… …Sana, buradan çekip gittikten sonra ardından neleri feda edeceğimi sıralamayacağım. Biliyorum, dinlemeyeceksin. İçinde kanat çırpan kelebekler var, binlerce havai fişeği izlemek için yanıp tutuşan çocuk heyecanı, içinde rüzgarını bekleyen değirmen kanatları, bensiz zamanlara inceden hazırlık…Vaktini almak istemem ama istemeden alacağım. Çünkü gideceksin.Sana sende neyin izini sürdüğümü anlatmayacağım! Bunu öğrenmen için vakit biraz geç, üzgünüm.Ve sinirlendiğini de biliyorum. Hiç bir şey anlatmadan öylece durup, bakışlarımı üzerinden çekmediğim için. Şu anki sessizliğim sırtında bir çığlık olarak yankılanıyorsa, bana bakıp, gözlerimin ta içine bakıp, beni sevmediğini söylemelisin. Cesaret dediğin şey, bazen bir boşluğa mertçe bakabilmekse, yarattığın boşluk tam arkanda duruyor. Dönüp yüzleşebilmelisin.Biliyorum, çok şey istedik birbirimizden. Çok şeyi isterken de vermeyi unuttuk. Ortada duran taşın altına artık kimsenin eli gitmiyor. Yine de “yaşamayı başardım” diyebilirim “sende”. Sana binlerce sarılma anı, binlerce öpücük bırakıyorum. Hazırladığın bavulun şu köşesinde onları ne zaman istersen bulabileceksin. Sana sarıldığım ve başımı yasladığım anları hatırladığında sırtından boynuna kadar bir serinlik dolaşacak bedeninde. Ürpereceksin.Senin kendine tarif edemediğin ne varsa ben çözdüm sayılır. Yaşamın bir dizi ardışık sayıdan oluşurken ben tanımladım hepsinin top yekün kuramını. Ben açtım gün ışığına perdeni. Ben sardım tüm yaralarını. Yine de en azından bunun için gitmeden son kez sarılıp Klimt aşkına bana veda edebilmelisin….Benden korkuyorsun. Yüzüme bile bakamadığına göre kendine feci hakim olma çabasındasın. Sana bizi istemediğini itiraf etmeyeceğim. Çünkü zaten iki can taşıdığımı bilmiyorsun. Bu bir nabızda iki kez soluk alıp veren bedene kaderi bir yığınak halinde bırakıp, çözemediğin yumağı da elime veriyorsun. İyi ediyorsun. Tuvaletin camını tamir etmediğin gibi bırakıp gidiyorsun bizi de. Dolabın boşken neye hizmet edeceğini sormadığın gibi; bir somun ekmeğin, bir şişe süte nasıl katık edileceğini de umursamak fazla durur sende. Zaten bunların bir önemi de yok iki kez düşündüğümde…Sana birazdan dolduracağım ve içine uzanacağım küvetten bir daha çıkamayacağımızı da söylemeyeceğim. Muhtemelen bunu birilerinden öğreneceksin. Bize çektiğimiz hayat yeter. Sana da bu hikayede parmağını hiç bir zaman tutamayacağın minik bir meleğin hayali… Hayat sana iyi baksın. Hoşça kal sevdiğim.bu bir pilli patisözüdür!
yorumlar
Yapma yaafff!
Ayrılık ürpertisi. Her ne kadar ayrılıkları sevmesem de güzel anlatılmış.
offf..
offf gerçekten ya kimse ayrılmasın sevdiklerinden.
lö hatun intihar ediyo….heç kafam basmaz aşk üçün intihar nasul eder insan? saçma gelir bana…
eee harlemcim, o anlar uzak dursun bizden de, o anlık duygular insana daha neler yapturur belkim de.
yalnız devamı da, “dönüp yüzleşebilmelisin”yok yok boşlukla yüzleşilir mi?doluluğa doğru koşacaksın:)
geceyi düsleriz gündüzken,geceyken de gündüzü,yitirebileceklerimiz yitiktironlardan uzaktayken amaözleriz, döneriz yenidenyitirmedenyitirebileceklerimiziyitiremediklerimize.
cesaret gerektiğinde arkana bakmadan gidebilmektir, yiğen:)
çiklet çiğnemediğim için bilemeyeceğüm.ama ezel bu akşam show tv türkiye saatiyle saat 20:00 de Ay yapım.
sör latino del mascal zone, malesef ben geceyken geceyi, gündüzken de gündüzü düşlerim. Hep yek ileriye.
yok ben genel manada ezeli hatırlattım, seven arkadaşlara ve siz gibi belki de merak edenlere, topluca yani.
!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
dramatik bir öykü, beğendim
paticimm yazıdan çok etiketlerini anlamaya çalışıyorum:) dinlediğin müzik mi sana bunları yazdırdı yoksa gittiğin sergi mi?
şimdi anladım linki tıklayınca bu keder meleği sana bunları yazdıran….
”ben sevgiliminsevdiği şeyleri ezbere bilirimbalıklardan pisioyunlardan bayılır altmışaltıyayemişlerden kuzu kestanesiparası olunca gider veliefendi’yeat yarışlarınabütün yaz üryan suların köpüğündemidyeler keser çarpar kıyılara dizlerinibenimse gözlerime uyku girmezdenizi bu kadar sevmek olmazbir bahçeden bir bahçeye sallamadım yemeniben sevgiliminsevdiği şeyleri ezbere bilirimçiçeklerden ayrı tutar yasemeni.”
keşki link türkçe olaydı:( yabancı dil bilmediğimden ben anlayamadım:( ama yazı güzel olmuş doğrusu
Çok şey varOlmakla olmamak arasındaBence bütün ve her şeyBölmekle çıkarmak arasındaÇokluk ikiye bölerler her şeyiToplamakla çarpmak arasındaBen dörde bölerim her şeyiGitmekle kalmak arasındaBir yokluk, yok olmakAldanmakla inanmak arasındaBir varlık, var olmakUnutulmakla unutmak arasındaBen yok oldum kimi zamanYok olmamak içindim kimi zamanVar oldum öyle anlar oldu kiVar olmamak içindim kimi zamanHer şey senin yüzündenDeyip çıkmak vardı aradanAma ben bilirdim kiBenim yüzümdendi de çoğu zaman
Biri gelir sorarsaSana beni sorarsaGitti der misinGittiğimi söyler misinGidiyorum ben sanaBenimle gider misin.
ohoooo burada şiirler uçuşmuş yine ben yokken,tüh yetişemedim:)
şiirler bitmezzz..
Syn Dolce uçuşmuş şiiri bana anlaturmusun!!
Hay hay syn harlem hemen hemde bir şiirler;buyrun geçelim şiirimize.UÇUŞAN Şiirler…uçuşmuş şiirler,gırla gitmiş ahkâmlardan,dudaklardan dökülmüş öncesonra klavyeden.bazıları google danbazıları akıldanha kalbten kopy pasteha başka yerdenkimisi aşktan yasemendenkimisi unutmak unutulmaktankimsis piyanodan gem vurmuş.Şiirler uçuşmuşuçuşan şiirler yumağına dönmüş.@dolce kütüphanesi’nden
enfes bir yazı, pilli pati kaleminden:)beğeniyle okudum
İşte öyle bir yerdenNasıl bir yer deme sakın.Sadece ben bilirBen söylerim.Uçan kuşun kanadındanVeya denize düşmüş yakomozdanKalbe benzeyen aşkın kalbindenbelki de ucsuz bucaksız çöllerdenbitmeyen bir bestenin yorumundangelmez deme sakıngelir ey dost en derinindengözlere konar öncesonra dudaklardan dökülürsonra kana karışır, akar inceden.Bitmez ey dost bu hikayeBiten hikaye var iseZaten kolay anlatılır.Ama ey dost var yaBitmeyen hikayeler zordur.@Dolce Kütüphanesi’nden.
dolce magıco :))
ya son kelimeyi unuttum yazmayı,repeat again dolce last sentences, is okey.Bitmez ey dost bu hikayeBiten hikaye var iseZaten kolay anlatılır.Ama ey dost var yaBitmeyen hikayeler zordur,Anlatılamaz.@dolce
morfik aşk olsun inceden bana gülümsedin,beğenmedin mi yani anlık yazdığım bu şiiri, yoksa dolce anlamıyla beğendim de gülümsedin mi.senin kadar olamayız üstad morfik, ama ee harlem e harlem durup dururken neler yazdırdın bana.işte böyle birşey aslında uçuşan şiirler.
amann üstadım..elbette bu ne güzelliktir demekten kendimi alamadığımdan gülümseddim. 🙂 üstelik bayıldım dizelere. bugün yorumları daha çok sevdim ben falla.
Yapmakla olup bitseydi bu iş, hemen yapardım, olup biterdi. Döktüğüm kanla akıp gitse her şey, bir vuruşta sonuna varılsa işin, bir anda bu dünyayı olsun kazanıversen, zaman denizinin bir kumsalı olan bu dünyayı öbür dünyayı gözden çıkarır insan. Ama bu işlerin daha burada görülüyor hesabı. Verdiğimiz kanlı dersi alan gelip bize veriyor aldığı dersi. Doğruluğun şaşmaz eli bize sunuyor içine zehir döktüğümüz kupayı…
”…Sonra, varlıklı bir adam konuştu: ‘Bize vermekten bahset.’Ve o cevap verdi:’Sahip olduklarınızdan verdiğinizde,çok az şey vermiş olursunuz;Gerçek veriş, kendinizden vermektir.Çünkü sahip olduklarınız, yarin ihtiyacınız olabilirdiye saklayıp koruduğunuz şeylerden ibaret değil mi?…”
yeah..
çok mersi. çok mutlu oldum ve siz üstada da bu şiir benden gelsin.Hep bir yerlerde ararızNe aradığımızı buluruzne de o bir yeri.Hep koşarız bir yerlereNeye koştuğumuzu biliriz.ne de o bir yeri.Ama var yaAra var yaBul var yaKoş var yaİşte yine araya girdi sırHep sırdır bu kişiye münhasırİşte o sır varya o sırSöyleyememsen söyle.sende söyleyemezsinben de söyleyememo senin sırrınbu da benim sırrım.@dolce
sayın latino başı böyleydi:”Ölüm gibidir sadakat pazarlığı olmaz, bir kere çizgiyi geçtin mi, yoktur ötesi.Ne umutlar fısıldarsa fısıldasın sana,hayat çeker gider sadık kalmaz.hep yanıbaşındadır insanın yapmakla olup bitseydi bu iş.” den den den
bu şiirler km huzla uçuyor kuzum?
ah teşekkür ederim dolce..dünya sırları ile sıradandıanlattım hepsi açığa çıktıbaktık gördük sadece yalandı..dayanamadım bak. 🙂
sonunda geldiniz lafıma harlemcim, uçuşan şiirler bunlar uçuşan:)
bir tane de morfik üstad dan, ah be ne güzel tamamladı sırları:)
Güsel yazı.
yalnız şu saatlerde kesin bütün hafif Ezel dizisi başındadır. Hu haahahah ben değilim ama:) ay yapıma başvurdum, rayting artırma konusunda beni birinci seçtiler.
ben deben de.. 🙂
oooo morfik üstadım gelmiş:)ama ne reklamcı kişiliğim var benim. baktım ezele ramiz dayu gitti eee bende kalktım haliyle.
seni gidi gidi.. :)ben de bi yazı göndermeye çalışıyordum.. fekat vezgeçtim.
neden? neden vazçaydın? aaa olmaz bak okumak isterim şahşen.
bakalım belkim doğru dürüst bişi çıkar..
morfik konuyu söyle ben hemen bir şiir patlatayım, yazına eklersin(aaa ne hoş dolce&morfik işbirliği olur icabında) bak düşün sen bunu.
tamam.. 🙂 belki bu yazıda belki başka bi zaman ama mutlak deneyeceğim söz..
@dolce sanırım ruhsal bozukluğu olan insanların tedavi sürecinde önce boşlukla yüzleşmeleri sonra o boşluğu doldurma gayretine girmeleri gerekir. boşluğu göremeyenler, görmek istemeyenler, reddedenler tedavi sürecini de reddederler ve sonunda ellerinden mutlaka bir kaza çıkar.
@harlem, çaresizlik insana çok farklı şeyler yaptırabilir. yeter ki, insanın insana ettiği zulüm bir diğerinin elini kolunu bağlamasın.
@marconi, link sadece fotoğrafın alıntılandığı siteyi işaret etmektedir. telif haklarına binaen.linkteki bilgilerin yazının temeline bir etkisi yoktur. sadece fotoğrafta görülen eserin yazıya (okuyucu açısından varsa) bağı; ölümü yoğun şekilde hissettirmesi ve yazıda da ölümü son çare olarak seçen bir insanın ardında kalan kederdir.fakat siz yine de linkteki tanıtımı merak etti iseniz, kısa bir açıklama geçeyim:fotoğrafta gördüğünüz heykel çalışması ki; “Angel of Grief” – “Hüzün Meleği” adıyla bilinir, Amerikalı şair ve heykeltraş William Wetmore Story tarafından 1894 yılında eşi Emelyn Story’nin anısına Roma’daki Protestan Mezarlığı’nda bulunan mezar taşı için tasarlanmış ağlayan melek stilinde bir abidedir. sonradan heykeltraş öldüğünde, kendisi de aynı mezar yerine defnedilmiştir. eser heykeltraşın son çalışmasıdır ve mermerden yapılmadır. ağlayan bir meleği tasvir eder. meleğin parmakları ve kollarındaki atalet içinde taşıdığı hüznü ve boşluğu dışavurumda başarılı bulunan öğelerdir. tasvirde, mermer lahdin hemen altında görülen çiçek demeti meleğin keder anında elinden usulca düşüp yere saçılmış, dökülmüş gibidir. bu his aksettirilmek istenmiştir.eserin yansıttığı gerçeklik hissi yüzünden farklı ülkelerde birçok replikası mevcuttur ve bazı albüm kapaklarına da esin kaynağı olmuştur.buradan @linet’in sorusuna bağlayıp, herkeslere de ayrıca teşekkür edip huzurunuzdan ayrılacağım.
sevgili @linet, yazıyı toparlayan bütün eserlere ve o eserleri oluşturanlara sonsuz saygım var. bu yüzden etiketlerde görsel yahut dinleti anlamında merak edilebilecek her detayı atlamadan eklemek istedim. yukarıdaki açıklamamda görselde yer alan eserin kime ait olduğundan ve kim için oluşturulduğundan bahsettim. ayrıca dinleti de bir Frédéric Chopin prelüdü olup (Prelude in E-Minor Op.28 No.4) “Suffocation” – “Boğulma” adıyla da anılır. Chopin’in kendi cenaze merasiminde çalınmıştır.yukarıdaki satırların bir şekilde yanında dinleti ve görsel olduğunda daha yoğun hissedilebileceğine inanıyorum. yazdıklarım hep tek tip çalışmalar gibi görünse de bundan vazgeçemiyorum. elimde olsa böyle dinletisi ve görseli olan bir kitap projesi bile uygulardım.ne oluyor? yazıyorum. bozuyorum. karalayıp tekrar baştan okuyorum. içimden geçen her ne ise yazıya bir şekilde yansıdığında artık ona bir görsel ve dinleti bulmak kalıyor… bu süreç de pek kolay değil. araştırmak lazım. bildiklerimle yola çıkıyorum, bazen bilmediklerime varıyorum. mesela bu yazıda Chopin’in uygun olacağını en başta düşünsem de yine arada başka parçaları da dinledim. bir çoğunda yazının okuyucuya ait imge aleminde yaratacağı görsel bütünlüğün sekanslarında dinletilerin hızı, tonu yüzünden tutmazlıklar (hadi biraz daha ileri gideyim) arızalar olduğuna inandım. vazgeçtim. başa dönüp bu prelüdde karar kıldım. hissikablelvuku mudur nedir? işte onu bilemiyorum. gittiğim bir sergi yok şu sıralar. yazının bir yerinde gönderme yaptığım bir Gustav Klimt tablosu olan Der Kuss ise bahsettiğin, onu da gidip görmüşlüğüm yok maalesef. ama bir gün o sergiyi görmeyi çok isterim. yazıdaki kadın kahramanın hayalinde tutunduğu son görüntüdür o tablo. içindeki boşluğa rağmen bir kucaklaşmanın herşeyi iyileştireceğine inancı hala tamdır. ne yazık terkedilmek üzere olduğunu da bilmektedir.
bir ekleme daha,William Wetmore Story’nin şair kişiliğinden bahsetmiştim. kendisinin şöyle birkaç mısraı mevcut.“Hate me an hour, and then turn roundAnd love me truly, just one minute.”işte yazıdaki kadın kahramanın belki de hayata tutunmak için aradığı tek dal o bir dakikalık gerçek sevgi!
eskilerden efenim
sırra kadem basan sayın yazar hüüüü:)
gözlerim bu muhteşem kadını aradıpilli pati siz hafif.org çok saçma
gidenlerin ardından …
Avusturya Gustav Klimt’in ünlü eseri Der Kuss ile Klimt’in 150nci doğum yıldönümünü kutluyor. yolunuz düşerse bu yıl bu kutlamalardan birine katılın. daha fazla bilgi için buradan…