bildirgec.org

terk edilmek hakkında tüm yazılar

Helvanı dağıtıyoruz, sorduğun da soru mu?

astral | 29 December 2009 09:31

www.fotografcirehberi.com
www.fotografcirehberi.com

Helvası dahi dağıtıldığı halde, durumu kabullenmeyen obsesyon vakası

Ruhuma bulaştırdığım katran senin izlerim. Benim sendeki izsizliğimse, benim. Ki o izsizlik ki; katranın sebebidir asıl. Oysa izsizliği en çok anlayan sendin. En çok sana dokunurdu izsizlik.

Kokumun olmayışına dahi katlanamayan sen, ben hiç sana yazılmamışım, hiç sende seyir bulmamışım ya da sen hafıza kaybına uğramışsın gibi ya da hafızanı dolabın üst raflarına – hani kullanılmayanların kaldırıldığı raflar olur ya- kaldırmış gibi; adım yok, ben kimim, ben sen de var mıydım?

COMO LO SİENTO!

astral | 28 December 2009 09:52

Kızgın suların üzerinde yürüyorum. Sessiz sakin bir durgunluk… Dört yan yakamoz desem, yalan değil…

Benim için farklı desem, hiç yalan değil. Ben, sürekli aşk arayan kadın olmadım. Yazmamışlar/ yazmamışım’ diyerek çekilen kadındım. Sustum. Pus oldum. Özlem Tekin’in yazmamışlar şarkısını söyleyen/ içselleştiren kadındım.

Sesi içinde yankılanan, kendi sesinden dünyanın sesini duyamayan kadındım. Şiir yazan, çizen, bakan, düşünen kadındım. Kadınlığı, içinde patlayan kadındım. Bu dünyaya uzaktım, çok uzaklara ise çoktan yakındım; doğuştan böyleydim.

Uzakları yakınları, buradakilere benzemeyen kadındım. Sustum, pus oldum. Konuştum, gördüm ki; şarkılar dahi daha coşkulu insanlardan; biz öylesine yüzeyselleşmişiz ki, sussak kâfi gelir yüreğe…

anlıyorum üstelik

astral | 21 December 2009 15:44

Adiliğinin sebeplerini de gayet iyi anlıyorum üstelik…

Ben, onu baştan sona, tüm nedenleri ve aşamalarıyla anlıyorum. O benim onu anladığımı bilmiyor. Anlıyorum çünkü anlatamayacağım kadar çok adilik yaptım zamanında.

Beni terk etmesini de anlıyorum üstelik. Tamam, yalan da olmayabilir; o hisler. Ben yapmadım mı tüm bunları? Alasını yaptım. Sevdim, çıktım, gönül verdim, gönlünü çaldım ve ‘Olmuyor sıkıldım!’ deyip; ortalıktan kayboldum mu? Evet, ta kendisiyim. Yaptım. Bir kez de değil üstelik. Sonradan kendimi kınasam da o sıra bana o doğru geldi.

yaşam, gerçek ve kabullenmek kavramları

astral | 16 November 2009 16:00

Yaşam ağır bir gerçek. Önceki enkarnelerinden topladığın bir iz.

Taşıyabilene ne ala. Gerçek, öncelikle kabullenmek içindir ki; bazen en ızdırap verici olan da budur.

İddia ettiğim her şey yalan. Bu böyle olur mu hiç dediğim her şeyde gördüm ki, durum hiç de öyle değilmiş. Biliyorum dediklerim komple palavra çıktı. Ben yanıldım. Dünyaya karşı atıp tuttum, tükürdüklerimi yaladım. Komple ziyanmışım.

Terk edilen Erkek

power06 | 02 September 2009 09:52

Terk edilen Erkek

Bir kadınla ilişkiniz varsa eğer, iki şeyi aklınızdan hiç ama hiç çıkarmamanız gerekir.İlki; sevdiğiniz hatun kişi sizi sevse de, sizi hiç aldatmasa da her zaman için sizden daha iyisini bulma ve onu bulduğunda da kıçınıza tekmeyi koyma ihtimalini cebinde tutacaktır.Yani bir kadın sizden daha güçlüsünü, daha yakışıklısını,daha espirilisini(bu liste böyle uzayıp gider) bulduğu anda terk edilirsiniz.Peki ne yapmak gerekir?Yapacak hiçbir şey yoktur! İkincisi; gün olur bir gün o çok sevdiğiniz kadın sizden birdenbire soğuyuverir.İstediğiniz kadar zengin olun, güçlü olun,karizmatik olun,yakışıklı olun ya da bunların hepsi birden olun! Hiç fark etmez. O gün gelir ve kadın sizden soğur. Sonuç yine aynıdır; terk edilirsiniz.Acı ama maalesef bu böyledir.Peki ne yapmak gerekir?Yine yapacak hiçbir şey yoktur!

BÜTÜN KADINLARIM BENİ TERK ETTİ

DEJAVU 07 | 06 December 2007 13:54

İlk sevgilim anal istediğim için terk etti. İkincisi Oral istediğim için… Üçüncüsü ise anal sonrası oral istediğimden;

Dördüncüsü sabah uyandığımda “sen kimsin?” diye sorduğumdan bırakıp gitti.

Beşincisi sigara içmediğimden – o zamanlar- “çocuksun” dedi terk etti.

Altıncıyla yollarımız, ablası olan beşinciyle beraber olduğumuz ortaya çıkınca ayrıldı.

Yedi, sekiz ve dokuz aynı döneme denk düştüklerinden bana muhalefet şerhi koymakta gecikmediler oy birliğiyle… En azından biri kalamaz mıydı?

hayatın içinde hayata bogulmak

kayip kutu | 06 May 2007 20:04

bir ruya ile başlasa bile bazen buyuk hayal kırıklıkları ile bitebiliyormuş bütün umutlar. Her yanı kapanmış, nefes alamayan bir yaşam içinde yaşama dair veril(emey)en mücadele. Beden ve ruh ile çift kişilik olmuş tek kişilik yasam. Oysa ruh ve bedenden çoktan çekilmiştir, onsuz hiç olamayacağını düşündüğün. ve gerçekten onsuz olamadığını anlıyorsun. O çoktan gitmiştir, çoktan beri yalnızmışsın meğer. ama yürek ve mantığın çelişmesiyle halen arzularsın, gelsin sana dönsün ve bir ömür alabilesin boynunun kokusunu. fakat öyle çok şey değişmiştir ki, ne senin gözlerindeki hayat sevinci kalmış, ne de onun bakışlarındaki kayıran, kollayan sıcaklık.

A.

jansetkaravin | 25 April 2007 11:09

Biz. Biz, isimlerinden memnun olmayan insanlardık seninle ikimiz. Öyle memnuniyetsizdik ki isimlerimizden, değiştiriversek karşılıklı, karşı karşıya geldiğimizde en azından diye de geçirirdik içimizden. Ama hiç söyleyemedik birbirimize bunu. Yalnız bunu mu? Bununla beraber birçok değiştirmek istediğimiz şey vardı birbirimizde fakat söyleyemezdik bunları. Söyleyememek en nefret ettiğimiz zincirdi ayak bileklerimizden bizi zemine mıhlayan. Gelgelelim, öyle içimize işlemişti ki bazı şeylerin yalnız karanlıkta söylenebileceği, bazı şeylerinse asla söylenememesi gerekliliği, bunu tartışma konusu yapmayı bile düşünmek ağır bir eziyetti.

Serzeniş

jansetkaravin | 22 April 2007 18:38

Şimdi, sana 'gel' demek ne mümkün!
Yorgunum…

Şimdi, sana ‘gel’ demek ne mümkün! Kapatıp gözlerini, terket bedenini; güvendesin, yokum artık…
Şimdi sana, herşeye rağmen yaşanan ve tortusu zamanın dibine çöken, ‘dön’ demek ne mümkün! Bakışlarındaki memnuniyetti beni sana iten oysa aşkının son hecesi sabahın dördünde bukağılıymış; bilemezdim…

Köpeğinin gölgesi olayım!

| 21 September 2006 18:02

terk edilmek… bir trapezcinin partnerine duyduğu güvenin benzerini ruhunda büyütmektir sevdanın beynine ferahlık veren realitesi.
ama işte o güvendiğin partner, ellerini çekivermiştir. parçalanırsın. ilişkine koruyucu ağ çekmeyenlerin sonu hazin bir parçalanmadır.

jacques brel’in dikenli sesinden feryat figan ne me quitte pas’yı dinlerken kadehlerden birinin dolup, diğerinin
boşaldığını söylemek kehanet sayılmamalı. hele de parçalanmışsan… bourbon ya da rakı, belki viski… kanayan bölgelere alkolle pansuman yapılmalı.

bir insana bağlanmanın riskini göze almak lazım. en büyük risk ise terk edilivermek apansız.
hele bir de açıklama bol eslerle süsleniyorsa acılı bir tirat şeklinde: sen… biliyor musun… çok iyisin…
ucuz arabesk bir bahane… katlanması daha zor gelir.
niye, diye sormak faydasızdır. şah damarına kör bir bıçak
vurmuştur son darbesini artık.
kafanı yormadan, sevgilinin boynunda, dudaklarında koşturduğun soluğunun anıtlaşmış halini düşünmeyeceksin!
bileceksin ki, her başlayan “şey” bitecektir. varsın, bu bitiş “mutsuz son”la olsun…