştirecek olsaydı hükümet de bu gelir adaletsizliğinde bu denli arsız olamazdı. Komünist partili gençler Aydın üniversitesindeki başörtülü kızlara saldırmakla meşguller. Gelir dağılımı gibi bir solcuyu ilk ilgilendiren konuda ses çıkaran bir solcuya rastlamadım. Sadece hükümetin sosyal tercihlerini eleştirirken üstten değiniliyor bu konular. Haliyle de ekonomik dağılım düzelmiyor.
Antalya’ da listede olmaya hazırlanıyor, bu olmasa, yani Antalya listede olmasa benim ilgilenmemem mi gerekiyor olayla? ben mi yanlış okudum seni yok sa sen mi yazdın Bunu zam yiyecek şehirlerde ki arkadaşlar düşünsünler diye?
gelirin %70-80 arttıysa ant adamım daha ne istiyon keyfini sür , bırak sürünen de sürünsün, o faking gayri safi milli hasıla şeysinin de içine pişarlıyayım, 17nci sıranın ne vatandaşa faydası var, ne eğitime, ne sağlığa, ne sosyal adalete, ne işsizliğe, birilerinin dolarları artarken birileri de sürünüyo bu faking gayri safi milli hasıla 17nciliği övünç kaynağıylan
Elbette bana dokunmayan bin yaşasın anlamında demiyorum, kop’un yazdığı cümleye atıf yaptım sadece. Elbet kötü bir durum ama işin ilginç tarafı şu: Geliri en çok artanlar şu an AKP’ye karşı çıkan tuzu kuru gruplar. Ama gelirinin %50 sini gıdaya ayırmak zorunda kalan en alt grup ise ısrarla AKP’ye destek vermeye devam ediyor. İşte asıl saçma bulduğum nokta da bu. Ama bu sorunda dediğim gibi bu halkın değerleri ile çelişmeyen, savaşıma girmeyen bir sosyal demokrat parti olmaması. Şu Avrupa’daki sol partiler burada olacaklardı ki oyları silip süpürürlerdi mukakkak. Ama Türkiye’de durum tam tersi cereyan ediyor. Peki bu durumda bir yanlışlık olduğunun farkında değil misiniz? Bu halk aptal, kömüre oy verir diyecek olursanız baştan kısa keselim bile muhabbeti. Madem öyle, gider Baykal’la Onur Öymen’le konuşurum, onlarda aynı şeyi söylüyor sonuçta. Ve böyle konuştukça halkla aralarına mesafe açmaya devam ediyorlar.
İlhan abimiz bakın neler demiş:’Kuvvetler ayrılığı’ demokrasinin ‘olmazsa olmaz’ kurallarındandır…Demokraside kaç kuvvet var?..Rakamla 3…Yasama..Yürütme..Yargı..Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya AKP’ye yönelik bir açıklama yaptı…AKP bu yüzden tepkili…Yalnız AKP mi tepkili?..DTP de tepkili…Neden?..Çünkü bu iki partimiz iki kırmızı çizgimizi çiğniyor mu, çiğnemiyor mu soruları yargıyı fena halde ilgilendirmeye başladı…İki kırmızı çizgi nedir?..Dincilik..Ve bölücülük..DTP’nin üstünde bölücülük, AKP’nin üstünde dincilik gölgesi gün geçtikçe koyulaşıyor…Yargı bu gerçeği görmezlikten gelebilir mi?..Gelemez…Yargı gücünde devlet görevlisi bir savcı ille de görevini yapmak zorundadır…Nedir görevi?..Hırsıza, yolsuzluk yapana, rüşvet alana, adam yaralayana ya da öldürene savcı dava açar…Savcı, Cüneyt Koryürek’ e çarpıp yazarımızı öldüren otomobil sürücüsüne hele dava açmasın..Görür gününü…Savcı, kırmızı çizgiyi çiğneyip bölücülük ya da dincilik yapan siyasal partiye dava açmasın..Görür gününü…Savcı yürürlükteki yasalara göre davranmakla yükümlüdür…Bir savcı, suç işlediği varsayılan kişinin ya da kurumun zengin mi yoksul mu, güçlü mü güçsüz mü, şişman mı zayıf mı, muhalefette mi iktidarda mı olduğuna bakarak karar veremez…Başsavcı, dava açması gerekiyorsa, dava açacaktır…Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın açıklaması ve uyarısı üzerine küplere binen Başbakan RTE yasamanın ve yürütmenin üstünlüğünden söz açtı, mangalda kül bırakmadı…Başsavcının Meclis’le, hükümetle işi gücü yok…Başsavcı ne yasamayı ele alıyor..Ne de yürütmeyi…Deyiş yerindeyse sanık ya da zanlı, bir partidir…DTP, CHP, MHP gibi bir parti…AKP’nin iktidarda olması, hükümetini kurması, yürütme organını oluşturması hukuka ve yasalara göre hiçbir şey değiştirmez…Cumhurbaşkanımız dosyalı zanlı..Başbakanımız dosyalı zanlı..Bir de iktidar partimiz zanlı oldu mu, gel keyfim gel…O zaman türbanlık ve kurbanlık Türkiye’nin yeme de yanında yat…”24 OCAK 2008 İlhan Selçuk/CumhuriyetEfendim memleketi tapulu malı zannedenler saldırıyor ama eski hal muhal….[T.Korkmaz alıntı]
Akp sol bir partidir…akp varoslardan isci kesiminden ve koylulerden oy alir..akp nin durusu statuko karsitidir.Bu ulkenin kenar mahalle aristokratlari kenara itilmisleri umudlarini akp de ariyorlar.sag partiler ise akp`nin alternatifini olusturamiyor, lider cikartamiyor, kadrolari yetersiz ve donanimsiz…Alternatifini koyamadiginiz surece de AKP iktidarda kalacak.Son secimde orta siniftan hatta zenginlerden bile oy almasinin en buyuk sebebi istikrardir…Hadi diyelim AKP` yi kapattik, siyasetten cekildigini, yok oldugunu farzedin.Alternatifiniz nedir?(biliyorum cevap veremeyeceksiniz)Size bir tiyo; Akp`nin alternatifini olusturmak icinakp nin bir sol parti oldugunu anlamaniz lazim, siyaset de bir bilimdir, bunu gozardi etmeyin.(lutfen komur edebiyati yapmayin, ben bunu kahvede arkadaslarla da yapiyorum)
CAN DÜNDAR’DAN…Önce hukuku konuşalım: Diyorlar ki; “İktidar partisine kapatma davası açılır mı?”İktidarda olmak bir partiye yasalar karşısında dokunulmazlık vermez, vermemelidir.Diyorlar ki;“Halkın yarısının oyunu almış bir parti kapatılır mı?”Hukuk, partileri aldığı oy oranına göre değil, yasalara sadakatine göre tasnif eder. Aksini savunmak, ülkeyi çoğunluk diktasına götürür. Çoğunluk partisi de, yüzde 1 oy alan partiyle aynı hak ve sorumluluklara sahiptir.Diyorlar ki;“Avrupa ne der?”Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Refah Partisi kapatıldığında “Evet, kapatılmalıydı” demişti.Diyorlar ki;“İstikrar bozulur, borsa altüst olur.”Bunlar hukukun ilgi alanında olmamalıdır.Diyorlar ki;“Halkın iradesine karşı açılmış bir dava bu…”Halk desteği, bir siyasi hareketi meşrulaştırmaya yetmez. Nazilerin de halk desteği vardı. Ve o destekle dünyayı yaktılar.Bir parti meşruluğunu, iktidarda olmasından, yüksek oy oranından, Avrupa’nın koltuk çıkmasından değil, eylemlerinin, söylemlerinin, liderlerinin hukuka uygunluğundan alır.Yargıtay Başsavcısı’nın AKP için açtığı kapatma davasıyla yargıyı siyasallaştırdığını öne sürenlerin gerekçeleri de yargıyı siyasallaştırıyor.Hukuk konuşacaksak bu ilkelerde anlaşmalıyız.* * *Şimdi madalyonun öbür yüzünü çevirelim ve siyaseti konuşalım:Orada da demokraside anlaşmamız gerekiyor.AKP’yi kapatma davası, yukarıdaki gerekçelerle değil, ama siyasetin sorunlarına, hukukla çözüm aradığı için sistemin iflası anlamı taşıyor.Yönetici elit, deliklerden çıkan plastik kafalara çekiçle vurmaya çalışan lunapark müptelasına benziyor; işine gelmeyen hareketleri yasaklayarak bastırmaya, okulsuz maarif gibi “partisiz demokrasi” yaratmaya çalışıyor. Bu işi de artık seçimle ya da darbeyle yapamadığından hâkimlere devretmişe benziyor.Lakin bu inat, her seçim meydanında daha büyük hezimete yol açıyor. Çünkü seçmen, iradesine ipotek konduğunu düşünüyor; kapatılan partide mağduriyet görüntüsü oluşuyor; muhalefet partilerinin fırsatçı tavrı halkı onlarla ve hukukla inatlaşmaya sürüklüyor.Sonuçta her çekiç darbesinin ardından öbür deliklerden yeni kafalar fışkırıyor; kapatılan, daha güçlenerek açılıyor.* * *Son dava, siyaseten AKP’ye arayıp bulamayacağı bir hayat öpücüğü sunmuştur.Emekçiler, iktidar partisinin kendi haklarını gasp etmesine karşı sokağa dökülmüşken, kimi aydınlar desteğini çekmişken, AB konusundaki ikircikli tavrı Avrupa’dan da görülmüşken bu dava, AKP’ye yeniden “demokrasinin mağduru” payesi ve yerel seçimler için “e-muhtıra”nın sağladığına benzer bir seçim malzemesi bahşetmiştir.DTP ve seleflerinin kapatılmasına ses etmeyen, hatta demeçleriyle hedef gösteren AKP, ok kendisine dönünce demokrasiyi hatırlamış ve iki gün içinde yeniden yerli-yabancı geniş bir koalisyonun desteğini yakalamıştır.Ana muhalefet partisinden dava için yükselen alkış sesleri ise, “Biz hiç ders almıyoruz” makamındadır.* * *Hukukun sözünü Anayasa Mahkemesi söyleyecek. Ama siyasetin sözünü tarih söyledi bile:Tarih, bir partiyi kapatmanın, o partinin savunduğu fikirleri gömmeye yetmediğini, tersine budanan dalları daha gür yeşerttiğini yazıyor.Çare yine siyasettedir.Meclis, dış müdahalelerin önünü kesecek özdenetim mekanizmaları yaratmalı, iktidar, hükmederken çoğunluk sarhoşluğuna kapılmanın, uzlaşmamanın sakıncalarını kavramalı, muhalefet, yasaklardan, muhtıralardan medet ummayı bırakıp rakibini mahkemelerde, kışlalarda değil, meydanlarda, sandıklarda alt etmenin dilini, yolunu, yöntemini bulmalıdır.Yarısı yasaklanmış bir siyaset, diğer yarıya ne iktidar ne itibar getirir.
Ahmet [email protected] kapatılacakBAŞTAN söyleyeyim:Tersi çıkarsa…Ne bikini giyerim… Ne kellemi keserim… Ne de Taksim Meydanı’nda -affedersiniz- anırırım…Lütfen benden “Münasebetsiz Ahmet Çakar Efendi tavrı” ya da “Dikkat çekmek için kıvranan Hıncal Efendi çıkışı” beklemeyin…Ancak…Münasebetsizlik yapmama kararlılığım, “iddiasız” olacağım anlamına gelmesin…Evet, iddialıyım… Bu parti kapatılacak!* * *Kapatılacak, çünkü…Yasalara göre bir partinin “laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı” olması durumunda kapatılması mümkündür… Anayasa Mahkemesi üyelerinin, “AKP’nin laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı” haline geldiği yönünde bir hüküm vermeleri, geçmiş kararlardan edindiğimiz tecrübeye göre, hiç de imkansız gözükmemektedir.Kapatılacak, çünkü…Eğer “laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı” olmak, parti yöneticilerinin ya da üyelerinin bazı sözlerine ve fiillerine dayandırılacaksa, bu konuda mahkeme üyelerinin elinde hayli malzeme vardır…Kapatılacak, çünkü…Başbakan Erdoğan’ın, “birden fazla kadınla evlenmenin koşulları” ya da “katili affetme hakkının maktul yakınlarına ait olması” gibi çok tehlikeli konularda, laik bir devletin başbakanından ziyade, çalışkan bir imam-hatip mektebi talebesi gibi konuşması, “kapatmacı yaklaşımlar” için bulunmaz dayanak olmuştur…Kapatılacak, çünkü…”Kapatılırsa yüzde 60’la geliriz” sözünün bir anlamı olmadığı bilinmektedir… Düşünün: AKP içinde “Cennetle müjdelenen” 71 önemli adamın önemli bir kısmı yasaklı olacak… Bundan daha önemlisi Erdoğan yasaklı hale gelecektir… AKP’nin her şeyi durumunda olan Erdoğan’ın yasaklı olması halinde, her şeyini kaybetmiş yeni bir siyasi hareketin, en azından yakın vadede şansı ne olur?Kapatılacak, çünkü…”Türban” konusunda atılan hesapsız kitapsız adımlar da bu konuda malzeme sunmuştur… Fazilet Partisi’ni anımsayın: Bu parti de yönünü AB’ye çevirmişti… Bu parti de üslupsuzluklardan uzak durmaya gayret ediyordu… Bu parti de vitrinini yenilemişti… Ama sonra ne oldu? Merve Kavakçı olayı, partinin kapatılması için yeterli neden sayıldı… Kavakçı olayını Fazilet’in kapatılması için yeterli bulan “Yüce Mahkeme”, AKP’yi kapatmaz mı?Kapatılacak, çünkü…Erdoğan’ın “Değişmedik” vurgulu açıklamaları, iddianameye Erdoğan’ın o eski ve çok tehlikeli sözlerinin girmesine yol açmıştır. Bu durumda “Yüce Mahkeme”nin önünde değerlendirilmeyi bekleyen epey tehlikeli söz bulunmaktadır.* * *Dikkat!”Kapatılacak” demek, “Kapatılsın” demek değildir…Bu yüzden “Tayyip sen bizim her şeyimizsin” diyenler, bana kızmasınlar…İlle de kızacaklarsa…Ellerinde çoğunluk olduğu halde…”Parti kapatma” meselesini Avrupa standartlarına kavuşturmayan AKP yöneticilerine kızsınlar…”Rejimi ürkütmeme” adına bu konuda AB standartlarını hayata geçirmeyenler, şimdi “ürkütücü gerçek” ile karşı karşıyadır.Ve meselenin özü de budur.Tayyip’in o meşhur şansı dönüyor mu?BİRİNCİ ŞANS Tayyip Erdoğan, 1991 seçiminde Refah Partisi İstanbul Milletvekili seçildi… 11 gün sonra, “tercihli oy” uygulaması nedeniyle milletvekilliğini kaybettiğini öğrendi… Bu haber karşısında üzüntüden bayıldığı bile iddia edildi… Ancak bu durumun siyasi geleceği için müthiş bir şans olduğu sonradan ortaya çıktı: Eğer 1991’de milletvekili seçilseydi, 1994’te İstanbul’a belediye başkanı olamayacaktı…İKİNCİ ŞANS İstanbul’un yaşanacak yer olmaktan çıktığı Sözen döneminin ardından İstanbul’a belediye başkanı olması zaten büyük bir şanstı… Bir de susuzluktan kıvranan kentin üzeri, Erdoğan’ın başkan seçilmesinin hemen ardından yağmur yüklü bulutlarla dolmasın mı? Herkes “Bu Erdoğan çok şanslı adam” demeye başladı.ÜÇÜNCÜ ŞANS Tam belediye başkanlığı dönemi bitiyordu ki, bir şiir okuyup hapse girmesin mi? Böylece “Mağdur” ya da “Mazlum” sıfatlarıyla şereflenmesin mi? Ve tam bu sıralarda Fazilet Partisi kapatılmasın mı? Böylece Erdoğan’a, Erbakan hareketinden kopup yeni bir bayrak açmak için müthiş bir fırsat doğdu…DÖRDÜNCÜ ŞANS Ülkenin büyük bir krize girdiği bir dönemde yeni bir parti ve “mağdur” kimliğiyle ortaya çıkan Erdoğan, bir anda “Beklenen kurtarıcı” olarak selamlandı… Sonuç: Krizden bunalan halk, Erdoğan’ın partisini tek başına iktidara getirdi… Krizden çıkış politikalarının kaymağını yemek de Erdoğan’a nasip oldu…BEŞİNCİ ŞANS Devri iktidarında AB’ye sırtını dayadı, kazandı… Dünya konjonktürü kendisinden yanaydı, kazandı… Alternatifsizdi, yararlandı… Muhtıra falan verildi, yine mağduriyetten beslendi… Rakibi Baykal’dı, acayip rahat etti… Ve son seçimde yüzde 47 ile iktidara geldi…* * *Şimdi merak ediyoruz: Kapatma davası, Erdoğan’a bir “altıncı şans” fırsatı mı verecek, yoksa Erdoğan’ın meşhur şansının döndüğünün bir işareti ile mi karşı karşıyayız…Eğer kapatma kararı çıkmazsa Erdoğan’ın durumdan bir kez daha yararlanacağı kesin… Ama kapatma kararı çıkar ve Erdoğan da yasaklı hale gelirse…İşte bu durumda yolun sonu görülmüyor…YANLIŞ CÜMLELERDemokrasilerde partiler kapatılmaz. Cümlenin doğrusu şöyle olmalıdır: Demokrasilerde sudan sebeplerle partiler kapatılmaz.Avrupa’da da partiler kapatılıyor. Cümlenin doğrusu şöyle olmalı: Avrupa’da partiler çok ama çok zor kapatılıyor.İktidar partisi kapatılmaz. Bu önerme de yanlış… İktidar partisi olmak ya da yüzde 47 oy almak, bir ayrıcalık nedeni sayılamaz…Bu dava AKP’yi güçlendirir. Bu cümlenin dava açısından hiç ama hiç anlamı yoktur…Savcı yanlış yaptı. Savcılar dava açar… Yanlış ya da doğru iddiasını ortaya koyar… Bu nedenle savcıya yüklenmek anlamsızdır…Adalete güvenin. “Sezer’in atadığı üyeler” türünden listelerin yayınlandığı bir sistemde, “Adalete güvenin” demenin hiçbir anlamı yoktur.Cumhuriyet kendini koruyor. Bu cümleye “doğru” diyeceksek, mesela İran’da rejim muhaliflerini susturma girişimlerine de gıkımızı çıkarmamamız gerekir…
adam gibi siyaset yapsaydınızda kapatma davası açılmasaydı… kendileride biliyor ne herze yediklerini ama öyle pişkin bir şekilde ve çok cüretkar bir tarzla savunmaya geçiyorlarki (particek)?… PES, vallahi PES… Yavuz hırsız evsahibini bastırırmış… ben savcı olsam “halkı hukuka karşı kışkırtmak suçundan” iddanameye bir madde daha eklerdim… işlerine gelmeyince tü kaka… di miiii hacivatlar?…
kopanisti DİYOR Kİ, (3 saat önce)kömür edebiyat değil realitedir, vatandaşını aç bırakırsan kömürünü ve kıymasını sen verirsen, bunu kaybetmemek için senin köpeen olu
Hey kizlar su don +3 cocuk meselesi hakkinda ne yapacagiz?Bir dilekce de biz verelim:”Turk kadinin hayatina mudahele nitelikte onurunu ve haysiyetini zedeleyen ifadelerden dolayi magdur olduk.”Zanlilarin yargilandirildiktan sonra derhal katranlanip oradan uzerine pamuk dokulup bir kazik uzerinde sehrin ortasindan ibret -i alem gezdirilmesini istiyoruz. Hapsihanede gececek sure icinde her gun en az uc cocugun bakimi ve zorla kafalarina mor benekli don gecirme cezasi verilsin.imzaTurk kadinlariInanin dusundukce kabus gordugumu zannediyorum.
Emekçiler, iktidar partisinin kendi haklarını gasp etmesine karşı sokağa dökülmüşken, kimi aydınlar desteğini çekmişken, AB konusundaki ikircikli tavrı Avrupa’dan da görülmüşken bu dava, AKP’ye yeniden “demokrasinin mağduru” payesi ve yerel seçimler için “e-muhtıra”nın sağladığına benzer bir seçim malzemesi bahşetmiştir.
hökümet, ergenlik çağına geldiklerinde, çocuklarımın her biri için haşlak mısır pazarlama firması ya da gemicik alabilecek kadar finansal koşulları sağlam ve yeterlilik arz eden bir ekonomi oluşturdukları anda 5 çocuk doğurmaya hazırım.don mevzuusuna hiç dokunmuyorum. türban takmayanı donsuz gören gözlere, dondan gözlük öneriyorum. donun içinden bakarlarsa kadınları donlu görebilirler belki diye…
kopişim, sen yanmazsan ben yanmazsam clicia hic yanmazsa nasil cikilir karanliktan aydinliga…benzin dökmeyen ölsün.ayrica; cagdas kadin ic camasiri kullanmaz.
tüm siyasi cehaletimle akp yerine gelecek tek parti yahut koalisyon için ne gibi bir alternatif belirlendiğini sormak istiyorum. hakikaten ben bunu merak ediyorum.
Ser-hus’u ayni findik seyhi Al Zapsu Bin Finddiq basbugulari gibi, katran kuyusuna atip pamuga bulayip sehirde kazigin ustunde MOR BENEKLI DONLA teshir etmeli. bu sapiklarin savundugu satanist bir kult olsa gerek, ic camasirdan beri gelmiyorlar.
Kırca Ali’nin Show Ana Haber Bülteninde yaptığı sms katılımlı seçim anketi sonuçları:AKP % 70CHP % 18MHP %6DTP %4AKP başsavcıya sevgilerini sunuyormuş..
Okulu bitirdikten sonra memlekete donmeyi dort gozle bekliyorum, issizlik falan hikaye, herhangi bir iste askeri ucretle calisabilirim.Mesela; TOKI`nun evlerinden birine yaziliriz, ayda 233 ytl…on sene sonra sicacik yuvamiz olacak. (oyle degil mi clicia?)Yesil kart cikartirsin saglik bedava ki herhangi bir saglik ocagina nufus cuzdaniyla bile artik gidebiliyorsun, okul kitaplari da artik bedava, onlugu belediyemiz sagliyor zaten,bedava cocuk okutuyoruz… basbakanimizin cizdigi devlet politikasina destek olarak ki devletine bagli bir vatandasim,en az bes tane cocuk…Allah devlete zeval vermesin, komurumuzu pirincimizi makarnamizi asimizi veriyor…daha ne istiyeyim…cocuklar buyuyunce de cemaat kolejine yollariz, eti onlarin kemigi benim. Istedikleri gibi vatana millete hayirli bir evlat olarak yetistirsinler… yetiskinlige adimini atar atmaz partiye uyeligini yapariz zaten, kadrolarda acik bulduk mu cocugun isi de tamam…Bir de burs bulduk mu kucugune istedigi universitede okusun ki bizim cocuklar buyuyene kadar seriat devleti de kurulur. Bir de zekat koparttik mi ordan, al sana dort tarafi cennet memleketim.Yahu erken secim yok mu? oy veresim geldi…
yukardaki sağlıkla ilgili linkteki ilginç bir madde dikkatimi çekti. doktorların serbest muayene hakkı kaldırılacak böylece bağımsız çalışma hakları kısıtlanacak yazıyor. düne kadar bu ülkede türbanlı, türbansız, okumuş, okumamış herkes doktor hastanede bakmıyor muayenehanesine çağırıp para almak için diye isyan ediyordu. ne oldu şimdi bu uygulamayı kaldırmaya çalışan akp diye mi isyanlara geldik. bu doktorların muayenehane defterlerinde görünen protokol en insaflısında üçü beşi geçmezken asıl hasta sayıları 20, 30lardadır. al sana vergilendirilmemiş kazanç. al sana sağlık kullanılarak yapılan sömürü. ssk kuyrukları kalktı ssklı ilacını her yerden temin etmeye başladı. türk sağlık sektöründeki en insancıl gelişmedir bu. insan yerine konacak olmanın ilk adımıdır. aile hekimliği uygulaması başlatıldı ve tüm türkiye’ de yayılıyor. insana verilen kıymetin en önemli göstergesidir bu. doktor sayısı azalacakmış beyin göçü yaşanacakmış.aile hekimliği düzgün uygulanabilirse insanlar saçımda kepek var diye hastane doktorunu meşgul etmeyecek. ön teşhis ve tedavileri tamamlanıp gerekli ise hastaneye gidecekler. aynı doktor tarafından takip edilip her defasında gidilen doktorun kendine ilaç çalışan mümessilin verdiği hediye karşılığı yazmak zorunda kaldığı antibiyotiği almayacak. eşdeğer ilaç uygulaması yolu ile ilacın ucuzunun ödenmeye başlanmış ve bu sayede inanılmaz ekonomi yapılmıştır. düne kadar devlet ödemiyor mu en pahalısını verin diyen hasta bu kendi cebinden çıkacak parayı düşünerek devlete de yazık değil mi ucuzu ver tabi ülke kalkınsın demeye başlamıştır. bu ülkede kötü şeyler yaşanmaktadır. ama yapılmaya çalışılan insancıl ve bir kısmı gerçekten de iyi niyetli ve o çok kıymetli avrupa birliğine girme yolunda önemli olan çalışmaları da kötü gibi göstermeye çalışmak vatan hainliğidir.evet radyasyonla çalışan personelin çalışma saati arttırılmıştır. işte bundan bahsedelim. türbanlı kadın doktor hasta bakmayı reddetmiştir işte bunu konuşalım.bence akp karşıtlığı ile objektifliğimizi yitirmek de en az o sorgulanması gereken kötü ve yanluş uygulamalar kadar haincedir.
Boşuna nefes tüketiyoruz Manson. Sevgili dostların amacı bir sorunla uğraşmak, problemlerin hallolması değil. İdeolojik cihada girişmek. 5 sene önce hastane kapılarında köpek muamelesi görmekten rahatsızlık duymayanlar bugün işgüzar doktorların devlet hastanelerini randevu odası, reklam merkezi yapmalarının önüne geçilmesinden rahatsız oluyor. Hepsi de doktor olmadığına göre insanlar ideolojik hastalığa kapılınca akıl tutulması yaşıyor demektir. Bazıları İstanbul’da Türk sarığı görmektense Kardinal serpuşu görmeyi yeğleyengillerden sanırım. Tek bir açıklaması var bunun: AKIL TUTULMASI.
parti kapatılmasına yönelik yorumlar şu şekilde;Recep Tayyip Erdoğan:
“Yargıya intikal eden konular üzerinde konuşmamız yanlış olur”
Köksal Toptan :
“Türkiye bir hukuk devletidir, Anayasa Mahkemesi’nin en doğru kararı vereceğine inanıyorum, herkes hukuka güvensin, müsterih olsun”
Mehmet Ali Şahin :
“Adalet Bakanı olarak, yargıya intikal eden bir konu hakkında yorum yapmam uygun olmaz, ancak şunu söyleyebilirim ki, siyasilerin kendilerini, davranış biçimlerini çek etmelerinde fayda var“
Cemil Çiçek :
“Hizmet için seçilenler, kavga çıkması, gerginlik olması için olaylara adeta çanak tutuyorlar, çok net iddia ediyorum, partinin kapatılmasını en çok siyasiler istiyor, yoksa bu kadar ahmakça politika güdülemezdi.”
Bu benzetmeyi de anca bidon kafa yapar. Bir tarafta PKK’ya terör örgütü diyemeyenler var. Hoş buna rağmen demokratlar o partinin dahi kapatılmasını istemediler. Diğer tarafta ise:
Avrupa’daki bir mahkeme kararı için: AİHM’in başörtüsü kararının ardından Erdoğan’ın , “Başörtüsü konusunda karar verilirken ulemaya danışılmalı” sözü.Üniversitelerde başörtüsüne serbestlik getiren Anayasa’da yapılan değişiklik…”Kişiler değil, devlet laik olur” sözü…
gibi saçma iddialarla kapatma kararı alınmaya çalışılıyor. Üstelik Taraf Gazetesinin savcı hakkında şikayet dilekçesine konu olan konular gibi saçma durumlar da söz konusu:
YARGITAY BİRİNCİ BAŞKANLIK KURULU’NAANKARAŞikayet eden: Taraf Gazetesi ÇalışanlarıŞikayet edilen: Abdurrahman Yalçınkaya Yargıtay Başsavcılığı AnkaraSuç: Görevi kötüye kullanmakİzahı: Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya “laiklik karşıtı fiillerin odağı haline geldiği” gerekçesiyle AK Parti aleyhinde Anayasa Mahkemesi nezdinde açtığı kapatma davasında zorlama delil tesis etme yoluna gitmiştir: Danıştay üyesi Mustafa Yücel Özbilgin’in öldürülmesi ile ilgili olarak açılmış, gerekçeli kararı dahi yazılmamış, henüz kesinleşmemiş ve temyiz aşamasında mütalaası istenmek üzere önüne gelecek davadaki bir sanığın sözlerini aleyhte delil olarak sunmuş, böylece daha dosyayı görmeden davayla ilgili mütalaasını vermiş, görevini kötüye kullanmıştır. Gereğinin yapılmasını saygılarımızla arz ve talep ederiz.
Ve son garabet ise Anayasa Mahkemesi Türban konusunda beraat kararı alırsa ortaya çıkacak. O zaman Anayasa Mahkemesini de kapatalım, halk olarak ülkeyi terkedelim sonra bu % 5-10 burada at koştursun.Bunu ne içerde, ne de dışarda hiçbir aklı başında insana izah edemezsiniz. En fazla işte bu bidon kafa gibi klasik saçma çıkarımlarda bulunulmaya çalışılır.
Tabi başsavcı keyfinden açıyor davayı, ulan neyden korkuyorsunuz, suçlu olduğunuzdan mı kaç gündür bütün muhabbetleri izliyorum yok şimdi oyumuz %70 oldu, yok tarlalarımız arttı (tarlalar lafı ile açıkca ne mal olduğunu ortaya koyuyor zaten), yok süreci süren bir mahkeme ile ilgili kanun değişikliği planları (neme lazım ileride ülkenin birinin başbakanı birini öldürdü, sonra da her şey ortada tutuklanmış, sonra mahkeme aşaması başlıyor ve o ülkede başbakanının adam öldürmesinin serbest olduğuna dair bir yasa tasarısı geliyor, ne hissederdiniz) Eğer masumsanız , eğer anayasaya karşı suç işlemediyseniz neden korkunuz , neden sağa sola çamur atmalarınız, neden kaçışınız, milyarlarca dolarlık nükleer ihalelerine zapsu nun katılacağı açıklamaları mı, millet size şeriatı getirin diye oy vermedi [ ama bu salakların bazıları hala öyle olduğunu sanıyor ] ekonomiyi düzeltin, iş ve aş imkanları sağlayın diye oy verdi. Ama nerde ekonomi, nerde iş, nerde aş ? Neye dayanarak oyu arttı diyorsunuz, bu halka en büyük kötülüktür bu halka muhalifliktir, bu embeselliktir…
Seni tebrik ediyorum. Sanırım bu uslubunu Şemdinli savcısını görevden alırlarken de göstermişsindir. Adam hakimi, savcıyı, başhekimi “hizaya getirmek için” şiddete ve teröre başvuran Ergenekon Terör örgütü bağlantılı güruha dava açtığı için yalnız görevden alınmadı. Bütün yetkileri, memuriyeti ve hatta bununla da yetinmeyip diploması elinden alındı. Azıtmış Ergenekon Terör örgütcüler biraz daha coşsa idi adama kol ve bacaklarını da kesip saksıya çevirme cezası vereceklerdi.Şimdi hukuk sever yüreğin galeyana geldi ve garibim savcının görev ve yetkisinin ötesinde işlere kalkıştığı (cumhurbaşkanına dava açamayacağı gibi) halde neden eleştirildiği itirazını yapıyorsun ha :)Aferim. belki ilerde gerçekten hukukun üstünlüğüne de inanırsın. En azından bunu da bir aşama olarak görüyorum senin için.
Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.Tamam
yorumlar
Civa demiş ki
Anlayana cevabı:
evet kimse bir partinin kapatılmasını istemez ama bazı beyinler hala ve hala aynı kısır döngüde yada en azından türkiye devleti kanunları ile ancak bu kısırdögüye sıkıştırılmış ideolojilerin peşinden koşmak için ısrar etmeye devam ederlerse demokratik laik hukuk devletinin savunma mekanizmaları kaçınılmaz şekilde kendini göstermeye başlayacaktır. demokratik haklar, demokrasiye laikliğe ve hukuk devletine karşı kullanılamaz. kimi kandırıyorsunuz kuzum siz özgürlük diye kısıtlayıcı bir kavrama devletin her yerinde yer vermeye çalışarak? millet ses çıkartmakta geç kalıyor diye herkesi aptal sanıyorsunuz ama yanlış hesap mutlak bir yerlerden döner..
demek ki, bu ülkede hiç bir siyasetçi yediği herzeler, yaptığı yolsuzluklar, söylediği yalanlar yüzünden yargılanamayacakmış. sadece laikliğe laf söylerse yargılanacak ve bu ülke ayağa kalkacakmış. bizim tek kriterimiz buymuş. tek derdimiz, türban, laiklik, islam devleti, şeriatmış. hortumcu da olsan, soyguncu da olsan gel. yeter ki laik ol.demek ki bizim hukuk sistemimiz sadece ulvi konularda cesaret gösterip böyle çıkışlar yapacaklarmış. hukukun üstünlüğü laik parantezindeyken varmış. kalan çarpanlar hep 1’miş.demek ki, parti kapatmak yeni bir siyaseten katl modeliymiş. 1990’dan bu yana bütün cumhuriyet tarihi kadar belki daha fazla parti kapanmış. hesapta özgürleşirken, kitapta hiç de öyle bir durum yokmuş. başka parti kapanırken sesini çıkarmayanlar, siyasi partileri ve seçim sistemini sadece o an kullanananlar, sonra aynı duvara çarparmış.demek ki, bu sistem nasıl bir dev aynasıysa, en anti-demokratik adamı bile ennn demokrat gösterirmiş.
Gugukçuların iddianamesinden bomba bölümler:
[Siyaset Bilimci Dr. Murat Yılmaz’ın makalesinden alıntı.]
Hasan Cemal’den:
Guguk denilen hukuka elbet birgün herkes muhtaç olacaktır, tabi ki hukuk denince din kanunlarını anlayanlara lafım…
Taraf Gazetesinden bir dilekçe örneği:Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’naANKARAŞikayet eden: TÜRK MİLLETİŞikayet edilen: Abdurrahman Yalçınkaya. Yargıtay Başsavcılığı AnkaraSuç: Görevi kötüye kullanmak.İzahı: Yargıtay Başkasvcısı Abdurrahman Yalçınkaya “laiklik karşıtı fiilerin odağı haline geldiği” gerekçesiyle AK Parti aleyhinde Anayas Mahkemesi nezdinde açtığı kapatma davasında zorlama delil tesis etme yoluna gitmiştir: Danıştay üyesi Mustafa Yücel Özbilgin’in öldürülmesi ile ilgili olarak açılmış gerekçeli kararı dahi yazılmamış, henüz kesinleşmemiş ve temyiz aşamasında mütalaası istenmek üzere önüne gelecek davadaki bir sanığın sözlerini aleyhte delil olarak sunmuş, böylece daha dosyayı görmeden davayla ilgili mütalaasını vermiş, görevini kötüye kullanmıştır. Gereğinin Yapılmasını saygılarımızla arz ve talep ederiz. 17.03.2008
Ben yalnizca ‘oha’ diyorum.Ve baska demiyorum!!
ulan guguk kuşları! kimsenin kendi fikri yokmu herkes bişeyler kopyalayıp yapıştırıyo buraya…türkiye hükümetllerin siyasi partilerin çiftliği mi de hukuksuzlukla yönetecekler ülkeyi…hukuktan saptın mı böyle oturturlar kucağa, kapatırlar da, siyasi yasak da getirirler, ayvayı da yetirtirler adama..oyla geldiler diye at mı olyanatacaklar, cumhuriyeti mi devierecekler,milletin eğitim, sağlık, iş sorunlarını çözsünler önce…hükümetin, siyasi partilerin üstünde, hükümetlerin üstünde hukuk varsa bu memlekette o hukuk işler,
Suc isleyen bir grup insani dava eden savcinin “gorevini kotuye kullandigi ” iddiasi ile savcinin gorevini yapmasina engel olan herkesi dava etmek lazim !tamilgerillasi demis ki:demek ki, bu ülkede hiç bir siyasetçi yediği herzeler, yaptığı yolsuzluklar, söylediği yalanlar yüzünden yargılanamayacakmışAllah akil fikir versin sana! DEVLETIN TUM SORGULAMA SORUSTURMA VE TEFTIS KURUMLARINI TELEF ETTI, YETKILERINI ELINDEN ALDI VE KAPATTI BU HAIN HUKUMET!AL Qadi’dan tut AL Qeada ile olan ilgilerinden Zapsu’nun kirli camasirlarina kadar klasorler dolusu delil cikaran hepsini ortaya cikaran bu kurumlar FELC EDILDI, sorusturmayi yuruten memurlar DAVA EDILDI, SURULDU, EMEKLI EDILDI, senin dunyadan haberin yok galiba????Senin bir kafa doktoruna ihtiyacin var!
ulan neye yanarım, bu gazoz bayisi gofretçinin onca suçuna af getirtip hülle ile milletvekili yapıp tepemize başbakan diye oturttular ya, millet de 2nci kez bu hırsıza oy verdi de hükümet yaptı ya,eee olacağı buydu işte…çekirge bi sıçrar 2 sıçrar…
Yanıver be Kopansti. Bu yanmaların sonu gelmeyecek ki. Öncekileri Avrupa İnsan Hakları Mahkemeleri de yalnız bırakırlardı ama bu çekirgeler 3 sıçramalık değil gibiler. Avrupası, Amerikası, Arap dünyası.. bütün yobaz dünya bu vatan hainlerini destekler oldular. Bu gidişle ben sana şarkı sözü sitelerinden bulduğum ve hiç dinlemediğim Rafet El Kaide’den Yanıyorum hasretinden şarkısını armağan edicem. Umuyorum güzel bir şarkıdır. Çünkü son gidişat bu Ankara bürokrasisinin çanlarının çaldığını gösteriyor. Çanlarıına ot tıkanacak da diyebilirsin. Eee Avrupa değerleri gelmeye başlamak zorunda gibi. Kilise adetlerine alışmaya başlayalım bence. Avrupa Birliği değerlerine bu kez çok ihtiyacımız olduğunu ve bu kriterleri uygulamak için öyle nazlanmaya gelemeyeceklerini sonunda anladılar bu Hökümetçiler de. Devlete göre millet yaratılamayacağına göre bu millete ve çağa göre yeni bir devleti kurmanın zamanı geldi de geçmişti bile.
Anthro, Avrupa Buroksasinin yerlesmesine can atiyorsun goruyorum.Y oksa dunyanin en meshur Avrupa Burokrasisinden haberin yok mu. San gore devlet hic olmamali, hukumet istedigi gibi hic kimsenin gudumunebagli kalmadan atlarini kosturmali bos meydanda. Hangi ulkede gordun o dahice administrasyon sistemini? Avrupa mi? Japonya? Canada? Bu ulkelerde devlet hukumetten cok daha kuvvetlidir Anthro, bence yanlis ogrenmissin dersini. Avrupa’da refah ve egitim seviyesi cok yuksek oldugundan istedigi ulkelere istediklerini yaptirtirlar, hukumetlerine de istedikleri yalani da soylettirler.
Biz elimizdeki bürokrasiden kurtulurken Avrupa’nın bürokrasisini napacağız da istiyim. Geçen, Japonya’daki son dönemdeki durgunlaşma ile alakalı bir yazı okumuştum ingilizce yayınlanmış bir japon gazetesinden. aynı dertten müzdaripler. Son 30 yılın bürokratik kalaslarından dem vuruyor onlarda. Siyasetin açılımlarını bürokratların taşıyamadıklarından ve yabancı sermayenin kaçtığından felan. Ama bizdeki bunun da ötesinde birşey. Özellikle yargıya sızmış ve bu halkla düşman bir güç var ve ABD bu çağda artık Türkiye’deki darbe fetvalarını vermeyeceğini bildirince bu kuvvet son çabaları ile varlıklarını sürdürme hayalleri kuruyor. Bunlar zaten yeni çağda yok olmaya mahkumlardı ama bu son yaptıkları bu işi daha da hızlandırmalarına sebep olacak. Ama şefaf ve kuvvetler ayrılığının adam gibi işlediği bir devlet artık en kısa zamanda oluşturulmak zorunda. Avrupanın bürokrasisi değil ama siyasi geleneği en kısa zamanda yerleşecek bu ülkeye. Sonuçta AB’li olsak da olmasak da.
İddianameyi ilk duyduğumda ideolojik bir harekete karşı gereksiz bir iddianame diye düşünmüştüm. Ama orda burada okuduğum yorumlarla, şeriatçı yobaz kesimin içlerini dökmelerini gördükçe keşke diyorum iddianame daha önce verilseydi de ne b.k olduğunuz en başta ortaya çıkmış olsaydı…
ABli olunca zatn hic bir otonomin kalmayacak ki! Herseyini Bruksel yonetecek. Avrupanin dedigi olacak. Ingiltere disinda tum ulkeler bu sekilde, Ingiliziler her zamana ABye suphe ile baktiklari icin kendi buroksilerini ve para birimlerini korudular ve hatta daha da guclendirdiler. Bir seyi guclendirmen icin onu yikman gerekrmiyor; sadece verimini artirman yeterli. Ama zaten hukumetin amaci guclendirmek degil, devleti YOK etmek. Demokratik bir ulkede devlet kurumu hukumetin yetkilerini asmamasini saglayan bir bekcidir, sen o bekciyi kaldirdigin anda (ki hukumetin yaptigi buydu) hukumet (halk degil) mutlak egemenligi eline gecirmistir. Halkin sectigi bir hukumet fikrini degistirip onlari temsil etmeyecek suclar islerse devletin organlari onlari sorgulamak zorundadir; saglikli bir administrasyon hukumetin dinamigi ve devletin frenlemesiyle dengelenmis bir duzendir. Bu hukumet devletin teftis kurumlarini bastan basa kiyima ugratti. Boylece hukumeti hic kimsenin sorgulayamadigi bir diktatorluk olusturulmasina dogru cok buyuk adimlar atti. Haksizligi goren halk (ISci, ogretmen, ciftci,memur ) sokaga dokuldukce kendini sorgulayan devlete olan zorbalik katilastirildi, hukumeti sorusturanlar gorevden uzaklastirildi, boylece hukumet inanilmaz derecede corrupt iken butun pislikleri birden bire halka gorunmez hale getirildi. Sen ve Seriat devrimi isteyen arkadaslarin (Muhalif Demokrat, Ser-hus, OgzuKAgan , xNicoX gibi sahislar hafif’te “Seriat Devrimi davullari” caliyorlar), bu gercekleri goz ardi ediyorsunuz. En basta bana devletin hukumeti sorgulama yetkisinin neden defalarca sekteye ugratildigini ADIL bir acidan aciklayabilmeniz gerekir.Eger aciklayamiyorsaniz Seriat Devrimi’nin askerleri olarak niyetiniz sorgusuz sualsiz at kosturmak oldugundan olabilir . O zaman karsinizda beni bulursunuz. Beni oldurmeden hic bir devrim yapilamaz bu ulkede.
clicia aklı fikri senden öğrenecek değilim. burada hasta olan biri varsa, o da sensin. ağır bir sinir hastası olduğunu her yazından, dizginsiz sözlerinden, histeri nöbetlerinden belli oluyor. bu durumunla da zerre kadar ilgilenmiyorum. o yüzden sen de benle ilgilenme.söyleyeceğim şudur. bu kurumlar felç olmuş falan değiller. hepimiz gördük ki bahsettiğin kurumlar daha geçen sene cumhurbaşkanlığı seçimi iptal ettirip, meclisi fesedip ülkeyi seçime götürdüler. şimdi de görüyoruz ki, şanlıurfadan çıkan bir garip savcı bütün türkiye’yi ayağa kaldırdı. mevzu laiklik olunca kimseden korkuları yok. mangalda kül kalmıyor.ama mevzu enerji olunca örneğin, kimse sesini çıkarmıyor. hem laiği hem dincisi oydaşmış. ihaleler gırla gidiyor. bunlardan kimse hesap soramıyor. bahsettiğin kurumların net kararlarına rağmen mesela bergama’da altın çıkarılıyor. neden bu kurumlar ülkeyi ayağa kaldırmıyor, kendi kararını uygulamayan devleti hükümeti neden mahkum etmiyor.kaldı ki, türbanlı öğrencilerin otobüsle servis edilmesi…vs gibi nedenlerle birilerini mahkum edebilen ya da edebilecek olan bir güç, zapsu ile ilgili toplanan dosya dosya bilgileri neden ve nasıl kullanamıyor.bırakın bu işleri artık. akıllı, yenilikçi ve yargı yerine politikadan güç alan bir muhalefete ihtiyacımız var. bu hareketler gayet net gösteriyor ki, bu şekilde bu hareketi dizginleyemezsiniz. bunlar son çırpınışar.bu öfke ve hırsla ancak 1-2 kere daha parti kapatırsınız. 3-5 cumhuriyet mitingi yaparsınız. olacağı budur.
Sadece bu herifin sözleri bile kapatmaya yeter. Alın katillere açık çağrısını :
kubilay’ı da böyle katlettiler menemen’de
Clicia ben AB’li olalım demiyorum zaten. Olup olmamamız hiç önemli değil. Ama bu standartları öyle yada böyle bünyemize adapte etmekten başka yolumuz da yok. İsteseler de istemeselerde toplumlar dikey olarak gelişirler. Bizim ülkemiz de nasıl sekülerleşme tecrübesini edindi ise bunu tam içselleştirip demokratikleşme ve şeffaf bir hukuk devleti olma yönünüde geliştirecek. Bunun için devleti yıkmaya da gerek yok, ben devrimci felan değilim, sadece kurumlar geliştirilip çağa uygun hale gelecek. Buna ayak uyduramayanlar yavaş yavaş sahneleri terkedecek. İşte bunlar gerçekleştiği noktada da Tamil Gerillasının işaret ettiği gudubet durumların da üzerine gidilecek. Ama şu an devleti tekelinden bırakmamak için çırpınan bir güruhla mücadele söz konsusu. Bu insanlar da nasıl İran’dakiler islam kelimesini kendi amaçları için kullanıyorlarsa bizimkilerde Atatürk kelimesini kendi hakimiyet mücadeleleri için kullanıyorlar. Ama yolun sonuna da yaklaşıyorlar.Umuyorum önümüzdeki on yıllarda ben Atatürkçüyüm diyen de, ben müslümanım diyen de, ben hristiyanım, kürdüm, ateistim, aleviyim, eşcinselim diyenler de seslerini daha gür duyurabilecekler. Yavaş ilerliyoruz ama 1900’lerde de değiliz 1930’ları da geride bıraktık, 50’leri de, 80’leri de. Enseyi karartmaya hiç lüzum yok. Şimdi endişeli olanlar belki o gelecek günleri yaşadıklarında daha bir huzurlu olacaklar. Gelişime ve demokrasiye karşı neden aptalca direniş gösterdiklerini de sorgulayacaklar.
Ve de bil ki; ekonomik istikrar bu şekilde sürdüğü sürece AB’ye girersek elbet bir Hollanda yada Brüksel lahanası olarak değil en az bir İngiltere kadar güçlü bir denge olarak gireceğiz. Aksini ise zaten biz tenezzül edip kabul etmeyeceğiz.
Ant, dostum bahsettiğin ülke neresi, nerde ekonomi? nerde istikrar? hangi ülke bu bahsettiğin acıba? Yaşadığın bu ülke neresi?
acıba:)
kop’cum, söylediklerin bana önceki günkü Engin Ardıç yazısını hatırlattı hemen. Yazıyı istersen tamamiyle linkten oku, tam senin söylediklerinle alakalı yazmış ama şu alıntıyı buraya yapıştırıyım. 1953 senesine ait bir karikatür kitabından karikatürler:
İnsanlar nasıl görmek istiyorlarsa daha ilk dakikadan öyle görüyorlar zaten dostum. Ekonomi boktan olsun dediğin gibi, ihracat sıfır, ithalat almış başını gidiyor vs.Ama bir gerçek var ki: türkiye artık dünyanın 17. en büyük ülkesi oldu bile. Şimdi sana 1920’lerden 30lardan, 50 lerden istatistikler de sunarım da bana küfretmeye başlarsın diye saklıyorum 🙂 Fakat nasıl bakarsan bak dünya Türkiye’nin hızla önplana çıkmakta olduğunun farkında. Sen farketmek istemesen de bunun kaymağını ileride hep beraber yiyeceğiz. Ve o ülkenin dini de toplumunun tercihleri de hiçbirimizi ilgilendirmeyecek. Sadece aç toplumlar bu şekil güç mücadelesine devam eder.
bana istatistik okuma dostum, ben cebimdeki paraya bakarım, rahmi koçun dolarlarının bana faydası yok, sen benim bu durumumu farkedemiyosun, yediğin kaymaklar nasıl boğazından geçiyo…
pardon Türkiye neye göre dünyanın 17. sırasında, anlayamadım?
pardon Türkiye neye göre dünyanın 17. sırasında, anlayamadım?
Bu dediğine katılıyorum. Ama elimizde en umut veren siyasi malzeme bu muhafazakar demokrat parti AKP. Beğen beğenme ama elimizdeki en iyi malzeme. Birileri de hem demokrat hem sosyal olan bir Avrupai sosyal demokrat yada sosyalist parti kurarsa bu gelir dağılımı eşitsizliği de o zaman düzelir. Henüz demokrat kısımını atlatma yolundayız. Sosyal kısmını şu an liberal ekonomik gruplar ellerine almış durumda. CHP sosyal demokrat ve akıllı muhalefet yapsa bu kepaze gelir dağılımı eşitsizliği de olmazdı. Ama gelgör ki bir tane bu konuda muhalefet yapmayı beceren sol parti. yok.
soru sormuştum
Gayrisafi milli hasıla’da makaleci. Kişi başına düşen gelir de değil tabi ki. Ama onda da umarım ilerleriz. Bundan rahatsız olmamız gerekmediğini düşünüyorum ama. Neden sanki küfür edilmiş gibi hoşnutsuz oluyorsunuz onu gerçekten anlamakta güçlük çekiyorum. Tamam onlar yönetiyor ama bize ait olan bir ülkeden bahsediyoruz. Rahatsız olacağımız bir durum yok burda. Biz üretiyoruz bu zenginliği.
Yok pahasına satılan milletimizin zenginlikleri….
ekmeğe gelmekte olan zamdan haberin var mı anthro?
!
bu konu 100 yorumdan aşağısını kurtarmaz.ayrıca tamilgerilası’nın şu yorumuna izniyle katılmak, tutmak ve hiç bırakmamak istiyorum.
NOT: evet bugün tembel günümdeyim.
Listede Ankara’yı görmedim Makaleci. Bunu zam yiyecek şehirlerde ki arkadaşlar düşünsünler. Ne demiş üstadım kop:
Benim açımdan sorun yok o zaman 🙂 Ben herşey harika durumda demedim zaten. Ve de kop’un dediği gibi bu hükümetin yönetim süresinde benim gelirim %70-80 oranında arttı. Fakat aynı süre zarfında Aydın Doğan şirketleri 7 kat değer kazanmış. Ben dedim ya, eğer sosyal demokrat bir parti bu hükümeti gerçek sosyal demokrat gerekçelerle eleştirecek olsaydı hükümet de bu gelir adaletsizliğinde bu denli arsız olamazdı. Komünist partili gençler Aydın üniversitesindeki başörtülü kızlara saldırmakla meşguller. Gelir dağılımı gibi bir solcuyu ilk ilgilendiren konuda ses çıkaran bir solcuya rastlamadım. Sadece hükümetin sosyal tercihlerini eleştirirken üstten değiniliyor bu konular. Haliyle de ekonomik dağılım düzelmiyor.
Antalya’ da listede olmaya hazırlanıyor, bu olmasa, yani Antalya listede olmasa benim ilgilenmemem mi gerekiyor olayla? ben mi yanlış okudum seni yok sa sen mi yazdın Bunu zam yiyecek şehirlerde ki arkadaşlar düşünsünler diye?
gelirin %70-80 arttıysa ant adamım daha ne istiyon keyfini sür , bırak sürünen de sürünsün, o faking gayri safi milli hasıla şeysinin de içine pişarlıyayım, 17nci sıranın ne vatandaşa faydası var, ne eğitime, ne sağlığa, ne sosyal adalete, ne işsizliğe, birilerinin dolarları artarken birileri de sürünüyo bu faking gayri safi milli hasıla 17nciliği övünç kaynağıylan
Elbette bana dokunmayan bin yaşasın anlamında demiyorum, kop’un yazdığı cümleye atıf yaptım sadece. Elbet kötü bir durum ama işin ilginç tarafı şu: Geliri en çok artanlar şu an AKP’ye karşı çıkan tuzu kuru gruplar. Ama gelirinin %50 sini gıdaya ayırmak zorunda kalan en alt grup ise ısrarla AKP’ye destek vermeye devam ediyor. İşte asıl saçma bulduğum nokta da bu. Ama bu sorunda dediğim gibi bu halkın değerleri ile çelişmeyen, savaşıma girmeyen bir sosyal demokrat parti olmaması. Şu Avrupa’daki sol partiler burada olacaklardı ki oyları silip süpürürlerdi mukakkak. Ama Türkiye’de durum tam tersi cereyan ediyor. Peki bu durumda bir yanlışlık olduğunun farkında değil misiniz? Bu halk aptal, kömüre oy verir diyecek olursanız baştan kısa keselim bile muhabbeti. Madem öyle, gider Baykal’la Onur Öymen’le konuşurum, onlarda aynı şeyi söylüyor sonuçta. Ve böyle konuştukça halkla aralarına mesafe açmaya devam ediyorlar.
İlhan abimiz bakın neler demiş:’Kuvvetler ayrılığı’ demokrasinin ‘olmazsa olmaz’ kurallarındandır…Demokraside kaç kuvvet var?..Rakamla 3…Yasama..Yürütme..Yargı..Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya AKP’ye yönelik bir açıklama yaptı…AKP bu yüzden tepkili…Yalnız AKP mi tepkili?..DTP de tepkili…Neden?..Çünkü bu iki partimiz iki kırmızı çizgimizi çiğniyor mu, çiğnemiyor mu soruları yargıyı fena halde ilgilendirmeye başladı…İki kırmızı çizgi nedir?..Dincilik..Ve bölücülük..DTP’nin üstünde bölücülük, AKP’nin üstünde dincilik gölgesi gün geçtikçe koyulaşıyor…Yargı bu gerçeği görmezlikten gelebilir mi?..Gelemez…Yargı gücünde devlet görevlisi bir savcı ille de görevini yapmak zorundadır…Nedir görevi?..Hırsıza, yolsuzluk yapana, rüşvet alana, adam yaralayana ya da öldürene savcı dava açar…Savcı, Cüneyt Koryürek’ e çarpıp yazarımızı öldüren otomobil sürücüsüne hele dava açmasın..Görür gününü…Savcı, kırmızı çizgiyi çiğneyip bölücülük ya da dincilik yapan siyasal partiye dava açmasın..Görür gününü…Savcı yürürlükteki yasalara göre davranmakla yükümlüdür…Bir savcı, suç işlediği varsayılan kişinin ya da kurumun zengin mi yoksul mu, güçlü mü güçsüz mü, şişman mı zayıf mı, muhalefette mi iktidarda mı olduğuna bakarak karar veremez…Başsavcı, dava açması gerekiyorsa, dava açacaktır…Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın açıklaması ve uyarısı üzerine küplere binen Başbakan RTE yasamanın ve yürütmenin üstünlüğünden söz açtı, mangalda kül bırakmadı…Başsavcının Meclis’le, hükümetle işi gücü yok…Başsavcı ne yasamayı ele alıyor..Ne de yürütmeyi…Deyiş yerindeyse sanık ya da zanlı, bir partidir…DTP, CHP, MHP gibi bir parti…AKP’nin iktidarda olması, hükümetini kurması, yürütme organını oluşturması hukuka ve yasalara göre hiçbir şey değiştirmez…Cumhurbaşkanımız dosyalı zanlı..Başbakanımız dosyalı zanlı..Bir de iktidar partimiz zanlı oldu mu, gel keyfim gel…O zaman türbanlık ve kurbanlık Türkiye’nin yeme de yanında yat…”24 OCAK 2008 İlhan Selçuk/CumhuriyetEfendim memleketi tapulu malı zannedenler saldırıyor ama eski hal muhal….[T.Korkmaz alıntı]
Habertürk ten salak birinin yorumu ne b.k olduğunuzu açıkca ortaya koyuyor.
Akp sol bir partidir…akp varoslardan isci kesiminden ve koylulerden oy alir..akp nin durusu statuko karsitidir.Bu ulkenin kenar mahalle aristokratlari kenara itilmisleri umudlarini akp de ariyorlar.sag partiler ise akp`nin alternatifini olusturamiyor, lider cikartamiyor, kadrolari yetersiz ve donanimsiz…Alternatifini koyamadiginiz surece de AKP iktidarda kalacak.Son secimde orta siniftan hatta zenginlerden bile oy almasinin en buyuk sebebi istikrardir…Hadi diyelim AKP` yi kapattik, siyasetten cekildigini, yok oldugunu farzedin.Alternatifiniz nedir?(biliyorum cevap veremeyeceksiniz)Size bir tiyo; Akp`nin alternatifini olusturmak icinakp nin bir sol parti oldugunu anlamaniz lazim, siyaset de bir bilimdir, bunu gozardi etmeyin.(lutfen komur edebiyati yapmayin, ben bunu kahvede arkadaslarla da yapiyorum)
kömür edebiyat değil realitedir, vatandaşını aç bırakırsan kömürünü ve kıymasını sen verirsen, bunu kaybetmemek için senin köpeen olur
Dünya para ile dönüyor desene Kop, Aç kapa kafanı, ben böyle zihniyete ölürüm..
filler ve siyah giyinen adamları hatırla pbk
Ulan hele şükür biri sizi çok iyi tahlil etmiş :
bunlar alışkın kapanmaya, türban da taksınlar saçları gözükmesin
adam gibi siyaset yapsaydınızda kapatma davası açılmasaydı… kendileride biliyor ne herze yediklerini ama öyle pişkin bir şekilde ve çok cüretkar bir tarzla savunmaya geçiyorlarki (particek)?… PES, vallahi PES… Yavuz hırsız evsahibini bastırırmış… ben savcı olsam “halkı hukuka karşı kışkırtmak suçundan” iddanameye bir madde daha eklerdim… işlerine gelmeyince tü kaka… di miiii hacivatlar?…
tıpkı Lenin’in tavuğu gibi!
Hey kizlar su don +3 cocuk meselesi hakkinda ne yapacagiz?Bir dilekce de biz verelim:”Turk kadinin hayatina mudahele nitelikte onurunu ve haysiyetini zedeleyen ifadelerden dolayi magdur olduk.”Zanlilarin yargilandirildiktan sonra derhal katranlanip oradan uzerine pamuk dokulup bir kazik uzerinde sehrin ortasindan ibret -i alem gezdirilmesini istiyoruz. Hapsihanede gececek sure icinde her gun en az uc cocugun bakimi ve zorla kafalarina mor benekli don gecirme cezasi verilsin.imzaTurk kadinlariInanin dusundukce kabus gordugumu zannediyorum.
can dundar demis ki..=>
hökümet, ergenlik çağına geldiklerinde, çocuklarımın her biri için haşlak mısır pazarlama firması ya da gemicik alabilecek kadar finansal koşulları sağlam ve yeterlilik arz eden bir ekonomi oluşturdukları anda 5 çocuk doğurmaya hazırım.don mevzuusuna hiç dokunmuyorum. türban takmayanı donsuz gören gözlere, dondan gözlük öneriyorum. donun içinden bakarlarsa kadınları donlu görebilirler belki diye…
Tayyibciler TIYATRO sansurletiyor.Sanirim cok yakinda dikatatorluk ilan edip Cihad ilan edecekler.
vallaha billaha tayyibciyiz demeyeni yakar bile bunlar
kopişim, sen yanmazsan ben yanmazsam clicia hic yanmazsa nasil cikilir karanliktan aydinliga…benzin dökmeyen ölsün.ayrica; cagdas kadin ic camasiri kullanmaz.
cliciayı yakanı ben yakarım seroşumtürbanlı kadın g-string kullanıyo ama
tüm siyasi cehaletimle akp yerine gelecek tek parti yahut koalisyon için ne gibi bir alternatif belirlendiğini sormak istiyorum. hakikaten ben bunu merak ediyorum.
Ser-hus’u ayni findik seyhi Al Zapsu Bin Finddiq basbugulari gibi, katran kuyusuna atip pamuga bulayip sehirde kazigin ustunde MOR BENEKLI DONLA teshir etmeli. bu sapiklarin savundugu satanist bir kult olsa gerek, ic camasirdan beri gelmiyorlar.
Anlamadigim sey, madem masumlarsa neden savciyi gorevden almaya calisiyorlar ve de neden bukadar PANIK icinde herkese saldiriyorlar?
Kırca Ali’nin Show Ana Haber Bülteninde yaptığı sms katılımlı seçim anketi sonuçları:AKP % 70CHP % 18MHP %6DTP %4AKP başsavcıya sevgilerini sunuyormuş..
Okulu bitirdikten sonra memlekete donmeyi dort gozle bekliyorum, issizlik falan hikaye, herhangi bir iste askeri ucretle calisabilirim.Mesela; TOKI`nun evlerinden birine yaziliriz, ayda 233 ytl…on sene sonra sicacik yuvamiz olacak. (oyle degil mi clicia?)Yesil kart cikartirsin saglik bedava ki herhangi bir saglik ocagina nufus cuzdaniyla bile artik gidebiliyorsun, okul kitaplari da artik bedava, onlugu belediyemiz sagliyor zaten,bedava cocuk okutuyoruz… basbakanimizin cizdigi devlet politikasina destek olarak ki devletine bagli bir vatandasim,en az bes tane cocuk…Allah devlete zeval vermesin, komurumuzu pirincimizi makarnamizi asimizi veriyor…daha ne istiyeyim…cocuklar buyuyunce de cemaat kolejine yollariz, eti onlarin kemigi benim. Istedikleri gibi vatana millete hayirli bir evlat olarak yetistirsinler… yetiskinlige adimini atar atmaz partiye uyeligini yapariz zaten, kadrolarda acik bulduk mu cocugun isi de tamam…Bir de burs bulduk mu kucugune istedigi universitede okusun ki bizim cocuklar buyuyene kadar seriat devleti de kurulur. Bir de zekat koparttik mi ordan, al sana dort tarafi cennet memleketim.Yahu erken secim yok mu? oy veresim geldi…
hadi kapandı ne olacak, akabindeki seçimde asgari %60 ile gelir tahmin ediyorum. yurtdışındakiler seçimden (olrsa tabi) önce gelmesin 🙂
Derhal biletimi ayarlayayim :-DDDD
Ben secimi kastetmistim.
sağlık sektöründen bir pencere
yukardaki sağlıkla ilgili linkteki ilginç bir madde dikkatimi çekti. doktorların serbest muayene hakkı kaldırılacak böylece bağımsız çalışma hakları kısıtlanacak yazıyor. düne kadar bu ülkede türbanlı, türbansız, okumuş, okumamış herkes doktor hastanede bakmıyor muayenehanesine çağırıp para almak için diye isyan ediyordu. ne oldu şimdi bu uygulamayı kaldırmaya çalışan akp diye mi isyanlara geldik. bu doktorların muayenehane defterlerinde görünen protokol en insaflısında üçü beşi geçmezken asıl hasta sayıları 20, 30lardadır. al sana vergilendirilmemiş kazanç. al sana sağlık kullanılarak yapılan sömürü. ssk kuyrukları kalktı ssklı ilacını her yerden temin etmeye başladı. türk sağlık sektöründeki en insancıl gelişmedir bu. insan yerine konacak olmanın ilk adımıdır. aile hekimliği uygulaması başlatıldı ve tüm türkiye’ de yayılıyor. insana verilen kıymetin en önemli göstergesidir bu. doktor sayısı azalacakmış beyin göçü yaşanacakmış.aile hekimliği düzgün uygulanabilirse insanlar saçımda kepek var diye hastane doktorunu meşgul etmeyecek. ön teşhis ve tedavileri tamamlanıp gerekli ise hastaneye gidecekler. aynı doktor tarafından takip edilip her defasında gidilen doktorun kendine ilaç çalışan mümessilin verdiği hediye karşılığı yazmak zorunda kaldığı antibiyotiği almayacak. eşdeğer ilaç uygulaması yolu ile ilacın ucuzunun ödenmeye başlanmış ve bu sayede inanılmaz ekonomi yapılmıştır. düne kadar devlet ödemiyor mu en pahalısını verin diyen hasta bu kendi cebinden çıkacak parayı düşünerek devlete de yazık değil mi ucuzu ver tabi ülke kalkınsın demeye başlamıştır. bu ülkede kötü şeyler yaşanmaktadır. ama yapılmaya çalışılan insancıl ve bir kısmı gerçekten de iyi niyetli ve o çok kıymetli avrupa birliğine girme yolunda önemli olan çalışmaları da kötü gibi göstermeye çalışmak vatan hainliğidir.evet radyasyonla çalışan personelin çalışma saati arttırılmıştır. işte bundan bahsedelim. türbanlı kadın doktor hasta bakmayı reddetmiştir işte bunu konuşalım.bence akp karşıtlığı ile objektifliğimizi yitirmek de en az o sorgulanması gereken kötü ve yanluş uygulamalar kadar haincedir.
Boşuna nefes tüketiyoruz Manson. Sevgili dostların amacı bir sorunla uğraşmak, problemlerin hallolması değil. İdeolojik cihada girişmek. 5 sene önce hastane kapılarında köpek muamelesi görmekten rahatsızlık duymayanlar bugün işgüzar doktorların devlet hastanelerini randevu odası, reklam merkezi yapmalarının önüne geçilmesinden rahatsız oluyor. Hepsi de doktor olmadığına göre insanlar ideolojik hastalığa kapılınca akıl tutulması yaşıyor demektir. Bazıları İstanbul’da Türk sarığı görmektense Kardinal serpuşu görmeyi yeğleyengillerden sanırım. Tek bir açıklaması var bunun: AKIL TUTULMASI.
Telif hakkını senden müsade ile isterim. 🙂
parti kapatılmasına yönelik yorumlar şu şekilde;Recep Tayyip Erdoğan:
Köksal Toptan :
Mehmet Ali Şahin :
Cemil Çiçek :
kaynak : kaynaksadece parti farklı…
Bu benzetmeyi de anca bidon kafa yapar. Bir tarafta PKK’ya terör örgütü diyemeyenler var. Hoş buna rağmen demokratlar o partinin dahi kapatılmasını istemediler. Diğer tarafta ise:
gibi saçma iddialarla kapatma kararı alınmaya çalışılıyor. Üstelik Taraf Gazetesinin savcı hakkında şikayet dilekçesine konu olan konular gibi saçma durumlar da söz konusu:
Ve son garabet ise Anayasa Mahkemesi Türban konusunda beraat kararı alırsa ortaya çıkacak. O zaman Anayasa Mahkemesini de kapatalım, halk olarak ülkeyi terkedelim sonra bu % 5-10 burada at koştursun.Bunu ne içerde, ne de dışarda hiçbir aklı başında insana izah edemezsiniz. En fazla işte bu bidon kafa gibi klasik saçma çıkarımlarda bulunulmaya çalışılır.
kopipest sevenler dernee kuracam, ilk giriş ücretsiz aidat 10 dolar
Tabi başsavcı keyfinden açıyor davayı, ulan neyden korkuyorsunuz, suçlu olduğunuzdan mı kaç gündür bütün muhabbetleri izliyorum yok şimdi oyumuz %70 oldu, yok tarlalarımız arttı (tarlalar lafı ile açıkca ne mal olduğunu ortaya koyuyor zaten), yok süreci süren bir mahkeme ile ilgili kanun değişikliği planları (neme lazım ileride ülkenin birinin başbakanı birini öldürdü, sonra da her şey ortada tutuklanmış, sonra mahkeme aşaması başlıyor ve o ülkede başbakanının adam öldürmesinin serbest olduğuna dair bir yasa tasarısı geliyor, ne hissederdiniz) Eğer masumsanız , eğer anayasaya karşı suç işlemediyseniz neden korkunuz , neden sağa sola çamur atmalarınız, neden kaçışınız, milyarlarca dolarlık nükleer ihalelerine zapsu nun katılacağı açıklamaları mı, millet size şeriatı getirin diye oy vermedi [ ama bu salakların bazıları hala öyle olduğunu sanıyor ] ekonomiyi düzeltin, iş ve aş imkanları sağlayın diye oy verdi. Ama nerde ekonomi, nerde iş, nerde aş ? Neye dayanarak oyu arttı diyorsunuz, bu halka en büyük kötülüktür bu halka muhalifliktir, bu embeselliktir…
Seni tebrik ediyorum. Sanırım bu uslubunu Şemdinli savcısını görevden alırlarken de göstermişsindir. Adam hakimi, savcıyı, başhekimi “hizaya getirmek için” şiddete ve teröre başvuran Ergenekon Terör örgütü bağlantılı güruha dava açtığı için yalnız görevden alınmadı. Bütün yetkileri, memuriyeti ve hatta bununla da yetinmeyip diploması elinden alındı. Azıtmış Ergenekon Terör örgütcüler biraz daha coşsa idi adama kol ve bacaklarını da kesip saksıya çevirme cezası vereceklerdi.Şimdi hukuk sever yüreğin galeyana geldi ve garibim savcının görev ve yetkisinin ötesinde işlere kalkıştığı (cumhurbaşkanına dava açamayacağı gibi) halde neden eleştirildiği itirazını yapıyorsun ha :)Aferim. belki ilerde gerçekten hukukun üstünlüğüne de inanırsın. En azından bunu da bir aşama olarak görüyorum senin için.
tabbi tabi, burdaki herkes de hukukçuymuş yau! ürktüm valla
Ben hiç ürkünç değilim kop. Gayet naif ve efendi bir çocuğum. Benden ürkmene gerek yok.
senden değil ikigözüm, burdaki hukukçulardan ürktüm,
adeta ürkek bir güvercinsiniz sevgili kopella.
ve aynı zæmanda da minik ve beyaz bir güvercin