Şimdi, sana 'gel' demek ne mümkün!
Yorgunum…

Şimdi, sana ‘gel’ demek ne mümkün! Kapatıp gözlerini, terket bedenini; güvendesin, yokum artık…
Şimdi sana, herşeye rağmen yaşanan ve tortusu zamanın dibine çöken, ‘dön’ demek ne mümkün! Bakışlarındaki memnuniyetti beni sana iten oysa aşkının son hecesi sabahın dördünde bukağılıymış; bilemezdim…
Şimdi sana ‘gitme’, demek ne mümkün! Ne yöne dönsem bir boşluk, kesif karanlık, yokluk; gözlerindeki pırıltıydı kıblenümam; kayıpsın…
Şimdi sana ‘bu benim’, demek! Bir hayata iki insan sığdırmak telaşında bir bedeni, üstelik günahkar, üstelik cehennemi alazlarla yıkanan bir ruhu, avuçlarına bırakıvermek ne mümkün!
Sonra sana ‘hoş geldin’ demek peki! Çataldilimi ne zaman ayırsam damağımdan, esrik, eski hattâ köhnemiş bir pas kokusu ağzımda; sabahları, seni benden çalan ilk trenden emânet rayihâsı…
Tut ki, vardı da dilim dedim. Sana dokunabilmek, seninle tekrar sevişebilmek; dert-i kebir; anlamazsın; büyür çocuk gözlerin. Yüzünde yüzlerce yüz belirir, silinir; sen benimle sevişirken ben kendimden…Şimdi, sana ‘gel’ demek ne mümkün! Kapatıp gözlerini, terket bedenini; güvendesin, yokum artık…