bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Gönül Yıkan

24black mamba24 | 12 December 2009 17:41

Beylerde azdı yolundan,
Bilmez ki yoksul halinden,
Bülbül eder ahu figan,
Hasret ile yandı bu can,
Aşkın oku taştan geçer,
Aşka düşen baştan geçer,
Gönlünden çıkar kini,
Kin tutanın olmaz dini,
Gül Muhammed’in teri,
Bülbül onun yaşı,
Gönül gözü görmezse,
Baş gözü de görmez,
Gelen geçer, konargöçer,
Okumaktran mana ne,
Okuyan kişi hakkı bilmek,
Mahir olan, zor işi başarmak,
Hakkı bilen söylemez yalan.

H1 N1 Aşısı Güncesi

Beatrice2009 | 12 December 2009 16:52

Hasta olmadan korkudan ölecektik nerdeyse… Biri öksürse, “Aah, acaba domuz gribi mi?” , aile fertlerinden dahi uzak durma, kimseyi öpmeme, sarılmama, bir çeşit asosyallik… Bu derece paranoyalara kapılmamakla beraber, etrafımda birkaç kişi de hasta olunca, e biraz da şanssızlığımdan sebep, bu meret virüs gelir beni bulur diyerek, gidip bu aşıdan yaptırmaya karar verdim.
Bu sabah sağlık ocağına gittim. Hemşire kimliğime bile bakmadı. Adım soyadım babamın adı ve yaşım yeterli bilgilerdi. Enjektörden başımı uzaklaştırarak sol kolumu uzattım. Tanrım ne olur aşı bana zarar vermesin düşüncesi de mevcut bu sıra aklımda. Sanki denekmişim gibi hissettim kendimi.
Aşı hiç canımı yakmadı. Bazı kişilerde hafif bir yanma oluyormuş. Aşıyı yaptıktan sonra hemşire dedi ki, birkaç gün kolun ağrıyabilir, meraklanma. Keşke başından söyleseydi. Şimdi aşıyı olalı 12 saat geçti, sol kolumu havaya kaldırmakta zorlanıyorum. Azıcık ödem oldu. Ama katlanılamayacak bir durum değil. Kendimi hasta veya halsiz hissetmiyorum. Yalnız aşı olduktan sonra araba kullanmamanızı öneririm, çünkü kolunuz yerçekimine karşı hassaslaşıyor gibi. Direksiyonu tutarken ağrı yapabiliyor.
Aşının etkisini göstermesi 15 günü alıyormuş ve hastalıktan koruması bir yıl sürüyormuş.
Hastalıktan korkmaktansa aşıyı yaptırın derim

saint Antuan Kilisesi

taha3045 | 12 December 2009 14:37

Fransiskenlerin İstanbul’a tam anlamıyla yerleşmesi 1221 yılına rastlar. Ev olarak kabullendikleri ilk yer Thetokos Kyriotissa Kilisesi’ydi. Bundan 9 sene sonra Assisili Aziz Fransua için başka bir kilise yapılması planlanarak inşasına başlandı. Galata’ya yakın bir yere kondurulan bu mimari açıdan muhteşen yapıya o dönemler “Latin Aya Sofyası” bile denildi.

1306 senesinde Rum bölgesindeki ilk kiliselerinden uzaklaştırılan din adamları, bu kiliseye yerleştiler ve 350 yıl sahip oldukları tek kilise bu oldu.

Sene 1697 oldugu vakit Aziz Fransua Kilisesi Padişah II. Mustafa tarafından camiye dönüştürüldü. (kilise o zamana kadar iki kere büyük yangında kül olup yeniden yapılmış ve bir yangından da kılpayı kurtulmuştur). Camiye çevrilen kiliseyi boşaltan din adamları Pera’da bir kır evine yerleşti.

Camiye dönüşen Aziz Fransua Kilisesi’nden uzaklaşan rahipler Para’da başka bir kilise inşa ettiler, bu kilisenin ismi Aziz Antuan‘dı. Ancak yeni tramvay yolu için bu kilisenin de yıkılması gerekmekteydi ve rahiplerin yeni bir kilise yapacak yer aramaları lazımdı.

1905 yılında Onuncu Papa Pius, bölge temsilcisi Peder Giuseppe Caneve ile konuşarak onu yeni bir kilise kurması konusunda ikna etti ve projeyi kutsadı. Bundan bir yıl sonrasında kilisenin ilk taşı temeline koyuldu. 1907 senesi kilisenin inşaatının parasal sıkıntılardan dolayı yarıda bırakıldıgı senedir.

Demokratik Açılım ve Terör konusunda Hükümet ve Muhalefet nerede duruyor?

arago | 12 December 2009 12:43

Ülkemizin huzuru adına iyi niyetle atılmış bir adım, hatalı bir ifadeyle yapılan başlangıç ve sonradan düzeltilen bir tanımla başladı demokratik açılım. Muhalefetin blok halinde, içeriği ne olduğu bilinmeden açılıma karşı sert bir duruş sergilemeleri anlaşılır gibi değildi. Kamuoyu yoklamalarında halkın %75’i açılımı destekler görünüyordu. Ancak açılımın ilk adımları ile başlayan PKK terörü halkın bir kısmında kafa karışıklığına neden oldu. Bunların arasında AKP’ye oy veren insanlar da bulunuyor.

SENSİZLİĞİN BİR YILI…

maltoferfol | 12 December 2009 10:24

Şehrimde...
Şehrimde…


İç Seslenişlerim
le başladı macera…
Bir düş ilişti dilimin ucuna…
Değdi değecek tenine…
Geceye ekledim sözlerimi…
Sabaha çaldı bitişleri…
Bir sen bir ben oluyorum…
Bir ben bir sen oluyorsun…
Neden biz olmuyor kelimeler…
Heceye de bölünmüyor iz düşümler…
Susuyorum…

Şafak konuşuyor…
460…1’e düşüyor gün batımları…
Sensiz kalacakken tümler…
Nedensiz bütünlersin neden…

kafa kâğıdı..

morfik | 11 December 2009 16:56

Biz.
El değmemiş bir sevdayız. Çünkü elleri yok. göz değmemiş bir deniz kadar uçsuz bucaksız, güneşe yüz sürmeden ateşin varlığına inananız.
Biz.
Uzakları hiçe sayıp yola boylu boyunca uzanan sokak lambalarıyız. Yıldızları küçük şakalarla kaydırıp, kayarken tutup yeniden yerine bırakanız.
Biz.
Bir anne – bir baba duasının meleklerini taşıyan çınar ağaçlarıyız. Ağaçlar kadar sırdaşız.
Ön dişleri dökülmüş bir çocuk kahkahası da olabiliriz..
Yazılmayı bekleyen bir öykünün ilk cümleleri.. Gerçeğe tesadüf betimsiz bir son, baştan sona kurguyuz. Ya da;
Beş yüz kanatlı bir kuşun bir kanadını kaybetme korkusuyuz.Belki..savaşın ortasında savaşçısını kaybetmiş kalkanız. O denli savunmasız.

Afrikalı Sanat Elçisi: Salif Keita

konami | 11 December 2009 14:46

Salif Keita, 25 Ağustos 1949’da Djoliba’da doğan Mali’li şarkıcı ve müzisyendir. Salif Keita, albinoların kendilerine atfedilen şeytani güçler nedeniyle uğursuz olarak görüldüğü bir bölgede albino olarak doğdu. Maliİmparatorluğunu kuran Soundjata Keita’nın doğrudan torunu olan soylu bir aileden gelir.

Eğitimi bittikten sonra ilkokul öğretmeni olmak ister ama dışlandığı için sınava alınmaz. Bu yüzden şarkıcı olmaya karar verir ve bu durum ailesinde bir skandal yaratır. Mali toplumunda, geleneksel olarak müziği sadece Griotsınıfı yapabilirdi ve Keita’lar bir prens ailesiydi. Ailesi tarafından dışlanan Keita, 1968’de Bamako’ya gitti. Bamako’da bir otelde her akşam çalan saksofonist Tidiani Kone’nin Super Rail Band adındaki grubuna katıldı ve modern bir tarzda yorumladığı geleneksel bestelerden oluşan repertuarıyla önemli bir başarı sağladı.

ekonomi ve tüsiad

hag | 11 December 2009 14:28

Tüsiad’ın bugünkü toplatısında konuşan Arzuhan Doğan Yalçındağ ve Mustafa Koç ağız birliği etmiş gibi ortamı germeye çalıştılar.İş çevresi gelen hiçbir hükümeti beğenmiyorsa ,bir zahmet siyasete girsinler.Toplantılarda ahkam kesmekle olmuyor.Birazda onların icraatlerını görelim.Borsalardaki yukarı yönlü hareket devam ediyor.AKP ve DTP kapatılma söylentileri nekadar piyasaları çalkalasada,İMF beklentisinin kaybolmaması ve çeşitli yurt dışı finans kurumlarının Türkiyenin kredi notunu yükseltmesi İMKB ayakta tutuyor.
Endekslere odaklı bankacılık sektörüne bağlı hisselerde son günlerde yabancı ortaklıkları bulunan Türkiye Ekonomi Bankası (TEBNK) ve Fortis Bank (FORTS) en çok kazandıranlar arasında.
Yıl sonuna yaklaşırken 4. çeyrek büyüme rakkamları, 3. çeyrekte son negatif büyüme rakkamını gördüğümüz beklentileriyle borsalarda fiyatlanmakta.İstatistiklerde İMKB’nın Aralık ayında sadece 7 kez düşüş yaşandığını gösteriyor.İMKB’nın Aralık ayında ortalama % 15’lik bir kar sağlamakta.
Piyasalar şimdiden 2010 yılını fiyatlama telaşına girdiler.Gelebilecek büyüme rakkamlarından sonra Merkez Bankalarının eken faiz arttırımları spekülasyonları ile gelecek yıl borsalarda sert hareketleri tetikleyebilir.Artış beklentisi olan sektörler İnşaat ve Teknoloji hisseleri.Yorumcular bu kağıtlardan çok umutlu gözüküyorlar.Ama yorumcular birşeyin üzerinde çok duruyorsa genelde tam tersi oluyor bu unutulmamalı.
Son olarak Tüsiad Üyeleri boş konuşup gerginlik yaratmaktansa bir zahmet ülkeyi yönetmek için siyasete girsinler.

Hafifleme Çeşitleri

aggali | 11 December 2009 11:00

Efendim tekrar merhabalar;

Sizlerle paylaşmak istediğim konu hafifleme; ama hafifleme dediysem hemen çevirmeyin başınızı efendim, konuyu gayet bilimsel ve de kilimsel olarak incelemek niyetindeyim.

Dilerseniz önce hafiflemenin ne olduğu ile başlayalım. Yaygın bilimsel kanının aksine hafiflemenin kilo ile bir alakası olmadığını, bilahare kilo vererek hafifleyenlerin bir müddet sonra bu kiloları geri alarak ağırlaştıkları ve çoğu zaman televizyondan gördüğümz üzere “Ağır Ağbi” oldukları görülmüştür. Zaten konunun bu kısmı konumuzun dışında kalıyor, o yüzden bu kısmı politikacılara bırakarak, Bizi asıl ilgilendiren kısma gelelim.