bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

evli bir adamdan ilk yorum

taha3045 | 24 February 2010 09:41

Köşe bucak kaçmayın efendim, maddi durumum düzelsin, sakalım uzasın, olgunluk kazanayım, aşka doyayım, kadınların olayım gibi bahanelerle kaçmayın.

Büyüklerimizin anlattıgı can kulağıyla dinlediğimiz süper babaanne hiper dedeli evlilik hikayelerini sadece masal zannetmeyiniz, evlilikten kaçmak için yüzlerce bahane bulabilen beyniniz sevdiğinizi düşündüğünüz her şeyi paylaştıgınız biriyle evlenme fikrine neden sıcak bakmıyor baksın efendim baksın.

Evet her işi kendiniz yapıyorsunuz ,istediginiz zaman dilediginiz türden kadınla sevişebiliyorsunuz bunları yapmak için neden bir kadın dırdırına ihtiyaç duyalım ki diye düşündüğünüzü duyar gibiyim, evliliği ev temizletme, biriyle sevişme artı dırdır dinlemek olarak tanımlayan kişiliğe usanmadan yılmadan söyleyebilirim, nikahta keramet var.

Oynama..

pillibebekkuyuda | 23 February 2010 14:34

O gün aldatıldığını öğrenmişti..Oysa ki, her sevgi aşkla başlanmasa da, onda bulduğu değişik çekiciliğin peşinden gitmeye karar vermişti.

”Hadi canım”, dedi..

Yakın arkadaşlarından birinden telefon gelmiş, sevgilisi için zayıf, ince belli, uzun siyah saçlı bir kızla el ele yürüdüğü söylenmişti..
Hemen telefon açtı, cevap verilmedi..

O aldatılmaya alışık değildi..Hayat rollerden ibaretse, hangi rol onun olmalıydı şu an?
Bu rolü iyi oynarsa Oscar’ ı alıp sahneye çıktığında Merly Streep gibi acı acı gülebilecek miydi..

iki yalı

nazokiraze | 23 February 2010 13:09

Yeniköy’de bulunan Tahsin Bey Yalısı ilk önce Sağır Ahmet Bey Yalısı olarak yapılmıştır, Apdülaziz döneminde karargah olarak ta kullanılan bu yalı adını barajlar kralı olarak bilinen Tahsin Uzel’den alır.Arap İzzet Paşa’nın kızı Seniye Hanım’ın çok istemesine ragmen 500 lira daha fazla vererek yalıyı ona kaptırmayan Tahsin Uzel,baraj inşaatlarından kazandıgı parayla bu yalıyı alır , yıktırır ve yeniden inşa ettirir, daha sonra nedense inşaat bittiten sonra iş hayatında tersliklerle karşılaşır ,iş ve aile hayatı biter. İlk olarak Avrupa’da okuyan oğullarının uçurumdan düşeren öldügü haberi ile yıkılırlar, sonrasında Tahsin Bey’in şirketi aniden biter. ( Tahsin Paşa Yalısı’nın emektarı batık patronlardan yıldı…)

Yetmişli yıllarda yalıyı satın alan Kemal Ilıcak bu yalıda 14 yıl oturur, oğlu ve kızı burada dünyaya gelir.Ancak Kemal Bey burada otururken iflas eder ve yalı Sadi Gülçelik’e geçer, Gülçelik uçak kazasında ölünce yalı tekrar Ilıcak’ların olur, Doğuş Grubuna olan borçlar nedeniyle yalıya haciz uygulanır ancak Ilıcakların borçlarını Doğuş Grubu’nun patronu Ayhan Şahenk üstlenir ve 7,5 buçuk milyon dolara yalıyı satın alır. Bu arada Kemal ılıcak ölür ve eşi Nazlı Ilıcak ise burayı İktisat Bankası’nın sahibi Erol Aksoy’a satar.Ilıcaklar ve Şahenk arasında yalının satışı ile ilgili anlaşmazlık çıksa da Şahenk parasını alarak aradan çekilir ve yalıyı devreder.Erol Aksoy yalıyı alır almaz Nazlı Ilıcak’ı yalıdan atar.

Öksürük

ekince | 23 February 2010 12:21

Bir bakıma vücudun savunma mekanizması sayılabilecek öksürük, çeşitli nedenlerden oluşabilir. Bunlardan bazıları, nefes borusuna kaçan cisimler ya da yiyecek parçalarıdır. Öksürük ayrıca bronşların içinde oluşan ve balgamında dışarıya atılmasını sağlar ve büyük ihtimalle bir hastalık habercisidir.
Sadece akciğerle alakalı olmayabilir. Burun, kulak zarı ve midede de başlayabilir.Basit şikayetlere bağlı öksürükler, genellikle ilaçlarla tedavi edilirler. İleri seviyede olanlarında ise antibiyotik tedavisi uygulanabilir.Öksürükten kurtulmak için, evinizde kendi kendinize bir karışım hazırlayabilirsiniz. Bir adet soğanın suyunu bal ile karıştırıp, gece yatmadan önce bir kaşık yediğinizde, kısa zamanda olumlu etkilerini görebilirsiniz. Soğanın acı olması daha etkili olmaktadır. Ancak miğde rahatsızlığı olanlara, şeker hastalarına, soğan ya da bala karşı alerjisi olanlara yedirmek doğru değildir. Bu karışım bir ilaç değildir. Her zaman doktorunuza danışmanız gerekir.

1977 1979’a Karşı

A D A L I | 23 February 2010 11:30

1977 1979’a Karşı

<a href=Ayetullah Humeyni’nin yandaşları Tahran’da yürüyüş yapıyor. 1979 devrimi Humeyni’yi iktidara getirince, militanlık bir adım daha ileri gitti.

Yemen’de ayrılıkçılık, dincilik, baskıcı rejim ve teröre karşı mücadele veren genç reformculara bakınca; bölgeyi şekillendiren güçler aslında 1977-1979 yıllarına dayanıyor ve o günden bu yana pek de bir şey değişmemiş. Hatta bugün Ortadoğu siyasetinde, 1977’yle 1979 arasındaki mücadelenin egemen olduğunu bile söyleyebiliriz. Ve maalesef 1979 hâlâ üstün geliyor. Nasıl mı? 1967 savaşında Mısır ve diğer Arap ordularının İsrail’e yenik düşmesinin ardından, dönemin hâkim ideolojisi olan Cemal Abdülnasır‘ın liderliğini yaptığı Arap milliyetçiliği sona erdi.

İki Ziyan Bir Yalan (2)

astral | 23 February 2010 10:49

corbis.com
corbis.com

Sanki Tanrı anlatmak ister gibi, ‘Aşk kafana göre bir yazının devam etmesi değil, küçüğüm. Aklındakilerinin olmasıysa hiç gerekmiyor. Biraz karışıklık da işin içinin çamurlandığını değil tam tersine belki o çamur içinde senin yolunu bulmaya çalışırken büyüdüğünü de gösteriyor. Tamamen iyi yok.’

– Tamamen iyiyi aramıyorum.

– İyi de istiyorsun ki belki sorunsuz belki tutkusuna leke düşürecek ya da soru işaretleri yaratacak tutumlarda bulunmasın. Biz ne kadar koşut bir varlığız ki bunu başarabilelim. Çoğu zaman kendi içimizde de oldukça karışığız.

Gölgeler Açık Veriyor3

astral | 23 February 2010 09:45

corbis.com
corbis.com

Can, pencereye doğru yaklaştı. Evin salonunda oturuyorlardı. Çokta büyük olmayan bir salonları vardı. Salonun en güzel yanı bembeyaz, salonu ışıl ışıl yapan tülleriydi. Güneş giren bir evleri vardı.

Tüller, mobilyalara uyum sağlıyordu. Sıcacık olumlu bir etki yaratıyordu eve girer girmez. Hem öyle yarım da değil aşağı kadar uzanan tüllerden.

Salonun üç tarafında da pencereler vardı. Can’ın sırtı dönük bir yandan dışarıya bakıyordu. Dışarı aydınlıktı, zamansa öğleden sonraydı.

İlk

mascalzone latino | 22 February 2010 18:28

Eylül ılıklığında, nispeten rüzgârsız güzel bir gündü. Gökyüzü denize dik uzanan dağın tesinden atlayan parasailingciler ve rengarenk parasailinglerle doluydu, masmavi denizde birkaç sürat botu arkalarında beyaz izler bırakarak kıyıya paralel hızla geçiyorlardı.

Upuzun kumsal plajdan, gökyüzünden iniş yapanları anlatan megafonik bir erkek sesi duyuluyordu. Soğuk biramızı tek kutudan içerken bunları seyrediyorduk. Ama en güzeli, tam karşımızdan denizin içine içine doğru güneşin ağır ağır girişiydi.

”Keşke sonsuza kadar burada kalabilseydik.”
”Arabayı iade etmem gerek.”
”Yalnızca içimden geçeni söylemiştim” Bana baktı ”Yanıma otursana.” Hafifçe yere serdiğim kilime vurdu. Gözleri en içten halleriye üzerime dikilmişti.
Eğilip yanağından öptüm o da kollarıyla boynumu öyle bir sardı ki gövdemin yarısı üzerine abandı ve ağızlarımız birbirimizin sol kulağına denk gelecek şekilde fısıltıyla konuştuk.

Boş kağıt

dizmen | 22 February 2010 17:36

Bazen boş bir kağıda neler düşündüğümü neler hissettiğimi yazmayı planlarken buluyorum kendimi. Diyorum ki hemen bir kalem bulayım ve aklıma ne gelirse yazayım, yazayım satırlar, sayfalar dolusu. Sonra farkediyorum ki aslında benim düşündüklerim ne kağıtlara ne defterlere ne de…. sığar. Kağıt kadar boş ve deniz gibi masmavi olan uçsuz bucaksız gökyüzüne kaldırıyorum kafamı, orda dünyanın büyüklüğünü, evrenin sonsuzluğunu buluyorum. Bu sonsuzluğun içinde anlatmak ve yazmak istediklerimi düşününce, anlıyorum ki ne kadar ufak ve küçüklermiş. Ve birden çocukluğumda, kendimi bisikletin üzerinde buluyorum. Yine sürmeye çalışıyorum, tabi ki pedallara bakmaktan önüme bakmıyorum ve duvarlarla birden arkadaş oluyorum. Sonra nasıl akşama kadar top peşinde koştuğum geliyor aklıma. Tekrar gökyüzüne bakıyorum ve bu sefer yorgunluktan bayılmışım artık, çimlerin üzerinde yatıyorum. Çok mutlu olduğumu hissediyorum, çünkü aşıktım. İlk bakışlar, ilk heyecan ve ilk AŞK. Kendimi öyle mutlu ve güçlü hissediyordum ki, yıldızları saçına taç yapabilirdim sanıyordum.