Atatürk halkın içinde
Çağdaş medeniyet seviyesinin üzerine çıkaracak Cumhuriyetin kurulması…Saltanat ve hilafetin kaldırılması…Dinin bir vicdan meselesi görülüp, din ve devlet işlerinin ayrılması, laikliğin getirilmesi… Ümmet anlayışından, millet anlayışına geçilmesi…Arap harflerinin kaldırılıp, Latin alfabesine geçilmesi…Çağdaş görünüm ve çağdaş kadınlar yetiştirmek için, kadın hakları verilmesi, çarşafın kaldırılması… Erkeklerin fes ve sarığı bırakıp şapka giymesi…Masum, iyi niyetli, dindar insanları din adına kandırılması, sömürülmesinden korumak için tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması…Özetle, çağdaş bir devlet, çağdaş bir insan meydana getiren Atatürk Devrimleri…Bütün bunlar kimlerin işine gelmez? Müslümanlık adına, kendileri ve toprak ağaları, sömürücülerin çıkarları için yalan yanlış hurafeler söyleyip hegemonyaları altına alan yobazlar ne düşünür dersiniz? Bu dar kafalı, çıkar peşinde olanların, yeni düzeni sindirmeleri beklenir mi? Bu çağdaş gerçekleri yok etmek için onlara sürüler, piyonlar gerekmez mi? Son zamanlarda maalesef masum, iyi niyetli dindar insanları, din adına kandırarak saflarına katmış görünüyorlar. Bunlardan Atatürk’ü sevmeleri beklenir mi? Neden sevmedikleri sorulsa, yanıtları ne olur acaba? Kendileri de verdikleri yanıtlara inanırlar mı dersiniz? İnanırlar, inanırlar… Çünkü, beyinlerini kullanmaz bunlar. Onlar için düşünen, söyleyen doğru söyler(!) Beyinlerini kullanmak, düşünmek, okumak onların işi değildir.Düşünseler, okusalar, yorumlayabilseler Atatürk için dünya neler söylemiştir? En çarpıcı sözü ben, Daniel Dumoulin’in söyleminde buluyorum. “ Türkiye, Atatürk’ü Allah’a borçlusun, diğer şeyleri de Atatürk’e…”Ne dediler? 1 2
yorumlar
Saygıyla anıyoruz..Atamıza teşekkür ediyoruz..
ben sevmem attaürk’ü.daha önce de belirtmişimdir. çocukken çok korkardım. sonra okula gittim belki benim fazlasıyla ülkücü takılan öğretmenlerim yüzünden sevmedim, sevemedim.kıyafet devrimiyle zerre alakası yok.atatürkün şimdilerde mustafa filmiyle ortaya çıkmış garip sever kitlesi beni hep şaşırttı.bence atatürkü sevmek millet sevgisiyle ilişik bir konu değil.ben bu ülkeyi seviyorum. yüksek lisans yaparken birkaç defa yurtdışı bursu kazandım. gitmedim. gidemedim. hala bu ülkeye hizmet etmekten onur duyuyorum.atatürk inanılmaz bir liderlik yeteneğine sahipmiş. korkunç bir azim ve cesaretle bence bugün bizim diğer arap devletlerinden ayıran bir yaşam biçiminde olmamıza sebep olan devrimler yapmış. afganistan ya da iran gibi olmamaızın bence çok büyük bir nedeni atatürk.ama onun etten kemikten hata yapabilen bir insan olma niteliğini kabul edemeyip sen sevmiyorsun ben seviyorum benden çok kimse sevmez diyen mantaliteyi anlamıyorum.bence attatürkü sevmek çok mühim değil.takdir etmek, saygıyla anmak ve yaptıklarının daha iyi olması için çalışmak önemli.şunu bile kaldıramayıp şimdi vatan haini muamelesi yapanlar olacaktır amenna.bence salt türk kadının kişilik ve yaşam hakkını vermesi, kadını insan yerine koyması bile onu saygıyla anmak ve cesareti takdir etmek için yeterli.
Atatürk’ü seviyor ve takdir ediyoruz. nasıl ki dindar kişileri sömürüp Ata’ya düşman edenler var, birde Atamızı ilahlaştıranlar var kendisi de buna razı olmazdı. İnsanı insana düşman eden bu oyunları kınıyorum. Onlar yüzünden millet ya Atatürk düşmanı oluyor ya da din… Sanki Atatürk dinsiz imansız bir adammış gibi..
Onun çizdiği yol, gösterdiği hedef , ve düşünceleri hala geçerliliğini ve evrenselliğini koruyorken hiç başka yerlerde başka hedefler aranaya gerek yok.Her ihtiyacımız olduğunda başvuracağımız ışık, gözlerinden fışkıran Cumhuriyettir…O sevdiğim şarkı gibi atam, ” Unutturamaz seni hiç bir şey”
Ne mutlu Türk’üm diyene demiş ne güzel demiş
“Başıma bir iş gelmeyecekse” ben sevmiyorum. Ama ülkemi çok seviyorum, ülkemin insanlarını seviyorum, onların sevdiklerine de, en azından onları sevdiğim için saygı duyuyorum. Saygısızlık etmemeye gayret ediyorum. (kimselerden korktuğumdan için değil) Atatürk severler de bu konuda aynı genişliği gösteriyor mu?
Atatürk’ ü sevip sevmemeye kimse mecbur degil tabiki Ben çok severim, akıllı bulurum takdir ederim. Saygısızlık etmemek te bir erdemdir elbet
Tea ya cevap;Yobazlar, sevmezler Atatürk ü..
DİNCİ GÖZÜKÜP, DİNİ BİLMEYEN KİŞİLER SEVMEZ.
mansonilized, söylediklerinde çelişiyorsun. Takiye yapmana gerek yok. Sevme anlayışın nedir? Pek anlayamadım…
Eğer bağımsızlığın ne olduğunu bilen ve isteyen biriyseniz O’nu çok iyi anlayabilirsiniz….Yok eğer bir türban uğruna bir ülkeyi satacak kadar kör iseniz…..Anlamanız mümkün değildir……
Rind, sana en güzel yanıtı, Daniel Dumoulin vermiş:Türkiye, Atatürk’ü Allah’a borçlusun, diğer şeyleri de Atatürk’e…”
Ben saygı duysam da sevmiyorum diye açıktan söyledim. Yobaz diyerek beni mi kastediyorsunuz sayın Pillibebekkuyuda?Şundan sordum, aynı mantıkla kimisi de seviyorum diyenler için “falanlar, filanlar sever” gibi hükümlerde bulunur da.
Atatürk ‘ü severim ama sevmeyeni sınıflandırmam. Bu ülkede birileri çıkıp Allah’a inanmaz, yada küfreder kimse birşey demez Ata’yı sevmeyene demedik laf bırakılmaz. Sevmemek ayrı ama onun degerlerine saygısızlık ayrı şey . yürek bu sever sevmez aslolan onun kurdugu cumhuriyete göre yaşamak degil mi?Ben çok o yobaz tabir edilen dincileri gördüm Atatürk’ sevmiyorlar ama onu sevip her haltı yiyenler bazı kişilerden farkları, yaşadıkları Cumhuriyetin yasalarına en ilericilerden daha çok uyar, vergilerini verir, çalmaz çırpmazlar sokaga bile tükürmez. Bana göre yobaz dincilikle yada Ata sevip sevmemekle degil insana saygı sevgi duymayan, ülkesini sevmeyen kişidir.Yaradılana yaradandan ötürü saygı duyulmalı
İnsanları sevip sevmemeleriyle neden yargılıyoruz ki? Buraya Ata’ya küfür edip yaptıklarını inkar etseler neyse sevip sevmemek başka birşey. Atatürk yaşasa kendisini sevmeyen birine bu kadar tepki verirmiydi ki
yabancıların aç gözlerine, akan salyalarına karşı, bu ülkenin yürekli köylüsü ile o gün tek bir yumruk olan bir grup yürekli insana, sonra sular seller gibi akan kanlarıyla kurtarılmış bu vatanın uğruna o gün can vermiş evlatlarına da bir saygı duruşudur, Ata’ya bugün duyulan saygı ve sevgi!sayıp sevmeyenler oturup götünün kıllarını saysınlar isterlerse! ya da ununu akıta akıta bitiremeyen, birbirine laf soka soka folloş olmuş bütün kendini yönetici sanan zavallı burnu büyük, götü geniş, kulağı büzük politikacıları, uzaktan New York’ların göbeğinde oturup sağlık sebepleriylen(!) vatanından senelerdir ayrı duranları, su yüzünden, maden yüzünden, insan kaynağı yüzünden bu milletin anasını belleyen dış mihrakları ayakta alkışlasınlar!
sevgi ve saygı farklı şeylerdir. kimse kimseyi sevmek zorunda degilk ama saygı mecburidir ben Ata yı yaptıkları için seviyorum onu ilahlaştıranlara inat insan yönüyle seviyorum sevmesem de kimseye hesap vermek zorunda olmazdım
pilli pati teşekkürler..
teacher senle ben anlaşamayız. o yüzden sorunu yanıtlamayacağım izninle. daha önce birçok platformda karşı karşıya geldik. anlamak isteyenler için yazdım.
Pardon, Pilli Pati den sonra cevap yazamadım, kişiselleştirmeyelim..
Kimdi hangi ecnebi yazardı??Tanrı ,Atatürkü yaratmış,oda Türkiye Cumhuriyetini demiştir.böyle mükemmel bir liderimiz var.”Kıskananlar catlasin!”
Başörtüsünden başlayarak tüm olaylar hoşgörüsüzlükten kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Herkes birbirinin sevdigine, sevmedigine, inancına saygı duysun yahu
hiç olmazsa haddini biliyorsun bu da büyük gelişmedir.
keşke benim haddimi bildiğim kadar sende terbiyeli olmayı bilseydin.
mansonilized, terbiyessiz cümlemi gösterir misin? Demoji yapma, fikrin varsa fikrini söyle ltf.
haddini bilmek lafınıza dedim efendim. türkçe konusundaki hassasiyetiniz keşke kullandığınız kelimelere de yansısaymış dedim.
yorum yapmıyacağım sayın mansonilized .
sevmeye de sevmemeye de korkar olacak millet
sarı saçlı mavi gözlü
SELANİK TÜRKÜSÜ ATATÜRK SÜPER
kurtuluş bileti sevilmez mi? ömür boyu saklanır bile.bir hatıra.okula yeni başladığımda örtmenimiz(öğrenciyken böle derdik) asılı olan atatürk resmini gösterip dediki “derslerinize iyi çalışın, çalışkan öğrenci olun çünkü atatürk sizi izliyor.” baktım hakkaten bana bakıyor gibi. ders boyunca baktım durdum. teneffüste, yerimden kalktım kenardaki sıralardan birine oturdum gene bakıyor. nereye otursam gözü bende. dedim örtmenimiz doğru söylüyomuş….
Kızım ilk okul birinci sınıfa başladıgında bir gün eve geldi anne iyiki Atatürk bizi yaratmış dedi. O gün ona Atatürk’ün de bir kul oldugunu , çok akıllı, fedakar, cesur, çalışkan, cumhuriyet kurucusu olmasının onu insanüstü bir varlık yapmadıgını anlattım . Ona minnet duymakla tapmak arasındaki farkları ögrettim.
böyle sevenlerden olmamalı…
Atatürk Türk milletinin başına gelmiş en büyük mucizedir.
Atatürk sevgisinin özelliğini kavramak gerek, Atatürk, bir yakın gibi sevilmez, bir tapılası sevgi de değildir o sevgi. Öz dede sevilir, baba sevilir, anne sevilir bunlar çok daha başkadır, eti ile kemiği ile sizin olan birileridir. Atatürk, yaptıklarıyla, fikirleriyle, topluma kazandırdıklarıyla, emeğiyle sevilir. Bu sevginin farkına varamayanlar şartlanmış beyinlerdir. Çelişki içindedirler bazıları, yaptıklarını “takdir ediyorum, ama sevmiyorum…” takdir edilen neden sevilmez, sevmeyen neden takdir eder?Millet sevgisi, Atatürk sevgisi ile neden ilgili olmasın? Ümmet isteyen bir beyin, millet istemez. Atatürk’ü de sevmez, çeşitli şartlarda, tarikatlarda bu işlenmiştir çünkü bu beyine. Yaptığı devrimler Atatürk devrimleriyle ilgilidir. Devrimlerden hoşnut olmayan zihniyet, bireyi yönlendirmiştir. Bir yandan çağdaş yaşamaya çalışan, ancak çeşitli aşılamalarla eskiye yönelen beyin sahibi bireyler ( onlar birey de değildir aslında) çelişkiye düşer. Sevmeme bilinçaltına yerleşmiştir çünkü…Ülkeyi sevmek, insanları sevmek, Atatürk’ü sevmemeyi mi gerektirir? Böyle düşünce sahibi de çelişki içindedir. Çeşitli akımlara kapılmış beyinlerin içinden çıkamadığı durumu gösterir bu. Bu ülke, bu özgürlük var olacak mıydı, emek verenler olmasaydı?Atatürk’ü sevmeyen zihniyet el çektirilmeli Atatürk’ten. 12 Eylül yaratıcı ve uygulayıcıları bir örnektir buna… Aşırı Atatürkçü görünerek (salında değildir) Milleti soğutmuşlardır. Tarikatların yaptıkları zaten ortada… Büyük bir uğraşla Atatürk düşmanları yetiştirilmektedir.
Kendini, geçmişini bilen insan Atatürk ü sever..Kafası yıkanan insanlar zaten kendinde değildir..Bizi Türkiye Cumhuriyeti nin öğretmenleri yetiştirdi..Onun sevgisini, yıllar geçse de gözleri dolarak okunan şiirlerde bana aktaranlardır onlar..Türk kadını onun istediği yerlerde değil henüz..Ama olacak..Teşekkürler, Teacher..
Kişi, öbür tarafta sevdikleri ile haşrolurmuş.Kim kimleri seviyorsa, öbür dünyada onlarla beraber sonsuz bir yaşam geçirmesini diliyorum.
amin
KATKILARI OLAN ARKADAŞLAR, HEPİNİZE TEŞEKKÜRLER.
iyi dileklerine teşekkür ederim. Sizin yüreğinizin güzelliği…
kör gözler bir parmak hesabı, bazı şeyleri özetle aktarabilmek önemli olan.
Herşey bu kadar basit değil. Bazı getirilerin kendisinden çok götürüsü olur. Latin alfabesine geçişimizin bize 100 yıl kaybettirmesi gibi. Şimdi başka bir alfabeye geç bu teknoloji olsa bile kaç yıl kaybedecegini hesapla.
100 yıl mı kabettirdi, 1000 yıl mı kazandırdı?
Bugün her Arap alfabesi öğrenen Arap çocuğu, okullarında Latin alfabesi de öğrenir.Bugün her Japon, Çin, İbrani alfabesi öğrenen bu toplumların evladı, aynı okullarda Latin alfabesini de öğrenir.Ayrıca bugün bu muasır medeniyetin alfabesini resmi olarak kullanmayan çoğu Japon, Arap, Yahudi çocuğu, ciddi şekilde muasır medeniyetin ortak dili olan ingilizceyi okur, ingilizceden çakar.Ama buna karşın bugün biz, sürekli muhabbetini ettiğimiz Mevlana’nın mesnevisini aslından okuyamayız. Türk dilinin en temel eseri olan Kutadgu Bilig’i okumak için bir eski Türkçe “okur-yazar”ına ihtiyaç duyarız, 80-100 yıldan ötesi edebiyat, bilim, sanat yazınlarımızı anlayamayız. Bu da yetmiyor gibi, aralarına katılmak için aslımıza ve geçmişimize sırtımızı çevirdiğimiz, o meş’um Batı’nın yapıtlarını da asıllarından en az okuyabilen bir toplum olmuşuzdur. Uğruna sırtımızı çevirip dışladığımız geçmişimize karşın, yanaşmaya çalıştığımız Batı ile de yeterli şekilde bilim, sanat, kültür iletişimi kuramamış durumdayız.Çoğu arap genci internette yada dünya kütüphanelerinde %50’den fazla yer tutan ingilizce kaynakları inceleyebilirken, muasır medeniyetle iletişim kurabilirken, bizim gençlerimizin büyük kısmı o muasır medeniyetin kaynaklarından istifade etmez. O ortak latin alfabesi içinde yalıtılmış ve sanki Türkler icat etmişçesine bir Türk-Latin alfabesi ile yetiniriz. Ne doğudan nasip alabilecek donanıma ulaşmışızdır, ne de batı ile ortak dili kullanma projesinde başarılı olmuşuzdur. Kısacası iki cami arasında beynamaz durumuna gelmiş haldeyiz.Eski alfabelerini değiştirmeyen bu saydığım milletlerin çoğusu, bizim amaçladığımız bu muasır medeniyetin dilinden anlayıp ortak dilde birleşme ülküsünü, kendi kökleri ile, 80-100 yıl öteleri ile, tüm köprüleri atmalarına gereksinim dahi duymadan başarmışlardır. Ama biz ne batıyı anlayabilir hale gelmişizdir. Ne de eski köklerimizi.. İki cami arasında beynamaz durumu işte kısaca dediğim gibi.Bu durumda sayın öğretmenim, bu resimde sizin 1000 yıl kazanmış olduğumuzu söylediğiniz durum resmin neresinde gizlidir? Bu halde, bu harf devriminin başarılı sonuca ulaştığını, medeniyet serüvenimizi ve milli kaderimizi cidden, ciddi anlamda olumlu değiştirebildiğini iddia edebilir misiniz? Biz alfabemizi terketmeden de, köklerimizi anlamayacak duruma gelmeden de diğer Muasır Batının alfabesini öğrensek kötü mü olurdu? (bu soru sizin kafanızda alışılmış klişelerle tepki alacaktır ama bir an bugün komünist dünyanın gücünü koruduğunu varsayarsanız, ve ülkenin de Rus ve şimal rüzgarına kapılıp, bolşevik baykuş seslerine boğulduğunu hayal ederseniz. Ve birileri bizim alfabemizi, sırf Sosyalist dünya ile daha yakın olalım diye bugün kril alfabesine geçmeye zorlarsa, acaba bu duruma beynimiz nasıl bir tepki verirdi? Acaba komünistler böyle bir devrimle sosyalist otorite ve “herşeyi ben bilirim” yaklaşımı ile muvaffak olabilir miydi? [Türkmenistan vs. örneğine bakılırsa, muvaffak olması pek mümkün olmuyor bu gibi radikal ve totaliter devrimlerin] İşte “ben yaparım, olur” mantığı bu sebeple devrimlerini sağlıklı hayata geçiremedi, jakoben ideolojiler uzun soluklu başarı elde edemedi. Buna karşın demokratik gelişimle, toplumların tabiatına zıt girişimlere çabalamayan demokrat dünyanın evrimleri ise hala güncelliğini koruyor.)Bilmiyorum öğrencileriniz size böyle sorular soruyor mu. Ezberinizi bozan şeyleri öğrenmek isteyebiliyorlar mı? Yoksa cevaplarını ezberlettiğiniz soruları mı ezberletiyorsunuz çocuklara?
Eski Türkçe dediğin nedir ki? Arap harfleriyle yazılan yazıları gösteriyorsan sana acımaktan başka bir şey yapamam. Alfabe kullanmak ayrı, dil ayrı bir şey olduğunun farkına var lütfen. “Eski Türk alfabelerinden haberin var mı?” diye sormak ihtiyacı duyuyorum.
Arap gençleri Latin alfabesi bildikleri, batı eserleri okudukları için mi bu durumda Arap dünyası?
Alfabe ile lisan(dil) kavramları ayrı şeyler olduğunun farkında mısın? Dil öğrenmek çok başka bir şey olduğunu kavrayamamışsın ne yazık ki.
Latin alfabesiyle, okur yazar oranımızın nereden nereye geldiğini uzun uzun anlatacak değilim. Okur yazar olmak doğru düşünmek anlamına da gelmediğini biliyorum. Sizin gibi düşünmeden yargılamadan, öz eleştiri yapmadan ortaya atılan zihniyetleri anlamak zor olmasa gerek. Bu durum da yine alfabe konusu değil, insanların kendilerini yetiştirmesine bağlı. Ortaçağ zihniyetinden kurtulup, bilimsel düşünebilen insanlarımız az da olsa, bu alfabe ve eğitim alanında yapılan devrimler sayesindedir. O bin yılı siz tasavvur edemezsiniz. Orta çağ düşüncesi, bu alfabenin getirdiği kolaylıklar sayesinde yıkılıyor. Al sana bin yıl.
Arap alfabesine “alfabemiz diyen bir kafadan nasıl söz edeceğimi bilemiyorum.
Sen hala eğitim sisteminden dem vuruyorsun ama, Senin Türk alfabesi dediğin Arap harfleriyle nasıl bir eğitim yapılmış olduğundan haberin yok. Ezberlemek, ezberletmek sizin zihniyetinizde var . Bu eğitim sisteminin bu duruma gelmesi de sizin gibi düşünenlerin eseridir. Atatürk devrimlerinin altını oya oya bu durma getiren zihniyet sizin zihniyetiniz. Ben ortaçağ öğretmeni olmadığımı her fırsatta haykırmaktan çekinmem. Medresede yetişmedim ben. Atatürk Türkiyesinde devrimlerin öğretmeniyim. Atatürk Türkiyesinde, Arap ve ortaçağ düşüncesiyle yaşayan sizin gibi zihniyetlerin karşısındayım hep. Ve ortaçağ geçmiştir, uğraşmayın geri getiremezsiniz.İyi ders çalışmışsın, yiğidin hakkı yiğide…
Her tür değerlerimizin yok edilmeye çalışıldığı günümüzde, sağlığımız ve aklımız elverdikçe mücadeleye devam…@teacher, sizin dibi öğretmenlerimiz oldukça korkularımın biraz olsun yersiz olduğunu düşünüyorum.
Teşekkür ederim akoni. Güvenmek korkunun azılı düşmanıdır. Kendinize, ve devrimlere güvenin yeter.
Birinci vazifen Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.Mevcudiyetinin ve istikbâlinin yegâne temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. İstikbâlde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve hâricî bedhahların olacaktır. Bir gün istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerâit çok nâmüsâit bir m”ahiyette tezâhür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsâli görülmemiş bir galibiyetin mümesili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş ve memleketin her köşesi işgâl edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elim ve daha vahim olmak üzere memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar, gaflet, delâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini müstevlilerin siyasî emelleriyle birleştirebilirler. Millet yokluk ve yoksulluk içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.Bu sözler büyük atamız Atatürk’e aittir.. Sanırım bu günler için söylenmiş olmalı
1923 te okur yazar oranı 01927 te okur yazar oranı 01928 de yeni türk alfabesi kabul edilir.1935 te okur yazar oranı 19,25Rakamlar yalan söylemez..Bu tablo bile Atatürkün neden bu kadar eşsiz ve mükemmel bir insan olduğunu gözler önüne sermesi açısından yeterlidir.Yeter ki siz görmek isteyin.
latin alfabesinden memnunum bu yıl arap alfabesi de ögrenme ihtiyacı hissettim. Ancak merak ettigim japonlar alfabelerinden ve geleneklerinden ödün vermeden nasıl bu kadar ilerlediler de biz muassır medeniyet olacagız diye degerlerimizi yok ettik
Bilmek isteyenlere
olay tam olarak anlaşılmamış heralde.biz dilimizi değiştirmedik.biz alfabemizi yani yazı dilimizi değiştirdik.okuma yazma oranı sıfıra yakın olan bir milletin yazı dilini değiştirmesinden ne gibi bir kaybının olacağını merak ediyorum.Bir şeyin kaybedilebilmesi için önce var olması gerekir.
onnupro haklısın ama şu da var 1 gecede alimler cahil oldu diye konuşulur ya o zamanın hekimleri dahi cahil oldular harf devrimiyle. Ama benim için önemli olan alfabe degil dildir. Herkeste abuk bir türkçe ingilizcevari şekilde…dil elden gidiyor alfabeyi tutsak ne fayda
Teacher için..İşte ezber ve klişelerle hareket eden bir insan olduğunu bu sebeple söylüyorum. Kurduğun cümleler senin kendi beyninle üretilenler değil, sana belletilmiş klişeleri tekrarlıyorsun. Haliyle anlarken de, anlattıklarımı sadece bu boyunduruğun izin verebildiği ölçüde anlayabiliyorsun?
İki aynı ifadeyi iki madde diye ayrı ayrı yazmışsın. Senin ilkokul öğretmeni mi, yoksa ilköğretim branş öğretmeni mi olduğunu bilmiyorum ama ‘alfabe’ ve ‘lisan’ın insan toplumları için bir iletişim kodu olduğunu, insan duygu ve düşüncelerini; birinin sesli, diğerinin ise yazılı kodlayan iletişim araçları olduğunu biliyor olman gerekirdi. Haliyle alfabe lisana bağımlı olarak icat olur. Bu devrimin amacı, yüzümüzü Doğu dünyasından çevirip, Batı dünyasına döndürmektir. Ama dediğimi anlayabilecek olsaydın, bunca süre zarfında bu değişim çabalarımıza rağmen ne doğuya, ne de batıya bakacak yüzümüz olmadığını izah ettiğimi anlayabilirdin.
🙂 İşte benim de anlattığım budur. Bilimsel devrimler öyle tepeden inme siyasi emirlerle olamıyor. Rönesans ve Reformlar, krallar ve ruhbanların emir fermanları ile gerçekleşmedi o yüzden. Sosyal yada bilimsel gelişimler öyle bir siyasi reforma bağlı değildir. İşte harf devriminin başarısız olduğunu söyleme sebebim de budur. Bilimsel ve kültürel gelişimi elde edebilmemiz için gerekli asıl reformlar gerçekleşse idi eski yazınlarımızla ve eserlerimizle aramıza mesafe koymadan, onları okuyamaz hale gelmeden de bu gelişimi elde edebilirdik. Japonlar, Yahudiler, Araplar yada Çinliler gibi Latin alfabelerini de öğrenebilirdik. Ama bizim reform anlayışımız, taklit ettiğimizi sandığımız batı’nın aksine sadece şekilci kısımla yoğunlaşmıştı ki biz hala bu konuları konuşuyoruz. Bu şekilci kitle ise hala, ne batı ile ne de doğu ile bilimsel, kültürel ve medeni ilişkilere girmememiz için ayak bağı olmaya devam ediyor. Avrupa Birliği ile ilişkilerimize de, İslam dünyası ile olan ilişkilerimize çomak sokmayı sürdürüyor. Kısacası, dediğin gibi pek çok Arap ülkesi Latin alfabesini, Arap alfabesi ile eşzamanlı halde öğrendiği halde gelişemeyebiliyor, ama aynı şekildeki Japonlar ise gelişmeyi başarmışlar. Yine Latin alfabesini kullanan pek çok Latin Amerika ülkesi de geri kalmış halde olabiliyor. Bu da, senin de farkında olmadan itiraf etmenle gösteriyor ki, alfabe değiştirmekle, şekilci reformlarla bilimsel devrimler gerçekleşemiyor. Aslolan demokratik toplumsal devrimleri gerçekleştirebilmektir. Cumhuriyetin kuruluşunda bu asıl önemli olan gereksinim önemsenmediği ve kavranamayıp gözardı edildiği için başarısız olunmuştur.
Ben biliyorum. Kullanabileceğin klişeler kısıtlı çünkü. Ama tatsız, kof polemiklere girmeyelim biz yine de.
İşte bunlar gelebilir demiştim ama beni yanıltmamış, devam etmişsin.. 🙂 Ben etikete değil, etiketin altındaki malın kalitesine bakarım, zarfa değil, mazrufa bakarım sayın Öğretmenim. Bu devrimler sayesinde, kendini bu devrimlerin birer neferi, militanı kabul edenler dünyaca kabul gören edebiyatçı, bilim insanı, sanatçı yada filozof çıkarabildi mi? Ayinesi iştir kişinin, bunu anlt bana. Komünistler -eski solcuların deyimiyle- fezaya çıktılar. Onların yobazları ayaklarına ayakbağı olmadı ama bizdekiler, Kemalist astronomların ayaklarına yapışıp “fezaya” çıkmalarına engel oldular. Öyle, değil mi? Sadece 30 yıllık faşist Alman ve İtalyan yönetimleri bile dünyanın kabul ettiği başarıları elde etti. Kapitalist demokratik dünyaya gelmiyorum bile, onlar zaten dünyanın kaymağını yedi ve yiyor, dünyanın efendisi oldu. Ama bizim devrimlerimiz kendini kabul ettirmeyi ve 80 yılda olgunlaşıp meyvelerini vermeyi bile başaramadı. Kemalistler “yobaz” dediklerini suçladı dedem zamanından beri, muhafazakarlar, sosyalist solcular, veya liberaller ise Kemalist ideolojiyi. Ama şu bir gerçek ki, her halükarda resmi ideoloji, diğer ideolojilerin (liberal demokratlar-komünistler ve hatta faşistlerin) yaptıklarının fersah fersah gerisinde kaldı. Demokratlaşma seçilecek olsaydı, kısa vadede olmasa da, uzun vadede, kıyafet devrimlerine de ihtiyaç duyulmazdı, sanayi ve ticaret reformlarına da, toprak reformuna da. Bu reformların da başarısızlıkla malul olması söz konusu olmazdı. Milletle devlet arasında çekişme de olmazdı. Ama Marx’ın dediği gibi, tarihi olaylar olabilecek başka alternatifi olmadığı için gerçekleşir. Gerçekçi olmak gerekirse, bu toplumun da bazı değişimleri gerçekleştirirken bazı sancılı baskı dönemleri geçirmesi zaruri idi. Mutaassıp dini kesimin de içinde boğulduğu ve kendi prensipleri ve dünya gerçekleri ile zıt konuma geldiği taassuplarından sıyrılabilmesi için bu tecrübeleri görmesi, jakoben, tepeden inmeci muameleyi yaşaması gerekiyordu. Ama 80 yıldır hala bazı şeyleri aşamayıp, hala aynı kısır döngüde debelenmemiz… Ve bu devrimlerin pek çoğunun sosyal hayatta gerçekleşememesi (kılık kıyafet reformu, harf devrimi ile bilimsel sıçrayış yaşayıp batı dünyasının ilim irfanına kavuşabileceğimiz hayali, dini reformlar gibi halkın çoğunluğunda kabul görmeyen devrimler), bu devrimlerin –en azından amaçlandığı şekilde başarıya ulaşamadığını, hele ki bu toplumu “1000 yıl ileri götürmek” gibi sloganvari iddiaların pek kabul edilebilir olmadığı gösteriyor.Sonuçta bazı değişimler yaşanması gerekiyordu, ama bunlar sopayla yapılmaya çalışılmış ve bu toplumu dünya toplumları arasında sıçrama yapmasına imkan sağlayamamıştır. Aynı şeyi batılılar demokratik havuçlar kullanarak daha da başarı ile gerçekleştirebilmişlerdir.
Ve onnupro:
O kadar saçmalıyorsun ki, 1923’te okuma yazma oranını %0 gibi kafadan sallama bir rakam vermen bile senin ne denli saçmaladığını gösteriyor. Ve akabinde bir anda okur-yazarlık artmış demen de aynı kafa yapısının komikliği ile izah edilir. Atatürk ve çevresindekiler bile, harf inkılabı öncesinde Latin alfabesini tam olarak bilmiyorlar ve bu nedenle çeşitli tartışmalar yaşanmıştı. Resmi tarih ders kitapları ile sınırlı tarih bilgisiyle konuştuğun için bunlardan bihabersin. Osmanlıca okuyan insanları ve bu dille yazıp çizen aydınların okuma yazma bilmediğini kabul etmen bi yana, bir anda o sayıdan daha fazla okuryazar olduğunu söylemen ayrı bir garabet.Ayrıca, ezberden konuşuyorsun gene, klasik klişedir bu “Arap alfabesi zordu, Latin alfabesi kolay olduğu için okur yazarlık arttı” geyiği. Büyükşehirlerin yada Anadolu’nun her mahallesinde genelde çocuklar camiye, Kuran öğrenmeye gönderilir. Çocuk eğer öğrenmek istiyorsa bir yaz döneminin kısa süresinde okuma yazmayı söker bu Arap alfabesi ile. Ben çocukken bir yaz tatilimde Kuran okumak istemediğimden sallamıştım bu öğrenme çabasını. Bu kez sonraki yaz da gitmek durumunda kaldım. Yaz tatilimi, yine bizim caminin gıcık CHP’li hocasıyla geçirmemek için yazın başında şunu öğreneyim de tüm yaz gitmek zorunda kalmıyım demiştim. Kendi elif-ba kitabımla iki gün çalışarak yazın başında okuma yazmayı öğrenmiştim o harfleri. Bugün 1 haftada Kuran okumayı öğreten paket ve dersler de vardır. Aynı şekilde 1-2 haftada Latin harfleri ile okuma yazmayı öğreten paketler ve kurslar da mevcuttur dünyada. Bizim okullarımız ise 1 dönemde öğretiyor şu an okumayı. Eskiden 1 yıl sürerdi bu eğitim seferberliği. Haliyle ezberden söylediğin klişe doğru değil. Bunun yanında, şayet harf devrimi okur yazarlıkla böyle ilintili ise şu an kitap okuma oranımız Lübnan gibi Arap ülkelerinin gerisindedir. Avrupa ülkelerinin ise 10’da biri kadardır. Ve istatistik diyorsan bir istatistik daha: Osmanlının yıkılışı döneminde Avrupa daki okur yazarlık, evet Osmanlının kat kat ilerisinde idi. Ancak bundan 800 sene önce ise Müslümanların okur yazarlık oranı, Latin alfabesi kullanan Avrupanın da dahil olduğu diğer tüm dünya ülkelerinin toplam okur yazar oranının 4 katı idi. Anlatabiliyor muyum Onnuyavrum? Bir istatistikle öyle sosyolojik çıkarımlara gidemezsin. Bunu destekleyen başka donelere de ihtiyacın vardır. Senin ileri sürdüğün sav ise klişe bir Kemalist şehir efsanesidir. Bunu söyleyen çoğu kimse, bunun doğruluğunu sınamak için olayı incelemeyecek kadar ezberci zihniyettedir.
Çok Sevgili Antrocüm;Genel olarak yazdıklarına ve tavrına baktığımda Türkiye Cumhuriyeti kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk e olan net tavrını çok rahat görebiliyorum.Yanlız sen ve senin gibi savunduğu düşünceyi açık açık söyleyemeyen, Atatürk e direk hakaret etmek yerine onun özel hayatıyla ilgilenen, yaptığı devrimleri küçümseyen, ona hakaret eden zihniyeti içten içe sevimli bulan, bir kaç kendini bilmez arkadaş bugünlerde ortaya çıkan Mustafa filmiyle pek bir rahatladınız.Lakin unuttuğunuz bir kaç nokta var,eteğine yüz sürdüğünüz, salyasını öpmek için sıraya girdiğiniz, dizinin dibinde oturduğunuz hoca efendileriniz bugünlerde biraz çaptan düşmüş gözüküyorlar ki devrimler konusunda yıllardır anlatılan masalları anlatmaya devam ediyorlar..Bakınız; Nazokiraze Alimler 1 Gecede Cahil oldu..Neyse biz konumuza dönelim..
Bu rakamlar her ne kadar belirtmemişsemde kadınlar için geçerli rakamlardır.Osmanlı Devleti’nin son yıllarında nüfusun eğitim düzeyinin oldukça düşük olduğu görülmektedir. 1897 yılı istatistiklerine göre Okuma yazma bilenlerin oranı % 10’un altındadır.(Bütün Osmanlı Devleti için geçerlidir bu rakam)Okuyan öğrencilerin cinsiyet dağılımına bakıldığında ilkokul’da cinsiyet oranı (Kız/Erkek) 0,40 iken bu oranın ortaokulda 0,15’e düştüğü görülmektedir.Kaynak DİE, Osmanlı Devletinin İlk İstatistik Yıllığı 1897, (Ankara 1997)Görüldüğü üzere benim kaynağım Türkiye Cumhuriyetinin bir organı olan Devlet İstatistik Enstitüsü.Gerçi sen Türkiye Cumhuriyeti ve Onun Kurucusana kıl olduğun için sana bişi ifade etmez DİE.
Kafadan sallamanın hasını yapmışsın. Bu konuda ne kadar ustalaştığını görebilmek beni çok mutlu ediyor.Kaynak isteyecem senden bilmemne Hoca efendi böle buyurdu diceksin.Neyse..
Buradada çok acayip saçmalamışsın.Senin öğrendiğin Arapça vasıtası ile Kuran okuyabilmektir.Adı üstünde Kuran kursu.Okuduğunu anlayamazsın orada öğrendiğinle.sadece okursun, ama ağzından çıkanın ne olduğunu anlayamazsın.Sen her Kuran okuyanı arapça biliyor mu zannediyorsun Antrocüm.Arapça kazık bir dil değildir.Fakat Osmanlıca çok kazık bir dildir.Çünkü içine Farsça gibi bir çok dil karışmıştır.Son olarak bak nefretle kin beslediğin Mustafa Kemal ATATÜRK ne demiş ?“Arkadaşlar, güzel dilimizi ifade etmek için yeni Türk harflerini kabul ediyoruz. Bizim güzel, ahenkli, zengin dilimiz yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir. Yüzyıllardan bu yana kafalarımızı demir çerçeve içinde bulundurarak anlaşılmayan ve anlayamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak, bunu anlamak zorundasınız. Anladığımızın belirtilerine yakın gelecekte bütün dünya tanık olacaktır. Buna kesinlikle inanıyorum..“
Ben söyleyeceklerimi direkt söylüyorum kuzum. Diğer önkabuller tamamen senin vehmin. Ben Atatürk’ün özel yaşamı ile ilgilenmedim, onu konu edinmiyorum. Ama devrimlerine gerçekçi ve akılcı olarak bakarsan, amaçladığı gibi başarılı olamamıştır diyorum. Bunu da gayet açık yazıyorum. Ama olabildiği kısmı ise gerçekten de gerekli idi. Türkiye’nin müsbet açıdan diğer İslam ülkelerine nazaran avantajlı olma nedeni de, bu toplumun reddetmediği Atatürk ve Cumhuriyet kurucu iradesinin başarılı olan devrimi nedeniyledir diyorum. Atatürk’ü seven yada sevmeyen herkesin bunu görmesi de gereklidir. Ama tarih olabileceklerin aksine ilerletilemez. Bazı imkansız arzuları bu toplumun ekser çoğunluğu tarafından hiçbir zaman kanullenilmedi. Bunu kabul etmen yada reddetmen tarihi süreci değiştirmiyor. Bu bir vakıa. Sanırım kendi iç gündemlerini saklayan bir kesimsiniz ki, herkesin de sizin gibi sakladığı ve söyleyemediği şeyleri olacağına vehmediyorsunuz.Sonraki o klişe “şeyhleriniz, hocaefendileriniz” etiketleme laflarını artık kale bile almadan es geçecek olursak “unutmuşum” diye geçiştirdiğin şey bile senin iddianı kanıtlamıyor. Yine erkek öğrenci sayısının %50 yada %40’ı kadar okuyan kız öğrenci de vardı. Yani kız okur-yazar sayısı bile %0 olamaz bu durumda. Mahalle mektebine giden ve okur-yazar olan sayısı %3 olur. Ama bunun dışında eski Osmanlı aile yapılarında Babaannelerin, evin sağlık hizmetlerini görme görevi dışında kız çocuklara okuma yazma öğretme görevi de vardır. İşte o nedenle o rakam bile gerçek rakamı veremez. Gerçekte ne kadar okur yazar olduğunu kestirecek kesin kayıtlar yoktur. Bu mekteplerde okuma yazma öğrenen oranıdır. Ki aynı tarihlerde diğer Avrupa ülkelerinin okuma yazma oranlarının da %90 üstü olduğunu düşünmüyorsundur. O dönemin dünya toplum yapısı, şimdiki kadar okur yazara ihtiyaç duymuyor, okuma yazma bilmeyen çiftçi yada işçi sınıfıyla da ülkeler arası rekabet sürdürülebiliyordu. Ama kaliteli toplum geliştirmenin yolu elbette ki her sınıftan okur yazar üretmekti.Herneyse, yine de %0 gibi sallama bir rakamı dayandıracak bir kanıt sunamazsın. Boşu boşuna dayanaksız isnatlarını kabul ettirmek için “Atatürk karşıtısın” silahı ile kendini kabul ettirmeye çabalama. Atatürk’ü silah olarak, tehdit aracı olarak kullanma. Kendine ve bilgilerine güven lütfen!
Gene klişe cevaplar. Evet, hocaların hocası, mühim bilim tarihçi Prof. Fuat Sezgin hocaefendinin şu 5 ciltlik kitap serisini okuyabilecek olsan kafa yapın gerçekten de değişebilir. Burada söylediğim şeyleri, hocanın Frankfurt üniversitesinde, bildiği 20’nin üzerinde dille yaptığı 60 yıllık araştırma neticesiyle hazırladığı bilgi deryasından edinebilirsin. Ama boşver, klişeleri bilmek daha kolay. Bildiklerinin hepten yanlış olduğunu öğrenebilirsin sonra.
Kurduğun cümleleri önce sen bi kritik etsene Onnukuzu. Benim boşuna yazmama ihtiyaç duymadan iddialarını geri çekerdin böylece. Ben arap alfabesini öğrendim o şekilde, Osmanlıca metinleri de (belli ufak farkları vardır salt arap afabesiyle arasında gerçi) okuyabiliyorum. Çoğu edibiyat yada tarih öğrencisi osmanlıca metinleri de, Kuran nüshasını da okur. Ama arap alfabesi orijinli (kimileri bizim alfabemiz fars asıllı idi der ama fars alfabesinin kökeni de sonuçta yine arap alfabesi kökenlidir.) diye arapçayı anlamamak, arap alfabesini öğrenmemek anlamına mı gelir. Sen latin alfabesi okuyorsun diye latince metinleri de anlıyor musun? Öyle ise: Damnant quod non intelligunt.
osmanlı zamanında gelecek olan yenilikler kimilerinin işine gelmediği için gavur icadı günahtır dendi 30 yıl geriden takip edildi. Eh benim sevgili büyüğümünde yaptıkları çoğunun işine gelmedi ve gelmiyor zamanında kendisini ortadan kaldıramadılar şimdide sevgisini kaldıramıyorlar en kolay gelen şeyi yapıyorlar karalama
:)))Oh, Jesus Christ!!!
Kuran kursuna gidip Arapça metin okuyan tek cevval sensiz heralde antro.ya da yalan söylüyosun.Kaynak demişsin senin kaynaklarını gerçekten çok merak ediyorum.Evde okuma yazma öğreten babanneleri öğrenebilmişsin.Bravo !! Kimden öğrendin Ahmet ALtan romanlarından mı ??Gerçekten çok sağlam kaynakların var.
Ben burada harf devrimi ile ilgili pek bir konu başlığı göremedim ama neyse..Bende sana evinde böyle saçmalayabilmeni sağlayan, Che öldürüldüğünde çantasından çıkan şu kitabı tavsiye ediyorum..Adam Güney Amerikada doğruyu bulmuş, sen kör geldin kör gidiceksin.e ne de olsa senin gibi baharatlarda lazım bu memlekete.sana bakıp örnek vermemiz gerekiyor bazen..
1. Kuran metinlerini okumayı öğrenen herkes, ufak bir çabalamayla Osmanlıca metinleri de okur. Bu konuda biraz deneme yapıp, öğrenip araştırma sürecine girersen anlarsın. Gerçi Osmanlıcanın arap alfabesi olduğunu bilmen bile bunun hiç de mümkünatı olmayan birşey olmadığını insana farkettirir. Ama ben senin daha mantıklı, ve fakat yine cevabı olan bir eleştiriyi yönlendireceğini tahmin etmiştim. Şayet o noktadan eleştiri getirseydin, kısmen sana hak verecektim. Ama ona da cevap vardı. Ancak o eleştiriyi düşünemediğin için ben de geçiyorum o konuyu.2. Osmanlı aile yapısı ile ilgili ifademi “Ahmet Altan’dan mı öğrendin?” diye küçümsemeye kalkışmışsın. Ama bu konuda pek mütevazi davranamayıp eğitimini aldığım kültürel antropoloji ile ilgili benle aşık atmamanı salık veririm. Sadece Türk Aile Antropolojisi konusunda biraz okumanı tavsiye edip, bu konuda bilmeden laf etmemeni temenni ederim.3. Fuat Hoca’nın kitabı konusunda ise sanırım araştırıp verdiğim kitabın Almanca orijinal nüshasına ulaşmışsın. Türkçeye çevirisi ne yazık ki geçtiğimiz sene yeni yapıldı ve o verdiğim linkteki 5 ciltten oluşur. Bu söylediğim okur-yazarlık oranını ise geçtiğimiz günlerde Ülke TV’de kendisi ile yapılan söyleşide dile getirdi. Eğer ısrarla soruyorsan, o söyleşi kasetini kanaldan istetip masraflarını senin karşılaman karşılığında sana postalatabilirim.Bu arada tarihimiz hakkında kompleksle bihaber olduğun başka bir bilgi daha vereyim bu sefer olmazsa. 9. yy.’da Bağdatta sertifikalı hekim sayısı 860 idi. Bu sayı tüm Avrupadaki sayının iki katına tekabül ediyordu. (Arabeskler, Tılsımlar, Erdmute Heller) Arap alfabesi kullanan bir kent, Latin alfabesinin sihirli gücüne sahip tüm Avrupadan üstün geliyor!Hovvv.Yüce İsa, aklıma mukayyet ol!
Ben sana konuyu daha iyi anlaman için daha basit bir argüman vereyim, sen onu araştırınca ne demek istediğimi anlıyacaksın..Divan edebiyatı nedir ?Neden 2 farklı edebiyat ve bu iki edebiyata ait sanatçılar yetiştirmiştir bu topraklarda ?Ayrıca kaset devri çoktan bitti.Bluray varsa HD olmak kaydı ile program kaydını gönder, bende karşılığında sana naçizane bluray arşivimden bir kaç parça bişi göndereyim..(konulu, konusuz farketmez.)
Çünkü halk edebiyatı denen edebiyat çoğunlukla ümmi, yani okur yazar olmayan ve çok elit olmayan edebiyat ve gönül adamları tarafından yazılan edebi ürünler ve daha eğitimli, mederese ve dil bilen, o dönemin elit kesiminin edebiyatı vardır. Ama her iki edebi ürünlerin de alfabesi Arap alfabesi idi. Yani dildeki etimolojik farklılıklara değiniyorsan bu dediğim gibi avam-elit arasındaki farklılıktan kaynaklanan anlatım farkıdır. Konuyla alakası da yoktur. Ama her sahanın eliti gibi gittikçe diğer insanların kolaylıkla anlayamayacağı dil üretmişlerdir. Bugün hukukçuların doktorların yada mühendislerin de kendi aralarında dillerini kastırdıkları gibi. Ama alfabe meselesi değil bu.Video arşivine hiç dokanmayım bile. Oldukça geniş olduğu methini duymuştum, yine de kalsın. Ama istersen ortaya karışık ünlü yapabilirsin. Biraz Hüseyin Üzmez, biraz Ali Kırca, yanına Gamze Özçelik.. Kafana göre ortaya attır istersen.
boşuna uğraşıyorsun @anthro, onlar kendilerini gerçkleri öğrenmek için “off” moduna getirmişler.onlar için Atatürk yegane liderlikten ziyade tapılası ir kişilik.onlar atatürk ün samsun a çıkışında bindiği vasıtanın okullarda su alan bir sal olduğunu okuyoruk büyüdüler, daha sonra bunun böyle olmadığı anlatılınca kimbilir inanmak için ne kadar zorlandılar. hele ki atatürk ün samsun a gidişinde padişahtan izin(ferman) ile gittiğini söylesen yaygarayı basarlar.onlar abdülhamit hain diye büyütülüp bu yalana hapsolan zümreden. ecevit in sahiplenmesi bile kesmedi bazılarını da bunadı dediler.onlar böyle yetiştirmeye devam edicekler evlatlarını, öğrencilerini. sorgulamadan sevgi. ne kadar acı değil mi?yine onlar atatürk le ilgili bir filmde atatürk ün boyunun kısa gösterilmesinden şikayet ederler. sigara içip, alkol kullandığının gösterilmesi onların gözünde atamızı küçültücü bir şey zannederler.onlar bilmez bir ingiltereli gencin 600 yıl önce yazılmış şekspirin eserini okuyup anlayabilmenin gerçekten tarihini bilmek demek olduğunu.onlar mevlanayı över, yunus u över, mehmet akifi severler ama eserlerini okuyarak birşey anlamamanın ne demek olduğunu bilmez. bilmek istemez. kısır sadeleştirmelerle avunurlar.onlar seni anlamak istemezler, sadece sözlerindeki küçük furuatları yakalamak derdindedirler. yakaladıklarında da tuhaf atıflarla suçlarlar seni.bırak herkes kralı giyinik zannetsin, bir kişi farketse bir masal daha boynumuza asılacak. tıpkı savaşları tarih kitaplarına verdiği ağırlıktan ötürü sevemeyen öğrenciler gibi ha!
Öğretmek yada değiştirmek gibi bir gayem yok zaten. Ben doğru bildiğim şeye aykırı ve akla mantığa uymayan şeylerin, gerçekmişçesine dillendirilmesine tepkisiz kalmayı sevmem. İsteyen zaten bildiği gibi düşünmeye devam ediyor.
nice
321 aynı şeyler senin içinde geçerli.sende boşuna uğraşıyorsun.bize Atatürkün iyi olduğu ne derece öğretiyorlarsa, sana da kötü olduğu o derece öğretiliyor.birde bunlar gizli gerçekler gibi pompalanıyor, sende diyorsun aha aslında vahdettin hain değilmiş.ama aramızda bir fark var.Ben ve benim gibi düşünen insanlara bırakılmış bir cumhuriyet var.demokrasi, hak ve özgürlükler var.kadınlarımızın seçme ve seçilme hakkı var.Uygarlık yolunda atılmış adımlar var.Sizin elinizde ne var ?Humeyniyi neden sevdiğini bilmeyen, beyni yıkanmış, oy uğruna kullanılmış, arada kalmış, hedefi ve geleceği olmayan bir insan sürüsü.yazık..çok yazık..
komiksin 😀
Sayfalar dolusu boş laf üretmeye gerek yok sanırım.
ATATÜRK’Ü HALKIN SEVMEMESİNİN NEDENİ ONUN İCRAATLARIDIRDÜŞMANA KARŞI OMUZ OMUZA SAVAŞTIĞI HALKINI SIRF ŞAPKA TAKMADIĞI ,TÜRKÇE EZAN OKUMADIĞI ,ARAPÇA KURAN OKUDUĞU İÇİN İDAM SEHBALARINDA SALLANDIRIRSAN ELBETTE SEVİLMEZSİN…BENCE NE SOLCUSU NE SAĞCISI SEVİYOR SEVENLER “SALAMON ” EFENDİLER….
cyrix IV, çok boş bir arkadaş ve yorumu… Bu halde konuşabiliyorsan, demokrasinin nimetlerinden yararlanabiliyorsan, (sanmıyorum ama) kısaca okuyup yazabiliyorsan, yaşıyorsan, bir ot gibi değilsen Atatürk sayesindedir. Çamur at izi kalır…
ATATÜRK olmasa idi; çalışıp,çocuklarıma ve kendime bakamıyacak ve ben olmayı yaşayamıyacaktım.sağol rahat uyu ATA’m
Utandım çocukBeni anlatan bir film yapmışsın .Kızgınım, utanç içindeyim.Sana değildir kızgınlığım. Filmdeki Mustafa’dan da utanmış değilim.Başaramamışım, bundandır utancım.Komutam altında, bu vatan için kanını akıtan Türk askerlerinden utandım.”Özgürlük” demiştim, benim karakterimdir. .”Bilim” demiştim, tek yol göstericidir.Sen, “Karanlıktan korkardı” demişsin benim için.Korkardım evet. Bu ulusu boğmak isteyen karanlıklardan çok korktum.Ama insaf be çocuk, korkup da kaçmadım ya.Söküp atmadım mı o karanlığı bu ülkenin üzerinden?Diktatör demişsin bir de. Hiç okumadın mı çocuk?Nerde benim nesilleri emanet ettiğim öğretmenler?Anlatmadılar mı sana?Başkomutan olarak cepheden cepheye koşarken, ve bütün kararları tekbaşıma alabilecekken neden bir meclis kurdum ben çocuk? Böyle diktatörolur mu?Ah be çocuğum.Neden, nasıl düşman ettiler seni bana?Baktım aşktan, sevgiden, aileden bahseden güzel şeyler yazmışsınbugüne kadar. Belli ki, Çalışkansın, zekisin. Kara cüppeleri ilemilletin ümüğüne çökmüş olan yobazları çok iyi anlarım da çocuk, senianlayamıyorum. Onlar zaten hiç sevmedi beni. Yüzyıllardır süreniktidarlarını çekip almıştım ellerinden. Sevmeyecekler beni elbette..Peki sen çocuk, sen neden kol kola girdin bu kara kalplilerle?Dedim ya, sana değil kızgınlığım.Başaramamışım. Anlatamamışım demek ki özgürlüğün kıymetini, bağımsızbir ulusun, onurlu özgür bireyi olmanın ne büyük bir nimet olduğunu.Yazık olmuş, onca vatan evladının kanına, onca ananın göz yaşına.Veremem ki şimdi hesabı, ne o gencecik bedenlere, ne de gözü yaşlıanalara.”Bu muydu uğruna bizi ölüme gönderdiğin vatan?” derlerse,”bu nesiller miydi, ölen evlatlarımızın kanıyla kurduğun ülkeyiemanet ettiğin?” diye sorarlarsane derim ben onlara be çocuk?Olmadı be çocuk… olmadı.ATA’NIN C.DÜNDAR’A MEKTUBUTek Kelimeyle MUHTEŞEM….,Mailime gelmiş paylaşmak istedim.Atatürk sömürüsüne de din sömürüsüne de hayır!diyorum.
Laiklik 82 Yaşında…