Her gün dön dolaş aynı şeyleri yapmaktan sıkıldığımdan, o gün, yazlık villanın sınırına dayandığı ormanda biraz gezinti yapmaya karar verdim. Erkenden kalkıp sandaletlerimi giydim. Daha dün gece bunun ne kadar saçma bir fikir olduğunu söyleyen tatil arkadaşlarımdan hiçbirinin fikrini değiştirmesine fırsat vermeden evden çıktım.İki dakika sonra ormanda yürüyordum.

Daha on yıla kalmadan, şimdi yürüdüğüm bu ormanlık alan villa istilasına dayanamayacak; beton duvarlar şu tepenin ta en üstüne kadar çıkacak, sadece bir tek nokta direnerek olduğu gibi kalacaktı. İnşaat sırasında önce kepçe kırılacak, sonra bu talihsizlikteki mesajı algılayamayan bazı işçilerin başına bazı talihsiz olaylar gelecekti. Akabinde, orada muhterem bir zatın yattığına karar verilecek, o nokta yatır ilan edilecekti.Tabii bu kadar yakınlarında bir yatır olduğunu bilen tatilciler, akşamları mehtaba karşı kafayı çekmek veya aile müessesinin sınırları dışında kalan yakınlaşmalarda bulunmak gibi bu tip yerlerde sıkça görülen davranışları icra ederken huzursuzluk duymaya başlayacak; ve bölgeyi terk edecekti. Yazlıkçılar yazlık villalarını sattıkça bölgenin çehresi değişecek, bölgenin çehresi değiştikçe yazlıkçılar daha fazla villa satacaktı. Bir süre sonra da bu dağ sırtı, bir yatırın yakınlarında yazlık villa satın almayı cazip bulan, hayatı çok daha mutaassıp şekilde algılayan insanların rağbet ettiği bir merkeze dönüşecekti. Bir yazlık kasabada bu kadar çok mutaassıp insanın olması ise, hayatı algılarken mutaassıp değerleri onlar kadar ön plana çıkartmayan insanlar tarafından gövde gösterisi olarak algılanacak; ve ancak ondan sonra, en başta sormaları gereken soruyu –bence maalesef tamamen yanlış sebeplerle- sorarak, yatırda yattığı iddia dilen muhterem zatın mezarının, eğer iddia edildiği kadar muhteremse ormanın ortasında ne işi olduğunu merak edeceklerdi.Onlar, içine daldıkları bu siyasi it dalaşında bu can alıcı sorunun cevabını hiçbir zaman alamayacaklardı; ama ben işin aslını biliyordum… Yani galiba.Ormanın içinde yürürken ayağımı kesmiş; ama toprağa damlayan kanıma aldırmayarak dolaşmaya devam etmiştim. Tatil keyfi “Bu akşam balık lokantasına gidelim. Ama meze söylemeyelim. Çünkü mezeler en az balıklar kadar pahalı.” diyebilecek kadar az gelişmiş bir grupla takılmayı kabul ettiğim için kendime sinirlenmekle meşguldüm.O gün, kesik ayağıma hiç aldırmadan, kanım oraya buraya damlata damlata ormanda turladıktan sonra, akşama doğru, yorgunluktan başka hiçbir şey hissedemeyecek halde geri döndüm. Tatil arkadaşlarımdan, yorgunluğumu mazeret ederek beni mazur görmelerini istedim. Sanıyorum ki onlar da benim onlara pek uyum gösteremediğimi düşünüyorlardı; fazla üstelemediler. Onlar mezesiz balık yemeye, ya da ucuz yollusundan nereye gidiyorlarsa oraya gittiler, ben de gerçekten yorgun olduğumdan yattım uzandım.Küçük bir taktiksel hata yapmıştım. Sinek ilacını fişe takmayı unutmuştum. Sivriler kulağımın dibinde vızıldıyor oramı buramı sokup kaşındırıyor, beni rahat bırakmıyorlardı. Uyuyamıyordum; ama yerimden kalkıp ilacı fişe takacak gücüm de yoktu. Resmen işkence gibiydi.Birden camda bir ışık, daha doğrusu ışıktan bir cisim gördüm. Bu cisim, artık her neyin nesiyse, yavaş yavaş odamın içine girdi, yanıma geldi; ve durdu.”Beni kanınla uyandırdın.” dedi bana. “Kanının her damlasına karşılık ben de senin için can alacağım. Söyle, kimdir düşmanın? Söyle, kimlerin canını alayım?”Bir süre durakladım. Uyku sersemliğime verin, kısa bir an için bile olsa o beyaz ışıktan cismin benim için kimlerin canını almasını istediğimi düşündüm.

Oysa düşünmeye ne gerek, cevap çok belliydi işte. Hemen vermiş olmalıydım.-Sivrisinekler. Benim düşmanım sivrisinekler. Onların canını al. Kaç tane alabiliyorsan al.Beyaz cisim bir süre hiç hareket etmeden karşımda durdu. Ne düşündüğünü, ne hissettiğini anlamama yardım edecek gözü, kaşı, herhangi bir uzvu olmadığı için, ne düşündüğünü, ne hissettiğini bilemiyordum. Hatta galiba sesi bile yoktu. Benimle telepati kuruyordu. Emin değilim, o kısmı uyku sersemliğiyle yanlış anlamış olabilirim.”Peki.” dedi bana nihayet. İstediğin gibi olsun.Geldiği gibi yavaş yavaş odadan uzaklaşmaya başladı.”Bir de rica etsem, çıkarken şu sinek ilacını takıversen fişe?” dedim. Başka sinek girmesin diye.Ricamı kırmadı. İlacı taktı.Ondan sonra deliksiz bir uyku çektim.