unutmak mı daha zor, unutmuş gibi yapmak mı?unutmanın zor olduğunu unutamadığınızda anlarsınız. unutmuş gibi yapmak, o karşınızdayken hiçbir şey yokmuş ya da olmamışçasına hareket etmek zorunda bırakır sizi. “söylesem faydası yok, sussam gönül razı değil” iğrenç bir ikilemde, berbat hayatınızın değersiz paradokslarından birini daha yaşıyorsunuz.
ikiside farkındaydı oysa.3 saatlik tren yolculuğu için sabahın altı buçuğunda kalkıp, bilmediğin bir şehre gitmen; bilmediğin bir adresi bulup -başaramasan da- ona sürpriz yapmaya çalışman, sebepsiz değildir elbet. biliyordur özlediğini; ona dokunmayı, koklamayı.. onun da özlediğine inanmak istiyorsundur, emin olamasan da..ama biliyordu ki, sebepsiz çıkagelişlerin anlamı bir arkadaşı ziyaret edip, gönül almak değildir. açıklamak güç. kulp bulmak güç. geçerken uğradım‘larla geçiştirilir. fark da yapmaz aslında ne söylediğin, çünkü bilinir ama dile gelmez, gelemez gerçekler..
süper bir gün değildir geçen ama dönüş vakti gelir çatar er geç. veda ediyor olmanın hüznü de eklenince titremeye başlar dudaklar ve ses telleri. birkaç iyi dilek, bir araya gelmenin imkansızlığının sebepleriyle birlikte sunulur soğuk dudaklardan.masum bir öpücüğün süresini uzatmak isterken sen, muavinin sesi kaçırır keyfini. geriye dönüp atılan son bir bakış; rüyalarında defalarca flashback yaşadığın..
şehri terkederken sen, kulaklığından usulca çilekeş bir melodi yükselir :

hani bir gün dönersen,dönüp de beni göremezsen,hiç düşünme bir an bile,bir gözyaşın yeter..