bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Evrim ve Özveri

massay | 06 January 2010 13:00

Darwin‘den beri evrim teorisi çok kuvvet kazandı. Diğer bilim dalları ile olan etkileşimi sonucu evrimi, Darwin’in hayal edemeyeceği bir berraklıkla görebiliyoruz.

Matematik ve istatistik kullanılarak bir toplulukta farklı bireylerin oranlarının zamanla nasıl değiştiğini anlayabiliyoruz.

Paleontolojinin
bulgularıyla canlıların son birkaç milyon yılda nasıl bir değişim sürecinden geçtiğini tahmin edebiliyoruz.

Genetik ise, yeni tiplerin oluşma mekanizmalarının en ince ayrıntılarını ortaya çıkarıyor.

Yakın yıllarda ise sosyobiyoloji, Darwin’cilerin bir yüzyılı aşkın süredir çözümleyemediği bir soruna yeni boyutlar kazandırdı.

Sorun, canlıların niye birbirlerine yardım ettikleri.

Darwin’in teorisine göre, her bir canlı kendi varlığını sürdürmek ve üreyebilmek için bir savaş verir. Başkalarına yardım etmek, o canlının sağ kalma olasılığını bağıl olarak azaltacağına göre, uzun vadede evrimde bu davranışın elenmesi gerekir.

Oysa canlıların özverili olabilecekleri (oldukları) bilimsel gözlemlerle kanıtlanır.

Balarıları, kovanlarına saldıran bir hayvanı sokmakla intihar etmiş olurlar; çünkü sokma sırasında iğneye bağlı bir takım iç organlar yırtılıp gövdeden sökülürler.

isyan..

morfik | 06 January 2010 11:57

unuttum..

elbette adını duyduğumda, yine, evler kalkıp gidiyor, bastığım yer kayıyor ayaklarımdan..söylediğin bir söze rastladığımda ve ellerim tutmuyorsa çatalı, kulaklarımda patlayan sesine dokunuyor buluyorum parmak uçlarımı. bir şaka seni anımsatıyorsa gülemiyorum, özlemim dudaklarımda oturuyor..

unuttum dediğinde hatırlarmış insan, hatırlıyorsan da unutmamışsın. öyle diyorlar..yine, aklım ermiyor mantığa. kendi bildiklerimde kayboluyorum. inanmak ve yanlarında yürümek istiyorum aslında.. yapamıyorum.
ya sallanıyor iken izler siliniyor ya da düğümlerin peşinde ipten ipe atlarken ve inanmazsın tam çözecekken, dönemeçleri fark ediyorum. zamanı hiçe sayıp uzun uzun beklemişken. beklediğimi bilmeden..kördüğüm.

KADININ GÖZLERİ

mavilikler | 06 January 2010 10:44

Çocuklar koşarken… Kuşlarla yarıştırırken cıvıltılarını… Tükenmeyen bir neşeyi çevrelerine saçarken… Ve banklarda oturan kadınlar bir an olsun gözlerini ayımazken üzerlerinden, en küçük bir güçlükte yanlarına koşmaya hazır beklerken… Korurken onları…

Bir kadın gelir birden parka. Peşinden yepyeni birşeyi sürükleyerek… Oradakiler için yeni ama kendisi için çok tanıdık o şeyle dolduruverir bir anda parkı.

Kadın banklardan birine oturmuştur oysa yalnızca.
Kapladığı yer diğer kadınlarınkinden farklı değildir… Ama yine de O görünür en çok. Sanki büyür gitgide… Kocaman olur.

7 Noktalı Yazı

aggali | 06 January 2010 09:37

Son günlerde bende tuhaflıklar başladı, bunun nedenlerini hiç sorgulamadım, sorgulamam da!…….

Ama bu duyguların bende yarattığı infial geçmek bilmiyor bir türlü, nedir, nedendir bilemiyorum.

Aşk desem değil, zira yıllardır aşık olamamak gibi bir sorunum var…….

Hınç, garez desem kime karşı, ben seviyorum insanları…….

Pişmanlık desem neye pişman olacağım? Çok şey yaptım yaşamımda, ama pişmanlık bana göre değil…….

Zayıflık desem, belki, bir ihtimal…….

Kıskançlık desem kimi kıskanacağım ki, hayatta öğretmekten haz alan biri olarak, yolumu kıskançlıkla çizmedim hiç…….

Swinger, Yiğit Karaahmet, Okan Bayülgen, Ferhat Göçer…

kahramancayirli | 05 January 2010 18:38

Geçenlerde televizyon kanalları arasında gezinirken şunu düşündüm: Hani ekranda bir karakter sigara içince buzluyorlar ya görüntüyü. Mesela televizyonda Ferhat Göçer görününce de benzer bir uygulama yapılsa. Bu cümle aynen böyle dökülüverdi ağzımdan televizyonun başındayken. Arkadaşım atladı hemen “lütfen Funda Arar için de aynı işlem uygulansın” dedi. Liste uzayabilir tabii. Günde beş öğün aynı insanları görmek istemeyebiliyor bünye. Fazla geliyor.

imgkelebek.hurriyet.com.tr adresinden alınmıştır
imgkelebek.hurriyet.com.tr adresinden alınmıştır

Daldan dala. Okan Bayülgen çocuğuna İstanbul adını vermiş. Bence çok fena. O çocuk şimdi bir ömür İstanbul diye çağrılacak. Epey kötü bir fikir bence. Ki insanın duymaktan en çok hoşlandığı sözcük, kendi ismiyken. İnsan çocuğuna şehir ismi vermemeli bence.

dünyada şark sergileri

taha3045 | 05 January 2010 17:02

18.000 tane fotograftan oluşan koleksiyon yıllarca dikkat çekmeden Hamburg Etnografya Müzesi‘nde bekledi, geçtigimiz yıllarda başlayan çalışmalar meyvesini verdi ve “Deve Sırtında Fotoğraf Makinesiyle”adlı çalışma ortaya çıktı.1864-1970 yılları arasında İslam dünyası insanlarının çeşitli fotoğraflarının çekilmesiyle oluşturulan koleksiyon Afrika’dan Çin’e,Afganistan’a, Kazakistan’a kadar çok geniş yelpazeyi kapsamakta.Sergi 31 Aralık 2009 tarihine kadar açıktı ve yedi yüz sayfadan oluşan birde fotograf albümü mevcut

Avrupalı gezginler tarafından çekilen fotograflar çeken kişilerin fantezi dünyalarını da yansıtıyor.

mürşid

majesty s infinity | 05 January 2010 15:18

mürşid imarsız, yabani bir çevreyi çabalarıyla düzenler ve dahi çabalarıyla dergahını kurar. çoğu zaman şehirlerin dışında, zaman zaman şehir hayatının da içinde olmak üzere imarını, yani akademisini, tedris mekanı olan medresesini, hatta geniş anlamda külliyesini kurar. talebe kabul eder, onlara fen, coğrafya, matematik öğretir ve dahi onları fıkıh, hadis, kur’an tedrisinden geçirir. külliyenin mutfağında talebeler için yemek hazırlanır ve külliyede kardeşlik içinde yemekler yenir, sohbetler edilir, mescidde namazlar kılınır.

Sonra çıkart hayatından, ben seni gecenin yarısında uğurlamaya bir gün önce gelmişken…

astral | 05 January 2010 14:27

Yatağa yattım. ‘Beni istemiyor’ dedim. Ağlamaktan kızarmış gözlerim düşündü. O yorganda kokunu duymak daha da üzerime getirdi her şeyi. Hayatımın en güzel iki gününü geçirdim sadece bir gün önce. Bir gün önce.

Ben fotoğrafımızı çekemeyen kadınım. Ya sadece fotoğraf, anı olursak diye. İki gün çantamda taşıdığım makineyi çıkartamayan kadınım. Oysa bizim birlikte hiç fotoğrafımız yok lafın hem içime oturmuştu hem de ne kadar duygusal düşünüyor diye daha da beter içime oturmuştu.

Saati 04.00’ a kurdum. Uyumaya çalıştım. Uyandım. Yatakta döndüm, çok fazla düşündüm. Cümlelerden kurtulamadım. Neden dedim. Sevmenin kendisi mi yalan dedim. Yalan dedim yalan. Sondu bitti. Aşk yok artık. Kumarbaz oyunda kaybetti, aşktan elini eteğini çekmek vaktidir. Adına iki ayda elli yazı yazmışım, bu mudur yalan olan? Ama dedim ya aşkın kendisi yalan diye… Tüm bunlar beynimi yakmışken, saat dörde yaklaşmıştır herhalde diyerek kalktım, saat 01.00’miş kayıp odadaki kırmızı saate kafamı çevirdiğimde…

Aşk’a hicret..

haytaazrail | 05 January 2010 13:34

Adettendir, sırtından zıbalamak adamı,
nadide kurşunlarla men(zil)lerine zil olmak..
Adettendir,
eceline adamın, hayasızca işemek..
yavşak ağızlarla feylosofça kişnemek..

adettendir,
kim vurduya gitmek, yerin taa dibine..
Bilirim, kentten- memleketten,
götten menkul, insan manzaraları..
bilirim, beis yok..

ve,
olup bitenden habersiz “sen”
ömrü ömrüme biçilmiş,
boynumu al dediğim “sen”
ve,
henüz, benden içeri girmemişken,
yokluğunda savaşa girdiğim,
kanayan yerlerim de cabası iken,
geldin işte, şahane yolculuğumun rehberi..