http://arsiv.pilli.com/yazi/sosyo-psikopat linkindeki yazıya şerh niteliğindeki yazı dizisinin ilk kısmıdır. Kendi başına bir anlam ifade etmese de, bütünde kazandığı anlam şaşırtıcı seviyededir.
“İşbu akvâl, cemiyet dahilindeki derdiser şahsın nâçâr hallerine naçizane bir tesbit niteliğindedir. Faidebahş olursa ne mutlu.”
fikrim yok !!!
Sosyal olmak fiili öncelikle açıklığa kavuşmalıdır bu tip insanlar için veya insanlarla iyi ilişkilere sahip olmak derken iyi kavramının ne kadar göreceli olduğu. Mesela bir ortama girdiğinde (ofis, sınıf, bakkal vs) selam verdiğin zaman —kısık sesle ve “umarım kimse” duymaz, ama bende selamı vermiş oluyum canım, yani bir ortama girince selam vermeyecek kadar da mal değilim—selamını kimse almıyorsa, veya selamı alıp almadılar mı diye ordakilerin yüzüne bakacak cesaretin yoksa sen sosyal misin?
Dünyayı sadece kendisi için yaşayan insanlar, sosyal olmak fiilinden genellikle mutlu olmayı anlıyorlar. Kendini insanlığa adamış tipler ise (bu tipler genelde akademisyenlerdir. Bunların ceddi benden sorulur…….Hakkaten bak) sosyal olmaktan, akademik bir topluluğun katıldığı bir kokteylde, asistanını (veya astını) nasıl azarladığından, veya ona hakaret ettiğinden dik başlılıkla söz etmek olarak anlıyor. İki sınıfa da girmeyen tipler ise, ki bunlar sosyo-psikopatlardır, sosyallik denince 2 Kaf Dağı kadar yükseklikte, Harun ile Karun’un hazinelerinden daha fazla bir meblağ sarf etmedikçe ulaşılamayan, Halley kuyruklu yıldızından bile seyrek görülen/bulunan ve en önemlisi ne olduğu bile bilinmeyen bir olgu olarak anlıyorlar sosyalliği.