bildirgec.org

unutmak hakkında tüm yazılar

bir veda..

lagos | 23 December 2009 11:40

unutmak mı daha zor, unutmuş gibi yapmak mı?

unutmanın zor olduğunu unutamadığınızda anlarsınız. unutmuş gibi yapmak, o karşınızdayken hiçbir şey yokmuş ya da olmamışçasına hareket etmek zorunda bırakır sizi. “söylesem faydası yok, sussam gönül razı değil” iğrenç bir ikilemde, berbat hayatınızın değersiz paradokslarından birini daha yaşıyorsunuz.

ikiside farkındaydı oysa.
3 saatlik tren yolculuğu için sabahın altı buçuğunda kalkıp, bilmediğin bir şehre gitmen; bilmediğin bir adresi bulup -başaramasan da- ona sürpriz yapmaya çalışman, sebepsiz değildir elbet. biliyordur özlediğini; ona dokunmayı, koklamayı.. onun da özlediğine inanmak istiyorsundur, emin olamasan da..
ama biliyordu ki, sebepsiz çıkagelişlerin anlamı bir arkadaşı ziyaret edip, gönül almak değildir. açıklamak güç. kulp bulmak güç. geçerken uğradım‘larla geçiştirilir. fark da yapmaz aslında ne söylediğin, çünkü bilinir ama dile gelmez, gelemez gerçekler..

DONMUŞ NEHİR

astral | 24 November 2009 13:33

A ve E sohbet etmek için buluştu. Soğuk bir sonbahar günü. Deniz kenarında bir çay bahçesi… Her zamanki gibi E onu iş yerinden arabasıyla almıştı.

Bugün E’nin doğum günüydü. A’nin canı hiçbir yere gitmek istemiyordu ama arkadaşını bugün kırmamalıydı. Yorgundu, üzgündü, içinde ağlayan bir kız vardı… İçindeki o kızı kimse görmüyordu.

O hayatına –sözde- her şey ama her şey normalmiş gibi devam ediyordu. Kimse bilmiyordu uyuyamadığını, kimse bilmiyordu tavana bakarken saatlerin geçtiğini ve onun bunun farkına varmadığını. Kimse bilmiyordu, onun antidepresan almayacağım diye debelendiğini. Kimse bilmiyordu onu eski bir dostun telefonunu çevirdiğini ve birden hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladığını.

Kimse bilmiyordu, bilmiyordu akşam olduğunda ve evine geldiğinde sessizliğin üzerine yıkıldığını ve o an acıdan ve onu düşünmekten ve onsuzluktan; onun bu denli içinde olmasından, o anda acıdan öleceğini hissetmesiyle gözlerinden akan yaşları susturabilmek için sürekli kendine yüksek sesle; ‘Tamam, tamam; sakin ol, sakin ol, geçecek geçecek… Her gün biraz daha azalacak. Bak yirmi bir günde beyin alışıyor birtanem, sakin ol, sakin ol.’

Artık satın aldıklarınızın garanti süresinin son gününü unutmayacaksınız

dextarus | 10 July 2009 16:26

Hepimiz alışveriş yaparız. bu alışverişler sonunda aldığımız ürünlerin belli bir garanti süreleri olur. Fakat çoğumuz bu garanti süresinin ne zaman bittiğini çoğu zaman unuturuz.
Warranty Elephant, garanti sürelerinin son günlerini sizlere hatırlatmak için kurulmuş bir site.

Siteye üye olduktan sonra aldığınız ürünün adın, seri numarası, garanti süresi gibi birçok bilgiyi giriyorsunuz. Garanti belgesini tarayıp siteye gönderebilme imkanınız da var. Tüm bu işlemlerden sonra Waranty Elephant, garanti süresinin bitimine 6 ay kala size mail atarak bilgilendiriyor. Sonra 1 ay, en sonunda 1 hafta kala en son hatırlatmasını yapıyor.
Tabii eğer isterseniz siz de kendiniz bu kontrolü siteye girerek yapabiliyorsunuz.
Siteye kayıt olmak için buraya.

BELLEK

teacher07 | 18 December 2008 15:14

Herkeste unutkanlık vardır; bazı yüzler, adlar, telefon numaraları hatırlamada güçlük çektiğimiz şeylerin yalnızca birkaçıdır. Oysa bazı kişiler çok kolay anımsayabilirler. Hatta bazılarının fotograf makinesi gibi belleği vardır. Herhangi bir insan böyle bir yetenek geliştirebilir mi? Belleğe yardımcı olacak sistemler üzerinde, tarihin en eski zamanlarından beri uğraşılmıştır. Bellek denen garip mekanizmanın işleyişi konusunda bilim adamlarının görüşleri nelerdir? Siz de belleğinizi geliştirebilir misiniz?

Sende anlayacaksın…

libade | 10 October 2008 11:13

Gün gelecek, sende öğreneceksin,
Unutulmanın insana verdiği acı duyguyu
Sende yaşayacaksın…
Gün gelecek,
Gözünü telefondan ayırmayacaksın.
Ha çaldı, ha çalacak diyeceksin,
Ama arayanın olmayacak,
Unutulacaksın…
“Önemli bir işi olmasa, mutlaka arardı beni”
diyerek avutacaksın kendini…
Yüreğine yerleşen o acı duygu,
Saat ilerledikçe, gözyaşlarına dönüşecek.
Ağladıkça, yüreğindeki acı artacak,
O arttıkça, sen ağlayacaksın

iç ses

astral | 15 August 2008 20:19

Düşünüyorum, düşündüğümü belli etmiyorum. Hala herkeste, her ‘özel anım’da ‘o’nu düşünüyorum. ‘o’nu düşünüyorum. Sadece onu.

Yemin ettim, sevgisizlikten öleceğimi bilsem, aramayacağım. Ölüme, ızdıraba razıyım. Aramak yok. O arasa, dönmek yok. Karar aldım. Sadık kaldım kararıma.

Ama şunu isterdim: arasın, koşsun peşimden, hediyeler yollasın, yollarıma çıksın; ‘Bitemez!!!’ desin. İsyan etsin. Piskopatı oynasın, sorun değildi. Hala seviyor muyum? Seviyorum.

Onca, ‘yapılmaması gereken şekilde davranış’tan sonra seviyor muyum? SEVİYORUM. Kabul. Dönmem lakin.

lâf

astral | 20 February 2008 14:44

‘Lafla adam olunsaydı, en erdemli insanlar politikacılar olurdu.’

dedim. Özel’in olsaydım, mücadele ederdin, sahiplenirdin, benim seni sahiplendiğim gibi. Kızıyorum hem sana hem bana. En çok da, kendime.

Sana kızıyorum sahiplenmediğin için. Kendime kızıyorum, seni sevdiğim, düşündüğüm, aradığım, özlediğim için…

Ev bomboş geldiği için. Alışmakta zorlandığım için. 4 ay öncesine dönmeyi isteyip de zorlandığım için. Antidepresan almadan gün geçiremediğim için.

Hafıza i Beşer

SNT | 11 February 2008 09:54

Bazen bir kelimede bazen bir cümlede, insan kendi hayatından bişeyler bulurda düşünürde düşünür ya, kararlar alır yeniden yeniden, uygulayamaz bozar, yeniden şekillendirir yeniden bozar gelir geçer, sonra tekrardan tekerrürler..
Ben şüpheyle bakıyorum “ben hiç kindar değilim” diyen insanlara.. Yalan söylediklerini düşünüyorum. Yalan değilse de akılsız adam unutur yaşadığı hayal kırıklıklarını, çünkü akıllı adam için bu gelecekte karşılaşacağı benzer durumlar için bir klavuzdur. bence doğrusu da budur. gerek varmı tekrar tekrar yaşamaya ? ama bir yandan da bizi unutmaya meyilli yetiştiriyoorlar bunu da biliyorum. okuldayken ben, çok net hatırlıyorum, döenm arasında hocalarımız değişirdi. yeni gelen hoca eskisinin tarzını beğenmezdi( doğru olsa da olmasada, beğense de beğenmesede beğenmezdi.) bize unutturmaya çalışırdı eski sistematiği. unuturduk. onun kendi işleyiş biçimine adapte olurduk. sonra bi başkası sonra bi başkası. karşılıklı iliişkkilerde böyle. eskinin gölgesine kalma korkusuyla, olunmayan insanlar gibi davranmanın tek sebebi de bu değil midir zaten?. “ben bi iki ay kasayım da kendimi, nasıl olsa yeniye alışınca eski halime dönebilirim, şimdi illa ben olmayayyım, saklayayım biraz kendimi”
Bireysel unutkanlıklarımız haricinde toplumsal olarakta unutmaya meyilli yetiştiriliyoruz. unutuyoruz VATAN dediğimiz, DİL imiz dediğimiz kavramların nasıl oluştuğunu. unutuyoruz nasıl kazanıldıklarını.. uzun lafın kısası beni okuduğum bir söz bu konulara sürükledi “HAFIZA-İ BEŞER NİSYAN İLE MALÜLDÜR”.. Yani diyorki “insan hafızası unutkanlık ile yaralanmıştır”..
unutmamak lazım. iyiyi kötüyü, güzeli çirkini, yaşanmışlıkları, hayalleri, idealleri,rüyaları, riyaları ve nokta noktaları….

SNT

Benim devrik cümlelerim..

SNT | 11 February 2008 09:51

Gerçektende insanlar kodlarla konuşuyor birbirleriyle sevinci, istenci, hüznü vs.. anlatmak için, birşeyler göstermek için sürekli kodlar var etrafımızda. Bir yandan umursamaz olmaya çalışıp bir yandanda bütün vakitlere dair hesaplaşmalar yaşıyoruz. Bazen sorulsun istiyoruz beklediğimiz sorular, sorulmayıncada kendi kendimize çözüm yolları arıyoruz anlatabilmek için. Dinle’nmek istiyoruz, dinlesinler istiyoruz. Çok dinlemek değil, az dinleyip çok anlatmak istiyoruz..
Bir kaç şeye birden sahip olmayı istiyoruz. Elde edince yeni bir hedef belirliyoruz. Kazanılanın sevincini yaşamayı gölgede bırakıyor yeni hedeflerin hırsı..
Az gülüyor çok mızmızlanıyoruz.
Erteliyoruz.. Çok erteliyoruz ve sonra da vazgeçiyoruz.. Benzetmeye çalışıyoruz okuduğumuz kitaplardaki hayatları kendi hayatlarımıza. Hep Kahramanı seçiyoruz, zorla zorla kahramanı benzetmeye çalışıyoruz kendimize..
Kendimize kurallar koyuyoruz doyasıya yaşamak yerine. Sonra yıldığımız kurallarla birlikte bizden de gidiyor birkaç satır. Geçmişi siliyoruz. Olduğu, yaşandığı gibi kabul etmek yerine. Kendimizi unutmaya alıştırıyoruz.
Sevmemeyi öğreniyoruz kendimize savunma masalları anlatarak. Sonra sevmeyide unutuyoruz. Hatırlamayı sildiğimiz, unutmayı sevdiğimiz ve öğrendiğimiz içinde dertlenmeye başlıyoruz daha sonra. Kendimize cizdiğimiz ‘ben’ cizgilerini geçmek istiyoruz, gecemeyince yine kendimize kızıyoruz.
Özlemek için özlenmeyi bekliyoruz, sevmek için sevilmeyi..
Unutulmak korkusundan Önce biz unutmak istiyoruz. Ve ‘susacağım’ diyoruz sıkışınca iki ince dal arasında

SNT

hasret

siirimsi | 26 December 2007 08:14

Dalından koparılmış

Bir yaprak gibi

Savruldu düşlerimde yüreğin

Şimdi kim sana benzer ki

Hangi renk yakışır bana

Hangi aşk kucaklar seni

Hangi sevdalarda yol alır masalların

Hangi acımasız rüzgar sakladı

Senden beni

Gözlerimin renginden başka

Hangisiydi alıp götürdüğün

Giderken

Ellerim mi

Yarım kalan hasretin mi

Hangi kıyılarda yelken açtın sen