Şu anda sadece ellerimi tut, olur mu? Boş ver her
şeyi bunun dışında. Gökyüzü ve ellerimiz, diye düşün. Martılar, deniz, simit ve çay… sonra ellerimiz, diye düşün.Sonsuzluğu hatırlatan, yüzyıl önce de var olup yüzyıl sonra da var olacak tüm bu şeyler arasına ellerimizi de koyduğunda göreceksin ki, onlar da diğerlerinden daha az ait değiller sonsuz olana.Çamaşır makinesi, oturma grubu, düğün davetiyeleri… unut! Tüm bunların birer ayrıntı olduğunu, mutluluğumuza giden yolu döşeyen taşlardan sadece biri olduğunu hatırla! Çünkü şu an burada olmamızdan… gökyüzü ve martılarla bir arada birbirimize bu kadar yakından kalplerimizi duyurup, gözlerimizle sevgimizi anlatabilmemizden daha önemli olamaz hiçbir şey!
yorumlar
daha var sandım kısacıkmış şaşırdım güsel gidiyordu sanki
Aslında haklısın. Yazının üzerinde biraz daha çalışsaydım, çok daha güzel bir sonuç çıkabilirdi. Bazen kelimeler birbiri ardına çok rahat bir şekilde akıp gidiyor. Ama kimi zaman da iki kelimeyi bir araya getirmekte zorlanabiliyor insan. Böyle kelimelerin bize küstüğü zamanlarda kendimizi ille de yazacağım diye çok da zorlamamamız lazım. Ben de zorlamak istemedim ama bu sefer de kısacık bir yazı çıktı ortaya. Göndermeseydim daha iyi olurdu diye düşünüyorum şimdi.
Güzel bir başlangıç olmuş.Tabi ki bence de daha uzun olsa iyi olurmuş.Olsun.İleride uzatıp tekrar yayınlarsın belki.
Uzatıp tekrar göndermeyi ben de düşündüm Witamin. Belki yaparım. Ama tuhaf kaçar diye korkuyorum. En iyisi, bu durumdan ders çıkarıp, bir daha içime tam olarak sinmeyen, yarım kalmış duygusu veren hiçbir yazıyı göndermemek.
haklısın şartları fazla zorlamamak lazım.Bu yazıyı uzatır yazarsın sonra bakarsın göndermek içine siniyor mu,sinmezse göndermezsin:) Belki çok yoğun ilham gelir, yazı öyle güzel bir yere gider o zaman tuhaf kaçmaz hatta memnun kalınabilir.
Haklısın.
mavilikler; devamını bekleriz:)tam hayallere dalmışken bitiverdi. dondurmasını elinden yere düşüren çocuk gibi kalakaldım:(
Lavinya, hiç sorma. Ben de yazıyı tekrar okuyunca seninle aynı duyguyu yaşadım. Hafif’e yazı göndermek benim için çok başka, çok heyecan veren birşey haline gelmeye başladı. Demek ki en güzel şeyleri bile abartmamak lazım. Bu yazı bana ders olsun, bir daha ille de yazı göndereyim diye alelacele birşeyler karalayıp yetiştirmeye çalışmayayım.
Yalnız bu arada çok isabetli birşey yaptım sanırım. Yazı zaten fazlasıyla kısa, o birkaç satırın arasına bir de tutmuş koca bir resim koymuşum. Bu yüzden olduğundan da kısa göründü yazı. İşte resmin yerinde küçük bir değişiklik yaparak hiç değilse bu hatamı gidermiş oldum. Yazı daha bir uzamış gibi göründü gözüme, içim biraz olsun rahatladı.
evet garip bir duygu hafifte yazının yayınlanış süreci, sonra “beğendim- beğenmedim”yönünde aldığı eleştiriler hepsi hoş bir heyecen yaratıyor haklısın. çok uzun yazıları akıcı bir dille yazılmadıysa okuyamam bu yazı pembe düş gibi akıp gidiyordu:)kısa ve öz olmuş diyelim,ben çok beğendim.ama dondurmamı geri istiyorum bir daha ki yazıda:)
Çok teşekkürler Lavinya’cığım. İçime su serptin.
son pragrafda bilincaltı yine boş durmuyor. beşi bi yerde , oturma grubu , camaşır makinesi … yıllar önce arkdaşımdan aldığım bir borc aklıma geldi. sıkışıktı durumlar biraz sonra ödeyebilirmiyim dediğimde kabul etti…ama ödeyene kadar gelip her gün aramızda 3 ün 5in lafımı olur diyerek bana borcu hatırlattı… kızlar da onun gibimii acaba , istediklerini alana kadar hergün gelip aşklarının ellerindeki en değerli şey olduğunumu hatırlatırlar…
Düğün öncesinde, yazıda sözünü ettiğim türden ayrıntılar o kadar fazla önemseniyor ki, esas mesele gözden kaçmaya başlıyor. Çamaşır makinesiydi, bilezikti, derken gözler de eller de çok uzaklara itiliyor. Evlilikte de sürüyor çoğunlukla bu durum. Küçücük ayrıntılara gösterilen özenin onda birini eşler birbirlerinin ihtiyaçları konusunda göstermiyorlar çoğu kez. Sonra da evliliğin aşkı öldürdüğünden şikayet ediyor herkes. Sanki kendilerinin bu ölümde en küçük etkileri yokmuş gibi…