İskambil kağıtlarından çadırlar, evler hatta villalar, çiftlikler yapardım eskiden. İlk önce iki kağıt kullanırdım temeli atmak için, sonra da sırayla eklerdim diğer kartları, yavaşça, tüm deste bitene kadar. İşim bitince herkese göstermek isterdim ama alıp götüremezdim, ancak evdekilere gösterebilirdim, onlarda zaten umursamazdı.Hiç hoşlanmazdım bu durumdan, hatta gıcık olurdum, ama hep susardım ve gidip kendi kendime mutlu olmaya devam ederdim “alt tarafı kağıt” dedikleriyle ve kendime kağıttan bir hayat kurardım.Hala kendime kağıttan bir hayat kurmakla meşgulüm bu aralar, hem de yalnız değilim bu sefer, herkes de bunun peşine düşmüş. Alt tarafı kağıt diyen ailem bile.Mutlu değilim, artık zevk almıyorum bu oyundan, artık bir oyun olmaktan çıktı çünkü. Herkes kağıt parçalarının peşinde koşuyor, bir tane daha fazla kapabilmek için kavga ediyor insanlar. Bir de belli bir de türü var bu kağıtların, renkli, cafcaflı, yazılı çizili, resimli olanları istiyor herkes. Tek önemli olan şey bunlar artık. Ben çocukken böyle değildi .Ya da belki de böyleydi ama ben farkında değildim. Nedeni ne olursa olsun, ben tekrar çocuk olmak istiyorum, kendi kağıttan hayatımı kurup tekrar mutlu olmak istiyorum. İstediğim çok mu?
yorumlar
Anlıyorum. Çocukluk günleri bir başka güzel tabi.Saf, temiz, masum, hep kendiliğinden sevinçli huzurlu olduğumuz, gelecek kaygısı taşımadığımız, sadece düşüp dizimizi acıttığımızda ağladığımız zamanlar, en büyük sorunumuzun istediğimiz oyuncağa sahip olamamak ya da sokakta biraz daha oyun oynayamamak olduğu zamanlar. Biz çocuktuk. Kendi dünyamızdaydık. Masumduk. Ama kötüler yine kötü, iyiler yine iyiydi. Biz farkında olabildiklerimiz kadardık. O zaman da para insanlar için önemliydi. Biz farkında olamasak da sevdiğimiz o oyuncağı ve diğerlerini alabilmek için para gerekliydi. Paraysa oyun oynayarak değil çalışarak kazanılıyordu. Hala para önemli ama her şeyden daha önemli değil. Paranın bir amaç değil araç olduğunu unutmamak lazım. Onun kölesi olmamak lazım.