bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Bir Barış Adamı: Martin Luther King

admin | 07 March 2011 11:58

Tam adıyla Dr. Martin Luther King Jr. bir afro-amerikan papaz, teolog ve Amerikan yurttaş hakları hareket önderidir.
1929’da Atlanta’da dünyaya geldi. Okuduğu Marehouse Koleji’ndeki yurttaş lideri olan rektör Benjamin Mays’den etkilendi ve bu okuldan sosyoloji mezunu olarak ayrıldı. 1951’de Crozer Teoloji Fakültesini 1. olarak tamamladı ve 1955’de Boston Üniversitesinde Sistematik Teoloji üzerine master yaptı.

seninle…

admin | 07 March 2011 10:58

Seninle birlikte, tüm penguen belgesellerini,
komik kedi videolarını ve tüm muhteşem filmleri seyretmek istiyorum.

Tüm dünyayı gezmek, büyük sayılabilecek bir tekneyle okyanusla dünyayı bir daha dolaşmak, aylarca karaya ayak basmamak istiyorum. Bunu isteyen evet benim, ama seninle denizden korkmayacağımı sanıyorum.

Seninle partiler vermek istiyorum ve tüm arkadaşlarımızı çağırmak… Tüm güzel yemekleri sana yapmak istiyorum. Sabah kalktığımda neşeli sesin olsun istiyorum.

farklılıklar ve zorluklar

esra7909 | 07 March 2011 09:58

İnsanların hayat tarzları ya da görünüşleri,engelleri toplumdan soyutlanması için ne kadar gereksiz bahaneler. Bir çocuğun ya da bırakın çocuğu ergenin bile dışlanabilmesi,o meraklı acıyan bakışlar kişinin kendisini ve ailesini ne kadar üzüyor farkındalar mı acaba.
Dışarıda gezerken,aileleri sosyalleşmeleri için uğraşırken bizim insanlarımız neden bu kadar acımasız oluyor? İstisnalar var tabi…Yanlış anlaşılmasın doğal davranan destek olanlar da var. Ailelerini eşlerini kalabalığa karışmaktan usandıran davranışları olanlara bu sitem.
Herkes soruyor ‘nesi var.’Anlatana kadar bıkmadan bekliyorlar, anlatıyorsunuz o zaman da vah vah lar başlıyor. Aslında ailenin bu durumdan ne kadar rahatsız ve sıkıntılı olduğunu anlayamıyorlar. Acımayın sormayın. Bu şekilde davranarak o insanların aranızda her zaman farklı hissetmesine sebep oluyorsunuz.Sonrada engellilere destek olmaya çalışan kurumlara yada kişilere sözde destek veriyorsunuz.
Bırakın hiçbirşey yokmuş gibi aramıza katılsınlar yaşasınlar.Bence bize topluma düşen acımadan hisettirmeden yardımcı olabilmek zorluklarını kolaya çevirmek.Üzgün yüzlerle gözlerle değil hoş geldin dercesine bakabilmek…

“Bırakma, öyle kal”

admin | 06 March 2011 17:01

Işığım, hayatımın anlamı, sensiz uyuyacağım bir gece önümde. Sarılmadan ve kokun olmadan. Lakin Yüce Rabbim bizi birbirimize bağışlasın ve hep birlikte uyuyalım.

Saat 23.30 ama uykum geldi, hoş senin çoktan gelmiştir. Dün yanımda kalman bir parça merhem oldu desem yeri.

Sabah unutmamış bana poğaça almışsın ve yine kahvaltı hazırlayarak… Hem de sevgi dolu ve neşeli halinle.

Bense mahmurların mahmuru oluyorum sabahları, senin tam tersin. Seninle sabahları daha çekilir bir hal aldım, o ayrı. Sabahları çok çekilmezdim, çok.

Kıbrıs’lı ana kucağından inmek istiyor..

| 06 March 2011 14:28

Geçtiğimiz hafta eşimin bir işi sebebiyle yolumuz Kıbrıs’a düştü. Kıbrıs’a ilk gidişimdi..Her nedense ötedenberi bu ada alakamı hiç çekmemişti.
Kıbrıs sonsuz bir mezbele, sara nöbetine yakalanmış şuursuz talepler içerisinde.
Tanzanya havalimanı bile Ercan’dan daha donanımlıdır muhtemelen.
Otogar mıdır? Havalimanı mıdır?
Adamlar anonsları bile çığırtkanlar gibi yapıyolar. Sordum niye böyle diye, Belli bir saatten sonra görevliler evlerine gidiyorlarmış!
Kule görevlileri de yerlerini temizlikçilere bırakırlarsa hiç şaşmam.
Kıbrıs’a birileri ifrit tohumları ekmiş, şerrin kaynağı az çok belli ama Kıbrıs halkı da çılgınlık peşinde.. Taleplerine bilimsel yaftalar ekliyorlar. Haklı oldukları bir çok mesele var ama anavatanla göbek bağlarını kopartmak istemeleri ise bana kalırsa kendi kendini tahrip cinnetinden başka bir şey değil..
ANA KUCAĞINDAN İNMEK İSTİYORLAR..
Evet bilindiği gibi Kıbrıs’ta bir yangın var ve Türkiye bu yangını şairane laflarla söndürmek yerine ifrit tohumlarını tekrar yerin dibine sokacak tedbirleri almak zorundadır..
Ada ekonomisi tipik bir “küçük ada ekonomisi” hüviyetinde; Üretim yok denecek kadar az. Talep sınırlı..Çalışanların üçte biri devlet memuru imiş.Çalışma saatleri neredeyse part-time.
İnsanlar uyuşuk ve tembellik seviyesinde..Bilinen şeyler.
Beni hayrete düşüren asıl şey adada ki,tatil yoğunluğu; Tatill günleri o kadar çok ki, kandiller de bile tatil yapıyorlarmış, iyi mi?
Kıbrıs halkı aklını başına almalı, diğer ada modellerini incelemeli. Aslında yeteri kadar yetişmiş insan kaynağına sahipler ama beyin göçüne de engel olmalılar.
Türkiye’nin de yapması gereken çok şey var elbette; Şu ambargo meselesi bir an önce halledilmeli. Bakın, Malta denilen ada, limanlarından ve deniz ticaretinden çok önemli kaynaklar sağlıyor.Kıbrıs bunlardan mahrum çok yazık..Burada iç tüketime yönelik yatırımlar yapılması ekonomik değil, zaten kimsenin niyeti de yok. İhracata dönük hamleler yapılmalı; Katma değeri yüksek “yükte hafif pahada ağır” teknolojiler üretilmeli..Bilgisayar yazılımı, çip, biyo teknolojiler vs.
Sular durulmaz ve bu insanlar ana kucağından inmekte kararlı iseler, insinler kaderlerini yaşasınlar..Başıboş deli saldırılara da hazır olsunlar ama sakın bir kere daha “bizi kurtarın” diye de feryat etmesinler..

Müzik Sustu

mavilikler | 06 March 2011 03:34

Bazen görünmez oluyorum sanki. En çok da mutfakta öyle hissediyorum.

Salondan çocukların sesleri geliyor. Eşimin onların bağırışlarından bile daha gürültülü sessizliği…

Ben tabakları raflara dizerken, çıkan her tıngırtıda birbirimizden bir parça daha uzağa savruluyoruz sanki.

Yakın olduğumuz o zamanlarda sesler bu kadar büyümezdi. Bitmeyen bir müzik çalar dururdu içimizde. Tabakları dizmek ya da televizyonun başında uyuklamak aşktan bu kadar uzak düşürmezdi bizi. Cılız bir alevi sürekli körükler gibi durmadan bir hayali canlı tutmaya çalışmazdık.

KAĞITTAN BİR HAYAT

Aret Can Bal | 05 March 2011 11:07

İskambil kağıtlarından çadırlar, evler hatta villalar, çiftlikler yapardım eskiden. İlk önce iki kağıt kullanırdım temeli atmak için, sonra da sırayla eklerdim diğer kartları, yavaşça, tüm deste bitene kadar. İşim bitince herkese göstermek isterdim ama alıp götüremezdim, ancak evdekilere gösterebilirdim, onlarda zaten umursamazdı.

denizime…

seniseviyorumdenizim | 04 March 2011 09:20

Bu ev seninle evimiz oldu. Ben seninle çok çok daha mutlu bir insan oldum.

Aşkın yararları hayatımın dört bir yanında. Yanımda değilken dahi benimlesin. Her şeyden tat alır oldum. Piyanist notaların üzerinde dolaşıyor, benim ruhuma derman oluyor.

Ne alakası var diyeceksin. Notalar da hikaye, sen varsın ya, güzel ışığın var ya; ben mutluyum, kesinlikle mutlu.

Çeker mi dersin?

pillibebekkuyuda | 03 March 2011 20:46

”Het is gekrompen tijdens het wassen.”

Bu cümleyi aşkımız için kurdum, büyük bir ihtimalle anlayamayacaksın. ”Yıkanınca çekti” demek..
Geçen gün harika bir hırkamı çamaşır makinasına attım. Farketmeden açmışım düğmesini. Yıkandıktan sonra çekmiş, çocuk hırkası olmuş. Çocuğum yok ki giydireyim. Sağından solundan çekiştirdim olmadı, ağlamak istedim. Eskisi gibi giyemeyeceğimi anladım, yeniden düştüm yollara, aynısını almak için.. Bulamadım.

Aşkımız gibi.. Biliyorum ki, bulamayacağım ya da aldıklarım yakışmayacak üzerime, emanet gibi duracak. Aşk da yakışırmış insanlara, yeni kavradım.