bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

gastronomi ,Moleküler gastronomi..

nazokiraze | 02 June 2009 14:23

Yenilen şeylerin temiz,hijyenik,lezzetli olması, hem göze hem mideye hitap etmesi, sağlıklı ,taze olması gerekir,öyleki antik çağda tıp ile yeme içme olayı birbirine çok baglantılıydı. gastronomi bu konuda çalışır.Gaster Yunancada mide, nomas ise yasa demektir, gastronomi insanların kültürleriyle yemekleri arasındaki ilişkiyi inceler, iyi beslenme hakkında rehberlik sağlar. Bazen gastroloji veya gastroenteroloji ile karıştırabilir bu işle ugraşanlar gastronot zannedilebilir:)

turkeyistanbul.com
turkeyistanbul.com

Gastronomi kavramını ilk tanımlayan kişi Brillat-Savarin isimli biri. Fransa’da 18. yüzyılda yaşamış olan Savarin Tadın Fizyolojisi isimli dünyaca ünlü kitabın yazarıdır. Birde Moleküler gastronomi var o da yemenin içmenin bilimsel olarak incenmesi olarak ele alınabilir. Türkçeye mutfakoloji diye de yerleşen Culinology bu bilimin diger adı. Mutfak ile bilimi birleştiren moleküler gastronomi yiyeceklerin sadece yeni lezzetler üretme, kimyası ve bilimsel keşiflerle ilgilenir. Hangi malzemeye ne kullanılır, malzemelerim kimyasal yapıları, birbirlerinden farkları, oluşan fiziksel ve kimyasal değişimler moleküler gastronomi alanlarındandır.

turkeyistanbul.com
turkeyistanbul.com

Gastronomi ile uğraşan kişilere yemek sanatçısı, mutfak ustası, servis sanatları uzmanı diyebiliriz. Ülkemizde gastronomi yeni yeni popüler olmaya başlamıştır, eğitimini bu alanda tamamlayanlar için iş imkanları çok cazip, yıllardır usta-çırak beraberliginde eğitimi yapılan aşçılık artık üniversitelerde gastronomi ve mutfak Sanatları Bölümü tarafından öğretiliyor ,sonrasında büyük oteller, yabancı ülkelerde iş imkanları bekliyor. ( Daha önce gastronomi bölümü olmadıgı için ancak turizm otelcilik okuyarak sonrasında yurtdışında yiyecek içecek bölümüne girmek zorunda kalınıyordu)

turkeyistanbul.com
turkeyistanbul.com

İnsan yaşamının en önemli noktalarından biri olan yemek-içmek artık turizm alanında çok büyük bir sektör haline gelmiş durumda, pek çok şehrimize veya dış ülkelere gastronomi turları düzenlenmektedir. Her bölgenin damak zevkini tatmak, değişik yemekler yemek merakı insanları bazen dünyanın ucuna götürebiliyor. Ülkemiz gerek gelenekleri gerek yemek kültürüyle gastronomi alanında çok fazla dikkat çeken bir yer, bu yüzden ülkemizin her bölgesi yemeklerini tanıtmak için çeşitli etkinler düzenler , amaç Türkiye’yi bu alanda tanıtmaktır.Gezilerinde sırf damak zevkini ön plana çıkaran, midesine düşkün turistler için eşsiz bir cennettir ülkemiz , dünyada gastronomi turizmi yapılan ülkeler gerçekten turizm açısından çok iyi yerlere gelmişlerdir.Örnek olarak Barcelona yılda 500 e yakın yemek-içme aktivitesi uygulayan bir kent, Barcelona Üniversitesi’nin yapmış oldugu araştırma kent turizminin yüzde 30 u gastronomi ile gerçekleştiriyor bu da 835 milyon Euro demek. Dünyanın en büyük ikinci gastronomi fuarı da burada yapılmakta bu fuara yapılan ziyaret Picasso Müzesi’ne yapılanla eşit bu da demektirki, yemek-içmek insan hayatında çok önemli bir alan.(Fransa`nın gastronomi ikilemi)

günah çıkartma

kahramancayirli | 02 June 2009 13:32

Sinepil, pilli’nin en sevdiğim kısımlarından biri. Sinema, filmler, oyuncular, yönetmenler,.. velhasıl sinefiller ya da herhangi bir film izleyicisi için çok hoş. Sinepil benzeri bir edebiyat oluşumu açılsa çok verimli ve keyifli olabilir. Hafif’te kimi yazar-okurlar kitap eleştirilerinden, amatör şiir, deneme, kısa öykü çalışmalarından yer yer rahatsızlar. Haklılar belki de, sinepilvari bir edebiyat sitesi olsa, biz de orada kendi çöplüğümüzde ötsek, şiirler, şairler, yazarlar, edebi ürünler gırla gitse… Tabii yine editoryal bir çift gözün rehberliğinde, güzel olmaz mı?
Bu, günah çıkartma kısmıydı diyelim. Yine okuduğum bir kitaptan söz edeceğim: Sibel Torunoğlu – Travesti Pinokyo. Kitabın yazarına yıllar önce şizofreni teşhisi konmuş, yazar değişik bir metin kaleme almış, karakterler bulanık, olaylar bulanık, mutlaka alın okuyun diyemem elbet ama böyle de bir kitap var, haberiniz ola, diye..
Sırada Eddie Little – Cennette Bir Gün Daha var. Yine malum, Ayrıntı Yayınları, malum, Yer altı Edebiyatı serisi. Normalde 20 tl olan kitabı İzmirde bir kitapçıda 4 tl görünce hiçbir şeyine bakmadan aldım, bakalım o nasıl çıkacak. Kitap okurken yayınevlerini tanımak, onlara güvenmek, güzel bir his..
Sibel Torunoğlu’nun Tımarhane Günlüğüm diye bir kitabı daha varmış. O da ilginç bir okuma sunabilir insana. Edebiyat dediğiniz değişiklik içermeli zaten, değil mi?

nereye

taha3045 | 02 June 2009 12:52

Cumhuriyetin ve demokrasinin en büyük dayanaklarından biri olan laiklik ne derece doğru uygulanıyor buna tarafsız olarak inanan varmı? Laiklik karşıtı gibi görünen insanlardan bahsetmiyorum, laiklik laiklik diye ses yükselten kesimin istedigi laiklikten bahsediyorum.Elbette işin içinden çıkamayız bunun.Olması gereken laikligi her kesimin (dinci,antilaik,laik) aşırı uç sınırlarından kurtarmak ve vicdan,din ve düşünce özgürlügünü olması gerektigi gibi yaşatmaktır.Tam anlamıyla laiklik budur,bu olmalıdır ancak o şekilde saygınlık kazanılabilir. Aşırıya kaçmadan yasalara uyarak (yasaların adil oldugundan emin olunmalı) herkes dini inancını, siyasi fikrini yaşayabilmelidir.

Brian Dettmer ve Kitap Otopsileri

Galanthus | 02 June 2009 10:49

Bugün size sıradışı birinden ve yaptığı sıradışı işlerden bahsetmek istiyorum; Brian Dettmer ve Kitap Otopsileri. Brian Dettmer Amerikalı bir çağdaş sanatçı.

Ben kendisiyle bir yazımı hazırlarken tanıştım. O zamandan beri kendisinin çalışmalarını incelerken buluyorum kendimi, bence yaptıkları sıradan işler değil. Çalışmaları fazlasıyla özen ve sanatsal bir bakış açısı gerektiriyor.

1974’te Naperville, Illionis’de doğan ve büyüyen Dettmer, 1997’de Columbia Chicago College’da BA (Bachelor of Arts) derecesi aldı ve 2006’ya kadar hayatını Chicago’da sürdürdü. Öğrenimi ve sonrasında grafik ve işaretlerin, yer işaretlerinin tasarımı üzerinde çalıştı.

Falname’den çıkan İlk Âşk öyküsü

kumsacli | 02 June 2009 10:27

Sürekli tekrarlanan bir mantra gibi, “Tanrım beni şeytanın zulmünden koru”…
Neye yaradı peki bu kutsallık, tadına bakılan ısırıkta bize dikte edilerek?
Hatırlayalım, olayın geçtiği yer cennet bahçesi ve şeytanın fısıltısında damaklara akışkan bir lezzet veren, rengi ile büyüleyen ve suyunda dilimizi ıslatan obje, ELMA ile başlar.
Torunu olan insanoğlu tarafından dile getirilir. İlk Adem yaratılır(çamurdan) Daha sonra Havva yaratılır (Adem’in kaburga kemiğinden). Havva, yılan kılığına girmiş Şeytan tarafından kandırılarak iyilik ve kötülük bilgisi ağacının yasak meyvesini (elma)yer ve Adem’i baştan çıkararak meyveyi ona da tattırır. Bu meyveyi tadar tatmaz çıplaklıklarının farkına varır ve mahrem yerlerini kapatırlar (incir yaprakları). Yaptıkları bu büyük hata yüzünden yaratıcıları tarafından cezalandırılır ve dünyaya gönderilirler.

Nedir Bu Aşk Böyle

liquidlightening | 02 June 2009 09:47

Beraber geçirilen zamanın verdiği doluluk, diye başlamak istiyorum yazıma. Başı olan ama sonunu kestiremediğin bir derinlik gibi… Baş döndürücü, kimi zamanda tüyler ürpertici. Nefesini zor alırsın, kapıldığın anlarda. Hiç bir kelime ile anlatamayacağın kadar bir yoğunluk varken, yetersizliğinin sarmasına izin verirsin tüketmek istemiyor gibi. Bir fırtınanın ortasında, rüzgarın dokunuşlarına odaklanmak gibi hayal edebilirsin. Beraber geçirilen süre zarfında kırgınlıklar olur elbet, bir inerken iki çıkar bazı şeyler. Kızarsın, kabul edemezsin, umudunu ve beklentilerini kaybettiğini sanırsın… İlginçtir ki geçer… Aşkta normal olan bir şey var mı zaten? Tabi geçmekle kalmaz ve nedendir de bilinmez ama ona daha çok bağlar bu durum.

Gün gelir, düşmanın da o olur, arkadaşın da, sevgilin de, hatta rakibin de… Her olguyu tek bir insanda yaşamaya endekslenirsin birden. Zıtlıkları ile var olan her duygu, onu ve sevgini daha da vazgeçilmez, boşluğu doldurulamaz hale getirir.
Güneşin de odur, dünyan da; gecesi ve gündüzü ile…
Kimi zaman seni anlamasına izin vermezsin, hayıflanırsın bu duruma. Biraz daha ilgi, biraz daha sevgi istemenin yolu buradan geçer zannedersin…
Aslında kendi kendini anlayıp, sınırlarını görebildiğin önemli bir süreçtir, birliktelik yaşamak. Ancak zamanın çoğu saçma sapan düşünceleri ve davranışları anlamaya çalışmakla geçer. Hem kendinin hem onun… Eğlencelidir, acıttığı zamanları da vardır.
Bazen reddetmesini istediğin itiraflarına, hapseder seni. Cezanı çektiğinde özgür bırakan da odur. Bazen de beklediğin coşkuyu göremezsin onda, acaba o da benim hissettiklerimi hissediyor mu acaba o da benim düşündüklerimi düşünüp, yapıyor mu? gibi buhranlara düşersin… Ama bazen öyle bir şey görürsün ki beklemediğin, sevgisi karşısında yetersiz hissedersin kendini. Hep bir zıtlık hali mevcuttur
Yaşanılası kılan da budur…

Olana da olmayana da bu sözüm;
Zamanla daha çok içine girdikçe, bir masaldan çıkıyorsun. Eksilerini gördükçe artılarını yaşıyorsun…