bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Kalashlar

massay | 02 October 2009 10:52

Kalaşlar, (kalash) bulundukları bölgeye nazaran fiziksel, dinsel, kültürel, ekonomik yönleriyle şaşırtıcı boyutta farklılıkları olan bir halk.
Afganistan’da, başkent Kabil’in kuzeydoğusunda, eski adıyla Kafiristan bölgesinde (yeni adıyla Nuristan bölgesinde), Hindikuş dağlarında bulunan Çitral’in üç vadisinde, denizden yaklaşık 3000 metre yükseklikte yaşıyorlar.

Bu bölgeye Kafiristan denmesinin sebebi, Kalaş halkının animist inançlara sahip olması, tevhid inancına girmemiş olmalarıdır.

Muhafazakar İslamcı kültürün baskın olduğu komşu bölgeler tarafından Kalaşlar, kafir olarak görülürler. Zira yaşadıkları bölge de kafirlerin ülkesidir.

Geçen yüzyıla kadar, sahip olduğu coğrafya dolayısıyla fethedilemeyen bölge, 1895 yılında Afganistan emiri Abdurrahman Han tarafından ele geçirilince, hem Müslümanlaştırma yoluna gidilmiş, hem de bölgenin ismi Nuristan (Işık ülkesi) olarak değiştirilmiştir.

Kalaşların bir kısmı Müslümanlığa geçmiştir, bir kısmı da kendi kimliklerini, dinlerini, mitolojik ve kültürel ritüellerini yaşamaya devam etmektedirler.

Kalaşların nüfusunun gerçek bir rakamla ifade edilmesi mümkün değildir.

Yönetim Savaşı

rcpyksl | 02 October 2009 09:54

Bir yanda bir teknoloji var bir yandada bir ülke..ülke demokrasi ile yönetiliyor.Tüm bu teknolojiye rağmen bir seçim ile yıllarca bir grup insan tarafından yönetiliyor.Öyle ki bu insanlar diğer partilerin yaptığı hiç bir davranışı takdir etmiyor.Siz hiç bir partinin başka bir partiyi taktir ettiğini gördünüz mü ? Hep eleştirmediler mi birbirlerini?Hep mi yanlış yapıyorlar?Bir ülke yönetmek sürekli bir söz yarışı,iyi laf söyleyen ülkeyi yönetir ama bir yandan bir teknoloji var…kaldı ki devlet tüm halka ucuz bir cihaz sayesinde her yasayı onaylatabilir..Bir cihaz olsa tarafsız olsa..Mecliste tartışılan her konu herkese mesaj olarak iletilse ve isteyen herkes istediği seçeneği seçerek ülkeyi yönetse yanlış mı olur?Asıl demokrosi bu değil midir? Bunu yapabilcek teknolojiye sahipken hala yönetimi insanların elinde tutmaya çalışmak ülkenin objektif yönetilmesine engel değil midir? Yönetim halkın seçeceği insanlarda değilde halkta olsa daha doğru ve çağdaş olmaz mı ? Yoksa ben yanılıyorumda tüm söylediklerim bir saçmalık mı…

Birhan Keskin

kahramancayirli | 01 October 2009 16:31

Birhan Keskin
Kahraman Çayırlı

radikal.com.tr adresinden alınmıştır.
radikal.com.tr adresinden alınmıştır.

Sert ve güzel. Akıcı ve galip. Aşkı en üryan haliyle tarif edebilen. Duruşu olan şiirler, bunlar. Yaşıyorlar, somutlar. Çığlık yüklüler, okundukları yere rüzgâr taşıyorlar. Susan hem. Hem de sustukça bağıran. Sığmayan, taşan aynı zamanda…Birhan Keskin şiirlerini bir bütün olarak anlama çabası, denemesi, bu. Ne kadar başarabileceğiz, bakalım.

Keskin’in susma yolculuğu

meşrebinize..

| 01 October 2009 12:34

Artık iyice hastalandık, tahrib etmek, can almak, yok edip yıkmak, iğrenç hayat hakikatleri oldu..Toplumun, üstü de dibi de ruhen hasta ; üstü, cemiyeti beyniyle sikiyor.. altı, neresi nereye denk gelirse..Düşmanına karşı, çocuk kaçırmayı meşru sayan bir fikir durmasına ne denebilir?Bu ne kahpeliktir?Acıyı bir başka acıyla yaşatmak bir nefis müdafaası olabilir mi?insan olanın meşrebine sığar mı bu ? puşt oğlu puşt, içindeki sönmeyen ateşi söndürmenin çaresi merdivenin son basamağına inip, hasmının kanadını kırmak mıdır? git kiminle oynaşacaksan oynaş lan, allahın sabılarından ne istiyorsun?Türkiye de medyaya düşen ve cemiyeti yıllarca meşgul eden ilk çocuk kaçırma hadisesi 1961 yılında “kayıp kız ayla” ile başlamış; mesele öyle bir boyuta gelir ki, scotland yard’dan gelen medyumlar olaya el atarlar ama bugüne kadar çocuğun ne ölüsü ne dirisi bulunabilmiş değil..Evet, bir aileye evlatlarının günün birinde buharlaşması gibi bir cinnet yaşatılabilir mi?
“Allah düşmanımın başına evlat acısı vermesin” fikri-temennisi bu topluma ait değil miydi?
nol’du lan ne değişti? bu vahşeti yaptıracak kadar ne değişti ?zerresine, cihan değer dediğimiz bir yavruyu hangi öç, hangi intikamla hangi, içi boş hırsınla alıp götürürsün?Bir anayı, musallada yatan evladına baktıracak kadar hangi cinnetle örgülenmişsin?o ateşin külleri donar mı? sanıyorsun..elbette, özlemden hiç kimse ölmüyor ama koskaca bir ömrü sızlatacak kadar nasıl gaddar olabiliyorsun?Öyle bir yere geldik ki; artık musibetleri bile ganimet saymaya başladık, kanayan resimlere bakıp hergün ayrılık zehri içenlerin acıları ile içimizdeki kızgın ateşi söndürüyoruz..Bu hesap yanlış, bu hesap mutlaka bağdattan dönmeli yoksa sonu hüsran,Hepimiz için hüsran..

Hafif Café

Anthro | 01 October 2009 10:12

Hafif Café

Hafif.org, bu sitede takılanlar için bir nevi sanal cafe işlevi görüyor. Online olanlar, kimisi zaman zaman, kimisi ise hergün veya hatta hergün birkaç seans buraya bir göz atıp kim ne alemde, ne yapıyor veya ne demiş diye uğruyor. Pek çok insan zaman zaman söylense bile, zaman zaman üyelikte ayrılsa dahi, yine pek çoğu dönüp dolaşıp tekrar bu kürkçü cafesine geri dönüyor. Hasılı, 3-5 senede bir jenerasyon değişikliği yaşanmasına rağmen bu site pek çok insan için iş arasında kafa dağıtmak için sanal bir takılma mekanı. Hatta site sahiplerinin, üyelere katkıları oranında site gelirinden pay verdiği, bir nevi ticari hissedarı da olunan bir site.

TÜM ŞARKILAR SANA DOST

il mare | 01 October 2009 09:31

Dostum demiş ki;

“Gitmekle kalmak,son vermekle bunu kaldıramamak arasında bir yerlerdeyim gene.Hem de hiç bu kadar yakın hissetmemiştim kendimi artık karar verilmesi gereken sürünceli o karara.O acı çekti,ben çektim ve kenarına gelinmeli işte bir şeylerin.Bir cümle,belki bir söz,bir bakış,bir göz kararması ve nihayet kaçınılmaz son..Biri cesaret etmeli yani.Aklımda binbir sahne,binbir süslü cümle.Ayrılık da saygılı ve sevgili olmalı.Suskunluk,ne diyeceğini bilememe,uzaklara dalıp gitme,nerden başlasam diye düşünme vs. Bunlar olmamalı bizim ayrılığımızda.Başlangıcımız gibi teklemeden,birden,acı çekmeden yapabilmeli şu konuşmayı.Bu kadar kesin,net bir sona büyük kararlılıklar gerekir ama…

pasta günleri

nazokiraze | 30 September 2009 16:27

Ağustos ayından itibaren hayatımda önemli günler silsilesi ardarda gelir ki bunların bir çogu dogumgünü veya yıldönümü içeriklidir ve dolayısıyla ara vermeden sık sık pasta ile haşır neşir oluruz. Ağustos ayında kızımın doğumgünü ile başlayan pasta günleri arka arkaya devam eder.(misal eveli gün eşimin doğumgünü ve evlilik yıldönümüzdü, pazar günü oğlumun dogumgünü) Benim dogumgünüm olan kasım ayının sonuna kadar ne kadar kuzen, yeğen, abi, abla varsa dogumgünü kutlaması vardır, sırf ekim ayında aileden 4 çocugun dogumgünü var ,velhasıl pasta ile ilgili yazmamak elde mi? Hayır değil, elbette yazmalıyım.(pasta terzisi)