Devletteki problemlerin büyük kısmı, sanılanın tersine, bu mekanizmanın çalışmaması ve bürokrasinin yeterince etkili olamaması yüzünden büyüyor. Bu güne kadar hep hantallıkla, vatandaşın işine taş koymakla, bugüngityarıngelcilikle suçlanan bürokrasi, aslında ciddi bir birikim, kültür ve tecrübeyle tesis edilebilecek, gayet detaylı ve incelikli prosedürlerle oluşturulabilecek ve sürekli güncellenerek fonksiyonları varolan ihtiyaçlara göre biçimlendirilecek, süper bir strüktürdür.Bizde her nedense hep bürokrasi suçlanır. Halbuki suçlanması gereken, bunu işletemeyen öküz sürüsüdür. Bu sürünün görünürdeki sahibi devlet, aslında sahip falan değildir; tamamen bu öküzler tarafından güdülen ve bu öküzler tarafından oraya-buraya götürülüp, otlatılan sözde bir çoban konumundadır. Zavallı devletimiz, aslında bildiğiniz gibi güçlü müçlü de değildir. Onun bunun tarafından güdülen ve içten çökertilmiş bir haldedir. 80’li yıllardan itibaren devletin herhangi bir yaptırımı kalmamıştır. Meclisi, mahkemesi, hükümeti, kuruluşu, muruluşu, hepsi, standart/modern bir devlet-bürokrasi tanımının tamamen dışına çıkmıştır.Aslında konunun bir yönü hiç de yeni değildir. Türkler tarih boyunca kendileri hakkında efsaneler ve yalanlar üreterek; sonra da bunlara kendileri de inanarak ilerleyen şizoid bir karakter yapısına sahiptir. Bunlardan biri de devlet kurma geleneğidir. Palavranın yuvarlanarak büyüyeni. Biz her zaman devlet düşmanı olmuşuzdur. Kapıkulluğu yapmak ve otoriteye tapmanın, devlet olmak ve devlet idare etmekle bir ilgisi yoktur. Osmanlı zamanında da sokak iktidarı vardı, şimdi de sokak iktidarı var. Eskiden baldırı çıplak denilen, deklase/ lumpen/tribün/mafya/kürt çoğunluk, ülkemizde tartışmasız iktidardır. Ve bu yüzden, yine sanılanın aksine, bu devlet her haliyle bu milletin devletidir.Bizde son 20 yılda türeyen ‘devleti küçültelim, avantaları büyütelim, liberal havalara geçelim,özelleşelim, bireyselleşelim’ şeysi, tamamen tefessüh etmiş milletimizin içine girmiş olduğu bir samimiyet buhranından başka bir şeysi değildir.Devlet, ancak kristalize edilmiş iktisadi çıkar ve sosyal talepler doğrultusunda, bir sosyal kontrat etrafında örgütlenebilir. Bunlar da kayıtlı-kuyutlu olmak gerekir. Bizimki gibi her konu ve alanda, pragmatik dahi olamayan, sadece spekülatif ve reaksiyoner olan bir toplumun ise, böyle olmayan toplumlara tabi olmaktan başka şansı yoktur. Tabii bu hususta kendimizi kandırmadan yaşayamayacağımız için; ülkemizdeki her türlü özel-resmi müessese ‘her geçen gün her bakımdan iyiye gidiyoruz; biz var ya biz aslında nelere kadiriz; bir başkadır benim memleketim’ nakaratlarını yeni düzenlemelerle gazlayıp durmaktadır.Aslında ‘bir başka’ olduğumuz doğru. Bu kadar kendiyle yüzleşmeyen, her bi b..u idare eden, kaypak, yüzsüz, yalancı ve sahtekar bir çoğunluk, benim bildiğim hiçbir ülkede yok.Neyse kardeşim. Yine nerelere geldik. Halbuki başka şey anlatacaktık. Geçen gün RPG’ci bir arkadaşın methetmesi sonucu elektrik idaresine gittim. Tadilat var. Ama tadilattan çok daha fazla; neredeyse binayı yeniden yapıyorlar. Taksim’in ortasında özel bir macera yaşamak isteyenlere tavsiye ederim. Alt sokaktan giriyorsunuz ve vezneye kadar binanın içinde ortalama yarım saat debelendikten sonra, bir de geri dönüyorsunuz. Might and Magic’in dancınları yanında halt etmiş. Perception level en az 50. Hiçbir koruma büyüsü para etmiyor. Bazı merdivenler, ancak tek kişinin geçebileceği kadar, minare merdivenlerinden bile dar; dolayısıyla ya bekliyorsunuz ya da merdiven hattının ortasında karşılaştığınız kişiyle ‘kim geri gidecek’ kavgasına tutuşuyorsunuz. Heyecanlı itişme ve kavga sahneleri var. Fenalaşmalar ve spazm olayları meydana geliyor. Düşenin üzerine basıp devam ediyoruz. Might en az 30 olmalı. İçerisi karanlık. Göz gözü görmüyor; kadınlara sarkıntılık ve taciz had safhada. Velhasıl gayet enteresan durumlar. Sordum, ’19 mayısa kadar tadilat sürecek’ dediler. Kaçmaz bu fırsat. Yanlız mutlaka -benim yaptığım gibi- ağzı, burnu kapatan maske takılmalı. İnsanlar da hasta sanıp biraz geri duruyor.1 Mayıs Bahar Bayramı kutlu olsun.