bildirgec.org

DEJAVU 07

11 yıl önce üye olmuş, 8 yazı yazmış. 44 yorum yazmış.

BÜTÜN KADINLARIM BENİ TERK ETTİ

DEJAVU 07 | 06 December 2007 13:54

İlk sevgilim anal istediğim için terk etti. İkincisi Oral istediğim için… Üçüncüsü ise anal sonrası oral istediğimden;

Dördüncüsü sabah uyandığımda “sen kimsin?” diye sorduğumdan bırakıp gitti.

Beşincisi sigara içmediğimden – o zamanlar- “çocuksun” dedi terk etti.

Altıncıyla yollarımız, ablası olan beşinciyle beraber olduğumuz ortaya çıkınca ayrıldı.

Yedi, sekiz ve dokuz aynı döneme denk düştüklerinden bana muhalefet şerhi koymakta gecikmediler oy birliğiyle… En azından biri kalamaz mıydı?

yagmurla gelen su perisi

DEJAVU 07 | 04 December 2007 14:50

Yağmur güzeldir bu mevsimde. O kendine has kokusuna, yeni yeni açan bahar çiçeklerinin ve huzur dolu toprağın kokusunu ekleyip başlar insanları büyülemeye. Yağmur güzeldir bu mevsimde. Dalgalar bile dingin dingin serilir su yüzeyine. Sahil kenarında, hala tek bir şemsiyeyi paylaşan ihtiyar sevgililer.. Yıllara meydan okumuşçasına … Ya da bir apartmanın kapısının eşiğinde bir birine sarılmış genç bir çift… Düşen damlaları izleyip, aynı ıslaklığı dudaklarında yaşayan …. Yağmur güzeldir bu mevsimde ve bu mevsim de yağmur güzellikler getirir peşi sıra …. Su perileri mesela, çok az insan görebilir onları, ancak ıslanmaktan korkmayan ruhlarını bulutların altında yıkayanlar görür su perilerini. Islak saçları, dünyayı aydınlatan gülüşü, dudağından sarkan yağmur damlası, melekleri kıskandıran sesi ile yağmurun bir lütfü gibi durur öyle karşısında. Sen de onlardan biriydin işte. Yağmurla gelen bir su perisiydin. Nereden ve neyle geldiğini bilmiyorum ama geldin bir kere ve de hoş geldin. Habersiz geldin ama gitmene izin veremem su perisi. Ufak bir çocuğun elinden en çok sevdiği oyuncağını almazsın dimi? O zaman gitme su perisi, kal benimle. Elimi tut, gözüme bak, içimde ki hasrete vuslat ol, dudaklarımı ıslat ve izin ver, izin ver seveyim seni. Senin beni sevmeni istediğim gibi…

BULUTLARIN BENCİLLİĞİ

DEJAVU 07 | 04 December 2007 14:47

Bulutlar kadar bencil bir varlık var mı? Dünya da?

Hayatın ışıklarını hep kendilerine ayıran bulutlar kadar… Gündüz güneşin, gece ay’ın parıltılarını hep yukarılar da, kendileri yaşıyorlar. Biz ise ancak onların süzgecinden geçmiş, onlar izin verdiği ölçüde, gri bir aydınlıkla
İdare etmek zorundayız. Renkleri olmadıkları gibi kirli ve sönük yaşamamıza neden oluyor o bencil bulutlar. Hatta bazen bencilliğin dozunu abartıp, günün en güzel, en pırıltılı saatlerinde, kasvet türküleri söyleyen, siyahlar içinde, bir Azrail gibi dikiliyorlar başımızda. Geceleri en sevdiğimizle paylaşmak istediğimiz mehtabın bütün ışıltısını kendilerine saklıyorlar. “Bana ne! Hepsi benim” diyen şımarık bir çocuk gibi, beni, sevdiğimi ve ışığını dalgalarla selamlayan denizi mahrum bırakıyorlar Ay’ın o anlatılmaz büyüsünden.

YARIN HİÇ GELMİYOR

DEJAVU 07 | 30 November 2007 12:51

Yarın hiç gelmiyor. Her merhaba diye karşıladığım gün aslında dün yaşayıp bitirdiğim gün. Yarın hiç olmuyor. Aynı şeyleri yaşıyorum her gün, yarın hiç olmuyor. Çünkü yarın ben seninle olacağımı düşünüyorum ve hiçbir yeni doğan güne gözlerin renk katmıyor. Demek ki tanrım… Demek ki yarın hiç olmuyor…

Taze aşklar aradım, taze aşklar yaşadım. Bir çok umutsuz fırtınama liman aradım. Yeni yarınlar yaratmak istedim; belki de bu günü sonlandıra bilecek yeni sesler aradım içimde yankılanacak, ama hepsi içimdeki doldurulmaz boşlukta yok olup gitti. Ama gün bitti, gece bitmiyor. Ve inan sevgili yarın hiç olmuyor.

FASTFOOD AŞKLARA DAİR

DEJAVU 07 | 30 November 2007 12:48

FASTFOOD AŞKLARA DAİR

Herkes âşık olmuştur hayatının bir döneminde, sevmiştir veya sevilmiştir. Sevdiğini söylemiş ama reddedilmiştir. Hemen başkasını sevmiştir o da. Nedendir bilinmez ama sevmek bizim için dünyanın en basit düşüncesidir. Karşısındakinin onu sevmediğini anladığı anda onu unutur ve yeniden aşık olur başka birine, dün hayatını yoluna serdiği, ateşler içinde yandığı, onu gördüğünde kalbinin fırladığını hisseden o değildir çünkü reddedilmiştir ve onu reddetmeyecek başka biri mutlaka vardır kim mi? Şu bir dakika önce gördüğü kişi

ölüler dünyası veya bizim dünyamız

DEJAVU 07 | 06 November 2007 16:11

Her geçen gün birileri bu yaşadığımız dünyadan ayrılıyor. Kimi büyük bir devlet adamı, kimileri emekli, bazen sevdiğimiz bir sanatçıyı kaybederiz bazen de evcil hayvanımızı. Bu dünyadan giden bütün sevdiğimiz dostlarımız, ağabeylerimiz, yakınlarımız için göz yaşı dökeriz. En fazla 1 hafta ağlarız gidenlerin arkasından ve sadece aklımıza getirmek istediğimizde hatırlarız bir resme bakarken mesela… Etrafımızda ne çınarlar yitip gidiyor ve bazen farkına bile varamıyoruz. Her geçen saniyede yüzlerce aileden feryatlar kopuyor dünyada ama kulaklarımızı tıkıyoruz.
Son yolculuğuna uğurladığımızda, görevimizi yapmış olmanın verdiği huzurla evlerimize dönüyoruz ve bir daha açmamak üzere bir defteri kapatıyoruz. Yeni bir tanesi konuyor önümüze ve biz ona yazmaya devam ediyoruz. İyisiyle kötüsüyle mutlaka hatıralarda bir şeyler kalıyor ve diyoruz ki “o bunu başardı” ya da “o bize bu eseri kazandırdı”. Bu cümleleri söylediğimizde içimize bir buruk kıskançlık dalgası giriyor neden o bunu yaptı da ben yapmadım diye. “O heykel benim heykelim olabilirdi.”, “Yüz yıllar boyunca insanlar heykele bakıp benden konuşa bilirdi.” ya da “Neden o neden ben değilim?”
Neden o?
Çok basit bir cevabı var bu sorunun. Çünkü o öldü. Sen hala yaşıyorsun. Bir kitap yazabilecek kadar ömrün var hala. Birisine bir iyilik yapacak kadar nefesin var. O olamamanın sebebi; o arkasında insanlığa bir sürü armağan bıraktı. Ya sen?
Sen ne yaptın insanlık için? Senden sonra gelecek nesil için hangi taşın altına elini soktun da, şimdi gelmiş “Neden o?” diye soruyorsun?
Bir gün yolumuz mutlaka ölüler diyarına düşecek. Bundan şüphemiz yok ama biliyorum ki o diyara gidene kadar bizler bu dünyada yaşıyoruz ve çekip gittiğimizde kendimizden bir parça bir şey bırakırız. Belki bi’ kitap, belki bi’ film, belki bi’ şarkı, bir şiir, bir dize…
Bizler tarihin derinliklerinde kaybolmuş, diğerlerinden çok ama çok uzakta bu dünyada bıraktıklarımızla yaşıyor olacağız.

KÖŞE YAZARI NE YAPAR? NEDEN OKUNUR?

DEJAVU 07 | 22 June 2007 15:57

Sinema eleştirmenlerinin ortak noktası begendikleri bir filmin vizyonda iş yapmamasıdır. internet ortamında herkesin izlediği film hakkında eleştiri yapabilmeleri sonucu sinema eleştirmenleri gündem de kalabilmek için degişik startejilere soyunmaya başladılar.

Atilla DORSAY ‘ın son olayı yani köşe yazısında yazdıgı ve bütün herkesin kendi köşelerinden anında karşı çıktıgı mankenlerden sinema eleştirmeni olmaz anlayışı türkiyenin gündemine bomba gibi düştü. biz okuyucular siyaseti ve futbolu bir yana bırakıp bu köşe yazarları kavgasında izleyici koltuguna oturtuldugumuzu gördük. Gazetelerin siyaset ve spor yazarları magazinsel bütün haberleri sağolsunlar bizim için yazıyorlar. Bu köşe yazarları kavgasının kazananı kim mi? Atilla DORSAY şu an diğer eleştirmenlere göre daha fazla okunuyor.

KÜRESEL ISINMA VE SOKAK ÇOCUKLARI

DEJAVU 07 | 30 May 2007 11:26

acaba küresel ısınma sokak çocuklarını da ısıtacak mı? soru o kadar basit ama düşündürücü ki küresel ısınma dünyada herkesin evet önlemalmalı dediği ama herkezin benim önlemimle mi bu dünya kurtarılacak dediği bir sorun ya diğer sorun yine aynı cevap sokak çocuklarını ben mi kurtarabilirim ki? EVET biz ufacık bir adımla hem dünyayı hemde sokak çocuklarını kurtarabiliriz yeterki isteyelim.