Çocuklar koşarken… Kuşlarla yarıştırırken cıvıltılarını… Tükenmeyen bir neşeyi çevrelerine saçarken… Ve banklarda oturan kadınlar bir an olsun gözlerini ayımazken üzerlerinden, en küçük bir güçlükte yanlarına koşmaya hazır beklerken… Korurken onları…Bir kadın gelir birden parka. Peşinden yepyeni birşeyi sürükleyerek… Oradakiler için yeni ama kendisi için çok tanıdık o şeyle dolduruverir bir anda parkı.Kadın banklardan birine oturmuştur oysa yalnızca.Kapladığı yer diğer kadınlarınkinden farklı değildir… Ama yine de O görünür en çok. Sanki büyür gitgide… Kocaman olur.Kadın tekbaşınadır. Onlar gibi bir çocuğu korumak-kollamak değildir burada bulunma amacı. Sigarasından dumanlar savurup o dumanların arasından bakınırken çevresine; yanında bir çocukla gelmiş olan kadınlar anlarlar ki, tek fark onun yalnız oması değildir. Çünkü yalnız olan ya da yalnız değilse bile bir çocukla ilgilenme amacıyla burada bulunmayan başkaları da vardır.Şu çekirdek çitleyen kız vardır. Gazete okuyan yaşlıca adam… Fısır fısır konuşan iki kız… Ve hiçbiri bu kadın kadar farklı olmayan daha birçoğu…Kadın dumanları savururken, çekirdeği çitleyen kız gibi sadece oturuyordur oysa. Onun gibi; koşturan, çığlıklar atan çocukları seyrediyordur. Ama yine de ‘birşey’ vardır işte! Onu farklı kılan, herkesten çok görünür yapan…Parka girerken peşinden sürüklediği o şey; çocuklar için, ya da sadece oturmak için, konuşmak, dinlenmek, kendini dinlemek için orada bulunan herkesi irkilten, tedirgin eden birşeydir.Anlamlandıramadıkları… Ama ta iliklerine kadar hissettikleri çok tatsız bir duygu uyandıran o şeyi alıp gitmesini beklerler kadının.Kadın sigarasını söndürür. Çevresiyle arasına giren sis perdesinden sıyrılır böylece. Parktakilerle onu ayıran şeyi ortaya çıkaracak kadar net bir görüntü sunar onlara. ‘İşte buradayım!’ der sanki. ‘Açın gözlerinizi. Deminden beri bulmaya çalıştığınız o şeyi şimdi gösteriyorum size.’Parktakiler dumanların yarattığı sahte gizemden sıyrılan, alelade bir görünüm alan kadına bir kez daha bakarlar. ‘Belki de haksızlık yaptık. Kadıncağızın biri işte. Burada birparça soluklanmaya gelmiş.’ diyerek…Ama çok kısa sürer bu iyimserlikleri. Çünkü kadının gözlerini görmüşlerdir.Evet… Sis perdesi kalkmıştır ortadan. Sigarasını çoktan söndürmüştür kadın. Ama çocuklara bakarken… Hala bir sis perdesinin ardından bakarcasına boştur bakışları… Gülümsemiyordur.İşte bu yüzden farklıdır bu kadar. Korkunçtur!
yorumlar
syn mavilikler inatla okudum yazınızı. üzgünüm ama anlatım bozukluğu var yazınızda çok fazla. Konu ise çok basit olmasına rağmen daha vurucu anlatımı deneyebilirdiniz. Sonuça bağlanan korkunçluğu hissedemedim yazının içinde. Daha doğrusu hiçbir şey hissettirmiyor yazınız. başarılar.
İnatla okumanız gerekmiyordu. Yazılarımla birine eziyet etmek en son isteyeceğim şey.Yalnız sizden bir ricam var. Yazımda ‘anlatım bozukluğu’ olduğunu düşünmenize yol açan sebepleri biraz açarsanız, diğer yazılarımda aynı hataları tekrarlamaktan kendimi kurtarmamı sağlayabilirsiniz. Sevgiler…
anlatım bozukluğunuzu açmam çok uzun sürer. ilk tepkiniz karşısında da içimden gelse de gelmedi şimdi. oysa eziyet manasında söylemediğim çok açıktı. neyse başarılar size yazdıkça başarınız artar zaten.
Ayrıca bir şey daha ekleyeyim. Bence parkta neşeyle oynayan çocukları seyrederken gülümsemeyecek, en azından bakışlarında bir parça yumuşama olmayacak insan çok azdır.Eğer bir kadını çocuklar bile gülümsetmeyi başaramıyorsa, onlar bile ısıtamıyorsa kalbini, kalbi o derece katllaşmışsa, o kadın bana göre gerçekten de korkunçtur!
ben pek anlatım bozukluğuna rastlamadım yalnızca akıcı bulmadım yazınızı, bu da burdaki pek çok yazıda var zaten belki benimkiler de dahil. konu seçimi güzeldi
Teşekkürler… Yorumunuzla bana güç verdiniz.
ünzile insan dölü… varmadan sekizine ergin oldu ünzile hem çocuk hemde kadın… yağmuru kim döküyor ünzile kaç koyun ediyor… korkar durur gitmez köyün en son çitine inanır o sınırda dünyanın bittiğine ünzile insan dölü bilinmezlere gebe sırların mihnetini yükleyipte beline…sizce, bu şarkıyı sezen aksu’dan daha iyi söyleyen olabilir mi?…yanılıyorsunuz. daha güzel söyleyen birisi var.
Benimle ilgili bir yorumda Sezen Aksu gibi çok özel bir insanın adının geçmesi bile benim için gurur kaynağı… Yalnız, ukalalık olarak almazsanız, yazımla yorumunuz arasındaki bağlantıyı biraz daha açmanızı rica edebilir miyim?Lütfen yanlış anlamayın! Eleştiririye tahammülü olmayan biri kesinlikle değilim. Sadece yazı hakkındaki görüşünüzü merak ettim.
sis perdesinin dağılması ve yazıyı görmem için belki de merakını dile getirmen gerekiyordu, mavilikler…çok beğendim. duyguları açık etmemek konusunda çok başarılısın. kim bilir belkide buna yabancısın…ama özlem koktuğu kesin. yanılmışta olabilirim…ünzile şarkısı ile görünen bir bağ olmamasına rağmen bir noktada kesişeceklerine inanıyorum.bak yine kekelemeye başadım:)cümle kurmasam da sadece etiketleri mi yazsam…
İnzüle..Sezen haricinde kimsenin söyleyebileceğine inanmıyorum ben..mavilikler..ahkamlarla yazı husunda kendini geliştirme çabasında olduğunu sezinledim. bana mı öyle geldi bilmiyorum.naçizane fikrim; -işaret sıfatları ve birler arasında gidip gelmiş..(bu-şu-o-bi-bi)-virgüllerin eksikliiği yoruyor.-betimlemelerin kopuk. canlanmasına engel oluyor.-ortaamın anlatım bozukluğundan söylemek istediği, sanırım,
bu..çocuklar için orada bulunan herkesi-ya da sadece oturmak için orada bulunan herkesi-konuşmak orada bulunan herkesi-dinlenmek orada bulunan herkesi-kendini dinlemek için…gibi..unutmadan birşey=bir şey..(şey ayrı..)ayyy, yoruldum.
şarkının isminden bile bir habersin, kalkmışsın birde yorum yapıyorsun. iş olsun diye yorum yapmayın lütfen… hem sen nerden bileceksin ki ondan daha iyi okuyamadığını. karşısına geçip dinledin mi ?yada öyle bir şansın olacak mı? ben dinledim. ağzından çıkan her sesi duymak için nefes bile almadım ama sen nerden bileceksin ki.
aaa ortaaama ne demiş simulten, rica lütfen. yorum yapmak yasak mı yapar, yaparız, yaparlar. herkesin fikri fark yapar. aaa rica lütfen.
Sevgili Morfik, yorumunuzu dikkate alıp, yaptığım yorumları tekrar gözden geçirdiğimde fazla edebiyata kaçtığımı, bunun da yorumumu diğer yorumlardaki samimi sohbet havasından epey bir uzaklaştırdığını farkettim. Bu konudaki uyarınıza teşekkürler… Artık yorumlarımı daha doğal bir dille yapmaya özen göstereceğim.Yalnız, anlatım bozukuğu konusundaki görüşünüze aynı şekilde katılamayacağım. En azından yazımdan verdiğiniz örnekte herhangi bir anlatım bozukluğu yoktu. Dilbilgisi kurallarına uymayan, ya da anlatım bozukluğu adı altında değerlendirilebilecek bir hata barındıran herhangi bir cümlemi -ki ben böyle bir cümlemin asla bulunmadığını, her yönden mükemmel bir eser yarattığımı iddia etmiyorum kesinlikle- örnek olarak verirseniz, inanın hiç çekinmeden dikkate alırım eleştirilerinizi. Tıpkı yorumlarım hakkında yaptığınız eleştiride olduğu gibi… Sevgiler…
syn morfikin dediklerine katıldığım gibi acelece yazılmış bir yazı.
Sevgili Morfik… Umarım sizi sıkmıyorumdur. Ama yazımdan verdiğiniz örnekle ilgili bir açıklamada bulunmam gerektiğini düşünüyorum. Çünkü örnekteki cümlemde herhangi bir anlatım bozukluğu olmadığını iddia etmiştim.Uzatmadan açıklamaya giriyorum:’Parka girerken peşinden sürüklediği o şey; çocuklar için, ya da sadece oturmak için, konuşmak, dinlenmek, kendini dinlemek için orada bulunan herkesi…’ derken, ‘konuşmak-dinlenmek-kendini dinlemek’ kelimelerinin arasına birer ‘için’ sıkıştırmak benim açımdan herhangi bir mahsur taşımıyor. Tek kaygım, duygularımı dökerken, anlatımıma bir parçacık da olsa, bir yazıyı herhangi biri yazıdan ayıran ve bununla da ‘edebiyat’ alanına bir adım olsun yaklaştıran bir üslubu yakalayabilmek… Kısacası şiirsel bir dil yakalamaya çalıştığımdan, her kelimenin arasna o ‘için’leri sıkıştırmamayı tercih ettim.Bence edebiyat böyle küçük çapta özgürlüklere izin veriyor. Tabii bilgisizlikten kaynaklanmadan, bilinçli olarak yapılan kuraldışılık’lardan söz ediyorum.