bildirgec.org

yokluk hakkında tüm yazılar

Yok…

pilla | 07 May 2010 09:40

Yazmayı unuttum yine bu sessiz gecede gökyüzüne adını. Adını bile unuttum belki. Avuçlarına kaç çiçek bıraktım bilmiyorum. Yanaklarını kaç defa sürdüm yanaklarıma… Dudaklarımdaki kuruluk yokluğunun izi mi yoksa? Yoksa yok oluşumun habercisi mi? Neler geçti neler kolumdaki küçük saatin içinden. Ama seni hangi yelkovan alıp götürdü hatırımda yok.
Öyle silik ki her şey. Her şey aslında öyle yok ki. Sen koca bir cennetken dünyada, sensizlik dünyayı yutan bir canavar. Bak yazmayı unuttum yine bu gece de adını. Çünkü gece öyle sessiz. Çünkü gece öyle yok. Yokluğunda büyümez hiçbir çiçek, avuçların da yok. Yanaklarım da yok, sürünecek yerim de. Dudaklarım, parmaklarım, ayaklarım yok.
Adını bile unuttum.
Adım yok…

AŞKA / AİT / DEĞİLİM!

sonbahar kizili | 11 March 2010 12:44

Ben aşka ait bir kadın değilim!
Aşkın meşakkatini ve mesuliyetini taşıyacak güçte de değilim. Aşk yaşanması zor bir duygudur, yakalaması zor. Bu yüzden belki yüzlerce insanın arayıp bulamaması ya da bulduğunda yaşatamaması…

Aşk, sorumluluk ister, güvenmek ister, aldığından fazlasını vermek ister, cesaret ister… Benim için zor! Ben aşk kadını değilim.

Ağır bir yüktür aşk, taşıması saklaması güç bir mücevher gibi. Hem herkese göstermek istersiniz hem kem gözlerden korumak ya da incinmesinden korkarak gizlemek, hem de en derine.

Ey Ruhum …

zyprexa | 27 June 2009 18:23

Her ruh yarımdır.
Ey ruhum kurtul artık bu çelimsiz bedenden.
Öldürmek değil bu. Yada öldürmekse bile öldür.
Ey ruhum duymuyor musun beni.
Çek al kendini nefes yolumdan tamda ben ağzım açık bir şekilde
bakarken dünyaya.
Usulca sıyrılırken içimden yavaşça okşa ama.
Ve yükselince saçlarımın dibinden, öylece bir bak aciz bedene.
Nasıl yıkıldığına bir bak. Seni bunca zaman hapsedene.
Ey ruhum azat ediyorum özgürsün.
Ki zaten bilmiyorum günahın neydi de sahibin ben oldum.

Gözlerimi yumdum kör oldum

zyprexa | 23 June 2009 10:23

Gözlerimi yumdum , kör oldum …
Karanlık biraz huzur biraz hüzün
birazda yüzün sanki …
Ellerimi kanatan cam kırıkları değil !
Gözlerimden akan kristel göz yaşlarım …
Bitkinim …
Yaşamak istemediğim her ana inat yaşama sevci biraz …
Belki biraz sen …
Kulaklarıma basıyorum avuçlarımı …
Duymuyorum geçmişin haykırışlarını …
Yorgunum …
Fırtınalarda yırtılmış yelkenlerim …
Ve acı sızıyo, adı kalbim olan geminin güvertesine ,
Kaptanı benmiyim ?
Sensizliğin sularında parçalara ayrılan geminin …
Dudaklarımı kesiyorum en dibinden jiletle …
Söyliyemediklerim belki fırlar he bu sefer içimden …
Tamamen sen !
Baştan aşağıya , yedi ütopyada , sonsuzlukta ,
sanırım son’da …
İşte sen , evet orda karşımda ,
Ve sen körelmiş gözlerimin kapak baskısında ..
Sen duymaz kulaklarımın iç yankısında
Evet sen kopmuş dudaklarımın hecelere bölünen kan pıhtısında …
Sen yeniden yaratılışımın hamurunda !

Güneş…

admin | 28 February 2009 21:37

seni kandırmışlar çocuk!
güneşe vaslolmaz bu çıkrıklar.
Şems” dönmüyor ki…

hayatta en hakiki mürşidin
yakut necef gözyaşların,
ardınca seyreylediğin herbir katrenin
birer birer acıyı fısıldadığı
zarifane kulaklara,
ve bimar yüreğinle usulca işittiğin.

zühre misal karib, ırak
sürüklenmektesin diyarlara.
kelam uğruna,
umut, aşk, sevi peşindesin

Sa-de-ce dna

ufakufak | 29 July 2008 16:35

yokluğun çok bayat
daima boynumda heyhat
geceler uzadıkça gündüzün dümdüzüm
nefesine dokunmadım ah hayat

yokluğun çok acı bana
dibi görülmeyen geceler ne yana
güpegündüz girme rüyama
sadece bana baksana
sa-de-ce dokunsana dna’ma hah ha!

Yokluğun Resmini Yapabilir Misiniz?

hakem78 | 17 June 2008 09:54

Henüz 10 yaşlarında, ilkokul 5. sınıf öğrencisiydim. İki odalı, dedemden kalma, ahşap merdivenli bir evimiz vardı. Tuvalet ve banyosu dışarıdaydı. Bir de çardağı vardı. Yazın, yaşadığımız yer olan Alanya; bilirsiniz aşırı sıcak olur. Ama çardakta oturması, hoş sohbetleri, akşamları serin serin uyuması güzel olurdu.Evimizin akarsuyu yoktu. Duş kelimesinin anlamını, yatılı okula gidince öğrenmiştim. Evimize yakınlarda bir çeşme vardı. Ablamlar ve kardeşimle oradan bidonlarla su taşırdık evimize. Yemekte, içmekte ve temizlikte kullanırdık bu suyu. Çamaşırlar dere kenarına kurulan sıcak su kazanlarında ve taşların üzerlerinde yıkanırdı. Kül ile beyaz çamaşırlar kaynatılır hem bembeyaz olur hem de yumuşacık bir hal alırdı. Yemeklerimiz odun ateşinde, etrafı balçıkla sıvanmış siyah tencerelerde pişerdi. Ocak mı? O da ne? Anneme sorsanız böyle bir cevap verir ya da ateş yaktığı yeri gösterirdi.

Kendi hikayelerimizin kahramanlarıyız

SNT | 22 February 2008 09:27

Gülebiliriz.. Mutlu olduğumuz için ya da mutlu görünmek istediğimiz için. Çokluklardan yokluklara, aydınlıklardan karanlıklara, sebeplerden sonuçlara, olanlardan olacaklara uzanan, uzanacak olan bazen yalın bazen karmaşık hayatlarımızda herbirimiz başrol isteriz. Bilmeyiz aslında yönetmenlerin bile bizler olduğunu; jenerik biziz, kameraman, söz yazarı (senarist) ve hatta replikler bile biziz. Hepsinden öteee, başrol bizim. Oyuncuları kendimiz seçiyoruz. Aktör/aktris sen ol, arkandaki fonda bir manav olsun veya bir deniz ve biraz da güneşli hava. Seçimler seçenekler sınırsız (beyin kıvrımlarınla sınırlı!). Seç, yaz, oyna sonra geç karşısına izle. Çünkü izlerken tebessüm edebildiğin kadar başarılısın hayatında, tebessüm edebildiğin kadar mutlu…

“Aşk”tan bir hayat…

pelitas | 24 December 2007 23:42

Aşk önce büyüktü… Küçüldü sonra! Msn infolarında kişisel iletiler sığlığına düştü. Bir baktım, içinde türlü hileler barındıran minik bir sevgi oyunu… Bir baktım, gül bahçesinin yanı başına ekilen yalan tohumu… Kimi zaman; “bana, git artık seni istemiyorum” dediğin anlarda arkama bakmadan gideceğim kadar yüreksiz değildir aşk, dedim… Kimi zamanda seni, haklısın apoletlerinle süsledim… Liseli çağlarında benliğini arayan bir gencin, ex aşklarında aradığı çıkarcı duygular değildi aşk… Bir mum ışığının, arkası gelmez karanlığa aydınlık olamaması kadar dirençsiz de değildi aşk… Bir değil, binlerce yıl geçse tarife değer basit cümlelerle geçiştirilip askıya alınacak kadar basitte değil bilesin! Benim sana olan aşkım; Mecnun’ların, Kerem’lerin, Ferhat’ların yürek yangınlarından başka bir aşkla kıyaslanacak kadar küçük değildi bilesin! Ben sana deli gibi aşıktım, bilesin.

Yine Sen Yokken…

plakton | 01 October 2007 08:59

Beklersin... Elinde hiç birşey yoktur aslında...
Beklersin… Elinde hiç birşey yoktur aslında…

Yaşadığımdan emin değilim. Gittiğinden eminim ama… Seni özlediğimden de eminim. Otuz küsur yaşında bir hayal kırıklığı olduğumdan da hiç şüphem yok mesela.

Biliyorum işte… Beceriksizliğimden, yalnızlığımdan, bu şehri çok sevdiğimden, düzensizliğimden, yorgunluğumdan, huysuzluğumdan, kırgınlığımdan, baltalarından birine sap olmamışlığımdan hatta olamayacak olmamdan, hatta bir gün bana ayrılan sürenin sonuna geleceğimden filan eminim. Örnekleri çoğaltabilirim. Örnekleri çoğaltabileceğimden de eminim.