bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Hülya Saat – Senem Dere

kahramancayirli | 17 November 2009 09:42

ilknokta.com adresinden alınmıştır.
ilknokta.com adresinden alınmıştır.

Hülya Saat, Senem Dere’nin ilk öykü kitabı. Kitabın ilk öyküsü “Saklı İstasyon”u okurken, müthiş detaylar, somut bir atmosfer, iyi betimlemeler, iç içe geçmiş olgular, insanlar karşılıyor okuru. Özellikle “Makas” öyküsünde cümleler usta işi. Zaten Dere’nin bu öyküleri nitelikli edebiyat dergilerinde yayımlandı daha önce, ciddi bir editoryadan geçmiş öyküler bunlar, böyle olunca insan olumlu beklentilerle alıyor kitabı eline. Kitap beklentileri boşa çıkarmıyor. Epeydir okuduğum en keyifli hikaye, “Makas”.

kaçınılmaz son hikayeleri bölüm 2

nazokiraze | 16 November 2009 20:17

Televizyonlar iki kanallı iken ilkokulda okuduğum sırada Cover Up (gizli görevli) adlı bir dizi vardı, orada oynayan yakışıklılar yakışıklısı delikanlıya bayılıyorduk, sonrasında onun ölüm haberini almıştık.(Zamanda Yolculuk dizisinde de oynamış ben bilmiyorum) Yıllar sonra ölümünün sebebini öğrenme şansım oldu, küçüktüm sebebini merak etmemiştim ve unutup gitmiştim.(Mac Harper rolündeydi)

Hexum, dizinin çekimleri arasında arkadaşlarına şaka yapmak amaçlı silahı şakağına dayar ve tetiği çeker.Boş kuru sıkı silah geri tepince de kafatasında çatlaklar oluşur, hastaneye kaldırılan genç oyuncu altı gün sonra ölür.Ve eleştirmenlerce geleceğin yıldızı olarak görülen Jon Eric Hexum şöhrete tırmandığı sırada hayattan göçer. Dizi hem onun ölümüyle hemde “Holding out for a hero” (O Benim Dünyam şarkısının orjinali) şarkısıyla anılarda yer alır.(öldüğünde 26 yaşındaydı)

Yaşıma Pek Güvenmezdim…

turritopsis | 16 November 2009 20:08

Küçükken hepimiz bir an önce büyümek istiyorduk, kendi başına kararlar alabilmek çok cazibeli gelirdi. İyi ki, o zamanlar “genç ihtiyar” olmanın felaketini tatmamışız…

İlk bakışta imkânsız gibi gözüken, ancak yaşamımızın acımasızlığını bir kez daha kanıtlayan “aniden” yaşlanma olayları eski devirlerden beri bellidir. Önce bu insanlar çok çabuk olgunlaşarak etraflarındakileri şaşırtırlar. Delikanlılık yaşlarında ise kendilerini bir ihtiyar adam gibi hissederler, yani yaşlılıkla savaşmak zorunda kalırlar. Ve nihayet, 20–30 yaşlarında yaşlanarak… ölürler…

jiyan; ne armoniksin sen..

haytaazrail | 16 November 2009 18:15

jiyan , derler kürdler yeniden doğuşa.. yeşermek, doğmak, büyümek yani kısaca topraktan gelen yaşam demektir..hiddeti de içeren bir anlamı olduğu da su götürmez..
sözcüğün armonisi güzel, muhtevası güzel. dilime dolandı son zamanlarda..
umut güzel şeydir; “acıların anasıdır” diyen halt etmiş. kendimizi müebbede hapsedecek halimiz yok. güzel şeyler oluyor; bak güneş yeniden doğuyor, kimsesizler mezarlarından kalkıp yuvalarına geri dönüyor. tuvalinden kan sızana hesap soruyor.yalanından mit sızana balgamını atıyor, hayata tutunmak için ne kadar yalandan sebep varsa o kadarını uyduruyor kendine.

Kıskançlığın karanlık koridorları

kahramancayirli | 16 November 2009 16:13

Kıskançlığın karanlık koridorları

Kahraman Çayırlı

tempodergisi.com.tr adresinden alınmıştır: berrak tüzünataç
tempodergisi.com.tr adresinden alınmıştır: berrak tüzünataç

90larla birlikte Türk Sineması’nda kendi yolunu açan, önemli bağımsız yönetmenlerden biri de, kuşkusuz Zeki Demirkubuz. Tıpkı Derviş Zaim, Reha Erdem, Yeşim Ustaoğlu, Nuri Bilge Ceylan ve benzerleri gibi Demirkubuz da daha ilk filminde pırıl pırıl bir filmografinin işaretini sunar izleyisine: C Blok (1994) ile yüksek apartman bloklarına sıkışan üst sınıftan kent insanlarını anlatır.Masumiyet (1997) ile trajedik, çarpıcı bir aşk öyküsünü Haluk Bilginer, Güven Kıraç ve Derya Alabora’nın sinemamızda az rastlanacak derecede başarılı oyunculuk performansları eşliğinde yansıtır kamerasına. Üçüncü Sayfa (1999)’da yoksulluk, ihanet, sadakat gibi kavramları işler Demirkubuz. Yazgı (2001) ile Camus’nün Yabancı adlı kült eserinden yola çıkarak yazdığı senaryoyu filme çeker: Annesinin ölümüne tepki bile göstermeyen, işlemediği cinayeti üstlenen Musa’nın hikayesini…İtiraf (2001) ile yönetmen üst ekonomik sınıfta kadın-erkek ilişkilerinin çıkmazları, ihanetleri üzerinde durur. Dostoyevski’nin Suç ve Ceza romanını filme çekmek isteyen yönetmenin öyküsünü anlattığı Bekleme Odası (2003) gelir sonra. Kader (2006)’de ise Demirkubuz’un Masumiyet filminde tanıştığımız Bekir ve Uğur’un gençliğini izleriz…Demirkubuz’un filmleri, gişede az iş yapan ama çekirdek kitlesi tarafından merakla takip edilen, eleştirmenler ve sosyal bilimciler tarafından önemli övgüler alan, yurtiçi ve yurtdışı pek çok festivalden muhtelif ödüller toplayan filmler olur hep. Üslubunu her filminde geliştirir, anlattığı her yeni hikayede daha yetkinleşir Demirkubuz.

Sıkıcı, kömür kentinde bir balo…

yaşam, gerçek ve kabullenmek kavramları

astral | 16 November 2009 16:00

Yaşam ağır bir gerçek. Önceki enkarnelerinden topladığın bir iz.

Taşıyabilene ne ala. Gerçek, öncelikle kabullenmek içindir ki; bazen en ızdırap verici olan da budur.

İddia ettiğim her şey yalan. Bu böyle olur mu hiç dediğim her şeyde gördüm ki, durum hiç de öyle değilmiş. Biliyorum dediklerim komple palavra çıktı. Ben yanıldım. Dünyaya karşı atıp tuttum, tükürdüklerimi yaladım. Komple ziyanmışım.

bir pazar, sıradan ve dokunaklı kaygısı taşımadan; öylesine bir pazar…

astral | 16 November 2009 15:04

Son söz uçtu.
Yıllar önce bir kırlangıç konmuştu pencereye yalanmış, rüyaymış…

Düştü pencereden bir kadın. Miyavlayan ve başka şey bilmeyen bir kedi sırnaşarak, sürünerek ahşap sehpanın altına sokuldu, mutlu dünyasını herkese göztermek istercesine…

-Bugün şarkılar çalınmıyor farkettin mi?
-Tabii fark ettim, bugün bizim evlilik yıldönümümüz.
-Ne kadar espritüelsin.
-Hadi kahvaltı yapalım.
-Canım istemiyor.
-Canının istediği birşey var mı?
-Canımın neyi istemediğini söyleyebilirim.
– Neymiş o?
-SEN.