bildirgec.org

Erkeğiniz evliliğe hazır mı?

darjeeling | 04 April 2007 16:43

Bir erkeğin evliliğe hazır olup olmadığını anlamanın birden fazla yöntemi vardır mutlaka (Adamın size gelipte direkt evlenme teklifi etmesi hariç) 🙂
Sevgilinizle ilişkiniz ilerledi,1,5 belki 2 yıl oldu. Ciddiyet dizboyu.Artık sizde bekliyorsunuz belkide harekete geçmesini. Günaşırı yada 2 günde bir görüşüyorsunuz. Yine o günlerden biri.. Onu görmek için yanına gittiniz, onu özlediğinizi söylediniz ve adamın verdiği karşılık: ‘Daha dün görüştük’
İşte böyle bir adam kanımca evliliğe hiç ama hiç hazır değildir. Çünkü birini hele hele bir kadını hergün görme fikrine tahammül edemez. Bu adam akşam üstleri işinden çıkıp eve gelecek(dışarda arkadaşlarla geçirilen geceler hariç) neredeyse tüm akşamlarını evinde KARISININ yanında geçirecektir. Aman tanrım ne büyük bir felaket dimi? Hergün o kadın, hergün o kadın. İşte bunun bir felaket olduğunu düşünen erkekler zaten daha ilişkinin içindeyken yakayı ele verir ve yukardaki cümleleri ederler.
Düşünün Allah aşkına, sevgilisini sık görmeye dayanamayan bir adam nasıl olurda onunla evlenir? İşte böyle test edebiliriz değil mi bir erkeği?
Siz ne düşünüyorsunuz? Haksızmıyım?

Allahtan Öyküsü Yazılmış, Filmi Çekilmiş…

tenedian | 15 October 2006 01:12

Klimanjaro'nun Karları
Klimanjaro’nun Karları
Klimanjaro'nun Karları
Klimanjaro’nun Karları

“Klimanjaro’nun Karları” Ernest Hemingway’in bir yapıtı ve 1952 yılında başrollerini Ava Gardner, Gregory Peck, ve Susan Hayward’ın oynadığı bir filmi de çekilmiş. Kitabının yazılması ve filminin çekilmesi isabet olmuş, zira uzmanlara göre 25 ile 50 yıl içinde Klimanjaro’da kar filan kalmayacak. Kenya Yeşil Kuşak Hareketi sözcüsü Fredrick Njau geçtiğimiz 80 yıl içinde dağdaki buzulların %82 sinin yok olduğunu, orman tahribatının ve kontrolsuz sanayi gelişiminin sürmesi durumunda Klimanjaro’nun karlarının kalmayacağını söylüyor.
Klimanjaro is a snow-covered mountain 19,710 feet high, and is said to be the highest mountain in Africa.” Hemingway’in öyküsü bu satırlarla başlıyor, Klimanjaro’nun öyküsü ise acıklı bir şekilde devam ediyor. Acıklı olan onun öyküsü mü bizim öykümüz mü karar vermek aslında zor değil. Üzücü olan ve cevaplanması gereken şu ki, mesela kuruttuğumuz Sultan Sazlığı, Eber Gölü ve diğerleri için bizim filme alınmış kaç öykümüz var?
Ve, Nobel Edebiyat Ödül’lü bir ulus olarak övünmekte ne kadar hakkımız var?

Bok Mühendisliği

buddhala | 27 August 2006 23:00

Ailemin yanından, sakin bir tatilden dönüyordum. Otobüs mola yerine yaklaşınca içindeki popstar ruhunu tatmin edercesine mikrofona abanan muavin gerekli anonsu yaptı ve doğruca Pavlov’ un köpekleriymiş gibi tualete yöneldik. (yaklaşık 55 kişi) Türkiye’ nin dört bir yanından gelen insanlar Doğu-Batı Senfoni Orkestrasını çatlatırcasına tualette birbiriyle ahenkli, zengin makattan sesler çıkarmaya başlayınca uykumdan biraz daha uzaklaştım, bu benim İstanbul’ a yaklaştığımın göstergesi değildi ama ailemden uzaklaştığımın alametiydi. Birden o uykusunu alamamış halimle yeryüzündeki tüm insanların aynı ortak kaderi paylaştığını keşfettim. Çocukken de bu konuda takıntılarım vardı ama babamla oturup konuşursam karşılaşacaklarım hakkında bilgisiz değildim.
Evet, hepimiz aynı biyolojik çıktıyı veriyorduk dünyaya. Değişik ziyafetlerden sonra aynı kaderi paylaşıyorduk. Yediklerimiz metabolik muamelelerden sonra farklı kıyafetler giyip, wc-matikten çıkacak sesi örtbas etmek için sonuna kadar açılmış musluğun sesi altında yeni bir tabiata yelken açıyordu. Bokumuz ne kadar masum acaba? Onların sahip olduğu kimlikler bize benzemiyor olabilir ama gün içindeki değişik anlarımızda “bok herif, bok gibi…” gibi kelimeleri sıkça kullanıyoruz. İnsanları kuyruğa dizip, zorla numune almadım ama tahmini biyolojik çıktı türleri şunlar olsa gerek, yalnız daha fazla çeşit ekleyecek arkadaşlara saygım sonsuz onu belirteyim…
sağlam bok: Bunlar adında da olduğu gibi sağlam bir ziyafetten sonra sahibini pek yormadan elde edilir. Genellikle yapışkan olmaz ama ağır olur ve ağırlığı da hacmine göre fazladır. Şekil itibariyle karizmatiktirler. Basında da en çok karikatürü çizilen bok şeklidir. Yandan bakıldığında konik yukardan bakıldığından bakana doğru spiralleşen eserlerimizdendir.
katil bok: Bunlar Doğu yörelerimizde yaygındır. Acılı yemeğe sevdalı yurdum insanımın tualette törenle çıkardığı bu bok, aynı şekilde makatta yanmaya sebep verdiğinden, sahipte bir hayıflanmaya; bu genelde bu yörede konuşulan dilde ya da lehçe de olur, sebep olur. Tualetten çıkan zatların terli terli su içmesi sonucu öksürük nöbetleri görülmüştür. Yalnız bookumuz adı gibi öldürücü bir kimliğe sahip değildir. Sadece en can yakan bokların başında gelir.
yalan boku: Kabız bokudur. Maçı ortasında bırakan ya da işten izin alan erkekler olduğu gibi, diziyi ya da komşularla fal bakmayı yarıda bırakan bayanlarda da görülür. Tualete alelacele koşan birey için, tualette geçirdiği dakikalar hayal yıkıcıdır. Eni 1, boyu 3 cm. yi geçmeyen ufak bir löpçükten başka birşey yoktur onca ıkınmaya rağmen. Hatta bu bok wc-matiği bile zorlamaz. Öyle üstünde kalır. Bireye üstüne su döküp ve gerekli temizliği etmekten başka birşey kalmaz ama çoğu insanımız büyük bir inatla ıkınmayı yeğleyip mağlubiyeti acı acı tatma gafletinde bulunmaktadır. Son zamanlardan tıp bunun üstesinden gelmeyi başarmıştır. ( meşhur sindirime yardımcı yoğurtlar)
tatlı bok: Bu bok diğerlerine nazaran tek celsede nihayetine ulaşır. Tek parçadır ve set bir görüntüsü vardır. Bazıları buna maço boku der. Ama lafta kalır o dediği. Çünkü bu maço değil inatçı bir boktur. Değdiği yerlerde bıraktığı iz zar zor gider. Bu onun inatçı kimliğini gösterir ama bokumuz kesinlikle Maço değildir. Sahip boşaltım işlemini tek celsede yapmanın mutluluğunu yapmanın mutluluğunu yaşar. O bok istediği kadar yapışkan olsun.
maço boku: gel gelelim Maço bokuna. Sifon 5-6 kez çekilmesine rağmen gitmeyen boktur. En son çevre illerden itfaiyeler gelir ve bok gerekli adrese gönderilir. Ama yapılan araştırmalar, hard-maço bokların da var olduğunu göstermiş ve bu bokların tek derdinin tualetten kaynaklandığı ispatlanmıştır. Sifon konusunda zorluk çıkaran maço bokların (hard-maço) vidanjörla çıkartıldıktan sonraki ikinci yerlerinde güle oynaya çözündükleri gözlemlenmiştir.
su boku: Bazı çevrelerde sudoku ya atıfta bulunup tebessüm yaratsa da, bu bok en tehlike boklardandır. Vücudunu iyi tanıyamayan bir insan için rezalet olabilir sonuç. Pıçırtmak durumuna uygun görüntülere müsebbip olan bu boklar, sahibin sessiz osurmak edasıyla yaptığı ufak bir ıkınmayla ortalığı vıcık vıcık edecek bir donanıma sahiptir. Sahip ilk saniyede duruma hakim olsa bile içindeki don değiştirme duygusunu bastıramaz ve genelde kızlarda var olan “klasik arkamı kontrol et hareketi” bu durumda tüm cinsler için geçerlidir. Aman deyim ben size arkadaşlarım çok rezil şeyler anlattılar bana. Su bokundan sakının…
pis bok: Bunlar kötü kokar ve yapışkandır. Civardaki sineklerle telepatik yolla diyaloğa geçer ve onları üstüne çekmeyi başarır. Mükemmel cazibesini tabiki kokusuna ve biraz lapa haline borçludur. Bu şehvetli duruşu sahibini cezbetmez ve bir sifon, iki tasla işi görülür.

Evet, peki sizin bokunuz hangisi?

trojan-clicker-win32-costrat-gb

muratcevikgs | 20 April 2009 12:23

Arkadaşlar bu virusu kaspersky interne security ile taratıyorum ve system memory de buluyor silmeye çalışırken bilgisayar kendini yeniden başlatıyor ve silinmiyor lütfen yardım edin.Bu trojanı silmem lazım

Keşke..

hipangel | 25 August 2008 10:19

Her şey sevgi eksikliğinden kaynaklı..
Tüm ızdırabın, sorunların kaynağı bu..
Yalnızlık, her zaman çözüm değil,
Bağımlılık da yapıyor..
Sevgiden kaçıyor insanlar..
Dikkatler hep başka yönde..
Aslında sevgide olsa..
Sorgulamadan, anlamaya çalışmadan, yargılamadan, değiştirmeden sevebilsek bi..
Sevgi açlığı yaşamasak,
Bu yüzden de öfkelenip, eleştirip, etrafımıza saldırmasak, hayatı suçlamasak..
Kendimizi sevebilsek..
Sevgiyi, sevmeyi anlayabilsek..
Sevgi olsak, aşk olsak..
Keşke…

RUSYA’DAN ÇİFTÇİLERE GÜZEL HABER

karakalpak | 26 June 2008 13:41

Rusya’nın Türkiye’den ithal ettiği domates,patlıcan,üzüm,patates,limon gibi yaş sebzelere 7 haziran 2008’de getirdiği ithalat yasağı üreticilerimize zor günler yaşattı.Yurt içindeki fiyatların düşmesinden vatandaşlarımızın kazançlı çıktığı şüphesiz.fakat rusya ile yapılan sonucu 1 temmuz 2008 tarihinden itibaren yasak kaldırılacak.çiftçilerimizin yüzünü güldürecek haber için tıklayın.