bildirgec.org

sonsuzluk hakkında tüm yazılar

Garip Bir OYUN

Woraman | 04 August 2011 09:26

O BASİT VARLIK BEYİN

Bazen diyorum ki; Belki de simsiyah bir uzay sonsuzluğundayız(Tabi bize göre siyah).
Fakat duyularımız, bize bir dünyada yaşıyormuşuz gibi algılamamızı sağlıyor. Belki de; Öyle Gerekiyor.

Muhteşem varlık “BEYIN” diyorlar, topraktan gelen vücudun bir parçasına. Onca sanal düşüncenin kökü ; Beyin. Bunu yazmamı sağlayan bile; “O”. (Beklide yazmıyorumdur…)

Herkes gibi benim de “İmkansız” dediğim şeyler oluyor. Sonra diyorum ki; “Kime göre İmkansız?”
Bana mı? Duyularıma mı? Yoksa Dünyaya mı?
Sonra, “Acaba ben ne kadar imkanlıyım?” sorusu geliyor aklıma. “Acaba gerçekten var olabilir miyim?” ya da “Olmalı mıyım?”…

Yanıtların Oyunu

Chat Noir 1 | 16 February 2011 19:47

Gözyaşlarım yanlışlarımı gizleyemiyor.
Yanlışlar benimleyse doğrular nerede?
Doğrular mutluluğu yakalamam için mi benimle?
Doğrular benimleyse mutluluğum nerede?
Kalbim doğruları bulmama engel oluyor.
Kilit kalbimdeyse anahtarım nerede?
Yanıtlar sonsuzluğun sınırında dolaşıyor.
Yanıtlar benimleyse ben neredeyim?

Güliz Ardilli / İstanbul / 7 Mayıs 1998 Perşembe

Bir Işık Yak

devrialem47 | 04 December 2010 14:02

aydınlık geleceğimizdir...
aydınlık geleceğimizdir…

Karanlıktan aydınlığa doğru… bir ışık yak. Öyle bir ışık olsun ki bütün yaşamını aydınlatır türden olsun.

Karanlıktan aydınlığa doğru… bir ışık yak.Öyle bir ışık olsun ki nefretten sevgisizlikten yoksun olsun.

Karanlıktan aydınlığa doğru…bir ışık yak.Öyle bir ışık olsun ki ebedi mutluluk, ve saadet olsun.

Karanlıktan aydınlığa doğru…bir ışık yak.Öyle bir ışık olsun ki kirli,paslı kalpler yerıne temiz,saf kalpler olsun.

Zaman ve Mekanla Sarılmış Benlik

HBOZTOPRAK | 19 October 2010 17:18

Doğduğumuz andan itibaren üç artı bir dünyada buluyoruz kendimizi. Varlığımızın sıfıra en yakın noktasından itibaren bilinçsiz(!) edimlerle duyular işlemeye başlıyor. İlk göz açma, ilk dokunma, ilk duyma, ilk tatma…İlk önce fizyolojik ‘ben’liğin gereklerini karşılamaya çalışıyoruz. Bir anlamda, süt ile başlıyor dört boyutlu dünyadaki ilk nesneleştirmemiz. Aynı zamanda zihnimize de algısal kodlar yüklenmeye başlıyor ve zihinsel ‘ben’liğin gereklerine yöneliyoruz. Örneğin; sütün ne olduğu ile ilgili algısal kodlar oluşarak, tadı ile ilgili bir algıya ulaşıyor, içtiğimiz şeyin su olmadığını kavrayabiliyoruz. Daha sonra duygusal ‘ben’liğin gerekleri ile karşılaşıyoruz, ablamızı/abimizi kıskanıyoruz, arkadaşımıza darılıyoruz v.s. Sonrasında kapital ‘ben’liğin bizden beklentileri ile karşılaşamaya çalışıyoruz. Benim defterim, benim çantam ile başlayan bu süreç benim arabam, benim evim, benim param gibi kalıplarda ömür boyu devam ediyor. Büyüdükçe anlamlandırma ve nesneleştirme de devam ediyor. Dışımızdaki eşyaya ait algısal kodlar da bütünün parçaları olarak zihnimizdeki yerini almayı sürdürüyor.

Ekonomi/İktisat Teriminin Anlamı ve İhtiyaçlar Faraziyesinin Eleştirisi

reddear | 05 October 2010 11:59

İktisat/Ekonomi; Sonsuz gereksemeleri karşılamak için sonlu üretim kaynaklarıyla insanlar tarafından yapılan etkinliklerdir.
Bu önermeye itiraz edebilirim. Bu itirazımı önermelerdeki ihtiyaçların sınırsızlığı faraziyesi üzerine yapabilirim. Demem şu ki, aslında gereksinimler/ihtiyaçlar sonsuz/sınırsız değildir. Gereksinimlerin/İhtiyaçların sonsuzluğu/sınırsızlığı, tüketim olgusunu sınırsızca tahrik/teşvik etmek/ayartmak isteyen kapitalistlerin/sermayedarların/anamalcıların düşüncesini/fikrini öne çıkaran kapitalist bir faraziyedir/varsayımdır. Aslına bakarsanız kapitalist ekonomik örgütlenme/kapitalist düzen(sistem) daima/sürekli daha fazla/çokça kullanmayı/tüketmeyi ön plâna çıkartıp salık vermekte/tavsiye etmekte, dahası beşeriyeti tüketim olgusu için değişik araçlarla ayartmaktadır/teşvik etmektedir/kışkırtmaktadır. Bu durumda gezegendeki üretim girdilerinin/üretim kaynaklarının hızla azalmasına/tükenmesine ayrıca varsıllarla yoksullar arasındaki tüketim/kullanım farkının artmasına, gelir dağılımı eşitsizliğinin çoğalmasına neden/sebep olmaktadır. Bundan dolayı sınırsız ihtiyaçlar tarifi uygun değildir. Böyle bir durumda sınırsız ihtiyaçlar anlayışı ideolojik bir önerme durumuna gelmekte ve kapitalist sistemi açıklayan önermeleri beşeriyetin önüne koymaktadır ve hatta dayatmaktadır. Yeni bir düşünceye ihtiyacımız vardır.

ARKANDA DENİZ

mavilikler | 27 August 2010 10:11

İstanbul’da olmak var!

Sabah yürüyüşe çıkmışsın. Dönüşte fırından ekmek alacaksın. Bu son derece sıradan görünebilecek durum, İstanbul’daysan olağanüstü bir şölene dönüşebilir.

Martılar da katılır işin içine. Deniz zaten hep vardır… Sonsuzluk katar her şeye. Küçücük bir hareket, önemsiz bir durum bile sonsuzluğun içinde başka başka anlamlara bürünür. Hiçbir şey yok olamaz sanki, fonda deniz varsa.

Hele o yosun kokusu… Ekmek falan silinir aklından. Kıyıda bir banka bırakırsın kendini. Önünde derya deniz… Sen de ondan bir parça olur, sonsuzlaşırsın.

Sevgiliye… ( Sahibini Arayan Şiir … )

firatocal | 29 July 2010 09:57

hatıralar istiyorum unutulmayacak
bir dokunuş istiyorum sonsuza dek hep kalacak
eellerini gözlerini istiyorum yanlızlığımı unutturacak
sevmeni istiyorum beni dünyalar benim olacak

sevgilim demek tek dileğim sana
saçlarını okşamak dağıtmak isteğim esen deli rüzgarda
dokunmak tenine bir mesaj kalbine dudklarımdan
işte bu seni sevmek bitmek bilmeyen sonsuz bir arzuyla

esmer sevdim yalnız kalbimde
sevilmeyi hakkeden bir tek sevgiliyi
istedim ona ulaşmayı düşlerimde
aaahh ahh nasıl isterdim bir yolunu bilmeyi

kolay değil sevgisizlik
anılarım yapayalnız çekilmiyor sensizlik
eriyorum karanlık odadaki anlamsız bir mum gibi
gözlerim arıyor değerli gerçek bir sevgili

SONSUZLUK

mavilikler | 13 June 2010 14:40

Şu anda sadece ellerimi tut, olur mu? Boş ver her

şeyi bunun dışında. Gökyüzü ve ellerimiz, diye düşün. Martılar, deniz, simit ve çay… sonra ellerimiz, diye düşün.

Sonsuzluğu hatırlatan, yüzyıl önce de var olup yüzyıl sonra da var olacak tüm bu şeyler arasına ellerimizi de koyduğunda göreceksin ki, onlar da diğerlerinden daha az ait değiller sonsuz olana.

Çamaşır makinesi, oturma grubu, düğün davetiyeleri… unut! Tüm bunların birer ayrıntı olduğunu, mutluluğumuza giden yolu döşeyen taşlardan sadece biri olduğunu hatırla! Çünkü şu an burada olmamızdan… gökyüzü ve martılarla bir arada birbirimize bu kadar yakından kalplerimizi duyurup, gözlerimizle sevgimizi anlatabilmemizden daha önemli olamaz hiçbir şey!

SONSUZLUKTA BİRKAÇ SANİYE

mavilikler | 02 April 2010 12:56

Çocuğun elleri simsiyah… Kire pasa bulanmış baştan ayağa. O’nun birkaç adım ötesindeki diğer çocuksa, tertemiz giysileriyle pırıl pırıl parlıyor yanımda. “Benim çocuğum!..” diyorum içimden. “O’nu kire bulamadım ben. Bu çocuğun annesi gibi bir başına bırakıp salmadım ortalığa.”

Annesini düşünüyorum sonra. Üstü başı perişan, genç bir kadın beliriyor zihnimdeki boşlukta. Ne yapıyor, diye baktığımda sadece bakıyor olduğunu görüyorum. Yaptığı iş, öylece durup gözlerime bakmak yalnızca. Belki de bu şekilde gerçekten de birşeyler yapıyor kendince. Ya da… bana birşeyler anlatıyor.

İKİ KİŞİLİK DÜNYA

admin | 12 February 2010 09:19

Bir yüzde anlamaya çalışıyordum dünyayı. O çizgilerde, çizgileri yaşayan bir yüze dönüştüren ifadelerde dünyanın tüm sokaklarını geziyordum teker teker.

Bu masada, sağıma denizi almış, sonsuzluğun nefesini duyarken yüzümde… Bir kez olsun bakmıyordum sağıma… Kendimi uçsuz bucaksız bir alanda bir zerre gibi hissedebilmek; bu zerreyi büyüten, ‘ben’ yapan herşeyden sıyrılıp, kendimden başka çok az şeye yer kalan bir dünyayı bu kez kendim olmadan, yeni baştan keşfedebilmek için… başka bir yol bulmuştum çünkü: Diğer masalardaki insanların denizde aradıklarını, ben bir yüzde bulmuştum.