
Olmadı.Yine olmadı.Oysa ki bu sefer olacaktı,bu sefer onun istediği olacaktı ve o mutlu olacaktı.Ama eli kolu bağlı kaldı yine.Olanlar tesadüf mü yoksa ters giden hayat değil kendisi miydi?Hata neredeydi,hata kimdeydi,olması gereken bu muydu,doğru olan,haklı olan neydi?Cevabını bilmediği sorular beynini kemiriyordu uyuşturuyordu adeta.Ama artık ağlamıyordu hayal kırıklıklarına,başarısızlıklarına.Bir oyun bulmuştu kendine çocukça.Çocukken oyun oynarken herşeyi unuturdu çünkü.Onu dışlayan arkadaşlarını unuturdu evinde tek başına oynarken,anne babasının tartışmasını duymazdı, bahçedeki havuzda, gazete kağıdından gemisini yüzdürürken.Oda oyun oynuyordu yine çocukluğunda ki gibi yaşadıklarını unutmak için, üzüldüğü şeyleri yoksaymak için.

İşten ayrılmak zorunda bırakıldığında,en yakın arkadaşını kaybettiğinde,ailesinden uzaklara gittiğinde,haksızlığa uğradığında,sevdiğinin ihanetinde…Sakindi,durdu düşündü,yapılacak birşey olmadığına karar verdi. Belki de vardı,savaşmalıydı olanlarla,ama onun savaşacak gücü yoktu,yorulmuştu aynı sonlardan,kötü insanlardan.Savaştığı sadece kendisiydi.Ağlamadı.Ağlamayı unutalı çok olmuştu,şaşırmıyordu artık hiçbir yaşadığına.Yine şaşırmadı.Kapattı gözlerini hiçbirşey görmedim, duymadım, bilmiyorum demek için kendine.Hayır uyumuyordu.Gerçekten daha gerçek yaşadığı hayallerine daldı yavaş yavaş.Hayal kurmaktı onun oyunu,ilacı,çaresi.Hayal kurarak tatmin ediyordu mutluluk ihtiyacını.Gerçek gibi yaşadığı hayalleriyle…Dayanamıyordu yoksa.Bir başına hayatta kalmak kolay değildi bu koca şehirde.Acılarını paylaşacak bir kişinin bile olmaması yanında,katlanılacak şey değildi.O da bir kalkan yapmıştı kendine çocukça, kendini korumak için.Bu çocukça oyun onun zayıflığı mı yoksa güçlülüğü mü bilmiyordu.Kurduğu hayaller ona ayakta kalma gücü, dayanma gücü veriyordu.Toz pembe bir dünya kurup arada bir içine giriyordu, olmasını istediği kadar güzeldi bu dünyada herşey.Mutlu oluyordu, güçlü oluyordu, dayanabiliyordu, kendi mutsuzluğuyla savaşıp galip geliyordu.Savaştığı sadece kendisiydi, başkalarıyla savaşmayı zaten bırakmıştı.Güçlü olmanın,herşeye göğüs gerebilmenin, mutlu olmanın tek ideal yolu var mıdır?Herkesin ki kendine midir?Sonuç aynı olduktan sonra yol önemli midir?Önemli olan sadece kişinin kendisi midir?
yorumlar
Eğer bilseydi aslıda hayatın bir oyundan ibaret olduğunu ve bilseydiki o oyunu er ya da geç kaybedeceğini ve yine bilseydiki bütün ser. efsizlerin yaptıklarına da oyun diyorlar… o bir daha oyun oynamazdı…tıpkı ben gibi…
Sevgili Hurie, yazınızı çok beğendim. Düşüncelerinizi çok güzel ifade etmişsiniz ve önemli noktalara değinmişsiniz. Hiçbirşey tesadüf değildir. Çocukluk yılları çok özel zamanlardı gerçekten. Ama insan az çok çocukluğunda kendini belli ediyor. Büyüdükçe, bilgilerimiz, tecrübelerimiz artıyor. Prensipler ediniyoruz. Ancak bazı insanlar belki de çoğu, çocukluklarındaki saflıklarını, masumiyetlerini kaybediyorlar. İnsanlar içindeki kötü duygulara teslim olmamalı diye düşünüyorum. Duygular ne kadar vazgeçilmez olsalar da, duygularımıza hükmeden düşüncelerimiz olmalı diye düşünüyorum. Gerçeklerden kaçmak onlara yakalanmayı engellemiyor. Kendimizi korumalı, savunmalı güçlü olmalıyız elbet. Ama hiç bir zaman orantısız güç kullanmamalıyız. Haklı olmamız tepkimizin şiddetini haklı kılmaz. Dozu iyi ayarlamak lazım. Ayrıca hayal kurmak ve onları gerçekleştirmek için çalışmamız yapılacak en güzel şeylerden bir ikisi diye düşünüyorum. Sonuçlar önemlidir ama bence sonuca giden yollar da en az onun kadar önemlidir. İnsan doğru yoldan sapmamalı bence. Kestirme yol herzaman en iyi yol değildir. İnsan kendini düşünmeli ve sevmeli, kendine güvenmeli, kendiyle barışık olmalıdır elbet ama dünya sadece kendi etrafında dönüyormuş gibi davranmamalı, bencil olmamalıdır diye düşünüyorum.Başarılı yazılarınızın devamını diliyorum.Sevgilerimle….
”Hiçbirşey tesadüf değildir. ” ömer faruk sorak bunu duymasın.bir de hurie kardeşim. noktalamalardan sonra boşluk bırakırsan hem okuması kolay olur hem de sütun sonları düzenlenir, daha iyi görünür.saygılar
“Hiçbir şey tesadüf değildir” 🙂 Yönetmen Ömer Faruk Sorak, “aşk tesadüfleri sever” isimli hoş bir film yapmış olsa da ben karşılaşacağımız kişilerin ve seçimlerimize göre olayların belirli olduğunu düşünüyorum. Hiçbir şeyin tesadüf olmadığını düşünüyorum. Burada bence önemli olan bizim hangi seçimleri yapacağımız ve hangi tepkileri vereceğimiz.
Yorum ve tavsiyeleriniz için çok teşekkür ediyorum.Tesadüf konusunda ise net düşüncelerim yok,tesadüf ve kader kavramlarını tam olarak kavradığımda karar verebilirim sanırım:)