bildirgec.org

vb.net ile bir siteyi ie sık kullanılanlara eklemek

admin | 23 March 2009 11:04

vb.net ile bir siteyi internet explorer’ın sık kullanılanlarına eklemek için öncelikle şöyle bir alt program (sub) yazıyoruz.

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
Sub urlekle(ByVal baslik As String, ByVal URL As String)
Try
Dim favoriklasor As String
favoriklasor = System.Environment.GetFolderPath( _
Environment.SpecialFolder.Favorites)
Dim yazmanesnesi As System.IO.StreamWriter = _
System.IO.File.CreateText(favoriklasor & _
"\" & baslik & ".url")
yazmanesnesi.WriteLine("[InternetShortcut]")
yazmanesnesi.WriteLine("URL=" & URL)
yazmanesnesi.Close()
MsgBox("internet explorer sık kullanılanlara eklendi")
Catch ex As Exception
MsgBox(ex.Message)
End Try
End Sub

MELEK!

| 18 July 2007 15:57

annem kopmuş dudağıma uhu sürüyordu alelacele.
babam yırtılmış dizkapağıma elindeki soğumuş lahmacunu
sürüyordu. içindeki macun tutar diye…
ablam rahat rahat kusabilmem için çetin altan’ın sosyalizm üzerine kaleme aldığı 25 yıllık makalesini okuyordu ağzındaki zambo’yu sündüre sündüre…
sakin bir telaş nasıl olabilirdi allahım!

thelonius monk’un parmakları derme çatma kurban olduğumuz evimizin damına dokunuyordu.
yağan yağmur muydu, kâni karaca’nın avaze saldığı bir
ilahi mi?
bilemiyordum.

elvan gazoza geçirdiğim açmayı dişlerken elimi tutmuş ve sivilceli ergen suratıma bakmıştı acıyarak.
bakmamış mıydı? yutkunmuştum. gözlerimi kaçırdım bütün gözlerden. fidye falan da istemeden. kaçırdım ruhuma.
bana bak, dedi.
bakarken düştüm dudaklarındaki uçuruma.
tutuyordu bileğimi. tutuyordu ürkekliğimi.
ürkekliğim erkekliğimi tutuyordu. ay tutuluyordu.
ayları tutuyordu o: melek.
zaman tutulmuştu. zaman tutuklanmıştı.
dudakları dudağıma ağır ağır ama o kadar da şimşek gibiydi…
ıslandı içim. dudağım saçlarına savruldu.
ediz hun bendim. hun komutanıydı ellerim.
ağladım. içimden… içimdeki keşküle akıttım tuzladığım
yalnızlığımı.
melek… içimden geçtiydin bir yaz akşamı.
yazlık sinemaların şık, alımlı mızrağı…
ergenliğimin narin kıvılcımı…

Hepsi 1 arada: Mp3, Kalem, Radyo, Bellek, Ses Kaydı…

adoxus | 29 June 2006 15:32

USB Mp3 Kalem
USB Mp3 Kalem

Bu mp3 çalıcı, aynı zamanda kalem, USB bellek, FM radyo ve ses kaydedici. 512 MB belleğe sahip bu çok işlevli zamazingo ayrıca şok korumalı.

Genel özellikleri:

  • MP3
  • FM Radyo
  • Dahili mikrofon ile ses kaydı
  • Veri depolama
  • Not kaydı
  • LED uyarı
  • Şık ve rahat taşınabilir
  • Mobil veri depolama ve dosya değişimi
  • Dosyaları görüntüleme, kopyalama ve düzenleme
  • Şok ve elektromanyetik dalga korumalı
  • Uzun çalışma süresi
  • Tak ve Çalıştır
  • Boyut: 148x18mm
  • Ağırlık: 50g
  • Uyumluluk: Windows 98SE/ME/2000/XP, Linux veya Mac Os

Ayrıntılı Özellikler:

  • Kulaklık çıkışı: 11mW(Sol) + 11mW(Sağ) (32ohm)
  • Güç: 240mAh Li-Ion pil
  • Frekans aralığı: 20Hz-20KHz
  • S/N Oranı: >85dB
  • En uzun çalış süresi: >7 saat
  • 512MB ile 32 saate kadar ses kaydı

Daha ayrıntılı bilgi ise burada.

Sadece WordPress Bilerek Para Kazanın

Said2 | 24 November 2010 14:59

Merhaba Arkadaşlar!

İnternette insanların bir kısmı eglence amacı ile dolaşırken,bir kısmı ise para kazanma amacı ile geziniyor.Birçok webmaster forumlarında bu işten para kazanmanın zor olduğunu söyleyenler var.Bana göre bu tamamen yanlış.Bir insan beynini kullanarak çok iyi paralar kazanabilir internetten.Şimdi fazla uzatmadan gelelim sadete.

Bir çok sektör internete ihtiyaç duyuyor.Bunlardan bir tanesine örnek vericek olursak,nakliyat sektörü en iyisi olur heralde.Bu sektör internet dünyasında gerçekten çok büyük bir yere sahip.Nakliyatçılar bu nedenle sürekli uygun fiyata web sitesi yaptırmak istiyor.İşte burda devreye siz gireceksiniz.Sadece Wordpress’i çok iyi bilerek onlara siteler yapacaksınız.Wordpress destek sitelerinde binlerce ücretsiz temalar ve eklentiler var.Siz bu tema ve eklentileri kullanarak bir nakliyat firmasının sitesini yapacaksınız.Eğer siteyi yaptıran nakliyatçı sizden memnun kalırsa sırtınız yere gelmez.Çünkü,bu işte tavsiye önemli olduğu için, iyi işler yaptığınızda karşılığını görürsünüz.

yepyeni 50 minimalist masaüstü duvar kağıdı (wallpapers)

xerre | 13 November 2009 18:33

masaüstü duvar kağıtlarının ruh halimizi nasıl yansıttığından bahsetmiş ve arada sırada bunları değiştirmek istediğimizde bize yardımı dokunabilecek çeşitli wallpaper kaynaklarına yer vermiştik. ( * * * )

ve daha önce sadelik ve nesnelliği bir arada sunan minimalist duvar kağıdı örneklerine ilk defa şurada değinmiştik. bu bildiri ile bu tarz minimalist çalışmaları seven ve de arşivinde bulundurmak isteyenler için yepyeni 50 minimalist masaüstü duvar kağıdına daha yer vereceğiz.

Anne Beni Sinir Ediyorsun!..

nimda | 28 April 2002 23:17

Bir Pazar günü… Uykudan yeni uyandınız, elinizi yüzünüzü yıkıyorsunuz… Sofra hazır… Ev halkıyla günaydınlaştıktan sonra oturuyorsunuz kahvaltıya. Güzel güzel kahvaltınızı ederken birden bi ses; – Oğlum peynirden de yesene – Yiyorum anne Farketmiyorsunuz takip edildiğinizi. Bir süre sonra; – Oğlum bak zeytini yeni aldım, çok güzel… – Anne görmüyor musun tabağımdaki çekirdekleri, zeytin de yiyorum işte. Anneye yeterli gelmiyor sözlü “tacizler”. Alır zeytin tabağını koyar önünüze. Bu sırada çay bardağını devirir. – Öff anne yaaaa. Naapiyon yaaa? Yiyiyorum işte. – Yemiyon oğlum, yesen bu kadar zayıf olmazdın!…

Gülmeli mi? Ağlamalı mı?

shaika | 23 July 2007 13:56

Bu cuma başıma unutmak istesemde unutamayacağım trajikomik bir olay geldi…
Cuma günü koşuşturmacalı başladı, çok sevdiğim bir arkadaşım evleniyordu bütün gün onun koşuşturmacasını yaşadıktan sonra bütün titizliğimle hazırlanıp olay mahalline gittim(düğün yeri) insanlarla merhabalaşıp, tanışıp, konvoy olayını atlattıktan sora oturabildim ancak masama…
Herşey güzel seyirinde gidiyordu. Gidiyordu diyorum çünkü ‘neeee erkek miiiiii?’ sözünü duyana kadardı herşey.
Yemekler yendi, içkiler içildi, şarkılar söylendi, sonunda iş takı merasimine geldi. Kalabalığın dinmesini bekledim masamda. Biraz azalınca insan kalabalığı kalktım girdim sırama:) (girmez olaydım).
-Önümde bir çocuk döndü ‘pardon size bişey söylemek istiyorum’ dedi.
+Buyrun, dedim tabiki, başka ne dieceğim?
-‘Biz masamız olarak bu düğünün en güzel ve sade kızı olarak sizi seçtik’ dedi.
Ayaklarım yerden kesildi resmen hemen köpek bakışımı yüzüme yerleştirip…
+Çok teşekkür ederim uzun zamandır ilk defa bir erkekten böle güzel bir iltifat duyuyorum çok mutlu ettiniz beni dedim.(gerçekleri söyledim, söylemez olaydım. İçindeki canavar bir anda geliyorum demeden çıktı meydana) 🙂
-‘Neeeeeeeeeeeee erkekmiiiiiii’ dedi. (Ağlamaklı)
Tabi bende bir telaş bir telaş, ben daha da bir ağlamaklı…
+Neeeeeeeeeeeee erkek değilmisin dedim.
-‘Aşkolsun öyle bir halim mi var! dedi. Veee aldı cevabını oda.
+Asıl sana aşk olsun neden duygularımla oynuyorsun bak erkek bile değilmissin dedim o anın verdiği sinirle, hadi erkek gibi davranıyosun anladık kalabalıktasın falan ama neden sora renk veriyosun ki renk vermeseydin bak ne güzel sen sağa ben selamet mutlu mesut gidecektik evimize dedim. Niye o sırada okadar sinirlendim anlamış değilim bu arada hala…
Neyse biraz yatıştıktan sonra (buarada hala sıra var) adın ne senin dedim.
-‘Arkadaşlarım bana Alev yada Okşan derler’ dedi saf bir edayla. Bu sefer köpek bakışını yüzüne kondurma sırası ondaydı. ‘Ama annem adımı Onur koymuş. Onur demezsen sevinirim’ dedi.
O sırada başımdan aşşağıya kaynar sular döküldü sanki. Kendi yaşadığım duruma mı gülmeliyim, yoksa onun yaşadığı durumamı ağlamalıyım seçemedim. Yada kendime mi ağlamalıyım, ona mı gülmeliyim. Karmaşıktı herşey anlayacağınız. Bisüre durup onun hayata ve insanlara adırmaz tavrına baktım sarılmak geldi içimden çektim sarıldım. Sora ona ne Alev ismini ne de Okşan ismini yakıştıramadım. Sana duygu diyeceğim ben dedim.
-‘Deeeeeeeee’ dedi. Komik bir edayla.
+Tamam duygucum teşekkür ederim hepbirlikte aldığınız karar için dedikten sonra arkamı dönüp masama gittim.
Beş dakika sonra onların masasına baktığımda kimse kalmamıştı, gitmişti annesinin Onur’u, arkadaşlarının Alev’i, benimse Duygu’m…
Şimdi düşünüyorum da keşke olgunlukla yaklaşabilseydim o an için ona, benim duygularımla oynamamıştı ki. Aksine onure etmişti beni. Bense bi süreliğinede olsa laf ebeliği yapmaktan geri kalmamıştım.
Buarada Duygu gittikten sora kısmetimde açıldı:) bisürü iltifat duydum çevremden ama soradan düşündüğümde hiçbiri Duygu’nunki kadar değerli olmadı gözümde. Çünkü Duygu ben yada benim gibiler olma isteği içerisinde yanıp, tutuşurken kıskanmadan, çevresindekilerin düşüncesini yadsımadan böle bir iltifatı itiraf etme erdemine sahip biri olarak gözümde daha değerli kaldı.
Şimdi sizlere soruyorum arkadaşlar gülmeli miyim? Yoksa Ağlamalı mı?