bildirgec.org

mutsuzluk hakkında tüm yazılar

Oyun

hurie | 17 February 2011 14:13

Olmadı.Yine olmadı.Oysa ki bu sefer olacaktı,bu sefer onun istediği olacaktı ve o mutlu olacaktı.Ama eli kolu bağlı kaldı yine.Olanlar tesadüf mü yoksa ters giden hayat değil kendisi miydi?Hata neredeydi,hata kimdeydi,olması gereken bu muydu,doğru olan,haklı olan neydi?Cevabını bilmediği sorular beynini kemiriyordu uyuşturuyordu adeta.

Zor iştir mutsuz olmak!!

kuyudaki ses | 04 February 2011 19:50

....
….

göreceli değildir aslında mutluluk denen şey.. insandan insana değişmez o öyle.. öyle basit bişi değildir çünkü kendileri… 1 saniye önce aldığınız haberle, sevinç çığlıkları atıp gözlerinizden mutluluk saçarken, 1 saniye sonra.. ay benim tırnağım kırıldı “çok mutsuzum” diyemezsiniz..!! yok öle bişi!! Yıkın bu kafanızdaki mutsuz olmam gerekiyor çabasını.. çaba diyorum çünkü mutsuz olmak aslında baya zor iştir… her baba yiğit mutsuz olamaz öle.. baya gayret gerektirir.. özverili bir çalışma da tabii.. devamsızlık yapmadan “burada! “ demeniz lazım her gün mutsuzluğunuza …ödevlerini eksiksiz teslim edip.. sözlü notu içinde yalakalık yapmanız lazım ona.. eğer bunları yapıp bide iyi bir öğrenci olursanız… Ooovv! tebriklerrr!! Başardınız.. artık mutsuzsunuz… değmeyin keyfinize…

Sevgisiz insanları tanıyalım

bige | 30 May 2009 11:26

sevgisiz büyümüş insanların bitakım özellikleri

  • laf keser,karşındakine saygısız,sonuna dek dinlemeye tahammülü yok arkadaşın
  • kadınerkek herbi kimseleri kıskanır,birinin taktığı küpede olur bu şal desenli aptal bir kravatda
  • mutlu olanı çekemez,güne günaydınla başlayana bile küfretcekdir nerdeyse
  • kendini hep mutsuz tutar,mutlu olceği mecralara bilhassa uğramaz,gidip günbatımını bile izlemez,çoğunlukla çünkü kendini iyi hissetmek istemez,hep mutsuz olcekki kendine diğer insanları sevmemek için sebep yaratsın,
  • gitceği yere geç kalır,hayatındaki timing gerektiren herbişeyi kendide habersiz (bilinçaltından) geciktirerek yapar,herkesin sinirlerini oynatmak,laf işitmek,bir işin sırf kendi yüzünden ertelendiğini görmek ister çünkü o zaman dikkat çeker, fırça yediğinde kendine gelir,vay anasını ben olmasam nelerde aksıyormuş yoğsam bu kişi alıp karşısına bana bunu bi daha etme diye tembih etmezdi diye kendini teselli ederek kendine önem atfeder.
  • bencildir,çevreyi onu bunu çok düşünüyomuş ayağına yatar ama hepsi sadece lafta kalır,kendiyle başbaşa kaldığı ilk an anasını satayım lan bana ne onun derdinden diyiverip,kıç devirip uyur.

BİR KADININ EN ÇOK İSTEDİĞİ ŞEY

keremx | 16 November 2008 16:23

BİR KADININ EN ÇOK İSTEDİĞİ ŞEY

Bu kadını ölünceye kadar bu derece tanıyıp bilmezdim.. Başta dünyaca sevilmesine de pek anlam verememiştim. Evliydi. Çocukları vardı. Varlıklıydı. Zengindi. En önemlisi prensesdi. Ama sık sık başka erkeklerle ismi anılıyordu. Sevgililerinden bahsediliyordu. Yine de İngiltere kamuoyu başta olmak üzere halk tarafından çok seviliyordu. Malumunuz paparazzilerden kaçarken bir trafik kazasında 36 yaşında hayatını kaybetti. Prenses Diana’dan bahsediyorum.

İngiliz gizli servisi tarafından öldürülmüş olabileceği söylendi. Diana ile birlikte geçirdiği kazada ölen Dodi el Fayed’in babası Muhammed el Fayed, Prenses ve oğlunun, Diana hamile olduğu gerekçesiyle öldürüldüğünü öne sürüyor. Yine iddiaya göre İngiliz kraliyet ailesi Müslüman bir varis istemediği için İngiliz Gizli servisine bu cinayeti işletmişti.

Her neyse insanların özelini, sırlarını sorgulamak haddime değil. Olmuş bitmiş bir olay üzerine komplo teorileri üretmeyi de sevmem. Ancak ölümünden sonra Diana’nın ortaya çıkan şu mektubu ilgimi çekti:

Anlamıyorum

makaleci | 03 June 2008 01:32

Neyi mi?

Ne fark eder… Anlamıyor olduktan sonra cidden ne fark eder?

Çözemediğin şeylerin beni ısrarla çevrelemesi makus bir talih diye mi adlandırılacak bir süre sonra acaba tarafımdan,

yoksa

anlayamamaktan dolayı böyle bir kabullenişi tercih etmeyen bünyem çoktan asi bir duruş sergilemiş olabilecek mi?

Zor…

anlayamamak bile ne kadar zorken,

peki ya sonuç,

bunca zihin bulanıklığının bir bedeli, çözüme erişmenin yorulmuş ama emek vermiş tatlı vehameti var mı üzerimde? Hayır…

Üzgünüm

darjeeling | 24 May 2008 17:17

Dün,mutlu bir çiftin çekildiği resim karesine girdim ister istemez mutsuz yüzümle. Gözlerim ağlamaklı, boğazımda düğümlenmiş sen ve fotoğraf çektiren çiftin mutluluğu.. Orada tesadüfen oturuyor olmak mıydı suçum? Ben de mutluydum bir zamanlar, ne oldu bize bilmiyorum.. Şimdi ise başkalarının fotoğraf karelerini kirletiyorum.. Üzgünüm..

OSETYA LI ÇOCUK -3 (final)

neslihanrelecni | 22 March 2008 13:16

(TERÖR KURBANI TÜM ÇOÇUKLAR İÇİN YAZILMIŞTIR,OSETYALI ÇOCUKLAR İLHAM KAYNAĞIDIR)

Kurtulsam bile kim silecek içimdeki bu nefreti
Kim verecek çocuksu sevinçlerimi geri
Neden burdayım ben anne
Bize biçilen bu korku bu ölüm bu esaret bu kan neyin bedeli
Kim kurtaracak bu kirli düşüncelerden bu öfkeden beni
Kim unutturacak bana yaşadığım bu şeyleri
Ne yaptık biz neden öldürüyorlar bizi

Ben büyüdüm anne irin ve kan içinde
Ve öğrendim
Yüreğine korku girdiği zaman büyürmüş insan
Yüreğine nefret girdiği zaman büyürmüş insan
ÖLÜMÜ BİLDİĞİ ZAMAN BÜYÜRMÜŞ İNSAN

ARTIK SİZİ DUYMUYORUM!!

zeyynep | 08 October 2007 09:58

Hayatımın geri kalan kısmını başkalarının mutluluğu için çabalamakla geçirmek istemiyorum. Sırf birileri mutlu olsun, üzülmesin, gönül koymasın diye kendi mutsuzluğuma sebep olmamalıyım. Artık gönlümün dilediği gibi yaşamak istiyorum ben. Hesapsız, sorgusuz, sualsiz… Yaptığım hatalar için hayıflanmayı bırakın artık olmaz mı? Bazı şeyleri öğrenmem için hata yapmam gerekiyorsa bırakın yapayım…
Hayatımdaki yerleri “dış kapının mandalı” konumunda olan insanlar bile her şeye burunlarını sokmaktan kendilerini alıkoyamıyorlar. Bundan böyle kulaklarımı kapattım ve sizi duymuyorum.
Neden her zaman mutlu olmak ya da mutlu etmek zorunda olayım ki? İçimden nasıl davranmak geliyorsa öyle davranacağım. Ağlamaksa ağlamak, gülmekse gülmek, neyse ne iştee…
Biraz olsun kendinize gösterilmesini istediğiniz saygıyı başkalarına da gösterin…
Bundan sonra benimle ilgili verebileceğiniz tek karar hayatınızda bana yer olup olmadığıdır. Gerisi boşş gerisi yalan…

GÜVENSİZLİK PROBLEMİ

Ahmet Meliksah | 25 August 2007 03:51

GÜVENSİZLİK PROBLEMİ

Olmak istediğim biri var aslında. Kirli ve yaşanılması zor olarak algıladığım bu dünyada kendimi korumak için olmak istediğim, olmak hayalini kurduğum diyeyim, biri var aslında. O kişi ki, bütünüyle benim varoluşsal kimliğimle çelişen bir karaktere sahip. Kendimle olan sert mücadelemde bir türlü onun tarafına geçmeyi ve kendimi değiştirmeyi başaramadım.
Ahlaki yargılarım ve ahlak anlayışım, temel anlamda hayatı yaşama ve ideal olarak gördüğüm hayatı tanımlama biçimimi de etkiliyor, bu bir gerçek. Ancak değerlerin sıfırlanmaya başladığı modern dünyada pek işe yaramayan ahlaki yargılarım, aslında işe yaramamasının nedeni de benim hayatım ile hayata bakış şeklim, onu tanımlayışım arasındaki uçurumdur, beni acı çekmeye eğilimli bir ruh haline bürünmeye zorluyor.
Mutlu olmak için kutsal bir aşk, sevgi ya da bunun gibi soyut özelliklere sahip algılarımın bir şekilde izole edilmesi gerektiğini bilmeme rağmen, bu izolasyon sonucu olmaya doğru gideceğim kişi benim öyle hoşlanabileceğim bir kimliğe sahip olmayacağı için bir ikilemde kalıyorum. Bunun sonucunda olan şey ise şu: iki arada bir derede kalmış bir kişilik ve umuda lanet etmesine rağmen inadına umut etmeyi bırakmayan iradesiz ve güçsüz bir karakter.
Bencillik denen cevheri yeterli dozda almalı insan. O zaman belki mutlu olabilir. Bir arkadaşımın deyimiyle “ben olmadan biz olamayız” düşüncesi her ne kadar kulağa hoş gelse de “sen olmadan biz olamayız” düşüncesinden de kurtulamıyorum. Sevdiğim insanlardan beklediğim, onlara vermeye çalıştığım şey, ama onlar bunu anlamakta çok güçlük çekiyorlar. Bana, onlara verdiğim şeyi vermekten kaçınıyorlar ve içgüdüsel olarak ilişkiyi siyasi bir düzleme çekmekten kaçınmıyorlar. Bunun sonucu güvensizliktir. Güvensizlik ise bir ilişkinin dibine dökülecek olan kibrit suyu, sevgiyi havaya uçuracak olan TNT kalıbıdır.
İlişkiler, doğaları gereği güvensizliği içinde barındırıyor. İnsanlar bu güvensizlikten kurtulmanın yollarını arıyorlar mı, bilmiyorum, ancak bildiğim bir şey var ki: insan, kendisi de dahil birilerine güvenmekte oldukça zorlanıyor. Freudyen bir bakış açısıyla, belki çocukluktan kalma bir sorun, oyuncakları ya da oyun arkadaşları ile ilgili bir problem vardır ki, hala onu çözmekten aciz kalmıştır. Ya da mutluluk denen şeyin karşıdaki insanın kendisine köle olmasından, itaat etmesinden öte bir anlamı olmadığına inanıyordur. Böyle midir bilinmez, ama güvensizlik zehirinden kurtulamadığımız da bir gerçek. Öyle ki, iki kişi arasındaki ilişkilerden tutun da, aile içi ilişkiler, anne-baba ve çocuklar arasındaki ilişkiler, aileler arası ilişkiler, partiler-görüşler arası ilişkiler, devletlerarası ilişkiler, ilişki kurabilecek araya sahip olan herkes ve her şey bu acıdan ve mutsuzluktan nasibini almış durumda.
Nasıl kurtulacağız, kurtulmalı mıyız? Öncelikle bu durumu benim gibi bir hastalık semptomu olarak görenler bu durumdan kurtulunması gerektiğini düşünecekler, ancak yine benim gibiler bu durumdan kurtulmak için partnerlerine daha fazla köle olacağı için bu olumsuz duruma herkesten daha fazla maruz kalacaklar, acı çekecekler ve mutsuz olacaklar.
Fakat bu durumu mutlu olmak için kullanılması gereken bir ilaç olarak algılayanlar, bu durumdan şikayet etmedikleri sürece mutlu olacaklar. Bu kısırdöngüsel durumda bu sorundan kurtulmak mümkün olmayacak, hatta bu durum bir sorun olarak dahi algılanmayacak.
Alışmaya çalışmak lazım…