bildirgec.org

kurgu hakkında tüm yazılar

MAZLUM AYŞE İLE PİÇ ALİ

super hero | 22 November 2010 09:17

Belki bir tersanede ihmal dolu bir iş kazasına kurban gitmişti; belki, kendini bilmez bir şoför yüzünden saçma sapan bir trafik kazasında. Belki de hayırsızın tekiydi, Ayşe ve bebeğini kim bilir hangi aç gözün uğruna terk etmişti. Ayşe kimseye anlatmazdı; kimse de sormazdı zaten.

Bir konfeksiyon atölyesinde çalışıyordu Ayşe. Ortacıydı. Bazen son ütüye yardım ediyordu, bazen de paketlemeye. Yerleri süpürüyor, diğer çalışanlara su götürüyordu.

Belki güzeldi, belki değildi. Belki başı kapalıydı, belki saçlarını hep kendine yakışacak şekilde kestirip hava atmayı seviyordu. Belki hep başı önde, mazbut mazbut yürüyordu, belki de kalçalarını sallaya sallaya herkesi davet ediyordu. Ya da belki, herkes nasıl istiyorsa öyle anlıyordu.

Sigara Kokusu

Galanthus | 15 October 2010 09:22

Bilirsin içmem, sevmem bile kokusunu…

Ama hatırlar mısın senin ellerinin kokusunu ne kadar sevdiğimi, ellerini avuçlarımın arasına alıp alıp alıp kokladığımı…

Gülerdin di mi bana içten içe, belki de anlamazdın ne yapıyor derdin bu deli kız. O deli kız sana çok aşıktı be!

Bir gün paketi aldım elime bir yandan konuşup evirip çeviriyordum, aldın elimden paketi, eline bile yakışmıyor, sana zararı dokuanacak hiç bir şeyi istemem. Hiç düşünmedin mi senin bana nasıl da zararının dokunduğunu, nasıl da içimde bir yerleri kanattığını. O gün seni o hassas noktandan yakalamıştı o deli kız, kendine zarar vererek seni kendine bağlayacaktı…

Gösteri

Galanthus | 14 October 2010 11:37

Çağırdı beni “N’olur davetlim ol” dedi.

Ben de geldim. Kıramadım onu ki kırmayı da hiç istemem ama o kırdı beni. Davetlim ol dediğinde bana hiç değilse sırf ona daha yakın olayım diye ön koltuklardan bir yer ayarlayacağını düşünmüştüm sırf onu daha yakından görebileyim diye. Hiç hayal ettiğim gibi olmadı, değil ona yakın olmamı benim geleceğimi bile düşünmemişti, beni tamamen aklından çıkarmıştı, beni unutmuştu. Geldiğimi gördüğünde şaşırdı, peki mutlu oldu mu? Daha çok şaşırdı sanırım ve mahcup oldu, diğer arkadaşları ön sıralara kurulmuştu. Bir tek ben, bir tek benim nerede oturacağım belli değildi. Ben ise yolda gelirken orkidemi almış beni görünce hem orkideye hem de oynayacağı ilk oyuna geldiğimi görmenin sevinciyle boynuma atlayacağını düşünmüştüm. Yanılmışım. Hoş geldin demeyi bile unuttu, çok heyecanlıydı, ondandır. Şaşırmıştı, mahcup olmuştu, kesin ondandır.

SPATULA

super hero | 13 October 2010 11:21

Mesela Aziz abi vardı bizim şirkette. Satın almacı. Şeker gibi adamdı. Hoş sohbetti. Herkesle çok iyi anlaşırdı. İşini iyi yapardı. Herkes de onu çok severdi. Ama bir takıntısı vardı: Sabahları, kepek ekmeğinden yapılmış beyaz peynirli tostunu yemeden kendine gelemezdi bir türlü. Yanında bir de çay.

Sabah tostunu yemezse bir tuhaf, aksi olurdu. Herkes bilirdi onun bu huyunu. Kendi de bilirdi aslında. Kaç kere demişti “Sabah tostumu yemeden kendime gelemiyorum. Asabi oluyorum.” diye. O yüzden de bizim kantinci Şener abi illa ki hazır ederdi Aziz abinin tostuyla çayını. Sakarinli.

KASEDİ BAŞA ALINMIŞ DÜNYA

super hero | 16 September 2010 10:40

Ördek adamlar Dünya’yı çok eski çağlarda başarılı bir şekilde istila etmiş, sömürgeleştirmişti. Dünya, aslında ördek adamlar için çok uzak bir yerdi; ama gezegenimizin sahip olduğu maden yatakları bu kadar büyük mesafeleri göze aldıracak kadar değerliydi.

Ördek adamlar, gezegenimizdeki değerli madenlere hayatlarını sürdürmek için ihtiyaç duyuyordu. İşin aslı, bu madenlerin değerli sayılması, hatta madenden bile sayılması, o çağlarda yaşayan insanların yanlış anlamasından kaynaklanıyordu tamamen. Altın, elmas vs. gibi kendi yaşamlarını sürdürmeleri açısından hiçbir işlevi olmayan bu madenleri matah bir şey zannetmişler, ördek adamlar gezegenimizi terk ettikten on binlerce yıl sonra bile bunların peşinden koşmaya devam etmişlerdi.

İŞTE ŞİMDİ S…

super hero | 02 September 2010 11:35

Olabilir, insanlık halidir. Herkesin başına gelebilir. Günlük hayatımızın en doğal ihtiyaçlarından biridir aslında bu; ve ne yazık ki en talihsizidir. Yok sayarız onu. Görmezden gelmek için elimizden geleni yaparız. Sırası geldiğinde en ücra köşede, en kısa sürede halletmeye bakar; sonra da ortadan kaldırırız marifetimizi. Üzerinde düşünmeyiz bile.

B. Bey’in düşünebildiği tek şeyse buydu. Sabahtan beri koşturup duruyordu. Bir sürü işi halletmişti. Bazı alacaklarını tahsil etmiş, bazı vereceklerini ertelemiş, bazı takkeleri başka bazı takkelerle değiştirmiş, dil dökmüş, güldürmüş, eğlendirmiş, biri sürü takla atmış; en önemlisi de bol bol terlemişti. O yapış yapış İstanbul sıcağında insan hiçbir şey yapmasa da terliyordu zaten.

YEDİNCİ KASABA

super hero | 15 August 2010 12:53

Her Şeyin Cevabını Herkesten En İyi Bilen Dahi Profesör P. cevabını bir türlü bulamadığı tek soruya çözüm bulmak amacıyla inzivaya çekildi. Bütün her şeyin cevabını en iyi kendi bildiği halde nasıl olur da her gün girdiği forumdaki diğer kullanıcılar bunu anlamazdı?

Her Şeyin Cevabını Herkesten En İyi Bilen Dahi Profesör P. yaklaşık olarak yedi dakika yirmi üç saniye ve kimi kaynaklara göre 47, kimilerine göreyse sadece 03 salise düşünerek cevabı buldu: Dünyadaki bütün insanları yok ettiği takdirde ikna etmesi gereken hiç kimse kalmayacaktı.

Nasıl kurgu yapılmalıdır? Bazı kurgu kavramları ve kurgu yaklaşımları

metinyrs2 | 13 August 2010 16:13

BAZI KURGU KAVRAMLARI

‘’off-line’’ ve ‘’on-line’’ kurgu

‘’Off-line’’ kurguyu kısaca taslak kurgu diye tanımlayabiliriz.Off-line kurguda orijinal ham görüntüler yerine kopyaları kullanılır.Bu yapılan taslak kurguya göre orijinaller montajlandığı zaman ‘’on-line’’ kurgu yapılmış olur.Direkt ham malzemeden yapılan kurgular da on-line kurgudur.

Örneğin video kurgusunun popüler olduğu dönemde offline kurguyapmak için çekilen ham kasetler orijinalinden daha kalitesiz bir formatta(örneğin Betecam’dan VHS’ye) aktarılırdı.Aynı film kurgusunda olduğu gibi orijinal Betecam kasetler saklanır,kurgu işlemi kopya kasetlerle gerçekleştirilirdi.Böylece hem orijinal kasetler korunmuş olur,hem de daha ucuz bir kurgu setinde montaj yapıldığı için maliyeti düşmüş olurdu.Burada önemli nokta ham kasetlerde bulunan time-code bilgilerinin kopyalarda da aynen aktarılmasıdır.Time-code bilgileri video kasette her kareyi etiketlendiren bir bilgi sistemidir.Off-line kurgu tamamlandıktan sonra her planın giriş ve çıkışları time-code listesi halinde alınır.Bu listeyi plan plan kopya kasetlerde yazılmış olan görüntülerden okuyarak oluşturmak mümkündür.Ancak gelişmiş video kurgu sistemleri, EDL(Edit Decision List/kurgu karar listesi) adı verilen bir veri dosyası oluşturur.Bu dosyayı daha kaliteli bir kurgu sistemine götürdüğümüzde orijinal kasetleri okutarak daha önce yapmış olduğumuz taslak(off-line) kurgunun aynısını gerçekleştirmek mümkün olur.İşte bu aşamaya on-line kurgu denir.
Off-line kurgu sadece video kurgusuna mahsus bir kavram değildir.Her tip kurguda kullanılmıştır.Örneğin film kurgusunda iş kopyası bastırıp kurguyu gerçekleştirmek bir çeşit on-line kurgudur.Daha sonra orijinal negatiflerle aynı kurguyu tekrar etmek on-line kurgudur.Günümüzün bilgisayarlı sistemlerinde de yüksek çözünürlüklü(hd: high defination) görüntüleri,standart çözünürlüğe(sd:standart defination) dönüştürülüp montajı yapmak off-line,sonra biten kurguyu HD olarak tekrarlamak on-line kurguya örnektir.
Off-line kurgu yapmanın çeşitli nedenleri vardır.Orijinal görüntülerin yıpranmasını önlemek,bütçeyi aşağıya çekemek bunların arasındadır.Ya da bilgisayarlı sistemlerde bilgisayarımızın HD görüntüleri montajlayacak hızda ve güçte olmayabilir.Önce kendi bilgisayarımızda off-line bir kurgu yapar, sonra EDL dosyamızla HD bir sistemde bitmiş kurgunun tıpatıp aynısını HD olarak yaptırabiliriz.Böylece bütçede büyük bir indirime gitmiş oluruz.
Birçok kurgu offline aşamasına hiç girmeden direkt on-line olarak da yapılabilir.Bu tamamen çalıştığınız kurgu setinin olanakları ve projenin bütçesi göz önüne alınarak yapımcı tarafından değerlendirilerek belirlenir.

Kurgu ve Kurgu Çeşitleri Nelerdir ?

metinyrs2 | 09 August 2010 10:02

Kurgu Nedir?

Herhangi bir filmde (sinema, belgesel, haber, reklam vs) görüntü ve seslerin birbiri ardına eklenmesi işlemine kurgu veya montaj denir. Bu işlemi yapana kurgucu, montajcı veya günün moda deyimiyle ‘’editör’’ denir. Filmi ilk icar edenler kurguyu henüz bilmiyorlardı. Yavaş yavaş kurguyu keşfettiler. Önce filmi çekerken kurgu yaptılar: Her plandan sonra arkasına gelecek planı çekerek, sırayla çekimlerle ‘’kamera içinde kurgu’’ yaptılar. Bu tabii ilkel bir teknikti. Gerçek kurgu, banyo edilen filmler kesilip birbiri ardına eklenince başladı. Böylelikle sinema bir öykü anlatabilecek hale geldi ve bir sanat biçimi olmasının önü açılmış oldu.

Teknolojinin gelişmesiyle birlikte kurgu teknikleri de değişti, gelişti. Sesli filmin sektöre girmesiyle, kurgucular artık görüntüyle birlikte ses kurgusu da yapmaya başladılar. Sonra video teknolojisinin bulunması yeni tip bir kurgu biçimini de beraberinde getirdi. Artık video kasetlerde yer alan hareketli görüntü ve sesler bir video teypten diğerine birbiri ardına kaydedilerek kurgu yapılıyordu. Ancak bu tip kurguda planların zamanı ve sırası değiştirilmek istendiğinde çoğunlukla bütün kurguyu yeniden yapmak gerekiyordu. Bilgisayar teknolojisinin gelişmesiyle birlikte kurgu yapımında yeni bir çığır açıldı. Video kasetteki görüntü ve sesler bilgisayarın hafızasına(hard disklere) aktarılıyordu. Bu teknoloji ilk çıktığı yıllarda astronomik fiyatlara satılmaktaydı ancak bilgisayarlar ve programlar ucuzladı ve kendi filmlerini kurgulamak isteyen filmcilerin çok daha rahat erişebildiği ürünler oldular. Şimdi teknolojik olarak birbirinden farklı olan kurgu sistemlerine ayrıntılı olarak göz atalım.

SivRisineKLERden nasıL kurTulDUm

super hero | 03 August 2010 21:18

Her gün dön dolaş aynı şeyleri yapmaktan sıkıldığımdan, o gün, yazlık villanın sınırına dayandığı ormanda biraz gezinti yapmaya karar verdim. Erkenden kalkıp sandaletlerimi giydim. Daha dün gece bunun ne kadar saçma bir fikir olduğunu söyleyen tatil arkadaşlarımdan hiçbirinin fikrini değiştirmesine fırsat vermeden evden çıktım.

İki dakika sonra ormanda yürüyordum.

Daha on yıla kalmadan, şimdi yürüdüğüm bu ormanlık alan villa istilasına dayanamayacak; beton duvarlar şu tepenin ta en üstüne kadar çıkacak, sadece bir tek nokta direnerek olduğu gibi kalacaktı. İnşaat sırasında önce kepçe kırılacak, sonra bu talihsizlikteki mesajı algılayamayan bazı işçilerin başına bazı talihsiz olaylar gelecekti. Akabinde, orada muhterem bir zatın yattığına karar verilecek, o nokta yatır ilan edilecekti.

Tabii bu kadar yakınlarında bir yatır olduğunu bilen tatilciler, akşamları mehtaba karşı kafayı çekmek veya aile müessesinin sınırları dışında kalan yakınlaşmalarda bulunmak gibi bu tip yerlerde sıkça görülen davranışları icra ederken huzursuzluk duymaya başlayacak; ve bölgeyi terk edecekti. Yazlıkçılar yazlık villalarını sattıkça bölgenin çehresi değişecek, bölgenin çehresi değiştikçe yazlıkçılar daha fazla villa satacaktı. Bir süre sonra da bu dağ sırtı, bir yatırın yakınlarında yazlık villa satın almayı cazip bulan, hayatı çok daha mutaassıp şekilde algılayan insanların rağbet ettiği bir merkeze dönüşecekti. Bir yazlık kasabada bu kadar çok mutaassıp insanın olması ise, hayatı algılarken mutaassıp değerleri onlar kadar ön plana çıkartmayan insanlar tarafından gövde gösterisi olarak algılanacak; ve ancak ondan sonra, en başta sormaları gereken soruyu –bence maalesef tamamen yanlış sebeplerle- sorarak, yatırda yattığı iddia dilen muhterem zatın mezarının, eğer iddia edildiği kadar muhteremse ormanın ortasında ne işi olduğunu merak edeceklerdi.