Tasavvuf Bilgi Kaynağı Son dönemlerde içsel yolculuğa çıkan insanların sayısı arttı. Özellikle de Mevlana ve temsil ettiği Tasavvuf öğretisine olan ilgi oldukça büyük. Semazen.net diye bir internet sitesi Tasavvuf hakkında bilgi verdiği gibi Mevlana’nın tüm eserlerini de sayfalarında yayınlıyor. Neredeyse yüzlerce kitabı tek bir internet sitesinden okuyabilirsiniz..
tasavvuf hakkında tüm yazılar
O, Dr. Bedri Ruhselman…
astral | 18 March 2010 10:58
O,vazifeyi, tekamülü ve ruhçuluğuanlatan görevli… O, Dr. Bedri Ruhselman…
1
Bu ülkede spiritüalizm onunla doğdu. İlk celseleri o yaptı. Bedensiz varlıklarla ilk o konuştu ve aldığı bilgileri kitaplarına ilk o aktardı.
2
İlk hipnoz denemelerini yine o yaptı. Gelecek haberlerini o verdi. İlk spiritüel derneğio kurdu. Bu topraklarda, ruhçulukla ilk o ilgilendi.
En önemlisi insanların bu konuları kabul etmeye hazır olmadığı bir dönemde tüm bunları kabul ettirdi. Dr. Bedri Ruhselman…
Türkiye’deki metapsişik biliminin kurucusu Dr. Bedri Ruhselman, 1898 yılında, İstanbul’un Fındıklı semtinde mütevazi bir evde doğdu.
3
Çocukluğunun ilk yıllarıyla ilgili bir geçmiş yaşamı hatırlama olayını, sevgili Dr. Bedri Ruhselman’ın bu yaşlardayken bir önceki enkarnesini hatırladığını; değerli bilim adamımızın Ruh ve Kainat kitabından sunmak isterim:
“Çocukluğumun hangi zamanında başladığını bilemediğim, 4-5 yaşıma kadar beni takip eden bu hatıranın o zamanki canlı tesirlerini hala az çok duyabiliyorum. Devamı
topraklanıyorum
admin | 10 February 2010 11:35
Topraklanmak önemli mevzu. Merkezlenmek. Gaia’nın köküne tohumlarımı bırakacağım, gitmeden önce. Karar vermiştim, heves geldi şimdiyse. Duanın çok etkisi var tabii.
Sabah ıslanan yüzümü yağmurun altında hissettim, Tanrıyı hissettim, şükrettim, bininci kez.
Yıllardır sordum neden varım, niye, neden, yaşam niye, neden bu hikaye, niye bu sorumluluk? Bıla bıla; buldum! Şükür. Rüzgarın esmesini tenimde hissetmek ve üşüsede ayaklarım bir kış gününde ayaklarımının üşüdüğünü dahi hissedebilmek içinburadayım. Buradayım. Daha ötesi yok. Anlam burada.
mürşid
majesty s infinity | 05 January 2010 15:18
mürşid imarsız, yabani bir çevreyi çabalarıyla düzenler ve dahi çabalarıyla dergahını kurar. çoğu zaman şehirlerin dışında, zaman zaman şehir hayatının da içinde olmak üzere imarını, yani akademisini, tedris mekanı olan medresesini, hatta geniş anlamda külliyesini kurar. talebe kabul eder, onlara fen, coğrafya, matematik öğretir ve dahi onları fıkıh, hadis, kur’an tedrisinden geçirir. külliyenin mutfağında talebeler için yemek hazırlanır ve külliyede kardeşlik içinde yemekler yenir, sohbetler edilir, mescidde namazlar kılınır.
İşte çivit mavisi insanının sıradan sorunları:
astral | 01 September 2009 09:40
Gün akar. Gün coşar. Gün zamandır. Gün ki, gülüp geçemediğin günler olur. Gün olur vurursun kendini sokaklara, kendini unutmak istediğin anlara imza atarsın. Başka bir gezegene gitmeyi ve orada kimsenin tanımamasını fayda olarak gördüğün durumları deneyimlemek istersin beyninin/ ruhunun içinde.
Gün olur anı unutmak istesin, an olur; yaşamak değil yaşıyor olmak saydığın. Yaşamayı istediklerini yaşamaktır arzun, kederin. An olur bir okyanusa bakar bulursun gözlerini, uzaklara dalar tüm anların, bir yandan da uzak ne henüz bilmezsin. Belki uzağı bilmemek, bulunduğun her yeri uzağa dönüştürendir. O ki, kendine de uzak olursun, bir bakışa da, bir gülüşe de belki de…
Aşk renk değiştirdi
kahramancayirli | 14 July 2009 16:55
Aşk renk değiştirdi
Kahraman Çayırlı
Olayın özü şu: Elif Şafak’ın pespembe Aşk’ı şimdi gri. Neden? Çünkü erkek okurlar yanlarında pembe roman taşıyamıyorlarmış. Rahatsız oluyorlarmış. Şafak ne yapmış, yayıncısıyla birlikte aldığı karar dahilinde “erkekler de yanlarında rahatça taşıyabilsinler” diye romanın gri kapakla yeniden basımına izin vermiş. Aklım almıyor.
gazeteturka.com adresinden alınmıştır
Bir sanat eseri halkın önünde eğilip bükülmemeli. Sanat eseri insanlara yol göstermeli. Bu hataya Elif Şafak nasıl düşer? Bunca çok okunan bir yazarın “biraz tiraj kaybı”nı göze alıp, kitabın renk değiştirmesine engel olması gerekmez miydi?Şehrin Aynaları ve Siyah Süt hariç tüm romanlarını büyük bir hayranlıkla okuduğum bir edebiyatçı, Elif Şafak. Romanlarında onca karakteriyle toplumsal kalıplara hayır dedikten, toplumsal cinsiyet meselelerine dair güzel ve önemli cümleler kurduktan sonra oldu mu şimdi bu? Sanatçının bir adım önde durması gerekmiyor mu?Diyelim yeni bir roman daha yazdı, Şafak. Romandaki karakterlerin kimi diyalogları bazı kadınları ya da bazı çocukları utandırdı, onları da mı değiştirecek “okurlarını kırmamak adına”? Bu, romana çok büyük bir saygısızlık değil mi?Yazarın canı ister, kitabın kapağı, rengi değiştirilir, ona lafım yok. Ama siz bir romanı piyasaya sunduktan sonra, erkek okurlarım dışarıda yanlarında taşıyamıyorlarmış diye bir kitabın kapağını değiştirmemelisiniz. Bu çok kırıcı. Bırakın yanlarında pembe kitap taşımaya çekinen adamlar okumasınlar kitaplarınızı, ne çıkar?Pinhan, Araf gibi nefis, derinlikli romanların kalemine bu renk değişimini, sadık bir okuru olarak, hiç yakıştıramadım. Aşk renk mi değiştirdi şimdi?
domatessuyu.com adresinden alınmıştır
Renkler çok önemlidir. Okuyabilene öyle ince şeyler söylerler ki..Çok fena ve derin bir taviz bu. Toplumsal cinsiyet mevzusu her yere elini, kolunu uzatmışken, şimdiye dek romanlarında kalıplarla mücadele eden bu büyük ve genç romancımızın düştüğü hatayı fark etmesini dilerim. Erkek gri, kadın pembe olmasın bu topraklarda artık. Yeter.
Tasavvuf ne DEĞİLDİR? Mutasavvıf ayaklarını nasıl anlarsınız?
cumb | 19 May 2009 11:11
Yok lebron ceyms
Eğer bu yazıyı 19 yy ın başlarında kaleme alıyor olsaydım herhalde şöyle başlardım ;
“İşbu kelam, elân kezzap mutasavvıflara ve dahi tasavvufun nüvesini fehmden yoksun zevatadır. Umulur ki eyice okuyup anlayalar, mucibince amel edeler…
Tasavvuf saçma sapan yere herkese sempati beslemek değildir, aşk teması adı altında eserlerle bir albümün %90 ını doldurmak değildir, “…bana dandik neyzen deseler hiç kızmam” demek hiç değildir (bkz:Benlik [enaniyet, yani kendini beğenmek] nedir?), “yok canım estağfirullah” desinler diye bekleyerek mütavazilik yapmak değildir. Durmadan susmak, ama bu davranışın tam aksine söze başlarken de “bence….” diye başlamak da değildir. Eğri oturup doğru konuşalım diyerek işine gelmeyenlere (eğer olay %100 doğru olsa bile) giydirmek, bunları da tasavvuf ayağına yapmak değildir.
BEN SABIR TAŞI MIYIM?
keremx | 07 January 2009 13:52
BEN SABIR TAŞI MIYIM?
Sabır taşı deyimini mutlaka kullanmışsınızdır. “İnsan sabır taşı olsa çatlar” deriz. “Ben sabır taşı mıyım”, diye tepkimizi dile getiririz. Çok sevilen bir Orhan Gencebay şarkısıdır:
“Bana sabret diyorsun, Ben sabır taşımıyım? Diye devam ediyor.
Konya’da Mevlana müzesini ziyaret ettiğimde sabır taşlarının en güzel örneklerinin burada mevcut olduğunu görmüştüm.
YAŞAYAN ÖLÜLER İLE ÖLÜ DİRİLER
tuncel99 | 25 December 2008 12:21
http://sadberk.blogspot.com/2008/12/yaayan-ller-ile-l-diriler.html
Çilehane
nevdalist | 28 November 2008 12:22
Hafif’e yazmak istediğim, bu amaçla yola çıktığım hiçbir konu gerçekleşmiyor. İlginç bir biçimde vazgeçip, başka bir konuya dönüyorum. Yine aynısı oldu. Yalnızlık üzerine, yalnızlığın fiziksel ve psikolojik anlamı üzerine yola çıktım. Sonra olmadı, iki paragraftan sonra her şeyi çöpe attım. Yerine birazdan okuyacağınız -yani okuyacağınızı umduğum- bu yazı çıktı.
Kendinize “bu benim Çilem” dediniz mi hiç? Ya da hayat bana hep oyunlar oynuyor diye sormadınız mı? Bir gece mesela kalkıp bileğimi kessem çok kan akar mı demediniz mi? Sahi hiç mi ister ilahi bir güç, ister hayat, ister kader çilem bu olmamalıydı diye isyan etmediniz mi?
Uzunca zamandır yazmıyorum. Yazmak gelmedi bir türlü içimden. Belki her şeyin bir zamanı olduğundan, belki artık yazıların gözden kaybolmasından. Bilmiyorum, bildiğim tek şey epeycedir çilehanelerin beni etkilediği.