bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Kelebek ömrü

xcrescentx | 10 November 2008 17:38

Hayat gösterdi ilginç yüzünü. Birisi geldi yanıma bana aşık olduğundan beri çok fazla kelebek ölmüş; artık ölmelerini istemiyorum etrafımızda uçsunlar dedi. İşte bu çok zor bir seçimdi benim için daha fazla ölmesinler diyordum neşeyle uçsunlar etrafta.
Ama olacak gibi değildi zaman dedim. Öyle bir zaman olacak ki kelebekler bitecek dedim. Ya bitince ben ölürsem sıra bana gelirse dedi. Hayır dedim kelebekler senin zayıf yönlerin aynı zamanda seni daha fazla insan yapan yönlerin dedim onları bir bir öldürüyorum hepsi bitince çok daha az üzüleceksin herhangi bir şeye üzülmek çok daha zor olacak çünkü bu kadar ölümden sonra onlar sana komik gelecek daha güçlü olacaksın dedim.
Dinledi beni fakat ben güçlü olmak istemiyorum dedi. Düşündüm haklıydı melankolinin de sevilecek yanları vardı hayal meyal hatırlasam da. Bir şey diyemedim. Gidecek dedim bitecek dedim bitmesin dedi gitmesinler dedi. Hiçbir şey yapamadım. İşte o zaman ben de kendiminkilerden biraz öldürdüm.
O zaman hatırladım ne de acı veriyormuş ölümü izlemek. Güçsüz kalmayı yeğliyormuşsun onların yaşaması için. Fakat daha sonra her şeyini öldürmeden sadece kelebeklerin ölsün istedim ben.
Aşk… tehlikeli bir oyun… bir kumar oynadın kaybedeceğini bile bile. İşte bu yüzden çok cesaretlisin… benden daha cesaretli… korktum evet hala da korkuyorum geriye kalanları elinden almaktan. Çünkü aşk emek ister ve bu emeği vermezsen aşk birisinden bir şeyler alır götürür istemesen bile. Buna izin vermek istemedim çünkü götürdüğü şeyler çok can yakabiliyor. Korumaya çalıştım belki beceremedim. Üzgünüm… kelebeklerine iyi bak onların hepsini kaybetme biliyorsun kelebeklerin ömrü bir gündür. Her acıyla geçen gün birisi ölüyor… bana aşık olduğundan beri çok fazla kelebek ölmüş…

Gidiyorum

pilli pati | 10 November 2008 16:33

Dark Heart
Dark Heart


Ben böyle bir yaşamak hiç bilmezdim çocukken. Berhudar oldum belki çok şükür, baka baka elime, saçıma, ayağıma… Büyürken yutkundum, kiminin elindeki bir parça ekmekte gözüm kalanda… Gün oldu seçti gözüm karanlığı, gün oldu döndüm aydınlığa, misal günebakan hızında… “Artık yeter!” deyu, arşınladığım topraklarda izi kaldı gözyaşımın, kendi ki filize karıştı, o yediğin ekmeğe karıştı, döndü tekrar yağmura karıştı, aktı da 7 cihanda, bir türlü durulmadı.

Karıncaya verdim bir kez yürek yükümü, “Ne yaptı?” bilmem, belki tüketememiştir bile. Şimdiye mevsim çoktan döndü, bak, yine de yakın gibi durur o günkü güneş. Şu hafıza denen şey çok garip bir illet be! Ne iyi bir dost ne de esaslı bir kalleş!

ATV, KANAL D ve STAR TV’nin Densizliği

sinemasever | 10 November 2008 16:32

Bugün 10 Kasım… Her sene olduğu gibi bu sene de sabah erken kalktım ve televizyonumu açtım. Anıt kabir de yapılacak olan törenleri izlemek en büyük tutkum. Ancak bu kez büyük hayal kırıklığına uğradım. Tüm televizyon kanallarını tek tek zapladım. Ulusal kanallarımız içinde (islami kesim TV leri, müzik, spor ve magazin kanalları hariç) tüm TV kanallarının Atatürk’ü anma çerçevesinde yaptıkları programlarında, Anıt Kabir’den naklen yayınları vardı.

Bunlardan sadece üçü; ATV, Kanal D ve Star televizyon kanallarının Atatürk ile ilgili Anıt Kabir’den canlı yayın yapmadıklarını üzülerek gördüm. Bu konuda da bu üç kanala birer kınama yazısı gönderdim.

seyyar satıcı

nazokiraze | 10 November 2008 16:32

Batıyı, doğuyu bilmem ama ülkemdeki kadar başka bir ülkede seyyar satıcı varmıdır düşünürüm.

Herkesin yıllardır aşina olduğu şeylerdir seyyar satıcılar. Kokoreç, poğaca, köfte, leğen, sepet, simit, balon derken milletçe alışkınız biz. Hele yılların sesi buuuuuuuuuuuzzzzzz gibi soğuk sudan içeeeeeeeeeeeen hep kulaklardadır.

Küçükken biraz daha farklıydı seyyar satıcılar mesela seyyar lahmacuncu vardı, çok ender olarak hala gördügüm bu lahmacunların kedi etinden olduğu efsanesi yine de bizi yemekten alıkoyamazdı. İçindeki şeyin kıyma mı yoksa başka bir şeymi oldugunu hala çözebilmiş değilim. Birde pembe renkli igrenç muhallebiler vardı minicik kaplarda sütten nasibini almamış muhallebiler dakika başı para için eve gitmemize sebebti.Rahmetli Barış Manço domates biber patlıcan diyerek ünlü etmemişmiydi seyyar satıcıları? Ben yağcı bile hatırlıyorum.

ATATÜRK’Ü KİMLER, NEDEN SEVMEZ?

teacher07 | 10 November 2008 15:52

Atatürk halkın içinde
Atatürk halkın içinde

Çağdaş medeniyet seviyesinin üzerine çıkaracak Cumhuriyetin kurulması…

Saltanat ve hilafetin kaldırılması…

Dinin bir vicdan meselesi görülüp, din ve devlet işlerinin ayrılması, laikliğin getirilmesi…

Ümmet anlayışından, millet anlayışına geçilmesi…

Arap harflerinin kaldırılıp, Latin alfabesine geçilmesi…

KELİMELERİN SOYAĞACI

mucizemsin | 10 November 2008 13:38

Sürekli kullandığım yada yeni öğrendiğim kelimelerin etimolojisini hep merak etmişimdir. Kelimelerin hangi dilden Türkçemize geldiğini, kelimelerin ortaya çıkışlarını ve kökenlerini araştırmak ilginç gelmiş, bu konuda Hasan Eren, Sevan Nişanyan gibi isimlerin Etimoloji Sözlüklerini karıştırmaktan da zevk duymuşumdur.

Bazı kelimelerin ortaya çıkış hikayeleri çok ilginçtir. İngilizce’de “assassination”, dilimizde de “suikast” olarak kullanılan sözcük; dünyadaki en önemli suikatçilerden olan Hasan Sabbah’ın, müridlerine suikast yaptırmak için kullandırttığı haşhaş sözcüğünden gelmektedir. Büyük Selçuklu Devleti’nin yıkılışına zemin hazırlayan Batinilik (Haşhaşilik) hareketlerinin lideri olan Hasan Sabbah-ki dünyadaki ilk terör örgütünün lideri olarak da tarihe geçmiştir- fedailerini haşhaş otu ile uyuşturup, Selçuklu’nun ünlü veziri Nizamülmülk’e ve önemli komutanlarına suikastler düzenlemiştir. (Daha ayrıntılı bilgi için Amin Maalouf “ Semerkent”, Wladimir Bartol “Alamut: Fedailerin Kalesi” kitaplarına bakınız.)

Net Aşkım

dimoedes | 10 November 2008 11:11

Tam üç ay önce bugün seninle tanışmıştık internette ikimizde aynı şehirdeydik. Ben bu şehre üniversite okumaya gelmiştim sense bu şehirde yaşıyordun ama başka şehirde üniversitede okuyordun. İnternette tanışmamıza rağmen birbirimize çok bağlanmıştık delicesine sevmiştik sanki birbirimiz için yaratılmıştık. Seni görmek hiç kısmet olmadı ve sen okuduğun şehire gittin. Hala görüşüyorduk gerek internet gerekse telefon birbirimize sürekli sevgi sözcükleri söylüyorduk. Evlenmeye bile karar vermiştik. Artık görüşmemizin vakti gelmişti gelecek hafta yanına gelecektim ve seni yakından görecektim elini tutacaktım sana sarılacaktım herşeyi böyle planlamıştık. Taa ki bana gelen o acı mesaja kadar. Bilmediğim bir numaradan gelen mesaj : ‘Nişanlımı rahatsız etmeyi bırak’ yazıyordu. İnanmadım seni aradım ve telefona başkası çıktı sen kimsin diye sorduğumda senin ismini söylerek nişanlın olduğunu söyledi bana. Herşey çok güzeldi sen benimdin bende senin neden böyle yaptın internet aşkım benim.
NOT : Yaşanmış bir hikaye…