Herkeste unutkanlık vardır; bazı yüzler, adlar, telefon numaraları hatırlamada güçlük çektiğimiz şeylerin yalnızca birkaçıdır. Oysa bazı kişiler çok kolay anımsayabilirler. Hatta bazılarının fotograf makinesi gibi belleği vardır. Herhangi bir insan böyle bir yetenek geliştirebilir mi? Belleğe yardımcı olacak sistemler üzerinde, tarihin en eski zamanlarından beri uğraşılmıştır. Bellek denen garip mekanizmanın işleyişi konusunda bilim adamlarının görüşleri nelerdir? Siz de belleğinizi geliştirebilir misiniz?Anımsamak ve unutmamak, günlük yaşayışımızın normal olaylarındandır. Çoğunlukla bir şeyi öğrenmek gü mü güç, oysa unutmak çok kolaydır. Anımsama konusunda bazı kimseler, bazı durumlarda aklın alamayacağı başarılar gösterir. En ince ayrıntıyı bile kaçırmadan anımsarlar. Ancak bu durum çok az rastlanan bir şeydir. Oysa hepimizin hiç beklemediğimiz bir anda, çok eskiden olmuş şeyleri ansızın anımsadığımız olmuştur. Bu duruma şaşarız, nasıl olup da yıllar boyu kafamızda taşıdığımızı düşünürüz.Bellek aslında soyut bir kavramdır. Öğrenilenleri akılda tutmak ya da depolayıp, gerektiğinde ortaya çıkarmak, yeniden canlandırmak gibi, karışık ve anlaşılması güç sürece verilen addır. Ruhbilimcilere göre, kısa süreli ve uzun süreli bellek vardır. Kısa süreli bellek; beyinde dayanıksız ve geçici yansımalara bağlı, sınırlı kapasiteli geçici depolama gibidir. Uzun süreli bellek; yenilenen uyarılar ya da alışkanlıklar sonucunda, dayanıklı beyin yeteneğidir. Yani kısa süreli ve uzun süreli bellek iki ayrı yetenektir.Neden unuturuz? Neden bazı şeyleri kolay anımsarız, bazı şeyleri bir türlü anımsayamayız? Geçen zamanla, sinir sisteminde yer etmiş olan izler silikleşir.Herkesin bileceği gibi, sık sık baştan geçen olaylar yinelenen hareketler akılda kalır. Bazı olaylar başımızdan geçmezse, bazı hareketleri yapmaktan vazgeçersek zayıflayıp unutulur. Bu durum, her durum ve her zaman için geçerli olmyabilir. Unutulmuş sanılan anılar, ansızın yeniden canlanabilir. Aynı şey uzun süreli bellek için de geçerli olabilir. Freud, unutkanlık olayını baskı altına almak diye tanımlar. Bazı şeylerin unutulmasının nedeni, kişinin bilinç altında, üzücü, acı verici, suçluluk uyandırıcı duygulara bağlı olmaları ya da kişinin kendini zedeleyici çağrışımlar uyandırmalarıdır. Ayrıca “güdümlü unutkanlık” vardır. Güzel ve hoş olayların anımsanması, kötü olayların ise kolayca unutulması gibi…Bildik şeyler, yabancı ya da garip olanlardan daha kolay anımsanır. Karmaşık, düzensiz biçimde sunulan bilgiler daha zor öğrenilir, kolay unutulur. Sonradan anımsanması gereken şeyi ilk algıladığımız sırada, içinde bulunduğumuz koşullar anımsama yeteneğini etkiler. Anımsama olayının meydana geldiği ortam da önemlidir. Kişilerin anımsama yeteneklerinde kişisel ayrılıklar da vardır. Belleği zayıf ya da kuvvetli bireysel farklı insanlar vardır. Ayrıca belleği; yaş, meslek, eğitim vb. etkileyen etmenler de vardır. Yetişkinlerin yüde 5’i , on iki yaşından küçüklerin yüzde 50’si çok iyi belleğe sahiptir.Amerikalı ruhbilimci G.W. Allpat yaptığı çok ünlü bir deneyde; 60 İngiliz çocuğa, 35 saniye süre ile bir resme bakmalarını söyler. Resim Almanya’dan bir sokak sahnesidir. Resimler ellerinden alınır, gördükleri anlattırılır. Arka pilanda bir binanın üstündeki küçük harflerle yazılmış sözcüğü, 30 çocuk eksiksiz harfleriyle söyler. Bu, yetişkinlerde ender gürülecek bir durumdur.Öğrenilen bir şey, çeşitli etkilenmeler ve düzenlemelerle kayıt edilir. Anımsama demek, asıl olayla araya girmiş bir sürü tecrübenin karışımını sunmak demektir. İnsan belleği tam bir doğruluk ve ayrıntı sağlayabilecek durumda değildir.Belleğimizin depolama sistemini düzenlemek ya da geliştirmek elimizde değildir. Yapılabilecek tek şey, öğrenme tekniklerini geliştirmek için çaba harcamaktır. Etkili tekniklerin hemen hepsi, öğrenilecek şey ile daha önceden bilinen bir şey arasında bağlantı kurmak esasına dayanır. Filezof Bertrant Rusell Nev York’taki otelinin numarasını “2 nin kare kökü” olarak hatırlarmış. İkinin kare kökü 1.414’tür. Otelin numarsı da 1414 müş. Bu gibi kolaylıklar gerçekten yadımcı olabilir.Anlamlı ve iyice anlaşılmış şeyleri anımsamak daha kolaydır. Ayrıca verileri kendimize göre bir düzene sokmakla, bütünün yapısını daha iyi anlar, ayrıntıları bu yapının çevresine oturtabiliriz. Bu ufak tefek çabalardan başka insanoğlunun yapacağı bir şey yoktur; bir noktada kafasını olduğu gibi kabul etmek zorundadır.