bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

eskiye hatırlı anılarla kinaye – 2 –

talos | 14 December 2009 12:33

günahlarım sende kaldı…

doğrularda gördüğüm yalın kaderimdi ve geriye dönüp bakmadan bulduğum anılarım.

üzerimde duran aydınlık, adını paylaştığım hayat ve soğuk tenimde duran gölgeni alıp gittin. duyuyorum korkak sokakların çıplak seslerini. seninle geçiremeyeceğim anların hayalini kuruyorum.

ak teninde saklı naif, bir o kadar heybetli kokun. kokusunu senden almış kır çiçekleri haykırıyor gün batımının ufukta kayboluşuna, senin kayboluşlarına.

gittin…

“göbekten”

massay | 14 December 2009 11:00

Jan Van Eyck-
Jan Van Eyck- “EVA”

15. yüzyılda yaşayan efsane ressam Eyck, Adem ile Havva tablosunda, epey kavisli kadın göbeğini, cazibenin temel öğesi olarak betimler.

Cazibeden ziyade,
İNSAN VÜCUDUNUN “İKİ BEYNE” SAHİP OLDUĞU GERÇEĞİ ÇOK AZ KİŞİ TARAFINDAN BİLİNİR.

Daha doğru ifade ile, insan vücudu bünyesinde “İKİ SİNİR SİSTEMİ” barındırır.
BİRİNCİSİ, merkez üssü beyin olan sinir sistemi.
İKİNCİSİ, dış etkenlere aynı şekilde cevap veren, tek farkı merkez üssü “bağırsaklar” olan sinir sistemi.

Bu sinir sistemi nedeniyle mide, günlük yaşantıdaki tercihlerde ve duygusal yaşantıda aslında “karar alma organı” görünümündedir.
“Midenin ekşimesi”, “Öfkeden midenin yanması” gibi günlük konuşma diline yerleşen deyimler ise, karın boşluğunun dış dünyaya gösterdiği tepkilerin bir yansımasıdır.

“Göbekteki beynin” dışarıyla mesaj alışverişinde bulunduğu, deneyimleri hafızasına kaydeder ve “duygusal” bir organdır. Bu bölgenin, sindirim sistemi ile bağırsakların çalışmasını kontrol etmesinin yanı sıra, psikolojik sıkıntıları kolit, ülser, ishal ve gaz gibi tepkilerle dışa vurulur.

Karın, evrimini en hızlı tamamlayan vücut bölgelerinden biridir.
Birincil amacı beslenmek ve sindirmek olan yeryüzünün ilk canlılarının sinir sistemleri karın bölgesindedir.
Fiziksel fonksiyonlarını yerine getirebilmek için beyin merkezli bir sinir sistemine gereksinim duyan canlılar ise çok daha sonra ortaya çıkar.

oyun terapisinde theraplay farkı

doerlion | 14 December 2009 10:08

theraplay çocuk, ergen ve ailerle kullanılan hatta aileler yoluyla yetişkinlerin de dahil olabildiği bir oyun terapisi yöntemidir. Dört temel noktaya dayanır; ‘sınırlandırma-yapı oluşturma’ ailenin çocuğa bir çatı oluşturması çocuğu ruhsal olarak rahatlatır eğer bu ailede sağlanmadıysa terapi ortamı bunun için bir fırsat sunar. ‘katılım-işbirliği’ çocuk ve yetişkinin birlikte bir eylemi yapıyor olması onları birbirine yakınlaştıran, çocuğun yetişkin tarafından anlaşıldığını ona hissettiren ve onun gelişimini de destekleyen bir durumdur. ‘bakım-besleme’ yetişkinin çocuğa verdiği bakım ve içten ilgi çocuk – yetişkin arasındaki ilişkinin temeli olmalı ve gerekirse aile bunu sağlayacak şekilde desteklenmeli, bilgilendirilmelidir. ‘mücadele-baş etme’ çocuğun zorluk alanlarıyla baş etmesi için bir örnek çevre oluşturma ayrıca oyunun içine rekabeti de dahil ederek onun ilgisini canlı tutma sonucu çocuğun performansını arttırıp onu eylemde bulunmaya daha istekli hale getirir.
Theraplay çocukla yapılan aktivitelerde ailenin katılımının sağlanması ve önemsenmesi prensibiyle diğer oyun terapisi türlerinden ayrışır

Ürperti

pilli pati | 14 December 2009 09:22

Sana, buradan çekip gittikten sonra ardından neleri feda edeceğimi sıralamayacağım. Biliyorum, dinlemeyeceksin. İçinde kanat çırpan kelebekler var, binlerce havai fişeği izlemek için yanıp tutuşan çocuk heyecanı, içinde rüzgarını bekleyen değirmen kanatları, bensiz zamanlara inceden hazırlık…

Kitapsız Çocuk, Kütüphanesiz Okul Kalmasın!

cmelancholia | 13 December 2009 20:04

Ankara Üniversitesi’nde bir öğrenci topluluğu “Bilgi Topluluğu” “Kitapsız Çocuk, Kütüphanesiz Okul Kalmasın!” sloganıyla kütüphanesinde kitap bulunmayan ve kütüphanesi olmayan okullar için kitap kampanyası başlatmış ve bunu duyurmak için de 14 Aralık da Trt Ankara Radyosu’na çıkıyorlar. Siz de bu gençelere destek vermek isterseniz burdan buyrun…

ELMA ŞEKERİ

sonbahar kizili | 13 December 2009 18:47

Birlikte oynayalım mı? dedi
Gülümsedim,
Oyuncak bebeğimi istedi
verdim, saçını çekti..
Boya kalemlerimle duvara
ağlayan bir kız resmi çizdi,
Ağladım..
Annem gelmedi.
Anladım,
Aşk, çiğneyip tükürdüğü elma şekeriydi…

DTP KARARININ ŞİFRELERİ…

antiemperyal | 13 December 2009 16:54

C.Eren ÇELİK

Anayasa Mahkemesi nihayet merakla beklenen ve son zamanlarda yaşanan olaylar ve Demokratik Açılım Süreci ile birlikte daha da önem kazanan kararını açıkladı.

Kararın açıklanması ile birlikte 1991’de HEP ile başlayan,DEP ile devam eden, ardından, DEHAP ve HADEP’e dönüşen son olarak DTP adı altında siyasi mücadelesine devam eden Kürt milliyetçiliğinin siyasal alandaki son 18 senedeki 5. partisi de kapandı.

Aslına bakarsanız tüzel kişilik olarak DTP’nin kapatılması çok da mühim değil. En azından DTP kadroları açısından. Çünkü onlar daha DTP’yi kurarken bu gün yaşanacakları önceden görerek bir de “stepne” partiyi (Demokrasi ve Barış Partisi) hazır tutmuşlardı. Bu gün bu parti hali hazırda 60 ilde örgütlü ve ilk genel seçimlere girebilecek durumda.

Kedi Günlüğü

Anthro | 13 December 2009 14:05

Bu yazı, Astral’ın Kedi Günlüğü yazısına bir naziredir. Aşk konulu yazıları ile rekabet edemeyeceğim için bu yazı ile aşık atmayı yeğledim.

18 Ekim’den takribi 63-68 güne önce:
İki azgın kedi (Pisican -m- ve Nazlıcan -f-) evde bir kanepe altı veya yakaladıkları uygun bir bölgede (esasen gayet aleni), bilemediğimiz bir anda aşk yaşamaktalar.

18 Ekim:
16:00 –Ayarladığım özel yere rağmen anne Nazlıcan doğumunu yatağımda gerçekleştirmeye başladı. (bunun bir çeşit öç alma olduğunu daha sonra öğreniyorum) 17:30 itibariyle +5 nüfus (toplamda 7) kedi popülasyonu ile evde demokratik çoğunluğu ele geçirdiler. İlk seçimde evde grev hakkını onaylattılar ama biz lokavt hakkını kabul ettiremedik.
Geliş sıralarıyla: 1- Endırsın -m- (sarışın yakışıklı) 2- Johnny Depp -m- (tekgöz {yeşil-mavi gözlü} beyaz delikanlı) 3- Pakize -f- (süslü feminen) 4- Rahşan -f- (nazlı dişi) 5- Miranda Camila Amarissa de la Miguel -f- (seksi beyaz Latin)
Çankaya Nüfus idaresi nüfus kayıtlarını yapmıyor. Çaresiz, eve dönüyoruz.

Türkiye’nin Hırçın Mankeni: Aysun Kayacı

24black mamba24 | 13 December 2009 11:54

23 Mart 1981’de İstanbul’da doğan Aysun Kayacı, mankenlik, oyunculuk ve sunuculuk yapıyor. 15 yaşında mankenliğe başlayan Aysun Kayacı, fuarlarda stand görevlisi olarak çalıştı. 2000 yılında oyunculuğa adım atan Kayacı, Zehirli Çiçek dizisinde rol aldı. Oyunculuk serüvenine 2005 yılında Çat Kapı, 2006 yılında Doktorlar ve son olarak 2007 yılında Sessiz Gemiler dizisinde rol aldı.