bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Tıssss..

pillibebekkuyuda | 07 May 2010 13:31

Kimi zaman başka türlü uyanırsınız..Yetişmeniz gereken yerler vardır, heyecanla kalkar belki de önceden hazırladığınız kıyafetlerinizi giyer atıverirsiniz kendinizi caddeye..

Fatoş, o sabah tıpatıp onunla aynı model olan arabasını tam yanına park ederken tanışmıştı Roby le. Gidecekleri yerin aynı yer olduğunu bilmeden..

-Araba tercihlerimiz aynı..
-Aynı, evet..
-Memnun musun diye sormuyorum, memnun olduğunu biliyorum..

Kıyafetler ve alışveriş yerleri hakkında konuşurken, Fatoş kadar heyecanlıydı Roby..Aynı yerlerde bulunmuşlardı çoğu zaman..Mükemmel İngilizce konuşmasına rağmen öğrenmeye çalıştıkları dilde berbattı..Aynı konulara dakikalarca gülebiliyorlardı..Adeta birbirlerinden bir parça vardı içlerinde..Farklı ülkelerden olsalar da espri anlayışları yakın tutuyordu onları..

Yok…

pilla | 07 May 2010 09:40

Yazmayı unuttum yine bu sessiz gecede gökyüzüne adını. Adını bile unuttum belki. Avuçlarına kaç çiçek bıraktım bilmiyorum. Yanaklarını kaç defa sürdüm yanaklarıma… Dudaklarımdaki kuruluk yokluğunun izi mi yoksa? Yoksa yok oluşumun habercisi mi? Neler geçti neler kolumdaki küçük saatin içinden. Ama seni hangi yelkovan alıp götürdü hatırımda yok.
Öyle silik ki her şey. Her şey aslında öyle yok ki. Sen koca bir cennetken dünyada, sensizlik dünyayı yutan bir canavar. Bak yazmayı unuttum yine bu gece de adını. Çünkü gece öyle sessiz. Çünkü gece öyle yok. Yokluğunda büyümez hiçbir çiçek, avuçların da yok. Yanaklarım da yok, sürünecek yerim de. Dudaklarım, parmaklarım, ayaklarım yok.
Adını bile unuttum.
Adım yok…

eyjafjallajökull’de mahsur kalmış 21.yüzyıl don kişotlarına..

creme brulee | 06 May 2010 17:24

içinde kopan fırtınalar, izlandada o adını kimsenin telaffuz edemediği yanardağın tepesinde kopanlardan çok da farklı değildi. yanardağın acımasız kül bulutları insanları gittikleri yerde kalmaya zorlarken, don kişot da o insanların bian önce gitme isteğinden başka bir isteğe sahip değildi. bununla beraber o insanlarla arasındaki fark; onlar felaket karaborsacılarına normal fiyatın beş, on kat fazlasını ödeyerek herhangi bir araçla olay mahallinden tez elden uzaklaşmaya bakarken, don kişotun bütün servetini verse de kaçacak bir delik bulamamasıydı. ne de olsa kaçacağı yer ben, bizzat, kendim dediğiydi. kül bulutları peşi sıra don kişotu kovalarken, o hala etrafındaki insanları korumaya, önemsemeye, sevmeye ve anlamaya çalışmaktaydı. bir kahvenin kırk yıllık hatırı vardır şiarıyla büyüyen bu beden, vefanın istanbulda bir semt ismi olduğundan hala bihaber yaşamakta; anlamsız hareketlere kendince anlamlar ararken bi adet navigasyon cihazına ihtiyaç duymaktaydı. cihazın pahalılığından değil de gürültü kirliliğinden muzdarip bünyeler için isviçreli bilim adamları acil bir cihaz geliştirmeliydi. yoksa hayatı anlamaya, anlamlandırmaya, tanımlamaya çalışan daha çok beden bu uğurda heba olacaktı.

AFGANİSTAN’DA AFYON SAVAŞLARI

super hero | 06 May 2010 14:47

21 Nisan 2010 tarihinde Global Researches sitesinde yer alan, Dr. John Jiggens imzalı The Afghan War: “No Blood for Opium”başlıklı makalenin çevirisidir.

Irak savaşının başlarında “Petrol için kan dökülmesin (No blood for oil)” sloganına yaygın olarak rastlanmaktaydı. Saddam’ın El-Kaide örgütüyle ilişkisi olduğuna ve elinde kitle imha silahları bulunduğuna dair savaş bahanesi, çok açık bir şekilde, çok daha zor hazmedilebilen emperyalist amaçları saklayan kitlesel bir kandırmacaydı. İşin aslı, Irak en büyük petrol üreticilerinden biriydi; ve çağımızda, Petrol Çağı’nda, petrol en stratejik kaynaktı. Savaşın esas amacının Irak petrolünün emperyalistçe ele geçirilmesi olduğu çok belliydi. İstilanın hemen ardından Irak’ın devlet kontrolündeki petrollerinin batının çıkarları doğrultusunda özelleştirilmesi bu savı teyit ediyordu.

Öyleyse neden “Afyon için kan dökülmesin.” diye sloganlar yok? Afganistan’ın en önemli üretim maddesi afyonun üretimi, mevcut savaş sırasında kayda değer oranda artmıştır. Marjah bölgesindeki NATO harekatı kesinlikle afyonla ilgilidir. Burasının Afganistan’ın en büyük afyon üretim bölgesi olduğu bildirilmiştir. Öyleyse neden insanlar, Afgan Savaşı’nın esas amacının afyon ticaretini kontrol etmek olabileceğini düşünmemektedir?

Kitlesel kandırma silahları bize, afyonun Taliban’a ait olduğunu ve ABD’nin terörün yanı sıra uyuşturucuyla da savaştığını söylemektedir. Ancak, afyon ticaretinin son elli yılda, Güney Asya boyunca doğudan batıya doğru, ABD savaşlarını takip ederek ve hep ABD varlıklarının kontrolü altında kaymış olması ilgi çekici bir gelişme olarak karşımıza çıkmaktadır.

haziran yaklaşırken haberler

nazokiraze | 06 May 2010 11:38

Marmok Uluslararası Gourmet Riders festivali11-13 Haziran tarihleri arasında ilk kez yapılacak. İçeriğinde elma yeme, yoğurt içinde altın bulma, yemek yapma yarışması gibi yemek etkinlikleri barındıracak olan festivalde ayrıca barmenler arası ve çiftler arası dans yarışması da olacak.

Haziran ayı gelince enginar, taze patates, bamya, kiraz ve dut yiyebileceğiz.

26. Mengen Uluslararası Aşçılık ve Turizm Festivali 25-27 Haziran tarihleri arasında düzenlenecek.

— |SEN|

il mare | 06 May 2010 10:35

Her anıyı aşk mı sanarım, her anıyı sevda mı?
Değil,işte öyle değil.

Maharet aşk denizine tonlarca gemiler sığdırmada, maharet denizleri de aşıp okyanuslara açılmada .
Bir yalandan çıkmışken, oyalı,kırmızı bir mendil sallamışken son kullanma tarihi geçmiş bir rüyanın ardından,
Maharet yalanları suya atıp mendilleri ispirtoyla yakmada,öyle çok tenezzül de etmeden,serçe parmağının ucuyla.
Her hatırladığın aşk değil işte;
Farkında mısın,sen her hatırlayışında ruhuna dipsiz sevdalar kapaklanmakta,
Ekose hayallerinin üzerine çizgili tutkular yamalanmakta.
Her hatırladığın aşk olsaydı eğer, hatırladıklarından çok öte ,seni çağırırlardı aşk aşk diye.
Gözyaşlarının tuzu yakardı sineni ve yıkandıkça hatıraların, çekip küçülürlerdi teker teker;
Oysa ki sen,tüm yad edişlerde esnetensin bir şeyleri; ucundan tutup çekiştiren,sınırları zorlayıp ebatlarını değiştiren;
Gelmişinin önünde diz çökerken saç diplerinin bile duyduğu hörmetle; geçmişine sövensin, camdan yapılmış nefretinle.
Sen, bir ateşin üzerinden üçüncü kez atlarken, evvel bir zamanının gıptasını dördüncü sıçramana yakıştıransın,
Evvel bir dileğinin aynı karakterli harlarına bu sefer yüreğinin suyunu serpiştiren, ve tek bir damlasıyla nice korlar peyda edensin.
Kendine karşı açtığın savaşta desenli yaralar alan gururlu bir gazi,
Ve bu uğurda şehit ettiğin inanlarının taziyelerini her seferinde kapı eşiğinden defedensin.
Yani öyle sandığın gibi değilsin, dur ama gitme, açıklayabilirim.

Şapkamda Ay Tüyü

ebuzer valery | 06 May 2010 10:28

şapkamda ay tüyü

Şapkamda ay tüyü ve kül izleri../ Günler öncesinden belirttiğim gibi yüz on yedi nolu kapının önünde buluşacaktık. Gece olmak üzereydi, bu sefer ağlamayacaktı. Bu yüzden gözlerini kızarıncaya kadar açık tuttu. Fakat yine ağladı.

***

Gece oluyor. Nefret etmek için bir akşam vakti. Neon ışıklar cafede oturan kadının yüzüne düşüyor, ama… Hemen yanına koşuyorum, kadın susuyor. Kim olduğumu biliyor sanırım. Çakmağımı istiyor tereddütsüz veriyorum, sigarasını yakıyor. Yüzündeki şapkadan gözlerini göremiyorum. Sigarasını art arda dudağına götürüyor bunu yaparken susuyor.. Bir ara hiç konuşmuyoruz. Ben ellerine bakıyorum, onun baktığı yeri kestiremiyorum. Ardından kadın beni nasıl buldun diyerek elleriyle şapkasını düzeltiyor.

Efe..

ivandenisovic[pilli_silinen_hesap] | 05 May 2010 16:14

Bakıyorum da gene yitirmedin
o ahmakça efeliğini..
karşılaştığı, her uyuz beygire selam duran,
aynı serseri aynı şarlatan..

Ve işte öldüler hepsi, birer birer
ilham perilerim dediğin aşifteler..
Bak biri daha elveda çekiyor.. elveda..
kalanlara diyecek yüzün var mı ?”merhaba!”

İşte sen busun, bir binadan arta kalan moloz misali..
belki de, paçaları sıvayıp koşman da bu yüzden,
kendini şair zannedip yazman da bu yüzden..
Bekleme, olmayacak derdine aşina,
İmdada gelen bir dost misali..

Amma velakin, çıkış yolu bu değil
sana saldıran acı da olsa,
Bir tasaya hakkın yok.
Bırak göstersin acı da son hünerini,
şakağında bir namlu misali..