bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Kurban!

Cali Kusu | 30 May 2011 15:40

Rüzgâr kendini hissettirmeye başladı. Okşayan ahengi yavaş yavaş hırçınlaşıyor. Güneş bulutların arkasına gizlendikçe rüzgârın nefesi titriyor. Sağa sola çarpıyor. Gözleri kararır gibi… Gözlerini kapatır gibi… Öfkeleniyor. İçinde nefreti andıran duygular büyüyor. Ağaçları görüyor. Yemyeşil yaprakları sessizliğin çalgısıyla dans ediyor. Rüzgâr kıskanıyor. Güneşi özlüyor. Özledikçe öfkeleniyor. Güneş saklambaç oyunlarında bir türlü bulunamayan çocuğu oynuyor…

Soy beni, içim rahat

endop | 30 May 2011 14:25

Gece yarısı , yatağıma uzanmış esen rüzgarla dalgalanan perdeye bakıyorum. Yalnızım, her kıvrımında gıcırtılı bir yalnızlık gömülü olan risperdal haplarımdan bir kaç tane daha alıyorum. Perde dalgalanmaya devam ediyor.
Sonra sen pencerede beliriyorsun, tenin ayışığında parlıyor. Heyecanlanıyorum, korkuyorum . Yavaşça pencereden içeri süzülüyorsun, kıpırdamadan sana bakıyorum. Vücudun çok güzel ve sakin adımlarla bana doğru geliyorsun , elini uzatıp çıplak bedenime dokunuyorsun, kalbimin üzerine. Bir sıcaklık hissediyorum ve geçiyor bütün korkularım. Düşünemiyorum, bilemiyorum…

YAŞAYAN CANLI EVRENİN TERMODİNAMİĞİ – 1

super hero | 30 May 2011 11:32

Evrenin neden var olduğunu, bir amacının olup olmadığını ve varsa bu amacın ne olduğunu, ondan önce bir “şeyin” olup olmadığını, fiziksel uzayın ötesinde bir İlahi İrade veya Kozmik Zeka olup olmadığını bilemeyiz; muhtemelen de hiç bilemeyeceğiz. Ama bildiğimiz bazı şeyler var.

Evrendeki “büyük patlamanın” 13,7 milyar yıl önce gerçekleştiğini biliyoruz (ancak bu, başka bir evrenin sıkışma sonrası geri tepmesi olabilir). Bildiğimiz anlamdaki yaşamın, en azından yerel olarak, bu sürenin yaklaşık üçte birinde var olduğunu biliyoruz. Bunu biraz düşünün. Biz (yaşam kendini yenilediği için asli anlamda “biz”) fiziksel evrenin üçte biri yaşındayız. Şimdiye kadar çoktan olgunlaştığımızı düşünebilirsiniz.

gülüm/se..

| 30 May 2011 10:57

İstanbul’dan ayrılma vakti..”Gülümse” diyor tazem..
Hangi kıyıya yanaşacağını kestiremeyen, her noktanın kendine çağırdığını hisseden ahlaksız ivan..
O “gülümse biraz” derken, maksatsız bir lezzetle dolaşmanın beyhude keyfini arayan ivan!
“Biraz gülümse” – sandalınızın etrafındaki hareler gibi- ansızın içinizde beliren bir isteğin gölgesine uyup, gelişigüzel bir kıyıya yanaşmak ya da onun adını anmak..
“Biraz gülümse” diyor hala.. oysa ki, itinayla sürdürülen bir düşüncenin gitgide ortaya çıkışı ile ağır ağır canlanan, birbiri ile yarış eden hatıralar cirit atıyor beynimde..

Renklerin Ürün Ambalajı Üzerindeki Etkisi

| 30 May 2011 09:28

Süpermarketlerde ürün rafları arasında dolaşırken, farklı renklerdeki çeşitli ürünlerin değişik şekillerde ambalajlandığını görebilirsin.

Üreticiler neden belirli renkleri kullanır ya da bazı renkleri kullanmaktan kaçınır?

Herkes, renklerin belirli duygularla ilişkisi olduğunu bilir. Örneğin, niçin insanlar odalarının duvarlarının bazılarını sarıya, bazılarını pembeye boyar?

Ürünlere baktığımız zaman, üreticiler tüketicilerin ürünle duygusal bir bağ kurmalarını isterler.

Yeşil renk, ürünün bizim için ya da çevremiz için ne kadar iyi ve kaliteli olduğunu gösterir. Aynı zamanda ürünün daha sağlıklı, daha az yağlı ve daha az kalorili olduğunu bize işaret eder.

Kırmızı renk, saldırgan bir renktir. Ürün ambalajlarında sık sık kullanılır. Kırmızı renk bizi acıktıran ve susatan bir renktir.

Dünyanın En Tehlikeli Ülkeleri

| 29 May 2011 12:56

Somali, 2009 yılında dünyanın en tehlikeli ülkesi seçildi. Afganistan ikinci ve istikrarsız Irak dünyanın en tehlikeli üçüncü ülkesidir.

Dünyanın en tehlikeli ülkeleri listesinde polis koruması, terorizm riski ve dünya ülkelerindeki istikrar gibi suç sayılan ve risk değerlendirme grubu içinde yer alan ülkeler bir araya getirildi.

Somali birçok nedenden ötürü listenin bir numarasında yer alıyor. En büyük tehlike korsanlıktır. Modern korsanlar, geçmiş yıllarda 40’ın üzerinde gemiyi kaçırdılar. Bununla birlikte ülke derin bir kaos içindedir. Savaş lordları ve askeri nitelikli gruplar, ülkede gerçek bir hükümetin olmadığı için eyaleti yönetmektedirler.

Sanal Dünya’da Gezinen Kimliksiz Karakterler

| 28 May 2011 10:09

Günümüzde iletişim teknolojilerinin en önemlilerinden biri olan internetin yaygınlaşmasıyla birlikte sanal dünya’da özgürce dolaşan kimliksiz karakterler ortaya çıkmıştır.

Kimliksiz karakterler; toplum içinde kimlik ve benlik çatışması yaşayan, baskı, çaresizlik, eziklik, kendini ifade edememe ve aşağılık kompleksiyle acı çeken, gerçek hayatta bulamadığı özgürlüğü ve serbestliği sanal dünyada arayan şizofren ruhlu kişilerdir.

Genellikle sosyal hayatta kendilerini ifade etmekten aciz, özgüveni eksik, alt kültür yaşam tarzı ve düşüncesiyle beslenmiş, kültür düzeyi düşük, görgü kurallarından habersiz, sapkın düşünceleri olan ve asalak gibi yaşayan, duygusal ve düşünsel olgunluktan yoksun, kişilik ve karakteri oturmamış, insani ve ahlaki değerlerden uzak her an buharlaşan bu kimliksiz karakterler, bir zombi gibi kontrolsüzce ve özgürce sanal dünyada gezinmektedirler.

sarhoşken mutluyum !

endop | 27 May 2011 21:37

Lise arkadaşlarım, erkekler .. hep birlikte gezerlerdi. Önceleri zar zor girerdim aralarına, sonra yavaş yavaş boşvermeye başladım, dünyada bir sürü insan vardı yalnız kalmam imkansızdı … Hep avuttum kendimi , ağladım, çok ağladım … Dua ettim, çok yalvardım. Ve hep sordum ”neden ben?” diye neden … Ben hep onlarla olmak istedim, onlar gibi olmak. Bilemezsiniz bu ne demek bir çocuk için, çok üzgünüm çok. Çok ölmek istedim, yapamadım … İlgi çekmek istedim, çektim de ama bu işleri kötüleştirmektan başka bir işe yaramadı . Ve artık yeniliyorum ben, hayır sağlıklı falan değilim , olamam da … Ama siz neden dışlıyorsunuz ki farklı olanı, neden dışlanıyor azınlıkta olan neden…

pusu-la

morfik | 27 May 2011 20:37

sırt çantama ne koymalıydım hiç bilmiyordum, bir şeyler koymayı başardım. önemli olan da buydu, vardı işte ağırlığı.
tam bir dakika kala, ben de bu otobüsün yolcusuyum dedim.
yanımda üç kitap vardı. Kafka, Kafka ve Kafka. birinci kitaptan birinci cümleyi, ikinci kitaptan ikinci cümleyi, üçüncü kitaptan dördüncü cümleyi okudum ve kulaklığı taktım.
gözlerim her yerdeydi.. dağlara çıkıyor, bir yatakta gülüşüyor, arabayı takip ediyor, mezarlarla oynuyordu. bir çukurdan bir bebeği çıkarıyor, diğerine koyuyordu. bazen unutuyor boş bırakıyordu. sonra ziyaretçilerine görünmeden kaçıyordu.
altı saat içerisinde bundan başka ne yaptım, unuttum. sadece elma yiyen bir kız hatırlıyorum. aslında sadece elmayı hatırlıyorum.
buraya kadar..