bildirgec.org

Avrupa Birliği’nin Doğuşu

| 10 June 2007 21:57

Avrupa Birliği Nasıl Doğdu?
Avrupa Birliği’ne desteğin gitgide düştüğü bugünlerde Avrupa Birliği’nin tarihini gözden geçirmek ne kadarımızın hoşuna gidecek bilmiyorum. Ama elimden geldiğince objektif bir şekilde Avrupa Birliği’nin kuruluşunu açıklamaya çalışacağım. Avrupa Birliği’ni insanlara anlatmanın şu an her zamankinden daha önemli olduğunu düşünüyorum (umarım dilim döner)

İkinci Dünya savaşı Avrupa’daki ülkelerin ekonomik tabanını ve tek başlarına güvenliklerini sağlamada kendine güvenlerini yoketti. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra hükümetlerarası işbirliği fikirleri ortaya atıldı. Marshall yardımlarının dağıtılmasını sağlayan Avrupa Ekonomik İşbirliği Organizasyonu (1948)*1 ve Belçika-Hollanda-Lüxemburg arasında gümrük birliğini sağlayan Benelüx Birliği (1948) bu düşüncelerin sonucuydu.Bugün ismini akademik alanda verilen burslardan bildiğimiz Jean Monnet ise uluslarüstü/milletlerüstü işbirliğini savunmaktaydı. Saarland demir ve çelik arazisi üzerinde anlaşamayan Almanya ve Fransa milletlerarası değil Schuman Planı adında milletlerüstü bir denetimde anlaşmaya varmışlardı.1951’de ise bu anlaşmaya Paris Anlaşmasıyla Benelüx ülkeleri ve İtalya da katıldı ve Avrupa Demir Çelik Topluluğu oluşturuldu. Bu anlaşmayla demir-çelik ve hurdaları için ortak bir Pazar oluşturuldu ve Gümrük Vergileri kaldırıldı. Nitel sınırlamalar ve rekabete aykırı davranışlar yasaklandı.*2Ekonomik entegrasyonla beraber politik entegrasyon fikri de önem kazandı ve Avrupa Savunma Topluluğu projesi sunuldu. Fakat Fransa ve İngiltere’nin karşı çıkması sonucu Avrupa Politik Topluluğu ölü doğan bir fikir oldu.1955’teki Messina Konferansı ve 1956’daki Spaak Raporuna göre entegrasyonun ekonomik alanda tamamlanması ve daha sonra diğer konulara geçilmeliydi. Rapora göre henüz tamamlanmamış olan gümrük birliği, eşyaların ve üretim faktörlerinin serbest dolaşımı, ve adil rekabet şartlarının oluşması için ortak Pazar fikri ortaya atıldı. Rapor Avrupa Ekonomik Topluluğunu kuran Roma Anlaşmasının da temelini oluşturdu.(1957)Roma Anlaşması aynı zamanda imzalayan 6 ülkenin 12 sene içinde ortak pazara adapte olmasını öngörüyordu. Bu sayede Almanya ürünlerini rahatça pazarlayabilecek, tarımsal üretimi önemli olan Fransa tarım sektörünü koruyabilecek, Benelüx ülkeleri de dev Almanya ve Fransa’yla ekonomik ilişkilerini güçlendirerek küçük olmalarının getirdiği dezavantajları bertaraf edeceklerdi. İkinci Dünya Savaşından yenik ayrılan İtalya ve Almanya için bu proje onların prestiji için de önem taşımaktaydı. Fransa ise komşularıyla iyi anlaşmak zorunda olan bir Almanya’yı çevreleme politikasıyla saldırganlıktan uzak tutmaktaydı.1950 ve 1960’lar üye ülkeler için refahın arttığı yıllar oldu. Ekonomilerinde yüksek büyüme rakamlarına ulaşıldı. Fakat ulusal egemenliğin daha fazla olması gerektiğini savunan Fransız başbakan de Gaulle iktidara gelmesiyle gelişmeyi sekteye uğrattı. Özellikle tarım politikalarında nitelikli çoğunluğun Fransa için söz sahibi olmasına karşıydı. “Boş Sandalye” politikasını uygulayarak AB’yi sekteye uğrattı. Uzlaşma için normalde nitelikli çoğunluk gereken konularda bir ülkenin yaşamsal menfaatleri sözkonusu olduğunda anlaşmaya varılana kadar konunun bekletilmesi ve sonra oybirliği aranması da Fransa tarafından “AB’nin sonsuza dek duraklatılması” için bir fırsat oldu.Politik kriz yanında petrol krizi ve dünya genelindeki ekonomik duraklama Avrupa Birliği’nin prensiplerinden olan serbest rekabet yerine “korumacılık” akımının güçlenmesine yol açtı. Bu sırada politik ve ekonomik güç olan İngiltere de Amerika ile olan ilişkilerine güvenerek Avrupa Birliği’nde ayrıcalıklı konum istemekteydi. Ortak pazarın “Pazar” kısmına ulaşmayı kabul ederken Birliğin milletlerüstü yapısını kabul etmiyordu. Fransa (de Gaulle) İngiltere’yle Serbest Ticaret Alanı Anlaşma Taslağını yarıda bıraktı. Bunun üzerine İngiltere, Avusturya, İskandinav Ülkeleri, İsviçre ve Portekiz ile Avrupa Serbest Mübadele Alanı’nı kurdu. Fakat Avrupa Ekonomik Topluluğu hala daha cazipti. İngiltere’nin AET’ye üyelik başvurusu 1961 ve 1967’de iki kez Fransa tarafından reddedildi. Ancak de Gaulle’un iktidardan ayrılmasıyla İngiltere’nin başvurusu değerlendirilebildi. 1973’te Danimarka ve İrlanda Cumhuriyeti ile birlikte Avrupa Ekonomik Topluluğuna üye oldu İngiltere.1975’te Yunanistan topluluğa başvurdu ve 1981’de üye oldu. 1977’de başvuran Portekiz ve İspanya ise 1986’da üye oldular. Bugün Türkiye’nin üyeliği için tartışılan düşük ekonomik gelir, teknolojik olarak az gelişmişlik ve yüksek orandaki tarım nüfusu bu ülkeler için de geçerliydi. Diğer ülkeler bu ülkelerden kendi ülkelerine göç yığını olacağını düşünmekteydiler. Şüphesiz ki bu ülkelerin üyeliği Topluluğun ekonomik profilinde farklılıklara sebep oldu. Fakat değişim korkulan ölçüde olmadı. Yapısal dönüşüm fonlarıyla yeni üye ülkelerdeki farklılıklar giderildi, her ne kadar bu bütçeye büyük bir yük getirmiş olsa da.Avrupa Tek Senedi (1986) 1992’ye kadar tek pazarın kurulmasını öngörüyordu. Malların, kişilerin, hizmetlerin ve kapitalin serbest dolaşımı sağlanacaktı. Ayrıca Ekonomik ve Parasal Birlik düşüncesi de yine bu tarihte ortaya atılmıştı.1992’de imzalanan Maastricht anlaşmasıyla (Avrupa Birliğini kuran Anlaşma) Avrupa Birliğinin üç sütunu ortaya atılmıştı:
1) Topluluk boyutu (Birlik vatandaşlığı, Topluluk politikaları, Ekonomik ve Parasal Birlik v.b.)
2) Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikası
3) Adalet ve İçişleri Alanlarında İşbirliğiAvrupa Birliği Anlaşması (Maastricht Anlaşması) Avrupa Parlementosunun ağırlığını arttırarak Avrupa Birliği’nin yönetimdeki demokratik kimliğini güçlendirmiştir.1995’te eskide kalan EFTA (Avrupa Serbest Mübadele Alanı)’ndan Avrupa Birliği’ne transfer oldular.

Tabi ki hikayemizin sonu bu değil. Ama 21. yüzyıldaki Avrupa Birliği’yle ilgili olan gelişmeleri ikinci bir yazıda yazmayı düşünüyorum. Şu haliyle bile yeterince uzun oldu sanırım…

telekomdan dinamik ip’ lere ambargo

create | 16 May 2007 09:02

Artık dinamik ip’lerimiz de yok. Rapidshare paralı ama aslında o kadar değil düşününce. Para vermeyelim diye en güzel çözüm modemi resetliyoruz. Ama artık onuda yapamıyoruz nedeni ise telekoma telefon açtığımda bana görevlinin dediği cümleler şunlar; Artık dinamik ip’leri günlük değişiyoruz demesi, yani artık günde 1 ip ile idare edicez.

All in One SEO Pack Kurulumu,Anlatımı,Ayarları Yapma

Said2 | 30 November 2010 13:24

Merhaba Arkadaşlar!

Wordpress internette milyonlarca kullanıcının kullandığı bir blog sistemidir.Wordpress özellikle seo sisteminin çok gelişmiş olmasıyla diğer blog sistemlerine kullanım ve sistem olarak fark atmıştır.Wordpress uzmanları bu sistem için özel ve ücretsiz eklentiler geliştirmişler.Bu eklentilerin birtanesinden bahsedeceğiz şimdi.

Bu sistemle anahtar kelimelerinizi,site açıklamalarınızı,site ismini,site url şeklini ve birçok özelliği rahatça kullanabileceksiniz.Bana göre sistemin en güzel özelliği her sayfaya ayrı bir seo uygulaması.Yani her sayfaya,keyword,açıklama ve tagları giriyor.

Yaşasın okuyorum

Cnyt | 30 May 2006 21:37

Bir üvnsertsinede ypalın arşaıtramya gröe, kleimleirn hrfalreiinn hnagi srıdaa yzalıdkılraı ömneli dğeliimş. Öenlmi oaln brinci ve snonucnu hrfain yrenide omlsaımyış. Ardakai hfraliren srısaı krıaışk oslada ouknyuorumş. Çnükü kleimlrei hraf hraf dğeil bri btüün oalark oykuorumuşz. ””’Bakın nsaıl da dzugun okudunuz, ilginc degil mi?”

KADINLAR NE İSTER?

hayalicindegecti | 25 October 2008 17:37

Geçenlerde Ankara’da pek parlak, çok süslü ve de epey pahalı ürünler satması ile tanınan bir mağazada psikolog İlkim Öz bir söyleşiye katıldı. Mağazanın bol sıfırlı etiketli giyim eşyalarını satın alırken izdiham yaratan hanımlar, nedense söyleşiye tek tük katılım göstermişlerdi.
Grupta bulunan bir hanım kendini tutamadı:

  • -İlkim Hanım, zamanınızın çok değerli olduğunu biliyorum, kitaplarınızın çoğunu okudum. Ben söyleşinizin hınca hınç dolu olmasını beklerdim. Annemin bir sözünü hatırlatmadan geçemeyeceğim. ‘KAFANIN İÇİNİ SÜSLE DIŞINI DEĞİL’ derdi rahmetli…

Salondaki süslü püslü hanımlar arasında birden buz gibi bir hava esti. Pek süslüydüler çünkü…Bir kere, çoğu estetik burun ameliyatli ve silikon dudaklıydı. Beceriksiz ve ilkesiz doktorlar elinde tuhaf, donuk ve tornadan çıkmış gibi duran, birbirinin tıpkısı suratlarıyla doğru dürüst gülümseyemiyor ya da kaş çatamıyorlardı.

New York, I love You

nevdalist | 10 February 2010 16:39

filmin afişi
filmin afişi

Aralarında Fatih Akın’ında bulunduğu 11 yönetmen Paris Je T’Aime’in bir benzerini New York için çekerler. Film ayrı ayrı küçük hikayelerden oluşuyor. Her bir yönetmen kendi gözünden New York’u ve aşkı anlatıyor. Paris üzerine olan film ne derece romantikse bu filmde o derece kosmopolit. Belki de yönetmenlerin New york’a bakışı diyebiliriz. Filmde Natalie Portman senarist, yönetmen ve oyuncu olarak karşımıza çıkıyor. Scarlett Johnson bir öykünün senaryosunu yazmış. Filmde Orlando Bloom, And Garcia, Gossip Girl’den tanıdığımız Blake Lively, Cristiina Ricci gibi birçok ünlü oyuncu var. Özellikle Orlando Bloom’un farklı bir rolle karşımıza çıktığını ekleyebilirim.

Filmin Künyesi:

Yapım: 2009 ABD-Fransa

Yönetmen:Natalie Portman, Fatih Akın, Brett Ratner, Shekhar Kapur, Mira Nair, Yvan Attal, Randall Balsmeyer, Shunji Iwai, Wen Jiang, Joshua Marston, Allen Hughes

ne istiyorlar benden?!!??

spk-13 | 01 February 2004 21:40

ne iş ama benim yaptıgım…yaptıgım şeyleri seviyorum ama başımın üzerinde gezen bok böcekleri yok mu beni çıldırtıyorlar..yok Onu da yapalım yok bunu da; neyim ben, cybercop mı?? hele bugün sınıra gene yaklaştım.iznime çıkacaaamı bile bile hala gider ayak kastırıp bana geçirmeye çalışıyorlar.. tamam beni sevmiyor yada bana tapıyoo olabilirsiniz ama gidin başımdan; rahat edeyim ve gereken neyse ben düşünüp yapayım.sizler masanızın başında oturup sadece komut vererek + GÖT büyüterek zamanı si.erken ben DOSTUM(pc)’la sizi siz yapıyorum. Aslında ne oldugunuz yada ne olacagınız beni enterese etmiyor… ama dedim ya beni dostumla başbaşa bırakın… bu arada Dostum!! bugün ilk gündü ve harika geciyor zaman….atlayışa giderken seni de yanıma almayı düşünüyom, sen ne dersin haa??? :))) tamam, bu sefer fazla yukarılardan atlamıcam… neyse ben ortamlara aksam iii olacak. biliyosun sınırdan yeni döndüm..:))***-**

Braille Interpreter

noname1 | 17 February 2009 15:54

Teknoloji fiziksel engelleri ortadan kaldırdığı zaman daha makbul hale geliyor. Bu tasarım buna örnek gösterilebilir. Körler alfabesi okuyamayan ,körler için tasarlanmış bu eldiven,parmak ucundaki sensör sayesinde algıladığı yazıyı üst kısımdaki çeviriciye yolluyor. Bu işlemden sonra yorumlanan yazı,bluetooth sayesine kulaklığa ses olarak iletiliyor. Kullanışlı ve şık bu tasarım Hyung Jin Lim’e ait.