bildirgec.org

karın ağrılı hakkında tüm yazılar

Ne diyor bu?

hilaydan | 17 June 2003 16:37

Geçen gün laser printer’ım bozuldu. Şu ünlü bilgisayar markalarından birinin servis merkezini aradım, Çıktı bir kız, bırbırbırbır konuşuyor, en son nasıl yardımcı olabilirim’i yakalayabildim. Sorunu anlattım. Bana aynen şöyle dedi, yani aynen aktarıyorum; Size zahmet olacak ama, bozuk olduğunu söylediğiniz printer’ın arkasını çevirip, oradaki metal rengi, siyah yazılı üzerinde bir takım numaraların olduğu etiketi görürmüsünüz lütfen? – Evet, gördüm. (diyorum ben de saf saf, toparlayamadım bir an) – Şimdi, yine sizden rica etsem, görmüş olduğunuz o etiketin üzerindeki numaraların neler olduğunu benimle paylaşırmısınız? – ???!!!! hıı, ne diyor bu yaa. Ne paylaşması. Dumur oldum diyebilirim. Yine toparlayamadım tabiiki, söyledim, ve şaşkınlıkla kapattım telefonu. Paylaşmıycam kardeşim numaralarımı senle. Onlar benim numaralarım belki. Sen kimsin senle paylaşayım. İnanın çok şaşırdım arkadaşlar. Çok kişiye de anlattım yani, katıldılar gülmekten. Var mı böyle birşey. Ben ilk duydum. Paylaşcakmış benimle. Belki ben seninle paylaşmak istemiyorum numaralarımı :)))

geri ileri

ae31 | 17 June 2003 13:48

herkes -geri- zeki

dünyayı ben yaratmadım. benim çevremde de dönmüyor bu nalet.

biraz hava almak etrafa bakmak için dışarı çıkıyoruz. bastiani yine şen şakrak görüntüsüne bürünmüş durumda. ama az sonra olacakları tahmin ediyorum. gözü kara istanbul cemiyetinin içinde yerimizi alıyoruz. lise hayatının biraZ daha paralı dönemlerini yaşıyoruz sanki. mehmet bey karşımda oturuyor sevda hanım ılık güneşi götüne sokarken viskisini yudumluyor. birazdan konuşmalar sığlaşacak, o bilindik filmlerde olan biten gözümüzün önünden akıp gidecek. sevda bana bakıp Bastiani yi göstererek hoş bir gece olacak diyor. bu sığ sularda ellerimizde rus votkası ile bize sunulan düzene bir anda dışarıdaki pencereden bakıyoruz.

Biri Bu RezaLete Dur DemeLi…

ibrikci | 16 June 2003 22:46

Dun aksam kankamLa beraber evde oturmus televizyona bahıyos.Tabı tv de mac var kacarmı anasını satım.Neysem macın ılk yarısı bıttı devre arası zappıng olayına gıreLim dedik.Magazın programında durakladık,kım nerede? kımınle?’lere bahıyoz barabar.Oda ne fılaş fılaş…Reyhan Karacayı bara almamıslar nedeni ise korumasının tısortunun rengi imis,gıcık olmus adamlar.Ustelik ikinci Barda almıyor karıyı.Neyse, Reyhan hanıma mıkrofon uzatılıyor ‘neden almıyorlar sızı ıceri’ dıye bır soru yoneltılıyor.Karı dururmu hiç. dokunulmazlıgı bıle yok ama dökuyor ıcını.Sonunda sunu dıyor; ‘BiriLeri bu olaya Dur demeLi’ diyor…Evet biriLeri bu olaya dur demeLi.Hatta hukumet, m.g.k,bakanlar kurulu,ve hatta hafif org.da bir kriz masasi olusturulup kanalın ileri gelenleri arasında kritik yapılmalı, toplanmalı bu olayı irdelemeli.Olayi sokaklarada tasıyabılırız eyLem neyim de yapalım.Hala midem bulanıyor…

Ağlamayan bi portakal

llus | 14 June 2003 13:46

Dün gece Nevizade de Moonsco ve Fuh ile demleniyorduk.. Sokakta ki dar kalabalıkları izlerken algılarım kapandı ve kendi içime döndüm. Çok değil bir kaç aydır hayatım nasıl da değişmişti. Düşüncelerim-uyku düzenim-beslenme alışkanlığım-belki bakışlarım-asabiyet ve sabır düzeyim ve insanları algılayış şeklim ve hatta şemalim… Saçlarım daha da uzadı, kilo verdim, aldım sonra yine verdim. Şampuanımı yine değiştirdim, çocukken başucumda olan çalar saatin aynısından buldum ve aldım birkaç gün sonra da aynı saati reklam afişlerinde gördüm.Artık sabahları 06.30 da sürünerek te olsa kalkabiliyorum, kahvenin ardından günün beni bekleyen zaman dilimlerine ayna da kendimi izleyerek hazırlanıyor ve kahverengi kapıdan atıveriyorum kendimi hayatın ortasına. Burası zaman geçtikçe daha da sıkıyor beni. Etrafımda işinden çok geyik ve kur yapan küçük insancıklar ve onların seks-ihtiras ve yalan dolu dünyaları. Kameraların karşısına geçip cümle kurmalarını izlerken nasıl da naylon bi suratları olduğunu düşünüyorum. Bacaklarını aralamadan bu işi yapamayan bu küçük insanlarla aynı oda da bulunmak ve kıyafet- laila- ve makyaj sırlarını dinlemek zorunda kalmaktan nefret ediyorum. O arada kulaklığımı yerleştiriyorum küçük kulaklarıma ve rock’ın en güzel kadınlarını dinliyorum. Bu arada o sarışın kedi var ya… Ölmek üzere..Parazitleri vücudun da yara yaptı. Hırlıyor, öksürüyor ve hala bizim bahçe de ama bu sefer içeri almamızı değil ölmeyi bekliyor. Şarlo evden gitti. 5 gündür yok. Geniş insan karakterinden hiç birşey kaybetmedi… 2 haftaya kadar yollarımızı ayıryoruz. Sezon geldi yeni ev arıyoruz. Şehrin merkezinde oturcaz diye yırtınıyoruz tabii. En güzeli Cihangir ve yavuklusu Beşiktaş bu yıl koynuna alamayacak gibi gözüküyor bizi. Hepsi bir yana kendimi tamir etmeye başladım. Neyse ki Dio konseri var belki bu yaz başka topluluklar da gelir.. Belki heyecan süre gider.. Belki aşık oluruz… Belki yazmaya başlarız,yeniden. Belki bu iğrenç nedya dünyasından kurtulur başka bi iğrenç sektörün kollarına atılırız. Belki tatile gideriz… ağlamayan bi portakal düşleriz nasilsa hiç bir portakal ağlamaz sanırız.. sonra o portakal da ağlar..belki hiç bişey yapmadan durur ve hep “nasılsa hayat uzun bigun nasılsa yaparım diyip bi türlü yapmadığımız” şeylerin acısını kuytu bi yerimize saklamaya çalışırıs..” dimi?

tam öküzüm ben ya..

fragiLe.. | 13 June 2003 14:17

of nefret ediorumm kendimdeenn… dün sewdiim bi dostumun konseri warmış ben bugn sanıodum..salak gibi aradım akşma konser kaçtaydı geliorum demek için..o da iirenç bi ses tonuyla konser dündü zahmet etme dedi we şimdi işim war soora konuşurus deyip kapattıı..ulan harbiden salağım ben yaa..of ne halt edicem şimdi..aman yaa..

sifon

cekirge | 09 June 2003 20:27

sifonu kendi üzerime çekme zamanı gelmiştir artık..

shu-bu-o/sadri alışık

mornehir | 09 June 2003 17:17

neden türk filmlerinde aldatılan kadınların adı nedret olur?neden tüm nedretler boynuz yer?neden? neden sadri alışıktan jön yapılamamıştır da,kartal tibetten yapılabilmiştir.sadri alışık’ın jönümsü olduğu filmlerde neden hep muallası onu terketmiştir.peki neden sadri alışık’ın her filminde mutlaka müdavimi olduğu bir meyhane vardır da,muallası gidince o meyhanede inceden şarkılar söyler o muhteşem sesiyle (seni ben unutmak için sevmedim/gülmen ağlamam demekmiş bilmedim) neden sadri alışık’ta incecik,bir bakışta görülmeyen bir hüzün vardır?neden muallasına bir kerede kavuşamamıştır? benim hayatta en çok tanımak istediğim adamlardandır sadri alışık,şöyle karşı karşıya geçseydik de o bana şarkılar söyleseydi ben ona boğma rakı doldursaydım,rakı bitseydi şarkılar bitmeseydi.

  • * * neden ironik olcam diye komik olunur? peki,neden marjinal olcam diye orospu olunur?
  • * * akşam ki mangal toparlanması için marine olmak üzere hazırlanmış tavuklar ve içleri rendelenmiş kaşar peynirleri doldurulmak üzere oyulmuş mantarların kokusu ellerime,dolayısıyla tuşlara sindi.neden ben böyle hiç bir ulviyatı olmayan şeyler yaparken neyzen tevfik dinlerim?neden ney üfleyen insanlar da bi çift kanat aranırım?neden ney sesi insanın içine işler de tavuklara sarılası gelir? peki neden tüm bunlar olurken neden ama neden katiller sevilir? peki neden saçmalarım? evet..ne diyorduk? seni ben unutmak için sevmedim gülmen ağlamam demekmiş bilmedim ölmek istedim bir türlü ölmedim (bu kadar kalmış aklımda..amann..amannn..)

dün

tamilgerillası | 07 June 2003 11:34

kadıköy’deki ekspres inegöl köftecisinde bülent ortaçgil’i gördüm. ya da öyle sandım. bilmiyorum çok benziyordu. yanına gidecektim ama baktım adam yemeğe dalmış. bir yandan köfteye diğer taraftan piyaza kaşık sallıyor. keyfini bozmiim yesin dedim. albüm kayıtlarından yeni çıkmış. yorulmuştur. zaten suratsız falan diyorlar. 🙂 sonra ulan bu bir pasif PR taktiği mi acaba diye düşündüm. sonra saçmalama dedim kendi kendime. ortaçgil…PR? alakasız. ama sonra bambi büfenin ünlüler kitapçığı geldi aklıma. tayyip’ten burak kut’a kadar herkes gitmiş. ne iş kardeşim? niye gidiyorsunuz? başka yer mi yok? bu bir “biz de sizdeniz” mesajı mı? bu karışık duygular içerisinde bir porsiyon köfte, bir de çoban aldım. o arada ortaçgil ya da benzerinin kalktığını farkettim. acı sos istedim. güzel oluyor, tavsiye ederim.

internet rezaletine proxy çözümü?

vic vega | 06 June 2003 03:33

bir forumda “ben fiber kopmasından tınmadım, harika bağlanıyorum çeşitli proxyler ve programlarla” diyen birini gördüm,.. nedir bu işin aslı?

bir de proxy.dizla.com ve 80 şeklinde iki bilginin bulunduğu bir kağıt parçası var elime tutuşturulan, ama ne yapacağım konusunda en ufak fikrim de yok,.. .

Hem Dünya Çevre Günü, hem de babamın doğum günü.

plumprune | 05 June 2003 14:09

Sabah telefonuma gelen mesajla uyandım, doğum günümü kutlamış sevgili Türkcell, “Ne zaman temmuz ayına girdik?” derken aklıma, o telefonun bana yaklaşık 5. telefon çaldırma ve yahut kaybetme vakamdan sonra babam tarafından hibe edildiği geldi. Eski model bir panasonic, kimsecikler çalmaz, ama ben kaybederim o ayrı konu. Işık yandı kafamda anında, babamın hattı, babamın günü. Hemen telefona sarıldım, anneme söyledim, onun da aklına sayemde geldi. -Eminim babamın aklına da biz kutlayınca gelecek-

Belki de hayatımda ilk kez babamın doğum gününü uyanır uyanmaz hatırlamış olmanın verdiği şerefle -Türkcell sağ olsun- başım dik ofise geldim. Ben babama hava atacağım hayali ile tutuşurken, babama ulaşamadım. Sayın beybabam uyanmış da sahile inmiş. Robinson Crusoe
hayatı yaşıyorlar sahilde neredeyse. (Abarttım, etrafta köylüler var) İnekler, böcekler, keçiler ve tezekler arasında kendi yetiştirdikleri domateslerden söğüş hazırlayıp, rakının yanına taze balıkları ve sebzeleri meze yapıyorlar. Ziyarete gitmek çok keyifli onları, bir hafta sonu içinde yüksek sesle konuşmayı, ineklere yaklaşmayı, maalesef boklara basmayı öğreniyorsun. Babam çok mutlu, biliyorum. Ender olarak birbirimizi iğnelemeden konuştuğumuz zamanlarda mutluluğunu dile getiriyor, üstelik her geçen gün durumu daha iyiye gidiyor. İyi ki doğdun baba, iyi ki senin kızın oldum. 🙂