İktisat/Ekonomi; Sonsuz gereksemeleri karşılamak için sonlu üretim kaynaklarıyla insanlar tarafından yapılan etkinliklerdir.Bu önermeye itiraz edebilirim. Bu itirazımı önermelerdeki ihtiyaçların sınırsızlığı faraziyesi üzerine yapabilirim. Demem şu ki, aslında gereksinimler/ihtiyaçlar sonsuz/sınırsız değildir. Gereksinimlerin/İhtiyaçların sonsuzluğu/sınırsızlığı, tüketim olgusunu sınırsızca tahrik/teşvik etmek/ayartmak isteyen kapitalistlerin/sermayedarların/anamalcıların düşüncesini/fikrini öne çıkaran kapitalist bir faraziyedir/varsayımdır. Aslına bakarsanız kapitalist ekonomik örgütlenme/kapitalist düzen(sistem) daima/sürekli daha fazla/çokça kullanmayı/tüketmeyi ön plâna çıkartıp salık vermekte/tavsiye etmekte, dahası beşeriyeti tüketim olgusu için değişik araçlarla ayartmaktadır/teşvik etmektedir/kışkırtmaktadır. Bu durumda gezegendeki üretim girdilerinin/üretim kaynaklarının hızla azalmasına/tükenmesine ayrıca varsıllarla yoksullar arasındaki tüketim/kullanım farkının artmasına, gelir dağılımı eşitsizliğinin çoğalmasına neden/sebep olmaktadır. Bundan dolayı sınırsız ihtiyaçlar tarifi uygun değildir. Böyle bir durumda sınırsız ihtiyaçlar anlayışı ideolojik bir önerme durumuna gelmekte ve kapitalist sistemi açıklayan önermeleri beşeriyetin önüne koymaktadır ve hatta dayatmaktadır. Yeni bir düşünceye ihtiyacımız vardır.Geleneksel/Klasik iktisat tanımının ana faraziyelerinden biri olan ihtiyaçların sınırsızlığı doğru değilse zıttının doğru önerme olmasını düşünmem gerekir. Açıklamam şu ki, gereksinimler/ihtiyaçlar sınırlı/mahdut olmalıdır.Beşeriyetin gereksinimleri/ihtiyaçları mahdut mudur/sınırlı mıdır gayri mahdut mudur/sınırsız mı? Bu sorunun yanıtlanmasına evvela ferdi/şahsi/bireysel insandan ve şahsi insanın zorunlu/vazgeçilmez gereksinimlerinden başlayabiliriz. Yalnız başına insan, zorunlu gereksinimlerini gidermek için, ne kadar fazla yerse yesin ne kadar fazla içerse içsin, günde üç öğünü ve 2 ya da 2,5 litreyi, bilemediniz beş öğünü ya da 10 litreyi aşamaz. Keza, dayanıklı tüketim malları için de geçerlidir. Buzdolabı, televizyon vs. gibi beyaz, siyah ve gri nesnelerden/eşyalardan tahminimce kimse birikim yapmaya, zevk için biriktirmeye ya da onlardan koleksiyon yapmaya kalkışmaz. O halde neden insan gereksinimlerinin/ihtiyaçlarının sonsuz/sınırsız olduğunu anlatıyoruz? Şu nedenlerden dolayı olabilir; Beşeriyet benzer konularda sonlu/mahdut/sınırlı miktarda kullanır/yer, içer, giyer ve kısaca aslında tüketir. Amma velâkin ferdi/şahsi/bireysel insanın gereksinimlerine/ihtiyaçlarına özellikle ilk etapta zorunlu gözükmeyen daha sonra duruma göre zorunlu olan sürekli yeni nesneler/maddeler ve yeni varlıklar eklenir. Bu durum iktisadi/ekonomik, ilmi teknik ve teknolojik yaşamdaki değişimlerle ve gelişmelerle ayrıca beşeriyetin/insanlığın gelirindeki ve beğenilerindeki, zevklerindeki değişmelere de bağlı bir durumdur. 1980 lerin ortalarından itibaren ya da sonlarına doğru üretim sürecindeki yeni ürünleri/hizmetleri ve malları ya da 1980 lerin sonlarından itibaren kullanmaya, yemeye, içmeye ve giymeye hülasa tüketmeye başladığımız ürünleri düşündüğümüzde bu durumu açıkça gösterebiliriz. İlaveten gezegendeki beşeriyetin/insanoğlunun sürekli çoğalması ve istemlerin artması da gereksinimlerin çeşidini ve değişik türdeki lüzumlu ürünleri/malları ve hizmetleri çoğaltır. Çinin dünyaya açılmasıyla Çin örneği üzerinden kafa yorabiliriz. Çinli vatandaşlar, büyüme ve gelir artışıyla birlikte ekonomileri de dünyayla alış-veriş içinde oldukça ve dünya ekonomisiyle bütünleştikçe daha fazla ürün/mal tüketecektir, isteyecektir ya da iktisat jargonuyla talep edecektir. Çinlilerin bu istemleri/talepleri dünya ekonomisindeki toplam istemi/talebi sayısal olarak yani miktar ve çeşitlilik açısından muhakkak etkileyecektir. Bu durumda Çinlilerin gereksinimlerinde artış olacaktır. Bu durumda insanların belli bir seviyede karşılaştığı ihtiyaçların sınırsız olmasa da belli aralıklarla arttığını göstermektedir. Bu kısa açıklamalar bile sonlu kaynaklar ve sonsuz gereksinimler ya da gereksinimlerin belli aralıklarla çoğalması ifadelerinin gerçeği yansıtmayan asılsız önermeler olmadığını göstermeye yeterlidir. Bazı kişilerce ortaya atılan sonlu gereksinimler ifadesi sonsuz ihtiyaçlar önermesine göre daha fazla tartışma götürecek bir anlatımdır.
yorumlar
Sınırsız olan ihtiraslardır, ihtiyaçlar değil. Ama toplumun küçük bir kesiminin ihtiraslarının, diğer kesimin ihtiyaçlarını perdelediği bir ekonomik sistemde ihtiyaçların sınırsızlığı uydurması devam edecektir. Başka türlü, kaynakların sadece %20’ine sahip olanlar bu kaynakların %80’nini tüketemeyecektir.
her doğal süreç gibi -ki ekonomik düşüncede doğal bir süreçtir bence- ekonomik düşünce süreci de toplumlar değiştikçe kendiliğinden değişecektir. yani biz ne kadar eleştirip yorumlasakta o kendi ömrünü doldurmadan değişmeyecek. tabi farkında olmak için üzerinde düşünmekte lazım ki ne kadar çok kişi yanlış olduğunu düşünürse sonu o kadar yakın demektir.
tez gibi olmuş syn reddear..
insanın ihtiyaçlarının sınırsız olmasının kapitalist bir varsayım olmasıyla birlikte Kuran da Allah, insanın özelliklerinden bahsederken açgözlü olduğundan ve yetinmesini bilmemesinden bahseder. bağlantıfakat işte insanın karakterinde bunların olmasından dolayı da Kuranda defalarca insanın bunlarla mücadele etmesini ve bu içgüdülerini dizginlemesi daha da doğrusu nefsini terbiye etmesi emredilir.iktisat sonuçta insan davranışlarına göre varsayımlardan hareket edip piyasa işleyişini yönlendirmeye, düzenlemeye sınırsız ihtiyaçlar için sınırlı kaynakların verimli kullanılabilmesi için çalışır.sizin savınızı destekleyen bir özlü söz: ne kadar şeye ihtiyaç duyduğun değil ne kadar şeye ihtiyaç duymadığın önemlidir.